Konu Başlığı: Hul´ün Fesih Değil De Talâk Olduğu Bahsi Gönderen: Eflaki üzerinde 03 Mart 2010, 16:55:56 (Fesih ile talâk arasındaki fark)
Mezheplerin önceki sayfalarda verilen tafsîlatından da öğrendiğimize göre, hul´ lâfızları sarih ve kinaye olmak üzere iki kısma ayrılırlar. Sarih lâfız söylendiğinde, niyete gerek kalmaksızın bâin talâk vâki olur. Kinaye lâfız söylendiğinde ise, niyet edilmesi şartıyla bâin talâk vâki olur. Tabiî mezheplerde talâkın kinayelerinde ileri sürülen ve açıklanan şartlar çerçevesinde ve kinaye lâfzını söyleyen kimsenin bununla üç talâka niyet etmesi durumunda, kendisine üç talâk lâzım gelir. İki talâka niyet etmesi durumunda da aynı şekilde, niyetine göre iki talâk vâki olur Her hâl-ü kârda hul´, talâkı meydana getirir ki; bu talâk da, kocanın mülkiyetinde bulunan üç talâkın sayısında bir eksiltme yapar. Hul´, sadece (?ir fesih değildir. Çünkü karı - kocanın ayrılışı bazan talâk, bazan da fesih olur. Talâk kelimesiyle vukûbulan ayrılık, sarih veya kinaye talâkın lâfızla-rıyla evlilik bağını çözmek demektir ki, hu!´ de böyledir. Muhâlaa, eğer hul´ lafzıyla yapılırsa, sarih talâk olur. Bir mal karşılığında talâk lafzıyla yapılması da böyledir. Aksi takdirde önce de açıklandığı gibi, kinaye olur. ilâ ayrılığı da bu kabildendir. Adamın biri, karısıyla cinsel İlişkide bulunmayacağına yemin ederse, karısı için dört ay bekler. Yeminini bozup karısıyla cinsel temasta bulunmazsa, kadı ona karısıyla temasta bulunmasını emreder. Yapmadığı takdirde karısı, ilgili bölümde verilecek ayrıntılar çerçevesinde kendisinden boşanır. Haklarında mezheplerce ayrıntılı açıklamalar yapılmış olan diğer bazı hususlar da bu konu içinde yer alırlar. (38) Hanefîler dediler ki: Koca, hul´ ile üç talâka niyet ederse, kendisine üç talâk lâzım gelir. Ama onunla iki talâka niyet ederse, sadece bir talâk lâzım gelir. (39) Hanbelîler dediler ki: Hul´ fesihtir; talâk değildir. Talâk kelimesiyle veya talâk niyetiyle yapılmadıkça, hul´ dolayısıyla talâkın üç sayısında bir eksilme meydana gelmez. Nitekim bunun açıklaması daha önce yapılmıştır. Hanbelîler yine, îlâ´nın hâkime bağlı olduğunu söylemişlerdir. Hâkim dilerse boşar, dilerse nikâhı fesheder. (40) Hanefîler dediler ki: Karı - kocanın ayrılışı bazan fesih, bazan da talâk olur. Karı - kocanın şu sayacağımız durumlardaki ayrılmaları fesihtir: 1- Diyarlarının hakikaten ve hükmen zıt olması. Bu şöyle olur: Harbî olan karı - kocadan biri müslüman veya zımmî olarak dâr-ı harbi bırakıp İslâm diyarına geçerse, karısı kendisinden bâin olur. Ülkesine (dâr-ı harbe) dönmek üzere ticâret ve benzeri bir işi yapmak amacıyla emân alarak îslâm diyarına giren müste´mene gelince, bunun karısı kendisinden bâin olmaz. Bu daha önce açıklanmıştı. 2- Herhangi bir nedenle nikâh akdinin fâsid olması. Örneğin bir erkeğin bir kadınla şahitsiz olarak veya muvakkat bir zaman için evlenmesi gibi. Bu durumda ikisini birbirinden ayırmak vâcib olur. Bu, talâk değil fesihtir. 3- Kocanın, evli bulunduğu karısının kadın olan usûl ve fürûu ile hısımlık mahremiyetini gerekli kılacak bir davranışta bulunması. Örneğin karısının, Önceki evlilikten doğma kızını veya anasını şehvetle öpmesi gibi. Kadının, evli bulunduğu kocasının erkek olan usûl ve fürûu ile hısımlık mahremiyetini gerekli kılacak bir iş yapması da böyledir. Örneğin baliğ olan üvey oğlunu şehvetle öpmesi gibi. 4- Kâfir olan evli çiftten birinin dâr-i harbte müslüman olması. Kadm, dâr-ı harbteyken müslüman olursa, üç hayızdan sonra, kâfir kocasından bâin olur. 5- Kadının, yaşı küçük olan kumasını emzirmesi. Bu durumda kumasının anası olur. Kendisi ve bu kuması, kocalarından bâin olurlar. Bu hainlik (ayrılık) fesihtir; talâk değildir. Çünkü ikisi de ebedî olarak kocalarına haram olurlar. 6- Kan - kocadan birinin dinden dönmesi. Bu durumda kocanın karısı, kendisinden talâk olarak değil, fesih olarak ayrılır. Talâk ile ayrılma ise şu durumlarda vukûbulur: 1- Penis kesikliği ve iktidarsızlık nedeniyle talâk. 2- îlâ nedeniyle ayrılma. 3- Liân nedeniyle ayrılma. 4- Sarih ve kinaye talâk lâfızlarını söyleyerek ayrılma. ŞÂFİÎLER dediler ki: Hayattaki karı - kocanın ayrılmaları, talâk ve fesih olmak üzere iki kısma ayrılır. Talâk, dört nev´îdir: 1- Sarih ve kinaye talâk lâfızları, 2- Hul´. 3- îlâ ayrılığı. 4- Hakemlerin ayırması. Koca, karısını boşatma kasdıyla iki hakemi vekil kılar veya kadın, mâlî bir bedel karşılığında kendisini boşatmaları için iki hakemi vekîl kılarsa ve bu hakemler de boşarlarsa, bu fesih değil, talâk olur. Fesihle ayrılma ise, şu durumlarda vukûbulur: 1- Kocanın mâlî durumunun sıkışık olması nedeniyle I indisine tanınan üç günlük mühletten sonra mehir ödemekten veya nafaka, giysi, mesken etmekten âciz oluşu sebebiyle meydana gelen ayrılık. Bilindiği gibi mâlî sıkıntı nedeniyle mehir vermekten âciz kalmaktan ötürü nikâhın feshi, gerdekten önce olur. Nitekim bu, daha Önce açıklanmıştı. 2- İleride açıklanacak olan liân ayrılığı. 3- Kan - kocadaki ayıplar bahsinde anlatıldığı üzere ayıp nedeniyle ayrılma. 4- Şüphe sonucu yapılan cinsel temas nedeniyle aynlma. Bu da daha önce açıklanmıştı. 5- Eşlerden birinin esir alınması sonucunda meydana gelen ayrılma. 6- Kâfir eşlerden birinin müslüman olması sonucunda meydana gelen ayrılma. 7- Eşlerden birinin dölden dönmesi sonucunda meydana gelen aynlma. 8- İki kardeş kadınla evli bulunan bir kâfirin müslüman olması sonucunda meydana gelen ayrılma. 9- Karı - kocanın birbirine küfüv olmaması nedeni ile meydana gelen ayrılma. 10- Yahudilikten hıristiyanlığa veya hıristiyanhktan yahudîliğe geçme gibi din değiştirme sonucunda meydana gelen ayrılma. 11- Önce belirtilmiş olan şartlan çerçevesinde radâ (süt emişme) nedeniyle meydana gelen ayrılma. Malikîler dediler ki: Karı-kocanin ayrılmaları, bazan talâk, bazan da fesih şeklinde olur. Şu sayacağımız durumlarda ayrılık, talâk şeklinde olur: 1- Değişme nikâhı, gizli nikâh, velîsiz olarak akdedilen nikâh gibi, fâsidliğinde ihtilâf edilen bütün fâsid akidlerde, karı-kocanm ayrılması talâk şeklinde olur. Mâlikîlere göre fâsid, başkalarına göre sahih olan her akid, talâkla feshedilir ve bu da talâk sayısına mahsub edilir. Fâsidliğinde icmâ edilen akidlere gelince; bunlar, talâksız olarak feshedilirler. Örneğin başkasının id-detinde beklemekte olan kadın veya mahrem bir kadm üzerine nikâh kıymak veya dört kadınla evli bulunan bir erkek için beşinci bir kadın üzerine nikâh kıymak gibi, fâsidliğinde icmâ edilen akidler, talâksız olarak feshedilirler. 2- Hâkimin, karı veya kocadaki bir ayıp nedeniyle nikâhı feshetmesi, -ister kendisi boşasın, ister kendini boşaması için kadına emretsin- bâin talâktır. Ancak hâkim velî olursa, boşaması ric´î olur. Kocanın mâlî sıkıntı dolayısıyla nafaka vermekten âciz olması durumunda hâkimin boşaması da aynı şekilde ric´î olur. 3- İrtidad, meşhur kavle göre bâin talâktır. 4- Hul´, sarih talâktır. 6- îlâ sebebiyle ayrılma, ayıp sebebiyle ayrılmada olduğu gibi talâktır, îlâ yapan kocaya kadı, karışım boşamasını emreder veya kendisi, yahut İslâm cemaati onları boşar. Ya da kadı, karıya kendini boşamasını emreder. Bu durumda kadı da bununla hükmeder veya ayıp nedeniyle boşama bahsinde geçen ihtilâf çerçevesinde talâk olarak tespit eder. Ancak bu, ayıp nedeniyle boşamada bâin talâk, îlâ nedeniyle boşamadaysa ric´î talâk vâki olur. Ancak ayıp nedeni ile kocanın kendisi ric´î olarak boşarsa, ric´î talâk vâki olur. 7- Kocanın, mâlî sıkıntıda bulunması, dolayısıyla mehir veya nafakayı ödeyememesi nedeniyle meydana gelen ayrılığa gelince; koca eğer boşamaya yanaşmazsa, ona rağmen hâkim, karısını ric´î bir talâkla boşar veya karısına kendini boşamasını emreder; karı kendini boşayınca da hâkim, onun talâkına hükmeder. Şu sayacağımız durumlardaysa ayrılıklar, fesih şeklinde vukûbulurlar. 1- Fâsidliğinde icmâ edilen fâsid nikâh akidlerinde ayrılma, fesih şeklinde olur. Mûtemed kavle göre müt´a nikâhı da bu kategoridedir. Çünkü imamlar, bu nikâhın fâsid olduğu hususunda icmâ etmişlerdir. Bunun caiz olduğunu söyleyenlerin sözü dikkate alınmaz. Bu görüşe bakan kimse der ki: Bu hususta ihtilâf edilmiştir. Öyleyse bu nedenle vukûbulan ayrılık, fesih değil talâktır. 2- Radâ (süt emme) nedeniyle vukûbulan ayrılık, talâksız olarak bir fesihtir. 3- Liân nedeniyle vukûbulan ayrılık. Bu yolla ayrılan kan-koca, artık ebediyyen birbirlerine haram olurlar. Hiç bir halde evlenmeleri helâl olmaz ve bu ayrılık, talâk sayılmaz. 4- Esaret nedeniyle vukûbulan ayrılık. Bu, kan-koca arasındaki evlilik bağını keser. Kâfir iken harbî bir kadın esir alınır ve kocası da kâfir ise, artık onun karısı olmaktan çıkar, sadece bir hayız görmekle başkasına helâl olur. İkisi de kâfir olan karı-kocadan biri müslüman olursa, yine aynı şekilde ayrılmaları talâksız olarak fesih tarzında olur. Hanbelîler dediler ki: Karı-kocamn ayrılmaları bazan talâk, bazan da fesih şeklinde olur. Şu sayacağımız durumlardaki ayrılmalar, fesih sayılırlar: a) Karı-kocadan birinin irtidad etmesi nedeniyle ayrılmaları. b) Bu bapta önce anlatılmış olan ayıplardan biri nedeniyle karı-kocamn ayrılmaları. Bu feshi de ancak hâkim yapar. c) Kocanın mehir veya nafakayı verememesi nedeniyle karı-kocamn ayrılmaları: Bu durumda da feshi ancak hâkim yapar. d) Karı-kocadan birinin müslümanlığa girmesi: Bu durumda kadının id-deti tamamlandıktan sonra nikâhları kendiliğinden feshe uğrar. Ama kadın müslüman olup iddet beklemekte iken kocası da müslüman olursa, nikâhları devam eder. îlâ nedeniyle vukûbulan ayrılığa gelince; bu, hâkimin kararına bağlıdır. îlâ müddeti -ki bu dört aydır- tamamlandığında koca, karısıyla henüz cinsel temasta bulunmamış, karısı da kendisini affetmemiş ve hâkimden boşanmayı talep etmişse; hakim, kocasına boşama emri verir. Koca boşamaya yanaşmazsa, hâkim ona rağmen bir veya üç talakla karısını boşar. Yahut talâksız olarak nikâh akdini fesheder. e) Karı-kocamn liân nedeniyle ayrılmaları: Hâkim kararı olmasa da liân, karı-kocamn ebediyyen birbirlerine haram olmalarını gerektirir. Öyle ki Hân yapan karı-koca, birbirlerine artık helâl olamazlar. Talâk nedeniyle vukûbulan ayrılığa gelince; bu, talâk bahislerinde önce anlatılmış olduğu şekilde sarih veya kİnâye talâk lafızlarıyla meydana gelen bir ayrılmadır. |