> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Dört Mezheb Fıkhı > Hilâlin Tesbiti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hilâlin Tesbiti  (Okunma Sayısı 1475 defa)
30 Ocak 2010, 15:02:09
Eflaki
Gökte oturan melek
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.997


« : 30 Ocak 2010, 15:02:09 »




Hanefiler dediler ki: Havada görüşü engelleyen şeylerin bulun­maması hâlinde, haber vermeleriyle ilmin vukûbulacağı çok sayıdaki ce­maatin hilâli görmeleri zorunludur. Çok sayıdaki cemaatin kaç kişiden teşekkül edeceği, imamın veya vekilinin takdirine bağlıdır. Kuvvetli görü­şe göre, bu çok sayıdaki cemaatin belli bir sayısı yoktur. Bu durumda hilâli görenler, hilâli gördüklerini haber verirken, “tanıklık ederim ki...” demelidirler. Havada görüşü engelleyen şeylerin bulunması hâlinde akıllı, baliğ, adaletli ve müslüman bir kişi, hilâli gördüğünü haber verirse, onun tanıklığı ile yetinilir. Bu kişinin, “tanıklık ederim ki...” demesi şart de­ğildir. Ayrıca hilâli görenlerin ifadesini kaza meclisinde alıp karar çıkar­mak da gerekli değildir. Hâkimin hükmünü almaya da ihtiyaç yoktur. Havada görüşü engelleyen bir sebepin bulunması hâlinde, görmek çok zor olduğu için hilâli cemaatin görmesi şart değildir. Bir kişinin görmesi yeterli olur. Gören bu şahsın da kadın veya erkek olması, köle veya hür olması farketmez. Şâhidliği sahîh olan bir kişi hilâli görür de, bunu şâhidliği sahîh olan bir başka kişiye haber verirse, bu ikinci kişi de kadıya gidip birinci kişinin şâhidliği doğrultusunda şâhidlikte bulunursa kadı, onun bu şâhidliğini muteber sayabilir. Esah olan görüşe göre durumu belirsiz kişi de bu hususta âdil kimse gibidir. Hilâli görüp de şâhidliği sahîh olan kişinin şehirde bulunması hâlinde, aynı gece kadıya giderek huzurunda şâhidlikte bulunması vâcibtir. Bu kişinin, köyde bulunması hâlinde mes­cide giderek halk içinde hilâli gördüğüne tanıklıkta bulunması vâcib olur. Hilâli gören şahıs, peçeli bir kadın olsa bile, bu tanıklığı yapmak mecbu­riyetindedir. Hilâli gören kişinin tanıklığı kadı tarafından reddedilse bile hem kendisinin hem de kendisini onaylayanların oruç tutmaları vâcib olur. Yalnız bunlar, tanıklığın reddedilmesi hâlinde oruçlarını açacak olurlarsa kefâretsiz olarak sadece kaza etmekle yükümlü olurlar.

Şafiiler dediler ki: Ramazan ayı, hâli bilinmeyen bir kimse de olsa, âdil birisinin hilâli görmesiyle sabit olur. Hava bulutsuz da olsa, görüşü zorlaştıracak şekilde tozlu veya bulutlu da olsa, bir kişinin gör­müş olması, Ramazanın sübûtu için yeterli olur. Ramazan hilâlini gördü­ğüne tanıklık eden kişinin müslüman, akıllı, baliğ, hür, erkek ve dış gö­rünüşü itibariyle de olsa âdil olması şarttır. Bu kişi tanıklık ederken, “ta­nıklık ederim ki...” demelidir. Meselâ kadı’nın huzuruna girdiğinde, “hilâli gördüğüme tanıklık ederim” demelidir. “Yarın Ramazandır” demesi­ne gerek yoktur. Hilâlin görüldüğünü duyan kadı, hüküm çıkarmadıkça veya “bana göre Ramazan ayı sabit oldu” demedikçe halkın tümünün oruç tutması vâcib olmaz. Hilâli gözüyle gören kimsenin, gördüğünü ka­dıya haber vermese veya haber verdiği halde haberine itibar edilmese bile oruç tutması vâcib olur. Kâfir, fâsik, köle, kadın veya çocuk da olsa hilâli gören kimseden, gördüğü haberini alan kişinin, bu habere itimâd edip doğruladığı takdirde, oruç tutması vâcib olur.

Malikiler dediler ki: Ramazan ayı, hilâlin görülmesiyle sabit olur ki, bundada üç durum sözkonusudur:

1. Hilâli iki âdil kişi görmelidir. Âdil; erkek, hür, baliğ, akıllı, büyük günahlar işlememiş, küçük günahlar üzerinde ısrar etmemiş, mü­rüvvete halel getirecek davranışlardan sakınmış olan kişidir.

2. Hilâli, haber vermeleri ilim ifade eden, yalan üzerinde ittifak etmeyeceklerinden emin olunan çok sayıdaki bir cemaat görmelidir. Bu cemaattaki şahısların tümünün erkek, hür ve âdil olmaları gerekli değil­dir

3. Hilâli bir kişi görmelidir. Ancak Ramazan ayı bir kişinin gör­mesiyle topluluk için sabit olmuş sayılmaz. Sadece kendisi ve hilâli gözet­mekle ilgilenmeyen kimselerden haber verdiği şahıs için Ramazanın sübûtu, bir kişinin görmesiyle tahakkuk etmez. Ama gören bir kişiye oruç tutmak vâcib olur. Bu bir kişinin erkek ve hür olması şart değildir. Bu şahıs yalancılıkla tanınmamış bir kadın veya köle bile olsa; hilâlin duru­muyla ilgilenmeyen kimseler, itimad edip mutmain olmaları hâlinde bu kişinin haber vermesiyle oruç tutmaya mecbur olurlar. Ne vakit ki iki âdil kimse veya yaygın olan bir topluluk hilâli görürlerse, bunların gör­düğünü haber alan kimselerin oruç tutmaları vâcib olur.

Birinci ve ikinci şıklarda bahsedilen kişi veya toplulukların hilâli gör­düklerini haber alan kimselerin de oruç tutmaları vâcib olur. Ancak hilâ­lin görüldüğünü haber verenlerin iki âdil kişi olmaları gerekir. Bunların her birinden haber nakledenlerin de iki âdil kimse olması gereklidir. Na­kilde iki âdilin müteaddit olmaları gerekli değildir. Meselâ iki âdil kişi, hilâlin görüldüğünü bir kişiden naklederler, sonra da bir başkasından nak­lederlerse, kendisine haber nakledilmiş her kişiye oruç tutmak vâcib olur. Veya yaygın bir cemaat, hilâlin görüldüğü haberini naklederse, oruç tut­mak, haberi alan herkese vâcib olur. Bir kişinin nakli yeterli değildir. Haber, yaygın bir cemaatten nakledilirse, nakledenin âdil olmak kaydıyla tek kişi olması bile yeterli olur. Haber nakli; Ramazanın hâkim huzurun­da tesbit edilmesiyle veya hâkimin, Ramazanın sübûtunu hükme bağla­masıyla ilgili olursa, yine haberi nakledenin bir tek kişi olması yeterli olur.

Hilâli adalet sahibi veya durumu belirsiz bir kişi görürse, bunu hâki­me arzetmelidir. Ki tanıklık müessesesi işlerlik kazansın ve hilâli gören herkes hâkime haber versin. Böyle olunca, hilâli gören bir kişi, âdil ise bir başkası, âdil değilse yaygın bir cemaat de kendisine tâbi olabilir. İki âdil kişinin veya diğerlerinin hilâli gördüklerine ilişkin tanıklıkta bulunur­ken, “tanıklık ederim ki...” demeleri şart değildir.

Hanbeliler dediler ki: Ramazanın sabit olması, hem içsel, hem de dışsal açıdan dürüst olan mükellef bir kişinin, hilâli gördüğünü haber vermesiyle olur. Mümeyyiz olmayan çocuğun veya durumu belli olmayan bir kişinin hilâli görmesiyle Ramazan ayı sabit olmaz. Haber veren kişi­nin erkek veya kadın olması, köle veya hür olması, hükmü değiştirmez. Haber veren kişinin, “tanıklık ederim ki...” demesi şart değildir. Verdiği haber, durumunu bilmediği gerekçesiyle hâkim tarafından reddedilen âdil kişinin hilâli gördüğüne ilişkin haberini duyan herkesin oruç tutması vâ­cib olur. Hilâli gören kişinin kadıya gitmesi, mescide gidip haber vermesi vâcib değildir.[167]

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hilâlin Tesbiti
« Posted on: 23 Nisan 2024, 19:48:47 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hilâlin Tesbiti rüya tabiri,Hilâlin Tesbiti mekke canlı, Hilâlin Tesbiti kabe canlı yayın, Hilâlin Tesbiti Üç boyutlu kuran oku Hilâlin Tesbiti kuran ı kerim, Hilâlin Tesbiti peygamber kıssaları,Hilâlin Tesbiti ilitam ders soruları, Hilâlin Tesbitiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes