๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 02 Şubat 2010, 19:59:47



Konu Başlığı: Hayvan Nasıl Kesilir?
Gönderen: Eflaki üzerinde 02 Şubat 2010, 19:59:47

(Zekat)

Zâl harfiyle okunan "zekât" kelimesi, eti hela! olan bir hay­vanı yemek maksadıyla boğazlamak, yaralayarak öldürmek veya (deve­de olduğu gibi) boynfunu göğüs ucundan kesmek anlamına gelir. Mezheblerin buna ilişkin detaylı görüşleri aşağıya alınmıştır.

(25 Hanefîler dediler ki:  Şer´î kesim zarurî ve ihtiyarî olmak üzere iki şekilde olur: Zarurî kesim, hayvanın vücûdunun herhangi bir tarafını yara­lamakla olur. Bu çeşit kesim, ehlileşmemi? hayvanlarda yapılır. Sözgelimi bir davar veya sığır veya deve ehli olmaktan çıkıp, yabânîleşîr de kesilmesi güçleşirse, sahibi bir ok atıp vücûdunun herhangi bir tarafını yaralar da ka­nını akıtıp öldürürse etini yemek helâl olur. Aynı şekilde bir deve ipi kırıp kaçar, sahibi de ancak bir topluluk olmayınca onu tek başına yakalayamaz­sa, yaralayıcı bir şeyi ona atabilir. Yaralanıp kanı akar ve bu yara ile ölürse etini yemek helâl olur. Yine bu cümleden olarak bir hayvan bir kişiye saldı­rır da o kişi kendini korumak amacıyla ona bir şeyler fırlatıp öldürürse, ya­ralanıp kanı aktığı takdirde etini yemek helâl olur. Kuyuya bir hayvan düştüğünde onu kesmek zorlaşırsa, ona bir şeyler atılıp yaralanır ve bu yara nedeniyle öldüğü bilinir veyahut da bu yarayla mı yoksa başka bir nedenle mi öldüğü bilinmezse, etini yemek helâl olur. Ama bu yaradan başka bir ne­denle öldüğü bilinirse o zaman etini yemek helâl olmaz. Bir kimse, doğurma anında sıkışan bir ineğin yavrusunu elini içine sokarak keserse o yavrunun etini yemek helâl olur. Kesmeye başvurmadan yaralarsa, yine etini yemek helâl olur. Ama ne kesmeye ne de yaralamaya imkân bulunmazsa, annesi kesilse bile yavrunun etini yemek helâl olmaz. Çünkü, Ebû Hanîfe´ye göre ananın kesilmesi, yavrunun kesilmesi demek değildir. İmâmeyn´e göre, eğer yavrunun bedenî yapısı tam olarak teşekkül etmişse, anasının kesilmesi do­layısıyla onun da etini yemek helâl olur. Bu hüküm şu hadîsle de teyid edil­miştir:

"Cenîni kesmek, anasını kesmektir.[13]

İmâm A´zâm, bu hadîsi teşbih mânâsına yormuştur. Yâni ona göre, yav­runun kesilmesi, anasının kesilmesi gibidir.

İhtiyarî kesime gelince bu, boğazın başlangıcıyla göğsün başlangıcı ara­sında yemek borusu, nefes borusu ve boynun iki tarafında bulunan iki bü­yük damarı kesmekle olur. Bu dördünden üçünü kesmek de yeterlidir. Çünkü tümünün hükmü, çoğunluğunun hükmü için de geçerli olur. Buna göre iki damarla birlikte nefes veya yemek borusunu kesmek, ya da yemek ve nefes borusuyla birlikte iki damardan birisini kesmek zorunludur. Bazıları da iki damardan biriyle beraber yemek ve nefes borusunun kesilmesini zorunlu gör­müşlerdir. Kesim bu şekilde gerçekleşince şer´î olur. Kesilen hayvanın etini yemek de helâl olur. Kesimin boğazdaki düğümün altından veya üstünden yapılması arasında hiç bir fark yoktur.

Kesimin şartlarına gelince bunları şöylece sıralayabiliriz:

1-  Kesen kişi müslüman veya yahûdî ve hrîstiyan gibi kitabî biri olmalı­dır. Sabiîler, Hz.îsa (a.s.) 1 kabul ettikleri için hristiyanlardan sayılırlar. Sa-mîrîler de Hz.Musa (a.s.) in şerîatiyle amel ettikleri için yahûdilerden sayılırlar. Bütün bu saydıklarımızın kestikleri hayvanların etini yemek helâldir. Bun­lardan başka putperest, ateşperest ve mürtedlerin kestikleri hayvanların eti haramdır. Hiç bir kitaba inanmayan dürzîlerin kestikleri de haramdır. Hristiyan biri keserken, îsa (a.s.) in âdına keserse o hayvanın eti haram olur.

2- Harem´de avlanan hayvan kesilmemelîdir. Çünkü harem´de avlanan hayvanı kesmek, ihramda olmayan kimseler için bile haramdır.

3- Kesim esnasında besmelenin kasten terkedilmesi hâlinde kesilen hay­vanın eti haram olur. Ama unutarak terkedilirse helâldir. Besmeleyle ilgili şartlarsa şunlardır:

a)  Besmele hâlis bir zikir olarak yapılmalıdır. Bu da Allah´ın isimlerin­den birini zikretmekle olur. Bunun "Allahu ekber", "Allah´û a´zam" gibi sıfatlarla beraber veya "Allah", ya da "Rahman" gibi sıfatsız olarak zikre­dilmesi arasında bir fark yoktur. Allah adını teşbih veya tehlille birlikte zik­retmek de aynı hükme tâbidir. "Allah´ım beni afvet" anlamına gelen "Allahümmağfir Iî" diyerek Allah adım duâ ile beraber zikretme hâlinde kesilen hayvanın eti helâl olmaz. Keserken "Bismillahi Allahü Ekber" de­mek müstehabtır.

b)  Kesen kişi keserken, silâhı atan kişi atarken veya av köpeğini av üze­rine salarken bizzat besmele çekmelidir. Besmeleyi bu işi yapandan başkası çekerse, o et helâl olmaz. Besmelenin hemen ardından, yer değiştirilmeden kesim yapılmalıdır. Besmeleyi çektikten sonra yeme ve içmeyle meşgul olu­nursa ve aradaki fasıla da uzun sürerse, kesilen hayvanın eti helâl olmaz. Ama kısa sürerse helâl olur. Uzunluğun ölçüsü de, bu işi yapana bakan birinin, aradaki fasılayı çok uzun bulmasıdır. Besmeleyle, meselâ işin başlangı­cında teberrüken olsun diye başka bir niyetle besmele çekilirse, kesilen hayvanın eti helâl olmaz. Ama kalbinde hiç bir niyet olmaksızın besmele çe­kerse helâl olur. Besmele çekmesini bilen ve fakat besmelenin kesimin helâl olması için şart olduğunu bilnieyen çocuğun besmele çekerek kestiği hayva­nın eti helâl olur. Besmeleyi aklında tutabilen sarhoş ve deli de bu hükme tâbidir. Bütün bunlar, kesme işini becerebilir ve kesim anında Allah´ın adım zikrederlerse kestikleri hayvanın eti helâl olur. Dilsizin ve sünnet olmamış kimsenin kestiği hayvanın eti de kerâhetsiz olarak helâl olur.

Kesilmesi şart koşulan damarları kesip kan akıtan şeylerden herhangi biriyle kesim yapmak sahîh olur. Şu halde bıçakla, kamış kabuğuyla, bıçak gibi keskin kenarlı beyaz taşla, tırnak ve diş dışındaki diğer kesici şeylerle kesim yapmak caizdir. Diş ve tırnak, vücûda bitişik olurlarsa onlarla kes­mek caiz olmaz. Ama vücuttan ayrı olurlarsa, onlarla da kesim yapılabilir. Ancak hayvana azâb çektirdiklerinden dolayı kesimi bunlarla yapmakta ke­rahet vardır. Kör bıçakla kesim yapmak da mekruhtur.

Büyük bir adama yakın olup ona yaranmak ve onu onurlandırmak için kesilen hayvanın eti, Allah´tan başkası nâmına kesildiği gerekçesiyle helâl olmaz; yenilemez. Ama ikram maksadıyla misafir için kesilen hayvan helâl­dir. Bu kesilen hayvandan başka bir şey misafire ikram edilse bile hüküm aynıdır. . .

Mâlikîler dediler ki:  Şer´î zekât (kesim) ihtiyarî olarak, kara hay­vanının etini yemeyi helâl kılan bir sebebtir. Şer´î kesim dört şekilde olur:

I- Kesmek:  Bu kesim şekli sığır, manda, koyun, keçi, kuşlar ve zürâfâ dışındaki yabanî hayvanlar için uygulanır. Zürâfâ nahr suretiyle kesilir. Kesme işi; niyet edilerek keskin bir şeyle nefes borusunun ve ön taraftan olmak üzere boynun iki yanındaki damarların kesilmesi diye tanımlanabilir. Yemek bo­rusunun kesilmesi şart değildir. Kesimi yapanın müslüman veya ehl-i kitab biri olması, kesim işini tamamlamadan önce kendi arzusuyla elini uzun süre hayvanın üzerinden kaldırmaması şarttır. Ehl-i kitab birinin kestiği hayva­nın helâl olması için bazı şartlar gereklidir:

a)  Kestiği hayvan dinimizce onun için helâl kılınmış olmalıdır.

b) Keserken Allah´tan başkasının adını anmamalıdır.

c) Ehl-i kitab olan kesici, eğer ölü hayvanın etini helâl kabul eden kim­se ise, kesimi, kesim hükümlerini bilen mümeyyiz bir müslümanın huzurun­da yapmalıdır. Meselâ yahûdi biri deve, zürâfâ, kaz ve ördek gibi parmakları birbirinden ayrı olmayan tırnaklı hayvanlardan birini keserse, kestiği bu hay­vanın eti helâl olmaz. Çünkü yahûdîler bu tür hayvanların yenmesini helâl saymazlar. Dînimizde de bunların, onlar için haram kılındığı sabittir. Kes­tikleri takdirde helâl olmaz. Güvercin ve tavuk gibi, şerîatlerince de kendile-nne helâl olan bir hayvanı keserlerse, o hayvanın eti helâl olur.

2- Nahr: Bu kesim şekli deve, fil ve zürâfâya uygulanır. At, katır, sığır, manda ve yabanî eşeklere uygulanması mekruhtur. Bu kesim; mümeyyiz olan müslüman veya ehl-i kitab birinin niyet ederek boyunla göğsün birleştiği yer­den elini uzun süre üzerinden kaldirmaksızın kesmesidir, şeklinde tanımla­nabilir.

3- Akr:  Bu kesim şekli de kuş veya başka bir şey olsun, ancak çok zor­lanmadan sonra güç yetirilebilecek olan vahşi hayvanlara uygulanır. Akr; mümeyyiz bir müslümanın besmele çekip niyet ederek vahşi bir hayvanı ke­sici bir şeyle veya av için eğitilmiş bir hayvanla yaralamasıdır. Kâfirin akr etmesi sahîh olmaz. Bazıları, ehl-i kitab birinin normal kesimi sahîh olduğu gibi, akretmesi de sahîh olur demişlerdir. Çocuğun, delinin veya sarhoşun akretmesi sahîh olmaz. Sözgelimi bir inek, koyun veya bir deve ürküp ka­çarsa akredilmesi sahîh olmaz. Bir hayvan, kuyuya düşme gibi kesilmesi müm­kün olmayan bir halde bulunduğunda akredilmesi zorunlu olsa bile, akredildiği takdirde etini yemek helâl olmaz. Değnekle ve keskin kenarlı olmayan taşla akretmek sahîh olmaz. Kesici şeylerden daha kuvvetli olduğu için, kurşunla akretmek sahihtir.

4- Öldürücü bir fiil:  Bu da çekirge ve kurtçuk gibi kansız hayvanlara uygulanır. Bu da ateşte yakarak, dişlerle keserek, değnekle vurarak veya bun­lara benzer şekillerle uygulanır. Yalnız bunları yaparken de kesme niyeti bu­lunmalıdır. Bu dört çeşit kesimin yapılması esnasında, muktedir olan ve hatırında tutan müslümanın besmele çekmesi şarttır. Unutan veya dilsiz ol­ma gibi bir sebepten dolayı söylemekten âciz olan birinin söyleyememesi hâ­linde de kestiği hayvanın eti helâl olur.

Şafiıler dediler ki: Şer´î kesim, nefes ve yemek borularının birlikte kesilmesidir. Bunlardan biri kesilmemiş olursa, kesilen hayvan helâl olmaz. Ölümüne sebebiyet verecek bir hâli bulunursa kesilmesinden önce hayvanda yerleşik bir hayat mevcûd bulunmalıdır. Aksi takdirde böyle bir şart aran­maz. Ölümcül olmayan bir hastalıkla hasta olan hayvan; son nefesinde de kesilse, kesilirken kanı akmasa ve kendisinde şiddetli bir hareket görülmese bile, helâl olur ve eti yenilebilir. Yerleşik hayattan maksat, beraberinde iste­ğe bağlı hareketlerin bulunması ve bunun da hayatın var olduğuna gâlib zanla kanaat getirilmesini gerekli kılan delillerle anlaşılması gerekir. Bu delillere örnek olarak nefes ve yemek borusunun kesilmesinden sonra kan fışkırma­sını ve şiddetli hareketi gösterebiliriz. Yemek ve nefes borusunun boğazdaki düğümün altından veya üstünden kesilmesi arasında bir fark yoktur. Ancak biri altta, diğeri üstte olmak üzere onda, tam iki dâire meydana gelmelidir. Aksi takdirde kesilen hayvanın eti helâl olmaz. Çünkü bu şer´î kesme değil, gelişi-güzel kesip parçalama olur. Boynun iki tarafındaki damarları kesmekse sünnettir. Başın tümünü kesmek de yeterli olur. Ama bu mekruhtur.

Bu anlatılan şekildeki kesim, kendisine güç yetirilebilen ehlî hayvanlara uygulanır. Ama yabânîleşen bir davarı veya sığırı, ürküp kaçan bir deveyi, çöldeki ceylânı, kuyuya düşüp de kesilmesi için kendisine el yetmeyen hay­vanı kesmek, akr şeklinde, yani canını çıkaracak şekilde vücûdunun herhangi bir tarafım yaralamakla olur. Şu halde tırnağını veya, deve ise, tabanını ya­ralayarak veya hafifçe tırmalayarak akretmenin bir faydası olmaz. Kesimin helâl olması için bazı şartlar gereklidir:

1-  Hayvanın bizzat kendisi veya cinsi kastedilmelidir. Bir kişi öldürücü bir âleti veya taşı, eti yenmeyen bir hayvan zannıyla atar da sonra hedefinin eti yenen bir hayvan olduğu açıkça çıkarsa, etini yemesi helâl olur. Çünkü o silahını, bizzat hedefin kendisini kastederek atmıştır. Yine bunun gibi ge­yik sürüsüne yaralayıcı bir şeyi fırlatır da bir tanesine isabet ederse veya bel­li bir geyiği hedef alır da başka birisine isabet ederse, geyik cinsini kastederek atmış olduğundan, avladığı geyiğin etini yemesi helâl olur. Ama atacağı hay­vanın kendisini veya cinsini kasdetmeksizin atarsa, vurduğu hayvan helâl ol­maz. Meselâ eldeki bıçağın düşerek bir hayvana isabet etmesi ve hayvanın bu şekilde kesilmesi veya bıçakla hayvanın bir tarafım kaşırken kesilecek yerine isabet ederek kesilmesi veyahut da kılıçla bir başkasına saldırıldığı halde, kı­lıcın hayvana isabet edip kesmesi durumlarında, bu hayvanların kesilmeleri kastedilmediği için, etlerini yemek helâl olmaz.

2- Hayvanın ruhunu acelece teslimi için öncelik, nefes ve yemek boru­sunu kesmeye verilmelidir. Meselâ bir kişi bu boruları kesmekle, diğeri de barsaklarını çıkarmak veya böğrüne vurmakla uğraşırsa eti helâl olmaz.

3-  Hayvanın ölümüne sebebiyet verecek bir hastalığın bulunması duru­munda, kesiminden önce kendisinde yerleşik bir hayat bulunmalıdır. Örne­ğin bir hayvan yaralanır veya bulunduğu yerin tavanı üzerine çöker veya bunlara benzer bir durumla karşılaşır da öylece kendisinde yerleşik hayat mev­cut olarak kalırsa, kesilmesi hâlinde eti helâl olur. Bu durumdaki bir hayva­nın kesilmediği takdirde bir saat sonra öleceği bilinse bile, kesilmesi hâlinde kanı fışkırır veya şiddetlice hareket ederek kendisinde yerleşik hayat bulun­duğu anlaşılırsa, etini yemek helâl olur. Aksi takdirde helâl olmaz. Çünkü onda ölüme neden olacak bir hal mevcuttur ki, o da yaralanmış veya üzeri­ne tavanın çökmüş olmasıdır. Bu durumdaki hayvanda kesimden önce yer­leşik hayat bulunduğunun yakînen bilinmesi şart değildir. Zannedilmesi yeterlidir. Kesimden önce hayvan açlık veya hastalık dolayısıyla görme ve isteğe bağlı hareket etme gücünü yitirir de öylece kesilirse; kendisinden kan fışkırmasa veya şiddetlice hareket etmese de etini yemek helâl olur. Karnı şışınceye kadar bir şey yiyerek son nefese gelen ve bu durumda kesilen hay­vanın, kendisinden kan fışkırması veya şiddetli bir hareket görülmediği tak­dirde mûtemed görüşe göre etini yemek helâl olmaz.

4-  Kesilen hayvan, etinin yenilmesi helâl olan hayvanlardan olmalıdır. Hayatta kalmaktan zarar görmesi nedeniyle onu rahata kavuşturmak için olsa bile eti yenmeyen bir hayvanı kesmek caiz olmaz.

5-  Tahta, kamış, altın ve gümüşle de olsa, keskin olan bir âletle kesmelidîr. Ancak tırnak, diş ve bunlardan başka kemiklerle de kesim yapmak ca­iz olmaz. Bir hayvan, kesici olmayan bir şeyle, meselâ tüfekle veya delici ucu olmayan kör bir okla vurulursa, ya da ağla boğularak öldürülürse yenmesi haram olur.

6-  Kesim bir defada yapılmalıdır. Meselâ nefes borusunu kestikten son­ra bir süre durup sonra kesimi tamamlama hâlinde, eğer ikinci fiil, örfe göre birinci fiilden ayrı ise ikinciye başlamadan önce hayvanda yerleşik bir haya­tın bulunması şart koşulur. Ama ikinci fiil örfe göre birinciden ayrı sayıl­mazsa o zaman hayvanda yerleşik hayatın bulunması şart koşulmaz. Bu da bıçağı hayvanın boğazından kaldırıp tekrar acelece oraya koymak veya kö-reldiği için atıp acele bir başka bıçağı almak veyahut elindeki bıçağın düşüp tekrar onu yerden acelece kaldırmak, ya da başka bir bıçağı almak veya bı­çağı ters çevirip geri kalan kesimi onunla yapmak şeklinde örneklendirilebi-lir. Bu durumların tümündeki davranışlar caizdir. Çünkü birinci fiil ile ikinci fiil arasında bir fasıla yoktur.

7-  Kesen kişi ihramlı olmamalıdır. Kesilen hayvan da yabanî bir kara avı olmamalıdır. Durum böyle olunca kesilen hayvanın eti helâl olmaz.

8- Kesen, müslüman veya kitabî bir kişi olmalıdır. Mecûsî, putperest veya mürted olmamalıdır. Yahudi ve hristiyanın kestiği hayvanın eti, tıpkı müslümanın kestiği gibi helâl olur. Bu cümleden olarak deli, sarhoş ve mü­meyyiz olmayan birinin kestiği hayvan da helâldir. Bunların bu kestikleri, kendisine güç yetİrilemeyen bir hayvan olsa bile kerahetle birlikte helâl olur. Amâ kimselerin kestikleri de kerahetle birlikte helâl olur.

Kesim esnasında besmele çekmek şart değildir; fakat sünnettir. Kesim anında Allah´ın adı, "Bismillah ve ismi Muhammed" diyerek başkasının-kiyle birlikte anıhrsa, eğer bu ortak koşma kastıyla yapılmışsa küfürdür; ke­silen hayvanın eti de haram olur. Eğer ortak koşma maksadıyla yapılmazsa eti helâl olur. Bunu teberrük maksadıyla yapılması mekruhtur. Eğer mutlak olarak yâni belli bir maksat olmaksızın yaparsa şirk vehmini verdiği için ha­ram olur.

Hanbelîler dediler ki: Şer´î ıstılahta zekât (kesme) karada yaşayan, eti yenilen ve kendisine güç yetirilebilen bir hayvanı kesmek veya nahr et­mektir. Çekirge gibi kesilmeyen veya nahredilmeyen hayvanlar bundan is­tisna edilmiştir. Şer´î kesim, nefes ve yemek borularını kesmekle gerçekleşir. Nahr ise, göğüsle boğazın kökü arasındaki çukurdan kesmekle gerçekleşir. Boğazın, iki yanındaki damarları kesmek şart değildir. Ama kesilmeleri da­ha uygun olur. Bir hayvanı kesmek veya nahretmek zorlaşırsa ok veya ben­zeri yaralayıcı bir şeyi vücûdunun bir tarafına vurup yaralayarak ve böylece öldürerek akredilir. Bu takdirde, tıpkı avlanmış hayvan gibi, etini yemek helâl olur. Bir deve ürküp kaçar ve yakalamak mümkün olmazsa veya eti yenebi­len bir hayvan kuyuya düşer de kesilmesi imkânsizlaşırsa, akredilir. Bunun etini yemek, kendisinde akr kaydıyla açılan yara nedeniyle ölmesi şartıyla helâl olur. Akredilmesi kastıyla vücûdunda açılan yara öldürücü olsa bile, eğer bu nedenle değil de başka bir sebeble ölmüşse etini yemek helâl olmaz. Hayvanı kesen kimsede aranan şartların ona yaralayıcı bir silâhı atanda da bulunması gereklidir. Öyleyse ateşperest bir kişi, hayvana yaralayıcı bir nes­neyi fırlatarak onu öldürürse, o hayvanın etini yemek helâl olmaz. Kesilen hayvanın helâl olması için dört şart gereklidir:

1-  Keserken, elin hareket ettirilmeye başlanması anında besmele çekil­melidir. Besmelenin yerine hiç bir şey geçerli olmaz. "Bismillah" demeden yalnızca Allah´ı teşbih etmek yeterli olmaz. Arapçaya muktedîr olunsa bile besmeleyi başka dille çekmek caiz olur. "Bismillahi vallahu ekber" diyerek besmelenin yanı sıra tekbir getirmek sünnettir. Kesen kişi, dilsizse başıyla göğe imâ eder; eliyle de besmele anlamına gelecek işarette bulunur. Öyle ki, kendisine bakan biri, onun besmele çekmek istediğini anlamalıdır. Dilsizin kesim yaparken böyle yapması, kestiği hayvanın etinin helâl olması için ye­terlidir. Kesen kişi kasıtlı olarak veya bilmediği için besmeleyi okumazsa, kestiği hayvan helâl olmaz. Zîrâ bu, Kur´ân´ın emridir:

"Üzerlerine Allah´ın ismi zikredilmemiş olan hayvanlar(ın etlerin)den yemeyin.[14]

Keserken unutarak besmele çekmeyen kişinin kestiği hayvan helâldir. Bunun delili de Şeddad İbn Sa´d´ın Rasülullah (s.a.v.) dan rivayet etmiş ol­duğu şu hadîs-i şeriftir:

"Müslümanın, kasıtlı olmamak şartıyla, besmele çekmese bile kestiği (hayvan) helâldir."

Besmelenin, kesilen hayvan İçin çekilmesi şarttır. Meselâ bir koyunu kes­mek için besmele çeken bir kişi, bu besmeleyle başka bir hayvanı keserse ikin­cisi helâl olmaz. Besmeleyle kesim arasına az bir fasılanın girmesi zarar vermez. Meselâ besmele çekip de bir şey konuşan ve sonra da kesim yapan kişinin kestiği hayvan helâl olur. Bir kimse kesmek için koyunu yanı üzerine yatırıp besmele çeker, sonra elindeki bıçağı atıp başkasını alır ve onunla ke­serse, kestiği hayvan helâl olur. Selama karşılık vermesi veya su içmesi de böyledir. Ehl-i kitab bir kişi de kesme açısından müslüman gibidir. Yalnız, kesim esnasında Hz.îsâ´nın adını anarsa kestiği hayvan helâl olmaz. Kesen kişinin besmele çekip çekmediği veya Allah´ın adını mı yoksa başkasının mı adını andığı bilinmezse kesilen hayvan helâldir.

2-  Kesen, nahreden veya akreden kişi ehliyetli olmalıdır. Yani;

a)  Akıllı olup bu işi yapmaya niyet etmelidir. Meselâ elindeki bıçak da­varın nefes borusu üzerine düşüp keserse, kesme kastı olmadığı için hayva­nın eti helâl olmaz.

b) Kesen kişi müslüman veya harbî de olsa, Benî Tağlib hristiyanların-dan da olsa, ehl-i kitap biri olmalıdır. Kesen kişinin erkek veya kadın olma­sı, hür veya köle olması, cünüb veya hayızlı veyahut da nifash olması, âmâ veya fâsık bîri olması farketmeyİp kesilen hayvanın eti helâl olur. Delinin, sarhoşun ve mümeyyiz olmayan çocuğun kestikleri hayvanın eti helâl olmaz. Çünkü bunların bu işi yapmaya kasıt ve niyetleri yoktur. On yaşından kü­çük olsa bile mümeyyiz çocuğun kestiği hayvanın eti helâldir. Mürted, ate­şperest, putperest, zındık ve dürzîlerle hiç bir kitaba inanmayanların kestikleri hayvanın eti haramdır. Kur´ân-ı Kerîm´de buna işaretle şöyle buyurul-maktadır: "Kendilerine kitap verilenlerin yiyeceği size helâldir.[15]
Bu âyetle, kitap ehlinden başkasının yiyecekleri helâl değildir demek is­tenmektedir.

3-  Hayvanı kesen veya sivri ucuyla delen kesici bir aletle kesmelidir. An­cak bu, ağırlığı nedeniyle kesen veya parçalayan bir âlet olmamalıdır. Kes­kin âletin bıçak, kılıç, ok başlığı ve benzeri demirden yapılmış olmasıyla taştan, tahtadan veya kemikten yapılmış olması farketmez. Yalnız diş veya tırnak­tan yapılmış olmamalıdır. Çünkü bunlarla kesim yapmak, ister vücûda biti­şik olsunlar ister vücudtan ayrı olsunlar caiz değildir.

4-Yemek ve nefes boruları kesilmelidir. Ehl-i kitap birisi, kendi şerîa-tince yemesi haram kılınmış ve şerîatimizce de bu durumu tesbit edilmiş olan bir hayvanı keserse, yine onun etini yemek helâl olur Sözgelimi yahûdî bir kişi; deve, kaz ve devekuşu gibi tırnaklı ve parmaklat birbirinden ayrık ol­mayan bir hayvanı keserse onu yememiz helâl olur. Yüce Allah da bu gibi hayvanların onlara haram kılındığını haber vermektedir. Aynı şekilde ken­disi için haram olduğuna inandığı ve bizce kendisi için onun haram olmadığı bilinen bir hayvanı keserse onu da yiyebiliriz. Sözgelimi ciğeri kaburgaları­na bitişik bir hayvanı keserse etini yiyebiliriz. Bu hayvan onlara göre yen­mesi haram olan bîr hayvandır ve yapışık diye adlandırırlar.

Devenin ve deve gibi uzun boyunlu hayvanların nahredilerek kesil­meleri, Mâlikîler dışındaki diğer mezheblere göre sünnettir. Mâlİkilerin buna ilişkin görüşleri aşağıya alınmıştır. Davar ve sığır gibi diğer hayvanlar sa normai kesimlerle kesilirler.

Kesimden önce bıçak ve benzeri kesici âletlerin hayvanın gözünden uzak bir yerde bilenmeleri sünnettir. Hayvanlardan biri, diğerinin gözü önünde kesilmemelidir. Kesilecek olan davar veya sığırsa so! yanı üzeri­ne yatırılmalı, sonra da şu duâ okunmalıdır:

Hayvanin canı çıkmadan boynunu kırmak, derisini yüzmek, bir uzvu­nu koparmak veya tüyünü yolmak mekruhtur. Kıbleye yöneltmemek ve hiç bir fayda sağlamayacak eziyetlerde bulunmak da mekruhtur.

Bu konu ve yenilmesi caiz olan veya olmayan yiyeceklerle, giyilmesi caiz olan veya olmayan giyecekler hakkındaki geniş açıklamaları bundan sonraki bölümde sunacağız.

(26) Mâlikîler dediler ki: Deve, fil ve zürâfânın nahredilerek kesilmeleri vâcibtir. Normal kesimle kesilirlerse yenmeleri haram olur. Mâlikî mezhe­bine göre fil ve zürâfâ, eti yenen hayvanlardandır. Bunlardan başka hayvanlarınsa normal kesimle kesilmeleri gerekir. Sözgelimi davarların, ya­banî hayvanların ve kuşların normal kesimle kesilmeleri gerekir. Bunlar nah­redilerek kesilirlerse etleri yenmez. İki durum da caizdir. Sığır, manda, at, katır ve yabanî eşeğin normal kesimle kesilmeleri daha iyi olur. Bütün bu anlatılan hükümler, kolaylık anları için söz konusudur. Zorluk ve zaruret anlanndaysa, meselâ kesme âletinin bulunmaması veya hayvanın çukura de nahredilmesi vâcibken nahr edilememesi veya kesilmesi vâcibken ke-sılememesi gibi bir hal doğarsa, o zaman her iki durumun aksini yapmak caiz olur. Nahredilmesi gereken kesilebilir; kesilmesi gereken de nahredile-, bilir. Çünkü bunda zaruret vardır. Yine de doğrusunu en iyi Allah bilir. Şerîat sahibi Muhammed (s.a.v.) e O´nun âl ve ashabına Allah rahmet etsin. Ve O´nu meşakkatlerden emîn buyursun. Âmîn.