๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 01 Şubat 2010, 18:42:56



Konu Başlığı: Haccın Vâcibleri
Gönderen: Eflaki üzerinde 01 Şubat 2010, 18:42:56

Buraya kadar anlatılanlarla haccin her bir rüknünün kendine özgü şart, vâcib ve sünnetleri bulunduğu anlaşılmıştır. Bunları, daha önceki sayfalarda anlatmış bulunmaktayız. Bundan sonra geriye haccin hiçbir rükne bağlı olmayan bir takım genel vâcibleri kalmış oluyor ki, açıkla­masını yapmak istediğimiz vâcibler de bunlardır. Şeytan taşlamak, Minâ’da gecelemek, Müzdelife’de bulunmak, tıraş olmak ve saçları kı­saltmak bu vâciblerdendir. Bu konuyla ilgili olarak mezheblerin detaylı görüşleri aşağıya alınmıştır.

Şafiiler dediler ki:  Haccin genel vâcibleri beş tanedir:

1. İlgili bölümde belirtilen tafsilâta uygun olarak mîkatta ihrama girmek.

2. Bir an olsun Müzdelife’de bulunmak. Bu, Arafat’taki vakfeden sonra gecenin ikinci yarısında olmalıdır. Burada beklemek şart değildir.

Kişinin, Müzdelife’de bulunduğunu bilerek veya bilmeyerek buradan geç­mesi de yeterli olur.

3.  Şeytan taşlamak (Remy-i cimar). Kurban bayramının birinci günü yalnızca Akabe cemresine taş atılır. Kurban bayramının geri kalan üç gününde ise her üç cemreye taş atılır. Cemre (şeytanı taşlama)nin vakti, Arafat’ta vakfe yapmış olma kaydıyla Kurban bayramının birinci gecesi, gece yarısından itibaren başlar ve teşrik günlerinin sonuna kadar devam eder. Taşlama işi, kelimenin tam manasıyla tahakkuk etmelidir. Sözgeli­mi atılacak taşlar, atılacak yere elle konulduğunda taşlama işi gerçekleş­miş olmaz. Atarken taşlama yeri hedef alınmalıdır. Sözgelimi havaya, boş yere atılan taşlar, hedefe isabet etse bile taşlama işi bakımından ye­terli olmaz. Atılacak yere isabet etmeyen taşlama geçerli olmaz. Şer’an geçerli olan taşlama, yay ve benzeri şeylerle değil de elle yapılanıdır. An­cak mazeret hâlinde bu gibi şeylerle yapılan taşlama da caiz olur. Taşla­ma, ancak taşla yapılırsa geçerli olur. İnci, tuz ve kiremit gibi şeylerin atılması yeterli olmaz.

Taşlayan kişi, bayramın ikinci, üçüncü ve dördüncü günlerindeki her üç taşlamada da yedişer çakıl tanesi attığını kesin olarak bilmelidir. Aynı şekilde bayramın birinci günü yapılan Akabe cemresinde (taşlamasında) de yedi çakıl tanesini kesinlikle atmış olması gerekir. Eğer bu hususta şüpheye düşerse, bu sayıyı tam olarak ikmâl eder. Yedi çakılın, yedi ayrı atışla atılması şarttır. Ama bu şekilde atmadığı takdirde, bir atışta birden fazla taş atmış olsa bile, yalnızca tek atış yapmış sayılır. Teşrik günlerin­de yapılan taşlamada üç cemre arasındaki sıralamaya uyulmalıdır. Taşla­maya Mescid-i Hayf yanındaki cemreden başlanır. Sonra orta cemre, da­ha sonra da Akabe cemresi taşlanır. Bunların birindeki taşlama işi ta­mamlanmadan diğerine geçilmez.

Taşlamanın sünnetlerini şu şekilde sıralayabiliriz:

a.  Her taşlama günü gusledilmelidir.

b. Teşrik günlerinde taşlama, öğle namazından sonra yapılmalı­dır.

c.  Taşlamalarda cemreler arasına fasıla konulmamalıdır,

d.  Kolay olduğu takdirde taşlama, sağ elle yapılmalıdır.

e.  Necâsetli olması muhtemel çakıl taşlan yıkanmalıdır,

f. Atılan çakıllar, parmak uçlarından küçük olmalıdır.

g.  İlk taş atılırken, telbiye yerine tekbir getirilmelidir.

h. Hacı, Minâ’dan binekli gelmişse taşlamayı binek üzerinde yap­malıdır.

4. Haccın genel vâciblerinin dördüncüsü Minâ’da gecelemektir. Acelesi olmayan kimselerin üç teşrik gününün gecelerinin büyük bölümünü Minâ’da geçirmeleri şarttır. Ama acele edip ikinci teşrik gününde (Kur­ban bayramının üçüncü gününde) Minâ’dan çıkıp Mekke’ye gitmek iste­yen kişiden, üçüncü teşrik gününün gecesinde Minâ’da geceleyip şeytanı taşlama yükümlülüğü düşer. Zîrâ Yüce Allah buyurmuştur ki:

“Kim hemen iki gün içinde (kurban bayramının ikinci ve üçüncü gününde Minâ’dan Mekke’ye) dönmekte acele ederse ona günah yoktur.”[256]

Ama bu işte acele eden kişinin, en geç teşrik günlerinin ikincisinde (kurban bayramı günlerinin de üçüncüsünde) güneşin batmasından önce Minâ’dan çıkmış olması şarttır. Ama bu günde kişi Minâ’da iken güneş batarsa, teşrik günlerinin üçüncü gecesi de Minâ’da kalıp şeytan taşlama­sı zorunlu olur. Ancak gecikmesi bir mazeretten ötürü olmuşsa bu zorun­luluk sözkonusu olmaz. Ayrıca Minâ’dan erken çıkışın, niyetle birlikte olması da şarttır. Niyetsiz olarak erken çıkan kişinin geri dönmesi gere­kir. Çıkarken geri dönmeye de azmedilmiş olmamalıdır. Geri dönmeye azmedilerek çıkıldığı takdirde, geri dönmek zorunlu olur. Bu takdirde, çıkışta niyetin faydası da olmaz. Taşlama gecelerinde Minâ’da gecelemek, mazereti olmayan kimselere vâcibtir. Deve çobanları ve Mekke’de ya da yolda hacılara su dağıtmakla görevli olanlar ile geceleme hâlinde canına veya malına zarar gelmesinden korkan kimseler gibi mazeretliler, gecele­meme ruhsatına sahihtirler. Fakat taşlama yükümlülüğünden kurtulamaz­lar.

5. Haccın genel vâciblerinin beşincisi, önce belirtilen ihram yasak­larından sakınmaktır.

Hanefiler dediler ki: Haccın aslî vâcibleri beş tanedir:

1. Safa ile Merve arasında sa’y etmek.

2. Fecirden önce, bir anlık zaman için de olsa, Müzdelife’de bu­lunmak. Fecirden önce Müzdelife’de bulunmayan kişinin ceza olarak kur­ban kesmesi gerekir. Ancak bir sebepi veya hastalığı olursa bir şey gerek­mez.

3. Her hacının şeytanı taşlaması. Şöyle ki: Kurban bayramının bi­rinci günü Batn-ı Vâdî’de Akabe cemresini taşlamak. Bu taşlama, kendi­siyle teyemmüm edilmesi caiz şeylerle, meselâ bir avuç toprakla da yapı­labilir. Fakat bir avuç toprak bir çakıl tanesi yerine geçer. Odun, anber, inci, altın, gümüş, cevher, kığ ve bunlara benzer şeylerle taşlama yapmak caiz olmaz. Çünkü bunlar yer cinsinden değildirler. Atılacak çakılların cemre yerlerinden toplanması mekruhtur. Çakılların savrulması ve yedi taneden fazla çakılın atılması da mekruhtur. Taşlama esnasında atanla atılan yer arasında beş zira’lık bir mesafe bulunması, çakıl tanelerinin parmak uçlarıyla tutulması sünnettir. Kişi, çakılı atar da bir adamın üstüne veya duvara düşer, sonra kendiliğinden cemreye yakın bir yere düşerse, geçerli olur. Ama cemrenin uzağına düşerse geçerli olmaz ve yerine baş­kasının atılması vâcib olur. Cemreden uzaklık, üç zira’lık bir mesafe ola­rak takdir edilmiştir. Her çakıl tanesini atarken “Bismillâhi Allâhü Ekber” demek sünnettir. İlk atışta telbiye kesilmelidir. Büyükçe bir taş alarak küçük parçalar halinde kırıp atmak mekruhtur. Akabe cemresini taşlama­nın vakti, Kurban bayramının birinci günü fecrin doğusuyla başlar ve ikinci günü fecrin doğuşuna kadar devam eder. Bu vaktin başlangıcından önce yapılan taşlama geçersizdir. Bu vaktin çıkmasına kadar taşlama ya­pılmadığı takdirde kurban kesmek gerekir. Bu taşlamanın, güneşin doğu­şundan zevaline kadar yapılması müstehab olur. Zevalden sonra gurûb vaktine kadar yapılması da mubahtır. Geceleyin yapılması ise mekruhtur. Nitekim Kurban bayramının birinci günü, fecrin doğuşu ile güneşin do­ğuşu arasında yapılması da mekruhtur. Kurban bayramının ikinci günü üç cemre taşlanır. Taşlamaya, Mescid-i Hayf yanındaki birinci cemreden başlayıp sırasıyla orta cemrenin, sonra da Akabe cemresinin taşlanması sünnet olur. Bu cemrelerin her birine, önce belirtilen şekilde yedişer çakıl tanesi atmak gerekir. Eğer cemreler arasındaki sıralamaya riâyet edilmez­se, meselâ birinci cemreden önce orta cemre taşlanırsa, bu taşlamanın iade edilmesi sünnet olur. İki cemreyi taşlama arasında Kur’ân-ı Kerîm’den üç hizip okuyacak kadar, yani yaklaşık olarak kırkbeş dakika bekle­mek sünnettir. Bayramın ikinci ve üçüncü günleri taşlamanın vakti, güne­şin zevalinden batmasına kadardır.

Geceleyin fecrin doğuşuna kadar taşlamada bulunmak mekruhtur. Gündüzleyin, güneşin zevalinden önce taşlamada bulunmak da yeterli ol­maz. Bayramın ikinci günü fecirden sonra taşlamada bulunmaktan ötürü kurban gerekir. Cemrelere taş atmakta olan kişi, hem kendi nefsi için, hem de dilediği başka kimseler için duada bulunabilir. Duâ esnasında ellerini kıbleye yönelik olarak semâya kaldırır. Bayramın üçüncü günü de aynı şekilde taşlama yapılır. Eğer Minâ’da kalınırsa, son gününde de aynı şekilde taşlama yapılır. Kişi dilerse, bir binek üzerinde, dilerse piya­de halde taşlama yapabilir. Birinci ve orta cemreyi taşlarken, efdâl olan piyade halde bulunmaktır. Akabe cemresini taşlarken de binek üzerinde bulunmaktır.

4.  Haccın aslî vâciblerinin dördüncüsü, saçı tıraş etmek veya kı­saltmaktır.

5.  Veda Tavafı (Tavâf-ı Sader).

Bu sayılan aslî vâcibler dışında olmakla birlikte bunlarla veya haccın bir şartıyla, ya da rüknüyle ilintisi bulunan bir takım vâcibler daha var­dır. Bunlardan tavafın, sa’yin ve Arafat’ta vakfenin vâciblerini daha ön­ce anlattığımıza göre, geriye şu vâcibler kalmaktadır:

Taşlama ile tıraş arasındaki sıraya riâyet etmek. Kurban günü kur­ban kesmek! Tıraşın zaman ve mekânla kayıtlanması!

Bu konuda asıl formülümüz şudur: Terkedilmesi hâlinde kurban ke­silmesini gerekli kılan her davranış vâcibtir. Terkinden ötürü kurban kes­menin gerekli olduğu hususlar, “Haccın cinayetleri” bahsinde anlatılacak­tır.

Hanbeliler dediler ki:  Haccın yedi vacibi vardır:

1.  Şer’an müteper olan bir mîkatta ihrama girmek.

2.  Gündüzleyin durulduğu takdirde, gün batımına kadar Arafat’­ta vakfe yapmak.

3. Su dağıtanlarla develeri otlatanlar dışındakilerin Kurban bayra­mının birinci gecesi Müzdelife’de gecelemeleri. Bu gecenin ikinci yarısın­da bir an bile Müzdelife’de bulunmak yeterli olur.

4.  Su dağıtanlarla develeri otlatanlar dışındakilerin teşrik günleri­nin gecelerinde Minâ’da bulunmaları.

5.  Cemreleri sırasıyla taşlamak. Önce Mescid-i Hayf yanındaki bi­rinci cemre, sonra orta cemre, daha sonra da Akabe cemresi. Taşlama için çok küçük ve büyük çakılları kullanmak caiz olmadığı gibi, başkala­rının atmış olduğu çakılları atmak da yeterli olmaz. Çakıldan başka altın ve mücevher gibi şeylerle de taşlama yapılamaz. Çakılların atmaksızın, cemre yerine elle indirilmesi yeterli olmayıp atılması şarttır. Çakıllardan biri atıldıktan sonra diğerinin atılması ve yedisinin de bu şekilde atılması şarttır. Bir defada birden fazla çakıl atılsa bile, bunlar bir çakıl olarak kabul edilir. Çakılın hedefe ulaştığının bilinmesi de gereklidir; zannedil­mesi yeterli değildir. Atılan bir çakıl cemrenin uzağına düşer de sonra kendiliğinden yuvarlanıp cemre yerinin içine düşerse, bu taşlama yeterli olur. Cemre yerinin dışına düştüğü halde başkasının itelemesiyle cemre yerine düşen taş da yeterli olur.

Taşlamanın vakti, Arafat’ta daha önce vakfe yapmış olan kişi için, Kurban bayramının birinci gecesinin yarısından itibaren başlar ve teşrik günlerinde taşlamanın zevalden önce yapılması sahîh olmaz.

6.  Saçı tıraş etmek veya kısaltmak (halk ve taksir).

7. Veda tavafı.

Malikiler dediler ki: Haccın rükünlerinden herhangi birini ilgi­lendirmeyen genel vâcibleri şunlardır:

1.  Arafat’tan indikten sonra Minâ’ya giden kimsenin, eğer maze­reti yoksa yükünü indirecek kadarlık bir zaman Müzdelife’de konakla­ması. Mazereti olan kişinin Müzdelife’ye inmesi vâcib değildir.

2.  Bayramın birinci günü tıraş olup Ziyaret tavafım yapmadan Önce Akabe cemresini taşlamak. Taşlamadan önce tıraş olan veya taşlamadan önce ziyaret tavafını yapan kişiye (ceza olarak) kurban gerekir. Taşlama­yı kurbandan, kurbanı tıraştan ve tıraşı da Ziyaret tavafından önce yap­mak mendubtur.

Hacılardan Kurban bayramının birinci günü şu işleri yapmaları iste­nir:

a.  Akabe cemresini taşlamak.

b.  Kurban kesmek.

c.  Tıraş olmak.

d.  Ziyaret tavafını edâ etmek.

Bu sayılanlar, yukarıdaki sıralanışlarına göre ifâ edilmelidirler. Aka­be cemresini taşlamak, asıl itibariyle vâcibtir. Vakti de, kurban bayramı­nın birinci günü fecrin doğuşundan itibaren başlar. Güneşin doğuşundan zevaline kadar geçen zaman içinde yapılması mendubtur. Bu vakitten son­raya ertelemek mekruhtur.

3.  Ziyaret tavafından sonra, gecelemek için Mekke’den Minâ’ya geri dönmek. Acelesi olmayanların Kurban bayramının ikinci, üçüncü ve dördüncü gecelerini, burada geçirmeleri vâcibtir. Acele eden kimselerin burada iki gece kalmaları yeterli olur. Dördüncü gece kalmaktan ve o vaktin taşlamasından da muaf olur.

4. Teşrik günlerinin üçünde (Kurban bayramının son üç günün­de), her birine her gün için yedişer taş atmak kaydıyla üç cemreyi taşla­mak. Bunları taşlama vakti, her gün güneşin zevali ile batışı arasındadır. Geceye veya ertesi güne bırakılması halinde kurban gerekir. Taşlamanın her gün öğle namazını kılmadan önce yapılması mendubtur.

Taşlamanın sahîh olması için gerekli şartlar şunlardır:

a.  Taşlamaya önce, Minâ mescidi yanındaki büyük cemreden baş­lamalıdır. Sonra orta cemre taşlanır ki, bu da çarşı içindedir. En sonunda ise Akabe cemresi taşlanır. Önce de değinildiği gibi, Kurban bayramının birinci günü Akabe cemresinden başka cemreler taşlanmaz.

b. Atılan şeyler taş cinsinden olmalıdır. Çamur atılması hâlinde geçerli olmaz.

c. Atılan taşlar buğday tanesi gibi çok küçük olmamalıdır. Oyun oynarken çocukların birbirlerine fırlattıkları veya sol ellerinin işaret par­mağıyla başparmağı arasına sıkıştırıp sağ elin işaret parmağı vasıtasıyla ileriye attıkları taşlar kadar olmalıdır. Gerçekten çok küçük taşlarla taşlamak yeterli olmaz. Büyük taşları atmaksa kerahetle beraber caiz olur. Atılan taşların temiz olması şart değildir. Necâsetli taşlan atmak bile caiz olur. Ancak taşlamanın temiz taşlarla yenilenmesi mendub olur.

d.  Taşlamanın elle yapılması gerekir. Ayakla taş atılması yeterli olmaz. İyice atılabiliyorsa taşlamanın sağ elle yapılması mendub olur.

5.  Haccın vâciblerinin beşincisi de tıraş olmaktır. Tıraş olmayanın veya tıraşı memlekete döndükten sonraya erteleyen kişinin kurban kesme­si gerekir. Tıraşı teşrik günlerinden sonraya erteleyip de Mekke’de tıraş olmayan kişiye de kurban kesmek gerekir. Fakat teşrik günlerinden sonra da olsa Mekke’de tıraş olan kişiye kurban cezası düşmez.

Erkeğin saçını kısaltması da tıraş yerine geçer. Ancak böyie yapan, sünnete aykırı davranmış olur.

Kadına gelince, onun tıraş olması değil, saçını kısaltması vâcibtir; çünkü kadın için tıraş bir nevi cezadır. Kısaltması da şu şekilde olmalıdır: Başındaki saçın, parmak ucu kadarını kesmelidir. Erkeğinse saçının dip kısımlarına yakın olan yerlerini alması gerekir. Kadının yaptığı gibi etra­fından keserse yeterli olur, ama iyi bir şey yapmış olmaz.

6.  Haccın vâciblerinden olmak üzere “fidye” ve amellerin fâsid olmasından dolayı ve bir te Temettü veya Kıran için “hedy” vardır. Ki yeri gelince bunlardan söz edilecektir.[257]