Konu Başlığı: Dört rekatlı namazların kısaltılması (Kasr-ı Salât) Hükmü Gönderen: Eflaki üzerinde 29 Ocak 2010, 20:28:55 İleride açıklanacak şartları taşıyan yolcuların öğle, ikindi ve yatsı gibi dört rek’atli farz namazları kısaltmaları caizdir. Bu namazları, sadece iki rek’at olarak Alabilirler. Şâfiîler ve Hanbelîlere göre yolcuların bu namazları tam olarak kılmaları da caizdir. Mâlikîlerle Hanefîler demişlerdir ki: Yolcuların bu namazları kısaltmaları caiz değil, emredilen bir husustur. Ancak bu emrin derecesiyle ilgili olarak görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Hanefîler, bu emrin vücûb ifade ettiğini söylemişlerdir. Bunlara göre vâcib, mertebe bakımından farzdan daha aşağıdadır. Müekked sünnetle aynı seviyededir. Buna göre yolcunun, dört rek’atli farz namazı tam olarak kılması mekruhtur. İlk ka’deyi terk etmemek şartıyla dört rek’atli farzı tam kılan yolcunun namazı sahîh olur. Çünkü bu durumdaki kimse için ilk ka’de farzdır. Namazının sahîh olmasıyla birlikte vacibi terkettiği için günahkâr olur. Önce de belirtildiği gibi vacibi ter-keden kişi, her ne kadar cehennem ateşiyle azâb görmeyecekse de, kıyamet gününde Peygamber (s.a.s.) Efendimizin şefaatinden yoksun kalacaktır. Bu, Hanefîlerin görüşüydü. Mâlikîlere gelince; bunlar demişlerdir ki: Bu durumdaki kimselerin namazı kısaltmaları müekked sünnettir. Dolayısıyle bu sünnet, namazların cemaatle kılınması sünnetinden daha ağırlıklıdır. Yolcu, bu sünneti terk etse bile herhangi bir azâbla cezalandırılacak değildir. Ama müekked sünnetin sevabından yoksun kalacaktır. Yoksa Hanefîlerin söyledikleri gibi Peygamber Efendimizin şefaatinden yoksun kalacak değildir. Hanefîlerle Mâlikîler bu durumda namazın kısaltılmasının müekked sünnet olduğu hususunda görüş birliği etmişlerdir. Ama bu sünnete uymama nedeniyle karşılaşılacak cezanın mâhiyeti hususunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Sefer hâlinde namazın kısaltılmasıyla ilgili olarak mezheblerin özet görüşleri bunlardan ibarettir. Bu konudaki detaylı görüşleri ise aşağıya alınmıştır. Hanefiler dediler ki: Namazın, yukarıda belirtilen anlamda kısaltılmasi vâcibtir. Bu durumdayken namazı tam olarak kılan, vacibi terk etmiş olur. Namazın tam olarak kılınması hâlinde vâcib selâm, birinci ka’dede verilmediği için mahallinden sonraya bırakılmış olacaktır. Namaz kılan kişinin, son ka’deyi tamamlar tamamlamaz selâm vermesi vâcibtir. Yolcuya göre son ka’de, kendisinden istenilen namazın sonunda olan ka’dedir. Ki bu namaz da iki rek’attir. İki rek’at kıldıktan sonra oturmayan yolcunun namazı batıl olur. Zîrâ bu oturuş, son ka’de gibi farzdır. İki rek’ati kıldıktan sonra oturur da, selâm vermeden üçüncü rek’ate kalkarsa mekruh işlemiş olur. Zîrâ böyle yapmakla selâmı, mahallinden sonraya bırakmış olmaktadır. Malikiler dediler ki: Yukarıda da anlatıldığı gibi, yolculukta namazın kısaltılması müekked sünnettir. Kısaltmayı terk edip tam olarak kılan kişi, bu sünnetin sevabından yoksun kalır. Yolcu, kendisine tâbi olarak namaz kılmak için kendisi gibi misafir birini bulamazsa, münferiden namazını kısaltarak kılar. Mukîm bir imama tâbi olması mekruhtur. Zîrâ mukîm bir imama tâbi olması durumunda namazı tam olarak kılması gerekir. Bu durumda müekked sünnet olan kısaltma sevabından yoksun kalır. Şafiiler dediler ki: Kısaltma mesafesi kadar sefere çıkan bir misafirin, namazı kısaltması caizdir. Yine bunun gibi, namazı tam olarak kılması da caizdir. Bu hususta herhangi bir ihtilâf sözkonusu değildir. Ama sefer mesafesi üç konak olursa, bu takdirde namazı kısaltmak daha faziletlidir. Normal kısaltma mesafesi ise bu mezhebe göre iki konaktır. Bu uzunluktaki bir mesafeye yolcu olarak giden kişinin, namazı kısaltması caiz olduğu gibi, tam olarak kılması da caizdir. Ama sefer mesafesi üç konak veya daha fazlaysa namazı kısaltmak daha faziletli olur. Bu durumdaki yolcu, eğer gemi kaptanı ve yardımcısı gibi, bir denizci değilse, namazı kısaltması daha faziletli olur. Ama bu denizcilerin sefer mesafesi, bundan uzun olsa bile, namazı tam kılmaları daha faziletli olur. Yolcu kişi, namazı vaktin sonuna erteler de sadece iki rek’at kılacak kadar bir zaman kalırsa, namazı kısaltarak kılması vâcib olur. Tam olarak kılması caiz olur. Çünkü bu durumda namazı tam olarak vaktinde kılması mümkün iken vaktin sonuna bırakmıştır. Mestler üzerinde meshetme bahsinde de anlatıldığı gibi, vakti içinde namaza ulaşabilmek için mest üzerine mes-hetmenin bazan farz oluşu gibi, bu pozisyonda da namazı kısaltarak kılmak farz olmaktadır. Hanbeliler dediler ki: Namazı kısaltmak caizdir ve tam kılmaktan daha faziletlidir. Namazı kısaltacak kadar bir mesafeye giden kimsenin, dört rek’atli namazları tam olarak kılması caiz olduğu gibi, kısaltarak kılması da caizdir. Bunda hiçbir mekruhluk da sözkonusu değildir. Ama yine de en faziletlisi, tam olarak kılmaktır. Ancak, kısaltmanın şartlarında da anlatacağımız gibi bazı hususlar bundan istisna edilmiştir. Meselâ bu istisnalardan biri, yolcunun gemi kaptanı olmasıdır. Kaptan gemide kendi ailesiyle birlikte bulunduğunda mukîm kimseler statüsünde olduğundan, namazı kısaltması caiz olmaz. Şafilere göre bunun hükmü, yukarıda da belirtildiği gibi, namazı tam olarak kılmalarının daha faziletli olacağıdır. Hanefilerle Mâlikîlere gelince bunlar, gemi kaptanıyla diğer kimseler arasında bahsedilen hüküm açısından herhangi bir ayırım yapmamışlardır.[94] |