Konu Başlığı: Din Ayrılığı Nedeniyle Kendileriyle Evlenilemeyecekolan Kadınlar Gönderen: Eflaki üzerinde 27 Şubat 2010, 21:55:06 İnanç bakımından müslümanlara muhalif olanlar üç kısma ayrılırlar:
Birinci kısım: Semavî kitapları veya kitaba benzer şeyleri olmayanlar. Bunlar vesen´e tapan kimselerdirler. Vesen; ağaçtan taştan, gümüşten, cevherden veya benzer şeylerden yontularak yapılan heykellere denir. Sanem ise, kağıtlar ve benzer şeyler üzerine yapılan resim ve fotoğraflar gibi cüssesi olmayan şeylerdir. Sanemle vesen arasında fark olmadığını söyleyenler de vardır. Bu iki şey, Allah´tan başka kendilerine tapınılan tanrılardır. Bu tanrılar için insanlar, muhtelif şekillerdeki resim ve heykelleri sembol yapmışlardır. Güneş, ay, yıldızlar ve insanların hoş buldukları resimler de bu kapsama girer. İslâm´ın zarurât-ı dîniyyeden olan hükümlerini inkâr eden mürtedler de putperestlerden sayılırlar. Örneğin, Allah vahyi Hz.AH´ye götürmesini emrettiği halde Cebrail´in yanlışlık yaparak vahyi Hz.Peygamber´e götürdüğüne inanan veya Hz.AIi´nin ilâh olduğuna itikad eden veya Kur´an´dakİ bazı âyetleri tekzîb ederek Hz.Âişe´ye iftira atan rafızîler de putperest sayılırlar. Yıldızlara tapan (Sabiî)lar da putperestlerden sayılırlar. Bunların kadınlarıyla evlenmek helâldir diyenler, bunların inanmakta oldukları bir kitaplarının bulunduğunu kasdetmişlerdir. İkinci kısım: Kitaba benzer şeyleri bulunanlar. Bunlar ateşe tapan mecûsîlerdir. Kitaba benzer şeyleri bulunanlar derken şunu kas-detmekteyiz: Cenab-ı Allah, mecûsîlerin peygamberi olan Zerdüşt´e bir kitap (Zendavesta) indirmişti. Fakat onlar bu kitabı tahrif etmiş ve peygamberlerini de öldürmüşlerdi. Bunun üzerine Cenab-ı Allah bu kitabı aralarından çekip almıştı. Dört mezhebin ittifakıyla bunların kadınlarıyla evlenmek helâl değildir. Davud-u Zahirî bu hükme muhalefet ederek, ortada kitap benzeri bir şey mevcud olduğu için, bunların kadınlarıyla evlenmenin caiz olduğunu söylemiştir. Üçüncü kısım: Kendisine inanılan muhakkak bir kitabı bulunanlar. Tevrat´a inanan yahudîlerle, Tevrat ve İncil´e inanan hıristiyanlar gibi. Bir müslümanın bunların kadınlarıyla evlenmesi helâldir. Ama müslüman bir kadının Ehl-i Kitab bir erkekle evlenmesi helâl olmadığı gibi, Kitab Ehli olmayan gayr-ı müslimlerle de evlenmesi helâl olmaz. Müslüman kadının nikâhının sahih olabilmesi için, kocasının müslüman bir erkek olması şarttır. Bu hükmün delili şudur: "İman etmedikleri sürece müşrik erkeklere (mümin kadınları) nikahlamayın.[6] Bu iki âyet, hiç bir halde erkeğin müşrik kadınla evlenmesinin helâl olmayacağına, nitekim kadının da aynı şekilde müşrik bir erkeğe nikâhlanmasının helâl olmayacağına, ancak iman etmeleri durumunda helâl olabileceğine delâlet etmektedir. Nakledeceğimiz şu âyet-i kerîmeyle Ehl-i Kitab olan kadınlar, müslüman erkeklere tahsis olunmuşlardır: "İman etmedikleri sürece müşrik kadınları nikahlamayın." (Bakara: Erkeklerle ilgili olarak da Cenab-ı Allah şöyle buyurmuştur: "Sizden Önce kendilerine kitab verilenlerin (hiristiyan ve yahu-dilerin) hür ve iffetli kadınları (mehirlerini verdiğiniz takdirde) size helâldir.[7] Bu âyet-i kerîme Ehl-i Kitap kadını; "Hz.isa Allah´tır" veya "üçün uçüncüsüdür" dese bile -ki bu apaçık bir şirktir- nikahlamanın helâl olduğunu kesin olarak ifâde etmektedir. Semavî din ve kitapları olduğu için Cenab-ı Allah, bu kadınları müslüman erkeklere mubah kılmıştır. Bunların mübahlıkları mutlak mıdır, yoksa mekruhlukla mı kayıtlıdır? Mezheblerin buna ilişkin tafsîlâtı aşağıda verilmiştir. Kendisiyle evlenilecek olan kitabî kadının ebeveyninin de kitabî olmaları şart değildir. Kendisi kitabî olduktan sonra, anası veya babası putperest de olsa, nikâhlanması sahih olur. (33) Hanefîler dediler ki: Dar-ı harbte olup Islâmî hükümlere boyun eğmeyen Ehl-i Kitab kadınla evlenmek haramdır. Çünkü bu evlilik, fitne kapısını açmak demektir. Olabilir ki bu kadın, kocasını İslâm´a aykırı bir ahlâkla ahlâklanmaya zorlar. Çocuğunu, kocasının dininden başka bir dine girmeye mecbur bırakır. Namus ve onurunu koruma aracı olan otoritesi, daha önce var olduğu halde onu bu otoritesinden yoksun bir duruma getirir ve daha birçok mefsedetlere yol açar. Her ne kadar böyle bir nikâh akdi sahihse de, mefsedetlere yol açacağı için buna yönelmek tahrîmen mekruhtur. Kadın, zımmî olup İslâm kanunlarına boyun eğmesi mümkünse, nikâhlanması ten-zîhen mekruh olur. Mâlikîler´in Kitab kadınla evlenme konusunda iki görüşleri vardır: a- İster müslüman uyruklu bir zımmî olsun, ister dar-ı harbte yaşayan harbî birisi olsun, Ehl-i Kitabtan olan kadınla evlenmek mutlak olarak mekruhtur. Bu evlilik dar-ı harbte yapılırsa, kerahetin şiddeti daha da artar. b- Âyet-i kerîmenin zahir anlamıyla amel ederek Ehl-i Kitabtan olan kadınlarla evlenmek, kesinlikle mekruh değildir. Çünkü âyet-i kerîme, bu kadınlarla evlenmeyi mutlak surette mubah kılmıştır. Birinci görüşlerinde îslâm diyarında Ehl-i Kitab kadınlarıyla evlenmeyi mekruh sayan Mâlikîler, gerekçe olarak şu sakıncaları gözönüne getirmektedirler: Ehl-i Kitab kadının şarap içmesi, domuz eti yemesi, kiliseye gitmesi yasak değildir. Bu işleri yapacak olursa kocası kendisine engel olamaz. Çocuklarına da şarap içirebilir veya domuz eti yedirebilir. Onlar da İslâm´a aykırı bir tarzda yetiştirilmiş olurlar. Bu evlilik dar-ı harbte olursa, Hanefîler bölümünde de açıkladığımız gibi, bu mekruhluğun şiddeti daha da artar. Denebilir ki bu sakıncalar, Ehl-i Kitab kadınla evlenmeyi haram kılarlar. Mâlikî mezhebi de Sedd-i Zeraî (harama götüren yollar da haramdır) esâsı üzerine kurulmuştur. Ehl-i Kitab kadınla evlenmek, bu sonuçları (mefsedetleri) doğurur veya doğurmasından endişe edilirse, nikâh akdini yapmaya yeltenmek haram olur. Buna cevaben deriz ki: Bu dedikleriniz, nass bulunmadığı takdirde düşünülebilecek şeylerdir. Ancak Cenab-ı Allah, ehl-i kitaptan olan kadınlarla evlenmeyi mubah kılmıştır. Bu mubah kılışta bir yarar ve maslahatın bulunması muhakkaktır. Ehl-i kitapla hısım olmak İslâm dininin yararınadır ve onu güçlendirir veya müslümanlarla kitabîler arasındaki problemleri çözer. Ortadaki kin ve hasedi kaldırır. Dahası İslâm´ın, aykırı inanç sahibi olan ve değişik kitaplara iman eden kimselere toleransla baktığını ve müsamahakâr davrandığını bütün dünyaya ilân eder. Erkeğin kitabî kadınla evlenmesine müsâade eden İslâm dini, kendi muhaliflerine karşı kin ve düşmanlık beslememektedir. Yalnız, evlenen erkeğin İslâm´dan çıkmaması da şarttır. Fakat dinimiz, müslüman kadının ehl-i kitabtan olan erkeklerle evlenmelerine müsâade etmemiştir. Zîra hakkında her ne denilirse denilsin, çoğunlukla kadın, kocasına karşı duramaz. Dinini değiştirmesi için tehdide mâruz kalabilir. Çocukları da çaresiz, babalarına uyarlar. Kadın, onları geri çevirmeye muktedir olamaz. İslâmiyet her ne kadar müslümanlarla kitabîler arasındaki bağlan kuvvetlendirme işini müsamahayla karşılıyorsa da; müslümanı kendi dininden çıkaracak veya çocuklarını gayr-ı müslim kılacak eylemleri asla kabul ve tasvib etmez, islâmiyet, müslüman erkeğin ehl-i kitabtan olan kadınla evlenmesine müsâade etmiş ve erkeğin bu karısını, dininden çıkıp İslâm´a girmeye zorlamasını yasaklamıştır. Diğer dinlerdeyse böyle bir garanti yoktur. Çoğunlukla erkek güçlü olduğu için onun ve çocuklarının garantisi, kendisinin irâde gücü, zayıf iradeli olan kadının kitabî olan erkekle evlenmesini engellemiştir. Şâfiîler dediler ki: İslâm diyanndaysa kitabî kadınla evlenmek mekruh olur. Bazı Mâlikîlerin de dedikleri gibi bu evlilik, dâr-ı harbte olursa, anılan mekruhluk daha şiddetli olur. Ancak Şâfiîler, bu evliliğin mekruh olması için şu şartların bulunması gerektiğini söylemişlerdir. 1- Kitabî kadının müslüman olacağı ümit edilmemelidir. 2- Erkek, kendine uygun müslüman bir kadın bulamamahdır. 3- Kitabî kadınla evlenmediği takdirde zina yapmaktan korkmalıdır. Kadının müslüman olacağını uman veya kendisine uygun müslüman bir kadın bulamayan, ancak kendisine uygun olup rahatça yaşayacağı kitabî bir kadın bulabilen ekeğin kitabî kadınla evlenmesi sünnet olur. Kitabî kadınla evlenmediği takdirde zina yapmaktan korkan müslüman erkeğin, kitabî bir kadınla evlenmesi yine sünnet olur. Bundan da anlıyoruz ki, bu mesele fayda ve maslahatla bağlantılıdır. Evlenme, yararlı bir sonuç doğuracaksa kitabî kadınla evlenmek güzel olur. Zararlı sonuç doğuracaksa mekruh olur. Hanbelîler dediler ki: "Sizden önce kendilerine kitab verilenlerin muhsan (hür) ve iffetli kadınları (mehirlerini verdiğiniz takdirde) size helâldir"[8] âyet-i kerîmesi genel anlam taşıdığı için kitabî kadınlarla evlenmek kerâhetsiz olarak helâldir. (34) Şafiî ve Hanefîler dediler ki: Kitabî kadını nikahlamanın helâl olması için ebeveyninin de kitabî olmaları şarttır. Babası kitabî, anası putperest olan kadını bu kadın buluğa ermiş olup babasının dinini seçmiş olsa bile- nikahlamak helâl olmaz. Şâfiîlerce mûtemed olan görüş budur. |