๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 08 Şubat 2010, 17:06:43



Konu Başlığı: Delinin Kısıtlılık Altına Alınması
Gönderen: Eflaki üzerinde 08 Şubat 2010, 17:06:43

Önceki sayfalarda geçen kısıtlılık hükümleri açısından deli de çocuk gibidir. Ancak onunla ilgili olarak mezheblerce ileri sürülen bazı tafsilâtlı hükümler vardır.

(19) Hanefîler dedilef kî:  Deli, aklı elinden alınan ve hiç bir şeye akıl erdiremeyen, hiç bir zaman ayılamayan kimsedir. Ama bazı şeylere akıl er-dirip de, bazı şeylere akıl erdiremeyen kıt anlayışlı, sözünü birbirine karıştı­ran tedbiri bozuk, ancak başkasına sövüp dövmeyen kimseye gelince, böylesine bunak denilir. Bazan ayılan, üzerindeki delilik bazı zamanlarda tümüyle kalkan deliye gelince, ayılması halinde bunun hükmü, akıllı ve ba­liğ kimse gibidir. Bu halde tasarruftan asla menedİlcmez. Bu haldeyken yaptığı tasarruflar geçerli olur. Asla akıllanmayan deliye gelince, o, önceki sayfa­larda geçen bütün hükümlerde mümeyyiz olmayan çocuk gibidir. Onun bü­tün tasarrufları, faydalı da olsa zararlı da olsa, başka gruptaki tasarruflardan da olsa, bâtıl olarak vâki olur. Bunağa gelince o, tasarruflarında mümeyyiz çocuk gibidir. Bilindiği gibi o, sırf yararlı bir tasarrufta bulunursa; örneğin başkasının verdiği hîbeyi kabul ederse, velîsinin onaylamasına bağlı kalmak­sızın tasarrufu geçerli olur. Karısını boşamak, malını karz olarak vermek veya başkasına hîbe etmek gibi, kendisi için sırf zarar olan bir tasarrufta bulun­duğu takdirde velîsi onaylasa bile tasarrufu geçerli olmaz. Satma ve satın alma gibi, faydaya da zarara da muhtemel bir tasarrufta bulunursa, tasar­rufu, velîsinin onaylamasına bağlı olarak gerçekleşir. Velîsi, onun bu tasar­rufunu onaylayabileceği gibi reddedebilir de.

Mâlikîler dediler kî: Kısıtlılık hükümleri açısından deli de çocuk gi­bidir. Delinin aklı tamamen gitmiş olsa, öyleki çoğunlukla ayılmasa veya sârâ´ya düşerek delirirse veya vesveseye kapılarak delirirse -ki bu, yapmadığı işi yapmış gibi hayal eder- hüküm aynıdır. Bu üç halde delilik, sürekli de olsa, kesintili de olsa aynı hüküm sözkonusudur. Delirmesi anından itiba­ren tâ reşid olarak ayılıncaya kadar delinin kısıtlılık hali devam eder. Eğer delirmesi, buluğdan önceyse, onu kısıtlılık altma almak, varsa babasına ve­ya vasisine âit bir haktır. Babası veya vasisi yoksa veya olduğu halde buluğ­dan sonra delirmişse, bu durumda onu kısıtlılık altına almak, sadece hâkimin hakkı olur. Delirmesi bulûğdan önce olmuş, sonra bulûğdan önce ayrılmışsa, küçüklük nedeniyle kısıtlılık altına alınır. Bilindiği gibi küçüklük nede niyle kısıtlılık altına almak, baba ve vasinin haklarındandır. Ama bulûğdan sonra ayılır, sonra sefihliğe mâruz olursa, onu kısıtlılık altına almak, bilin­diği gibi hâkimin yetkisindedir. Zîra buluğdan sonra arız olan sefihlik nede­niyle kişiyi kısıtlılık altına almak, baba veya vasinin değil, hâkimin hakkıdır. Delinin, başkasının malında meydana getirdiği telefin tazminatını ödemesi gerekir. Varsa, bu tazminat onun malından karşılanır. Malı yoksa, bu taz­minat onun zimmetinde borç olarak kalır. Deli, bir kimsenin canına veya organlarından birine tecâvüz eder; bu cinayeti tam bir diyeti veya diyetin üçte birinden fazlasını gerektirirse, bunu âkilesinin ödemesine hükmolunur. Eğer belirtilen miktardan az ise, bu diyet onun malından karşılanır. Bu hususta kuvvetli görüşe göre o, mümeyyiz gibidir. Zîra tazminat ödemekte mükelle­fiyet şartı aranmaz.

Şâfiîler dediler ki:  Bir şahıs, delirdiğinde kısıtlılık altına alınır. Hiç­bir şeyde tasarrufu geçerli olmaz. Velîsi, küçük çocuğun velîsidir ki, bu da­ha önce de anlatılmıştı. Bazıları onun velîsinin sadece hâkim olduğunu söylemiştir. Deli, bir şey telef ettiğinde, o şey için tazminat ödemekle yü­kümlü olur. Sözgelimi yabancı bir kadınla cinsel temasta bulunup onu gebe bırakırsa, kadının doğurduğu çocuğun nesebi onun üzerine sabit olur. Deli­liği tamamen geçmedikçe, yani kendisinde cinnetten eser kalmadıkça kısıtlı­lığı kalkmaz.

Hanbelîler dediler ki:  Önceki sayfalarda geçen kısıtlılık hükümle­ri açısından, deli de küçük çocuk gibidir. Ancak küçük çocuk bulûğa erdi­ğinde deli veya sefih ise, sadece hâkim tarafından kısıtlılık altına alınabilir. Hâkimden başkası onun malının idaresine bakamaz. Bu sefihle ilgili açıkla­ma ileride gelecektir.