Konu Başlığı: Cenaze Defni Ve Buna Bağlı Şeyler Gönderen: Eflaki üzerinde 30 Ocak 2010, 14:42:42 Mümkün olduğu takdirde ölüyü defnetmek farz-ı kifâyedir. Mümkün olmazsa, meselâ sahilden uzaktaki bir gemide ölen kişinin, geminin demir atacağı yere varıncaya kadar kokusu değişmeden defnedilmesi zor olursa, bu durumda ölü, üzerine bağlanan bir ağırlıkla birlikte suya atılır. Defnetme İmkânı olması halinde yere bir çukur kazılarak gömülmesi vâcib olur. Kazılan çukurun derinliği en azından, kokunun dışa vurmasına ve yırtıcı hayvanların cenazeyi çıkarmalarına engel olacak şekilde olmalıdır. Derinliğin bundan fazla olması hususuna gelince, mezheblerin buna ilişkin görüşleri aşağıya alınmıştır. Malikiler dediler ki: İhtiyaç yokken mezarı bundan daha derin kazmak mekruhtur. Hanbeliler dediler ki: Belli bir ölçüsü olmaksızın mezarı derinleştirmek sünnettir. Hanefiler dediler ki: Mezarın, orta boylu bir erkeğin yarı boyu derinliğinde olması sünnet, bundan daha derin olması ise efdâldır. Şafiiler dediler ki: Mezarın, ellerini dik olarak havaya kaldıran orta boylu bir erkeğin boyu kadar derinlikte olması sünnettir. Kazılan çukurun uzunluk ve genişliğinin en az ölçüsüne gelince; bu, ölünün ve defneden kişinin sığacağı ölçüde olmasıdır. Çukur kazmaksızın ölüyü yere indirip üzerine mozole gibi yapıların yapılması caiz olmaz. Ancak yeri kazmak mümkün olmazsa, böyle yapmak caiz olur. Yer çok sert olursa, lahid yapmak sünnet olur. Lahid: Mezarın alt tarafında kıble yönünde, ölünün sığacağı kadar bir çukur kazmaktır. Mâlikîler, bunun sünnet değil, müstehab olduğunu söylemişlerdir. Yer gevşek ve yumuşak ise, yarma yapmak mubah olur. Yarma: Mezarı ortalayarak alt tarafını nehir yatağı gibi kazıp bu yatağın iki tarafını kerpiç ve tuğla ile örmeye denir. Hanefîlerle Hanbelîler bu hükümde görüş birliği etmişlerdir. Mâlikîlerle Şâfiîlerin buna dâir görüşleri ise aşağıya alınmıştır. Mali ve Şafiiler dediler ki: Yumuşak yerde mezarı, yarma şeklinde kazmak, lahidten daha faziletli olur. Başkalarının dedikleri gibi bu, sadece mubah değildir. Lahid yapmak zor olduğu takdirde, ölüyü mezara koyduktan sonra üzerine çatı yapılarak taşlar konulur. Ölüyü mezara, kıbleye yönelik olarak yerleştirmek vâcibtir. Bu hususta ittifak vardır. Yalnız Mâlikîler, bunun vâcib değil, mendub olduğunu söylemişlerdir. Yine ölünün, sağ yanı üzerine mezara konulması sünnettir. Defneden kişi, defnederken şöyle demelidir: Bu hususta üç mezheb görüş birliği etmişlerdir. Mâlikîler, buna iki husus daha eklemişlerdir. Şafiiler dediler ki: Ölüyü defnedenin şu duayı okuması sünnettir: Defin yapan kişinin defnettikten sonra, ölünün sağ elini cesedinin üzerine koyması ve koyarken de, “Allah’ım! Onu en güzel bir kabulle kabul buyur” demesi mendubtur. Bahsedilen bu hususlardan biri yapılmazsa, meselâ ölü kıbleye yönelik olmayarak mezara konulursa veya başı, ayaklarının yerine konulursa veyahut da sırt üstü, ya da sol yanı üzerine yattrıhrsa; üzerine toprak da atılmışsa, bu yanlışlıkları düzeltmek için mezar tekrar açılmaz. Ama henüz toprak atılmamışsa, kenara konulmuş kerpiçleri kaldırmak gerekse bile, bu hatâlar düzeltilir. Hanefîlerle Mâlikîler bu hükümde ittifak etmişlerdir. Hanbelîlerle Şâfiîler bu konuda demişlerdir ki: Cenazenin başı kıble dışındaki bir yöne konulmuşsa, başını kıble yönüne getirmek için mezarın açılması vâcib olur. Mezar içinde ölünün baş ve ayaklarını toprak ve kerpiç gibi şeylere dayamak müstehab olur. Yerin nemli ve yumuşak olması gibi sebepler olmaksızın ölüyü sanduka içinde defnetmek, beraberinde yastık ve örtü gibi şeyleri mezarına koymak Hanefîlerle Şâfiîlere göre mekruhtur. Mâlikîlerle Hanbelîlerin buna ilişkin görüşleri aşağıya alınmıştır. Hanbelîler, ölüyü sanduka ve benzeri şeyler içinde defnetmenin mutlak surette mekruh olduğunu söylemişlerdir. Mâlikîler, ölüyü tabut, sanduka ve benzeri şeyler içinde defnetmenin mekruh olduğunu söylemişlerdir. Lahid veya yarma şeklindeki mezara defin yapılıp üzeri kerpiç ve benzeri şeylerle örtüldükten sonra, orada hazır bulunanlardan her birinin iki avcuyla üzerine üçer defa toprak atması müstehab olur. Atarken de ölünün baş tarafında durmalıdır. Birinci atışta, “Biz sizi ondan (topraktan) yarattık” cümlesini, ikinci atışta, “Ve sizi oraya geri döndüreceğiz” cümlesini; üçüncü atışta da: “Ve sizi bir kez daha ondan (topraktan) çıkaracağız” cümlesini okuyarak Tâhâ sûresinin 55. âyet-i kerîmesini tamamlamalıdır. Bundan sonra da mezarı tam kapanıncaya kadar üzerine toprak atılmalıdır. Mâlikîlerle Hanbelîler, mezarın üzerine toprak atılırken, Kur’ân-ı Kerîm’-den bir şeyler okumamak gerektiği görüşündedirler. Mezarın üstünden itibaren toprağın bir karış yükseklikte, tıpkı deve hörgücü gibi olması mendubtur. Üç mezheb bu hususta görüş birliği etmişlerdir. Şâfİîlerse mezar üstündeki toprağın yerle aynı seviyede olması, deve hörgücü gibi olmasına nisbetle daha efdâldir demişlerdir. Mezarı çimento veya kireçle sıvayıp beyazlatmak mekruhtur. Süsleme kastı olmadığı için çamurla sıvamanın sakıncası olmaz. Üç mezheb bu hükümde ittifak etmişlerdir. Mâlikîlerse ister çimento, ister kireç ve ister çamurla olsun, mezarı sıvamak mutlak surette mekruh olur demişlerdir. Mezarın üstüne taş, tahta ve benzeri şeyler koymak mekruhtur. Meğerki mezarın işaretlerinin kaybolmasından korkulsun. Bu takdirde mezarı diğerlerinden ayırdetmek için bu gibi şeyleri mezar üstüne koymak caiz olmaz. Böyle yapmakla gururlanma ve kibirlenme maksadı güdülürse, ittifakla haram olur. Ancak Şâfiîler demişlerdir ki: Mezarı tanımak ve diğerlerinden ayırdetmek için baş tarafına taş ve benzeri şeyler koymak sünnet olur. Mezar üstüne yazı yazmaya gelince, mezheblerin buna ilişkin görüşleri aşağıya alınmıştır. Malikiler dediler ki: Mezarın üstüne yazı yazmak, yazılan şey, eğer Kur’an ise, haram olur. Yok, eğer ölünün adım veya ölüm tarihini belirtmek içinse mekruh olur. Hanefiler dediler ki: Mezarın üstüne yazı yazmak mutlak surette tahrimen mekruh olur. Ancak mezarın alâmetlerinin kaybolmasından kor-kulursa, üzerine yazı yazmak mekruh olmaz. Şafiiler dediler ki: İster Kur’an-ı Kerim’den âyetler olsun, ister başka şeyler olsun, mezar üstüne yazı yazmak mekruhtur. Yalnız âlim ve sâlih insanların mezarlarının tanınması için üzerine adlarının yazılıp işaretler konulması mendub olur. Hanbeliler dediler ki: âlim ve diğer insanlar arasında ayırım yapmaksızın mezarları üstüne yazı yazmak mekruhtur. Dört mezhebin bu konudaki görüşlerim sunduk ki, müslümanlar bunu okuyup dînin gereklerine uysunlar. Mezar üstüne altın yaldızlı ve benzeri şeyler yazarak kibirlenmekten geri dursunlar... Çünkü mezarlıklar gurur ve iftihar yeri değil, ibret ve nasihat yerleridirler.[155] |