๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 29 Ocak 2010, 20:48:27



Konu Başlığı: Cem-i Takdimle Cem-i Te’hîrin Hüküm Ve Sebepleri
Gönderen: Eflaki üzerinde 29 Ocak 2010, 20:48:27

Vakit namazlarının ikisini bir arada kılmak, (bazı hallerde) caizdir. Bir arada kılmanın sebep ve şartlarına gelince; bunlar, mezheblere gö­re detaylı olarak aşağıda ayrı ayrı anlatılmıştır.

Malikiler dediler ki: Namazları cemetmenin sebepleri şunlardır:

1. Seferîlik.

2. Hastalık.

3.  Yağmur.

4.  Karanlıkla birlikte (yolların) çamurlu olması.

5.  Hac ibâdetini edâ etmekte olan kişinin Arafat’ta veya Müzdelife’de bulunması.

Şimdi de bu sebeplerin izahına geçelim:

1. Seferîlik: Bundan maksat, namazın kısaltılmasını gerekli kılan veya kılmayan mutlak mânâdaki seferdir. Yalnız, bu seferin haram, ya da mekruh amaçlı olmaması şarttır. Mubah amaçlı bir seferde bulunan kişinin ikindi namazını öne alarak öğleyle birlikte cem-i takdim şeklinde kılması iki şartla caiz olur:

a.  Mola verilecek yere inmesi esnasında, güneş zevale ermiş olma­lıdır.

b.  İkindi vaktinin girmesinden önce hareket etmeye, ikinci molayı ise güneşin batmasından sonra yapmaya niyet etmelidir. Eğer ikinci mo­layı güneşin sararmasından önce yapmaya niyet ederse, hareketten önce öğle namazını kılmalı, ikindi namazını ise ikinci molaya bırakmalıdır ki, bu vâcibtir. Çünkü ikinci mola, ihtiyarî vakit içinde yapılmış olacaktır. Durum böyle olunca ikindi namazını öne alarak öğleyle birlikte kılmaya sebep kalmamaktadır. Cemedilerek öğleyle birlikte kilınırsa, günahkâr ol­makla birlikte yine de sahîh olur. İkinci molada da ihtiyarî vakit içinde ikindiyi iade etmek mendub olur. Güneşin sararmasından sonra ve guru­bundan önce ikinci molaya niyet ederse, öğle namazını hareketten önce kılar. İkindiyi ise dilerse öne alarak öğleyle birlikte kılar dilerse ikinci molada kılmak üzere erteler. Çünkü ikinci mola, her halükârda zarurî vakitte vukûbulmuş olacaktır. Cemedip etmemek arasında serbest bırakıl­ması şundan ileri gelmektedir: Bu durumdaki bir kimse ikindiyi öne alıp öğleyle birlikte kılarsa, sefer nedeniyle ilk zarûrî vakitte kılmış olur. İkin­ci molaya ertelerse meşrû-zarûrî vakitte kılmış olur.

Seferde bulunan kişi seyir halindeyken öğle namazının vakti girerse -ki bu da güneşin zevâliyle olur-, eğer güneşin sararması esnasında veya daha önce mola vermeye niyet etmişse, öğle namazını mola esnasında ikindiyle birlikte cem-i tehîr etmek üzere erteleyebilir. Eğer mola vermeye güneşin batmasından sonra niyet ederse, öğleyi ikindiyle birlikte kılmak üzere tehir etmesi caiz olmaz. Molası güneşin batmasından sonra olacağı­na göre, ikindi namazını da molaya kadar ertelemesi caiz olmaz. Çünkü böyle yaparsa her iki namazı da vakitleri dışına çıkarmış olacaktır. Bu kişi ancak sûreten iki namazı cemedip kılacaktır. Öğle namazı ihtiyarî vaktinin sonunda, ikindi namazı da ihtiyarî vaktinin başında kılınmış ola­caktır. Akşam namazıyla yatsı namazı da bu detaylar açısından tıpkı öğle ve ikindi namazlanyla aynı hükümlere tabidirler. Şu farkla ki: Akşam namazının ilk vakti olan güneşin batma anı, öğle namazına nisbetle güne­şin zevale ermesi gibidir. Gecenin ilk üçte biri de, ikindi namazından son­ra güneşin sararması mesâbesindedir. Buna göre, akşam namazının vakti yolcunun mola verdiği sırada girmişse ve yatsının girmesinden önce hare­ket etmeye, fecrin doğmasından sonra da ikinci molaya niyet etmişse, bu takdirde hareketten önce yatsıyı öne alarak akşam namazıyla birlikte cem-i takdim şeklinde kılar. Eğer ikinci molayı gecenin ilk üçte birinin sona ermesinden önce vermeye niyet ederse, yatsıyı o zamana ertelemelidir. Eğer ikinci molayı gecenin ilk üçte birinden sonra vermeye niyet ederse, hareketten önce akşam namazım kılar. Yatsıyı ise dilerse akşam namazıy­la birlikte cem-i takdim şeklinde kılar, dilerse ikinci molada kılmak üzere erteler. Kıyas, bu doğrultudadır. Misafirlikte namazları cemederek kıl­mak caiz olmakla birlikte evlâ olan hükme ters düşmektedir ve yapılma­ması daha iyidir. Ayrıca namazları cem’ederek kılmak, sadece kara yo­luyla yapılan seferlerde caiz olur. Deniz yolculuğundaysa caiz değildir. Zîrâ namazları cemetme ruhsatı, sadece karada yapılan yolculuklar için geçerlidir.

2. Hastalık:  Eğer hasta kimsenin her namaz için ayrı ayrı abdest alıp ayakta durması zor oluyorsa, meselâ karın ağrısına tutulmuş bir kim­senin öğle ve ikindiyi, akşam ve yatsıyı sûreten cemederek kılması caiz olur. Sûreten, cemden kasıt: Öğle namazım ihtiyarî vaktinin sonunda, ikindiyi ise ihtiyarî vaktinin başında; akşam namazım ufuktaki şafağın az öncesinde, yatsıyı da bu şafağın kayboluşunun başlangıcında kılmak­tır. Bu namazların bu şekilde cemedilişleri, gerçek anlamda bir cemediş değildir. Zîrâ bu namazların her biri, kendi vaktinde kılınmış olmaktadır ve bu da kerâhetsiz olarak caizdir. Böyle yapan kişi, vaktin başlangıcında namaz kılma faziletini elde eder. Ama mazereti olmayanların durumu bu­nun tersinedir. Mazereti olmayan bir kişi için sûreten cemediş her ne ka­dar caizse de, vaktin başlangıcında namaz kılma faziletini kaçırmış olur. Sıhhatli kişi, eğer bulunduğu vakitten sonra gelecek olan vaktin girmesi esnasında; meselâ öğledeyken ikindi vaktinin girmesi esnasında istenilen şekilde namaz kılmasını engelleyen bir baskının veya namaz kılmasına mâni bir baygınlığın vukûbulacağmdan korkarsa, ikinci vaktin namazını öne alıp bulunduğu vaktin namazıyla cemederek kılabilir. Bunu yaptıktan sonra korktuğu şeyle karşılaşmazsa, zarurî vakitte olsa bile, öne alarak kıldığı namazı iade etmesi müstehab olur.

3/4. Yağmur ve karanlıkla birlikte çamur:  Sağanak hâlinde yağ­mur yağar da, normal insanları başlarını örtmeye zorlarsa ve karanlıkla birlikte yollarda fazla miktarda çamur bulunup da normal bir insanı, ayak­kabılarını çıkarmaya zorlarsa, yatsı namazını sıkıntı çekmeksizin cemaat­le kılabilmek için, akşam namazıyla birlikte cem-i takdim ederek kılmak caiz olur. Bu durumda akşam namazının vaktinde mescide gidip akşamla yatsıyı birlikte kılmak caizdir. Bu cem’ediş, evlâ olan hükmün tersi anla­mında caizdir. Sadece mescidlere özgü olup evlerde yapılması caiz olma­yan bu cem-i takdimin uygulanışı şu keyfiyetle olur:

Önce âdet olduğu gibi akşam namazı için yüksek sesle ezan okunur. Ezandan sonra üç rek’at namaz kılacak kadar bir süre beklemek mendub olur. Bundan sonra akşam namazı kılınır. Daha sonra da mendub ola­rak, minare üzerinde değil de, mescid içinde yatsı ezanı okunur. Minare üzerinde okunmayışının sebepi, halkın, yatsı vaktinin girdiğini zannetme­mesi içindir. Bu ezan hafif sesle okunduktan sonra yatsı namazı kılınır. İki namaz arasında nafile kılarak fasıla yapmamalıdır. Cemedilen diğer namazlar arasında da nafile kılmak mekruhtur. Arada nafile kılarak da iki namazı cemetmek mümkündür. Yağmur nedeniyle yatsı namazının ak­şam namazıyla birlikte kılınması hâlinde yatsı namazından sonra da nafi­le kılınmaz. Vitir namazı ise, ufuktaki şafağın kaybolması zamanına dek ertelenir. Çünkü vitir, ancak bu vakitten sonra sahîh olur. Mescidde tek başına namaz kılan kişinin, iki namazı birleştirerek kılması caiz olmaz. Ancak bu tek kişi, mescidin görevli imamı olur ve kendine mahsus çekile­ceği bir odası bulunursa, yalnız başına iki namazı cemetmesi caiz olur. Bunu yapmak için de hem imamlığa hem cem’e niyet eder. Çünkü o, aynı zamanda cemaat mertebesine inmiş sayılmaktadır. Mescidde itikâfa girmiş olan kişinin de, iki namazı cemedip kılan kimseleri bulması hâlin­de onlarla birlikte cemedip kılması caiz olur.

Birleştirilerek kılınan namazların ilkine başladıktan sonra yağmur ke­silecek olursa cemetmek câîz olur. Ama ilkine başlamadan önce yağmur kesilecek olursa cemetmek caiz olmaz.

5. Arafat’ta bulunmak;  Hacıların Arafat’ta ikindiyi öne alarak öğleyle birlikte cem-i takdîm şeklinde kılmaları sünnettir. Hacının Arafat halkından veya Minâ, ya da Müzdelife gibi hac ibâdetinin edâ edildiği diğer mıntıkalardan birinin halkından olması veyahut da o bölge dışındaki uzak yerlerden birinin halkından olması, cemediş açısından aynı hük­me tâbidir. Arafat’a tâbi yerlerden birinde ikâmet eden bir hacının, ikâ­met yeriyle Arafat arasındaki mesafe, namazı kısaltmayı gerekli kılan bir mesafe olmasa bile, namazı kısaltarak kılması sünnet olur.

6. Müzdelife’de bulunmak:  Hac ibadetini edâ eden kişinin, Ara­fat’tan ayrıldıktan sonra Müzdelife’ye ulaşıncaya kadar akşam namazını ertelemesi sünnet olur. Müzdelife’de akşam namazını tehir ederek yatsıy­la birlikte cem-i te’hîr şeklinde kılar. Arafat’ta imamla birlikte namaza durmuş olan kişiler, bu namazları ancak cemederek kılabilirler. Aksi tak­dirde her bir namazı kendi vakti içinde edâ etmek gerekir. Müzdelife halkı dışındaki diğer kimselerin o gecenin yatsı namazım kısaltarak kıl­maları sünnet olur. Çünkü kurala göre her hacının cemederek kılmaları sünnettir. Yatsıyı ise içinde bulunulan mıntıkanın ahâlisi dışındaki kimse­ler kısaltarak kılabilirler.

Şafiiler dediler ki:  Anılan iki namazı, gerekli sefer şartlarını taşı­yan ve sefer mesafesi de en azından 80.640 km. uzunluğunda olan misa­fir kimselerin cem-i takdîm veya cem-i te’hîr yaparak kılmaları caiz olur. Yağmur nedeniyle de sadece cem-i takdim yaparak kılınabilir. Cem-i tak­dimin yapılması için altı şart gereklidir:

1. Tertib:  Önce hangi vakitte bulunuluyorsa o vaktin namazını kılarak tertibe riâyet edilmelidir. Sözgelimi öğle vaktindeki bir kişi, bu vaktin namazıyla birlikte ikindiyi de kılmak isterse, önce öğle namazını kılmalıdır. Bunun tersini yaparsa, vaktin namazı olan öğle namazı sahîh olur. Önce kıldığı ikindi namazıysa, ne farz ve ne de nafile yerine geçer. Eğer üzerinde bu neviden (kazaya kalmış) farz bir namaz varsa, ancak onun yerine geçerli olur. Ama bu tertibsizliği, bilgisizlik veya unutkanlık nedeniyle yapmış ise, bu takdirde önce kıldığı ikindi namazı nafile yerine geçerli olur.

2. Niyet:  Cem yapmaya niyet etmek. Öğle ve İkindi namazlarım cem-i takdim yaparak kılacak olan kişinin kalben, öğleden sonra ikindiyi kılacağına ilişkin niyet etmesi gereklidir. Bu niyetin selâmla birlikte de olsa ilk namazda yapılması şarttır. Niyetin tekbirinden önce veya selâm­dan sonra yapılması yeterli olmaz.

3.  İki namaz arasında muvâlât: İki namaz arasına, çok hafif de olsa, iki rek’at kılacak kadar bir fasıla konulmamalı ve yine iki namaz arasında nafile de kılınmamahdır. Aralarına ezan, ikâmet ve taharet gibi fasılaların konulması caizdir. Meselâ öğle namazını teyemmümle kılan bir kişi, ikindiyi de cemederek kılmak isterse, ikindi için bir teyemmüm ya­parak araya fasıla koymasının cem için bir zararı olmaz. Zîrâ önce de anlatıldığı gibi, iki namazı bir teyemmümle cemedip kılmak caiz olmaz.

4.  Seferin, ikinci namaza iftitah tekbiri alıp başlayıncaya kadar devam etmesi şarttır. İkinci namaza başladıktan sonra sefer nihayete ererse cem işlemi tamamlanır. Ama ikinci namaza başlamadan önce sefer sona ererse, sebepi ortadan kalkmış olduğu gerekçesiyle cemetmek sahîh ol­maz.

5.  İkinci namazın gerçekleşmesine kadar, birinci namazın vaktinin çıkmayacağını kesin olarak bilmek şarttır.

6.  Birinci namazın sahîh olduğunu zannetmek şarttır. Meselâ bi­rinci namaz Cuma namazı ise ve hiç gerek yokken birden fazla yerlerde kılınmaktaysa; hangisinin daha önce kıldığı veya beraberce kıldıkları hu­susunda şüpheye düşürülürse, ikindi namazını öne alarak cem-i takdim yapıp onunla birlikte kılmak sahîh olmaz.

Şu da var ki:  Cem yaparak namazları bir arada kılmamak daha uy­gundur. Çünkü bunun caiz olup olmaması hususunda ihtilâf vardır. Ama hac ibâdetini edâ etmekte olan kişi misafir ise, Arafat’tayken sünnet ola­rak ikindiyi öne alıp cem-i takdim yaparak öğle namazıyla birlikte kılma­lıdır. Müzdelife’de de akşamı erteleyerek yatsı namazıyla cem-i tehîr edip kılmalıdır. Bu iki durumda cem yapmanın caiz olduğu hususunda mezhebler görüş birliği etmişlerdir. Şunu da bilmek gerekir ki: İkindi namazı­nın cem edilerek kılınması bazan vâcib, bazan da mendub olur. Bir na­mazın vakti daralır da abdest alıp namaz kılmaya yeterli olmazsa, bu vaktin namazı, müteâkib namazla birlikte cem edilerek kılınmak üzere tehir edilir. Ki bu da vâcibtir.

Az önce durumu belirtilen hacıların iki namazı cemederek kılmaları mendub olur. Namazın kılınışı cem sayesinde kemâl derecesine ulaşacak­sa, cem ederek kılmak da mendub olur. Meselâ cemederken iki namazı cemaatle beraber kılacak olan kişinin; cemetmediği takdirde namazı tek başına kılması gerekiyorsa bu durumda, cemaatle kılacağı için cemederek kılması mendub olur. Seferdeyken namazları cem-i tehîr şeklinde kılma­nın sahîh olması için iki şart gereklidir:

a.  Cem-i tehîr için birinci namazın vaktinde niyet etmek şarttır. Birinci vakitte niyet edilirken, geriye tam veya kısaltılmış olarak namaz kılabilecek kadar bir vakit kalmış olmalıdır. Eğer birinci vakitte cem-i tehire niyet etmemişse veya etmiş olup da geriye tam veya kısaltılmış ola­rak namaz kılacak kadar zaman kalmamışsa günahkâr olur. Eğer bu na­mazın yalnızca bir rek’atini bile vakit içinde kılamazsa kazaya kalmış olur. Vakit içinde bir rek’atini kılabilirse, haram işlemiş olmakla birlikte namazını edâ etmiş sayılır.

b. Sefer hâlinin, cem-i tehîr olarak kılınan namazların sonuna dek devam etmesi şarttır. Eğer seferîlik, namazların sonuna dek devam etmeyip sona ererse, tehîrine niyet ettiği namaz kazaya kalmış olur. Cem-i tehîr olarak kılınan namazlar arasında tertib ve muvâlâta riâyet etmek, şart olmayıp sünnettir.

Mukîm olan kimsenin, yağmur sebepiyle ikindiyi öne alarak Cuma namazıyla birlikte cem-i takdim şeklinde vaktin evvelinde kılması caizdir. Bu yağmur, elbiselerin üstünü veya ayakkabıların altını ıslatacak kadar olsa da cem-i takdîm yapması caizdir. Eriyen kar ve dolu da bu hüküm açısından yağmur gibidir. Mukîm olan kişinin böyle yapması, tabiî ki bazı şartlara bağlıdır:

1.  Yağmur ve benzeri (kar ve dolu) şeyler, her iki namazın iftitah tekbirleri esnasında ve birinci namazın selâmı esnasında mevcûd olmalıdır ki, birinci namaz ikincive bitiştirilebilsin. Yağmurun birinci namazda ve­ya ikinci namazda veyamıt da bu ikisinden sonra kesilmesinin cem için bir zararı olmaz.

2.  İki namaz arasındaki tertibe riâyet edilmelidir.

3.  İki namaz arasında muvâlâta riâyet edilmeli, yani aralarına bir fasıla konulmamalıdır.

4.  Seferîlikte yapılan cem gibi, bu cemedişte de cem için niyet edilmelidir.

5. İkinci namazın en azından iftitah tekbirinin cemaatle birlikte alınması gerekir. Cemaatin, namazın sonuna kadar davam etmesi şart değildir. Birinci rek’atin tamamlanmasından önce cemaatten ayrılıp münferid olarak kihnsa bile bunun bir sakıncası olmaz. Kuvvetli olan görüş bu doğrultudadır.

6. Bu iki namazı kıldıran imam, hem imamlığa hem de cemaate niyet etmelidir.

7.  Cemediş, örfe göre uzaktaki bir namazgahta olmalıdır. Öyle ki, cemaat buraya gelirken yolda zorluk çekmiş olmalıdır. Görevli imam, bu hükme tâbi değildir. Yağmurdan ötürü eziyet görmese bile cemaate, iki namazı cemederek kıldırabilir. Bu sayılan şartlardan biri gerçekleşme­diği takdirde mukîm kişi, namazların ikisini cemederek bir arada kıla­maz. Şiddetli karanlık, rüzgâr, korku, çamur ve hastalık meşhur kavle göre mukîmin cemetmesini mubah kılan sebeplerden değildir. Ancak has­talık hâlinde iki namazın cem-i takdim veya cem-i tehîr şeklinde kılınma­sının caiz oluşu tercih edilmiştir.

Hanefîler:  Ne sefer ne de ikâmet hâlinde herhangi bir özürden dolayı iki vakit namazını bir arada kılmak, iki durum dışında caiz olmaz demişlerdir.

Bunlardan birincisi: Öğle ve ikindi namazını, öğle vaktinde cem-i takdim olarak bir arada kılmaktır. Bu da dört şartla caiz olur:

1.  Bu cem arefe gününde yapılmalıdır.

2.  Hac için ihramda bulunulmalıdır.

3. Bu namazlar, müslümanlann imamının veya vekilinin ardında kılınmalıdır.

4. Öğle namazı sahîh kalmalıdır. Eğer fâsid olduğu anlaşılırsa, iade edilmesi vâcib olur. Bu durumda ikindiyi öğleyle bir arada cemet-mek caiz olmaz. Aksine ikindi vakti girdiğinde, ikindi namazını kılmak vâcib olur.

Cem yapmanın caiz olduğu durumlardan ikincisi: Akşam namazını erteleyerek yatsıyla birlikte cem-i’ te’hîr şeklinde kılmaktır. Bunun caiz olması için de iki şart vardır:

1. Bu cemediş, Müzdelife’de olmalıdır.

2.  Hac için ihramda bulunulmalıdır.

Cem’edilen iki namazın her ne kadar kendilerine özgü kametleri ola­caksa da, ikisi için sadece bir tek ezan okunur. Abdullah İbn Mes’ûd (r.a.), namazların cemine ilişkin şöyle bir rivayette bulunmuştur:

“Kendisinden başka ilâh bulunmayan (Allah)’a andolsun ki, Rasûlullah (s.a.s.), iki namaz dışında bütün namazlarını mutlaka vakti içinde kıldı. Bunlardan biri Arafat’ta öğleyle ikindiyi birleştirerek kıldığı na­maz, diğeri de Müzdelife’de, akşamla yatsıyı birleştirerek kıldığı namaz­dır.” [104]

Hanbeliler dediler ki:  Öğleyle ikindiyi veya akşamla yatsıyı öne alarak veya sona bırakarak anılan şekilde cemedip birleştirmek mubahtır. Yapılmaması ise daha faziletlidir. Arafat’ta öğleyle ikindiyi cem-i takdîm şeklinde, Müzdelife’de de yatsıyla birlikte akşamı cem-i te’hîr şeklinde bir arada kılmak sünnet olur. Cemedişin mubah olması için, namaz kıl­makta olan kişinin sefer mesafesinin, namazı kısaltmayı gerekli kılan bir sefer mesafesi olması gerekir. Veya hasta halde olup cemederek kılamadı­ğı takdirde, meşakkat ve zorlukla karşılaşma ihtimâli, ya da emzikli veya istihâzeli bir kadın olmalıdır. Bunların da her namaz anında temizlenme­leri ve abdest almaları zor olduğundan, zorlukları bertaraf etmek için cem yaparak iki namazı bir arada kılmaları caiz olur. Meselâ kendisinde sürekli sidik akıntısı bulunan özürlü kimseler de istihâzeli kadın gibi iki namazı bir arada cemederek kılabilirler. Her namaz için suyla abdest ala­mayan veya teyemmüm edemeyen kimseler de, namazların ikisini bir ara­da kılabilirler. Âmâ kimselerle yer altında çalışmakta olan işçiler gibi, namaz vaktinin (girip çıktığını) bilmekten âciz kalanlar da cem yapabilir­ler. İki namazı bir arada kılmadığı takdirde canına, malına, ırzına veya geçim vâsıtasına zarar geleceğinden korkan kimseler de cem yapabilirler. Ki bu da, işlerinin başından ayrılmaları imkânsız olan işçiler için bir tole­ranstır.

Bütün bunlar, ökeyle ikindi veya akşamla yatsı namazlarım cem-i takdîm veya te’hîr şeklinde kılmayı mubah kılan durumlardır. Bunların yamsıra akşamla yatsı namazları kar, dolu, soğuk, çamur, şiddetli ve so­ğuk rüzgâr, elbiseleri ıslatan ve meşakkate yol açan yağmur gibi sebepler-den ötürü birleştirilerek kılınabilirler. Bu durumdaki kişinin mescide gi­den yolunun üstünde tavan da olsa, cemi evinde de yapsa, mescidde de yapsa hüküm değişmez. Erdemli olan, cem-i takdîm ve te’hîrden hangisi daha kolaysa onu yapmaktır. Eğer ikisi de aynı olursa daha iyisi olan, cem-i te’hîr yapmaktır. Cem-i takdîm veya te’hîrin faziletli olabilmesi için iki namaz arasındaki tertibe riâyet edilmelidir. Unutkanlık, bu şartı düşürmez. Sadece cem-i takdimin sahîh olması için dört şartın tahakkuku gerekir:

1.  Cemetmeye, birinci namazın iftitah tekbiri esnasında niyet et­melidir.

2.  İki namaz arasında fasıla bulunmamalıdır. Ancak hafif şekilde abdest alıp kamet getirecek kadar bir fasıla konulursa bunun bir sakınca­sı olmaz. Ama aralarında, vakit namazına bağlı bir nafile namaz kılınırsa bu takdirde iki namazın cemedilişi sahîh olmaz.

3.  Her iki namazın iftitah tekbiri esnasında ve birinci namazın selâmı esnasında, cemi mubah kılan özrün mevcûd olması gerekir.

4.  Bu özür, ikinci namazın tamamlanışına kadar devam etmelidir. Sadece cem-i tehîr için gerekli olan iki sıhhat şartı vardır:

1.  Cemetmeye birinci namazın vakti içindeyken niyet edilmelidir. Ancak vakit dar olursa bu takdirde ikinci namazı öne alarak birinciyle cemetmek caiz olmaz.

2.  Cemi mubah kılan özür, birinci namazın vaktinde yapılan cem niyetinden itibaren ikinci namazın vakti girinceye kadar baki kalmalıdır.[105]