> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Dört Mezheb Fıkhı > Borçların Zekâtı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Borçların Zekâtı  (Okunma Sayısı 1264 defa)
01 Şubat 2010, 16:39:57
Eflaki
Gökte oturan melek
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.997


« : 01 Şubat 2010, 16:39:57 »




Bir kimsenin başkasındaki, nisâb miktarına ulaşan ve gerekli şart­ları hâiz olup üzerinden bir sene geçen alacaklarının zekâtı hususunda mezheblerin detaylı görüşleri aşağıda anlatılmıştır.

Hanefîler: Borçların; kuvvetli, orta ve zayıf borçlar olmak üze­re üç kısma ayrıldıklarını söylemişlerdir.

Kuvvetli borç: Müflis de olsa borçlunun kabullendiği ticâret ve istik­raz borçlarıdır.

Orta borç: İhtiyaç duyulan bir elbise ve içinde oturulacak evi satan kimsenin alacağı borçlar ile, yiyecek ve içecek gibi aslî ihtiyaçla ilgili şey­leri satan kimsenin alacağı borçlardır.

Zayıf borç: Mihir borcu gibi, bir mal karşılığında olmaksızın borçla­nılan borçlardır. Mihir borcu, kocanın karısından almış olduğu bir mala karşılık değildir. “Hulu“ borcu da mihir borcu gibidir. (Hulu’ kadının kocasına belli bir mal veya para vererek boşanmasını taleb etmesidir.) Vasiyet borçları da bu cümledendir.

Kuvvetli borcu olan bir kişi, bu borcundan her kırk dirhemini tahsil ettiğinde, bunun bir dirhemini zekât olarak vermelidir. Ama kırk dirhem­den az bir meblâğı tahsil ettiğinde bunun için zekât vermesi gerekmez. Bu az miktarın tahsili önce de olsa, sonra da olsa fark etmez. Meselâ önce otuz dirhem tahsil eder de sonra kırk dirhem tahsil ederse, veya önce kırk, sonra otuz dirhem tahsil ederse, yine bu otuz dirhem zekâta tâbi olmaz. Sadece tam olarak tahsil edilen kırk dirhem için zekât verilir.

Zîrâ kırktan eksik küsuratla ilgili olarak zekât sözkonusu değildir. Sözge­limi, bir kişinin bir başkasından üçyüz dirhem alacağı olsun ve bu alaca­ğını tahsil edemeden aradan üç yıl geçsin. Sonra da bundan ikiyüz dir­hem tahsil etsin Bu ikiyüz dirhem için birinci yılın zekâtı olarak beş dir­hem vermesi vâcib olur. Beş dirhemi verince geriye yüzdoksanbeş dirhem kalır. Yüzdoksanbeşin içinde dört tane kırk sayısı vardır ki, bu da yüzaltmışa eşit olur. İkinci yılın zekâtı olarak da dört tane kırk dirheme karşı­lık dört dirhem zekât verir. Böylece geriye yüzdoksanbir dirhem kalır. Bunda da tam dört tane kırk sayısı vardır ve böylece üçüncü yılın zekâtı olarak da dört dirhem verir. Bundan artan şeyler için bir şey vermesi gerekmez. Kuvvetli borçlarda bir senenin geçmesi, nisaba mâlik olma anın­dan itibaren geçerli olur. Yoksa tahsil anından itibaren değil. Zekâtını tahsil anında vermenin vâcib olması konusunda herhangi bir ihtilâf yok­tur.

Orta borca gelince; bundan tahsil edilen nisâb miktarını bilmedikçe zekât vermek vâcib olmaz. Diyelim ki, böyle bir borç beşyüz dirhem tu­tarında olur da ikiyüz dirhemi tahsil edilirse bunun beş dirhemini zekât olarak vermek vâcib olur. Başka bir şey yapmak gerekmez. Senenin geç­mesi şartı açısından, orta borç da kuvvetli borç gibidir. Esah olan görüşe göre senenin geçmesi, bu borcun tahsili anından itibaren değil de aslının var olduğu andan itibaren geçerli olur.

Zayıf borca gelince, bu, borçtan tahsil edilen meblâğ, nisâb miktarı­na ulaşır ve tahsil anından sonra bir sene geçerse, zekâta tâbi olur.

Bütün bu anlatılanlar, kişinin alacağı borçtan başka nisâb miktarını bulan malının olmaması durumuyla ilgilidir. Kişinin nisâb miktarına va­ran malı bulunur da borcundan bir kısmını tahsil ederse, tahsil ettiği bu meblâğ az da olsa çok da olsa, borcu kuvvetli de olsa orta veya zayıf da olsa, tahsil etmiş olduğu bu parayı yanındaki malına ekler ve hepsinin zekâtını verir. Zîrâ bu durumda tahsil etmiş olduğu borç, sene içinde kazanmış olduğu mal gibidir. Bilindiği gibi sene içinde kazanılan malın da ana mala eklenmesi, zekât bakımından zorunludur.

Hanbeliler dediler ki: Borçlu müflis de olsa, zimmetinde sabit olan borçlar zekâta tâbidir. Ancak böyle bir borcun zekâtının, tahsil edil­diği anda verilmesi vâcib olur. Borcun tahsil edilen kısmı, nisâb miktarın­da olursa veya alan kişinin ana malına eklendiğinde nisâb miktarını bu­lursa zekâtının ivedilikle verilmesi vâcib olur. Borçlunun zimmetinde sâbit olmayan borçlar, zekâta tâbi olmazlar.

Malikiler dediler ki: Hîbe, miras, sadaka, hulu’, eşya, akar gibi birikmiş bir malı satarak veya bir cinayet diyetini hak ederek bir mala sâhib olan kişi, bu mala el koymaz ve bu mala el koymuş olan kişinin yanında borç olarak kalırsa; tahsil edip de üzerinden bir sene geçmedik­ten sonra bu malının zekâtım vermesi vâcib olmaz. Bunu şöylece örnekle­yebiliriz: Bir kişiye babasından bir miktar mal miras kalır. Bazı sebeplerden ötürü mahkeme, bu malı kendisine teslim etmeyip bir yed-i emîne teslim eder. Mirasçının, bu malı borç olarak senelerce yed-i emmin yanın­da kalırsa -zekâtını vermemek amacıyla yed-i emmin yanında kalmasını isteyerek gecİktirse bile- bu süre zarfında zekâtını vermesi vâcib olmaz. Bu malı teslim aldıktan sonra aradan bir sene geçerse, zekâtını vermesi vâcib olur. Seneyi malı teslim aldığı tarihten itibaren hesaplar. Bir kişinin kendi elinde bulunan bir malı başkasına ödünç olarak vermesi ve bu ma­lın borçlunun yanında senelerce kalması halinde, sadece bir senenin zekâ­tını vermesi vâcib olur. Ama bu malın zekâtını vermemek için kasıtlı ola­rak o kişinin yanında bfrakılsa, tehir etmeyi kasdetmiş olduğu senelerin zekâtını vermesi vâcib olur. Bu malın zekât yılı, mülk edindiği günden veya borç vermezden önce zekâtını vermişse, zekât gününden itibaren he­saplar. Meselâ bir kimseye bir borç verse ve bu onda kaldıktan sonra alıp tekrar bir başkasına verirse, o kişinin yanında da altı ay kalsa, ikisini birleştirerek bu senenin zekâtını vermesi gerekir. Çünkü zekât senesi, ma­lın mülk edinilmesi tarihinden itibaren başlar. Bir kişi bir mala sâhib olur da bu malı yanında bir süre bulundurup zekâtını verdikten sonra başkasına bu malı karz-ı hasen olarak verirse, zekât senesi, bu zekât veriş tarihinden bir yıl sonra dolar. Böyle bir borcun zekâtlandırılması dört şartla olur:

1. Borçluya verilen borcun aslı, altın veya gümüş gibi parasal özellik taşıyan bir şey olmalıdır. Yahut da aslı, karaborsacı bir tüccarın malı olmalıdır. Aslı, parasal özellik taşıyan borca örnek olarak, beşyüz lirası olan bir kişinin bu parayı başkasına (kârsız olarak) borç vermesini göste­rebiliriz. Aslı karaborsacı bir tüccarın malı olan borcuna örnek de, böyle bir tüccarın stok yapmış olduğu elbiselerden birini bir sene veya daha fazla bir müddetle vadeli olarak beşyüz liraya satmasıdır. Eğer borcun aslı kişinin kendisi için bir eşya olur da onunla ticâret yapmayı kasdet-mezse, meselâ oturmak için ev satın alan bir kişi, bu evini daha sona bir sene veya daha fazla bir müddetle dört milyona satarsa, alacaklısı olduğu bu dört milyonun zekâtını vermesi gerekmez. Ancak bundan nisâb miktarını tahsil etmesinin üzerinden bir sene geçtikten sonra zekâtını vermesi vâcib olur. Borcun aslı, hazırdaki piyasaya uygun olarak alıp satan bir tüccarın malı ise, tüccar bu borcu; yanında satmakta olduğu altın, gümüş ve diğer ticâret mallarının kıymetine ekleyerek her sene ze-kâtlandırmak mecburiyetindedir.

2. Borcun, ileride de izah edileceği şekilde bir miktarının tahsil edilmesi gerekir. Tahsil edilmediği takdirde, zekâtını vermek vâcib olmaz.

Yalnız, hazırdaki piyasaya uygun olarak alıp satan tüccarın borcu bun­dan müstesnadır.

3. Borç yerine alman şey altın veya gümüş olmalıdır. Buğday ve­ya elbise gibi şeyler borç yerine tahsil edilirlerse bunların zekâtını vermek vâcib olmaz. Ancak bu eşyayı satarsa, satmış olduğu bu eşyaları borçlu­dan borç yerine aldığı tarihten bir sene sonra parasının zekâtını verir. Eğer mal sahibi karaborsacı bir tüccarsa böyle yapar. Ama hazırdaki pi­yasaya uygun fiyatlarla alıp satan bir tüccarsa, borç yerine almış olduğu bu eşyayı satmasa bile her sene zekâtını verir. Ama bu vasıftaki bir tüc­car değilse, tasarruf olsun diye bir eşya satın almış olan kimseye, ihtiyaç nedeniyle sattığı bu eşyanın parasını aldığı tarihten bir sene sonra zekâtı­nı vermesi vâcib olur.

4. Borcun, birkaç defada da olsa tahsil edilen kısmı en azından nisâb miktarında olmalıdır. Tahsil edilen kısım, nisâbtan az olur da kişi­nin yanında üzerinden bir sene geçmemiş olan altın ve gümüş gibi, ya da üzerinden bir sene geçmiş de olsa maden ocağı gibi -maden ocakların­dan çıkarılan şeylerin üzerinden bir sene geçmesi şart değildir- nisabı ta­mamlayacak bir mal bulunursa, elindeki malın tümünün zekâtını vermesi vâcib olur. Bir kişi, alacağından nisâb miktarı kadarını tahsil ederse bu­nun zekâtını bir defada verir. Bundan sonra az da olsa, çok da olsa her tahsil ettiği meblağın zekâtını vermesi vâcib olur. ilk tahsilattan son­raki tahsilatların senelerini doldurması ihtilaflı bir meseledir. Tahsil edi­len alacak nisâb miktarmdaysa, tahsil edildiği tarihten bir sene sonra ze­kâtını vermek vâcib olur. Diğer taksitler de tahsil edildikleri tarihten bir sene sonra zekâtlandırıhr. İlk taksit, nisâb miktarından az ise ve kişinin yanında nisabı tamamlayacak başka mal da yoksa, bunun zekâtını başka taksitlerle birlikte nisabı buluncaya kadar vermez. Nisâb miktarı tamam­landıktan bir sene sonra zekâtını verir. Bilâhare alman taksitler nisâbtan az da olsalar, çok da olsalar zekâtları verilir. Tabiî alınan taksitlerin ze­kâtları da, üzerlerinden bir sene geçtikten sonra verilir.

Şafiiler dediler ki: Vâdesi gelmiş olsun olmasın, dirhem, dinar, ticâret malı türünden olan ve borçlunun zimmetinde sabit olan borçların zekâtını vermek vâcib olur. Ama borç, hurma ve üzüm gibi yiyeceklerle davar gibi mallardan olursa zekâtını vermek vâcib olmaz. Alacaklı, tahsil edemediği alacağının zekâtını vermekle yükümlü olmaz.Ama tahsil e...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Borçların Zekâtı
« Posted on: 16 Nisan 2024, 14:52:19 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Borçların Zekâtı rüya tabiri,Borçların Zekâtı mekke canlı, Borçların Zekâtı kabe canlı yayın, Borçların Zekâtı Üç boyutlu kuran oku Borçların Zekâtı kuran ı kerim, Borçların Zekâtı peygamber kıssaları,Borçların Zekâtı ilitam ders soruları, Borçların Zekâtıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes