๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 03 Şubat 2010, 20:45:18



Konu Başlığı: At Yarışları, Diğer Yarışlar, Ok Ve Benzeri Atıcılık Yarışmaları
Gönderen: Eflaki üzerinde 03 Şubat 2010, 20:45:18

İslâm dini, etini yemek maksadıyla kesme dışında hayvanlara eziyet edilmesini yasaklamıştır. Şu halde güç yetiremeyeceği yükleri yükleye­rek hayvana eziyet çektirmek helâl olmaz. Onu zorlayarak gücünden faz­la yürüterek azâb çektirmek de helâl olmaz. Yalnız kendi aralarında atları veya atlarla develeri biribirleriyle yarıştırmak istisna edilmiştir. Zîrâ bun­ları yarıştırmak, cihâd için bir tür idman sayılır. Bu nedenle bazı imamlar, cihâd ve ülke savunması için bir yöntem olması hâlinde yarışların farz ol­duğunu söylemişlerdir. Nitekim bu husus, aşağıda mezheblere göre de­taylı bir şekilde açıklanmıştır.

Yine böylece İslâm dini kumarı da şiddetle yasaklamış, bütün türle­riyle haram kılmıştır. Hangi yönden olursa olsun, müslümanları kumara yaklaşmaktan sakındırmış, tüm yolları da müslümanlara kapamıştır. Ama bir çok zamanlar zaruretin gerekli kıldığı umûmi yararını ön plana alarak yarışlarda ödül almayı mubah kılmıştır. Zîrâ değerli ve üstün İslâm Şeria­tının yasamadaki sürekli gayesi; yalnızca maslahatı celbetmek ve mefsedeti defetmektir. Yarışlarda ödül verip alma akdi, mezheblerin aşağıda belirtilen detaylı şartları doğrultusunda sahîh olur.

At ve deve koşuları ile ok atıcılığı gibi yarışmalardan başka yarışma­ların ödül karşılığı yapılması sahih olmaz. Ama gemi maratonları ve ayak koşuları gibi karşılıksız ve ödülsüz yarışlar sahih olur. Koç ve ho roz dövüştürmek veya sığır güreştirmek gibi hayvanlara eziyet veren, in­sanlara hiç fayda sağlamaksızın vaktin zayi olmasına sebeb olan yarışlar ile bu gibi yarışları para kazanma vasıtası yapan bozuk mizaçlı ve zayıf akıllı kimselerin bu yarıştan sağladıkları kazançlar haramdır.

(88) Mâlikîler dediler ki:  Yarışlar eğer ülke savunması ve cihâd açısın­dan zorunlu ise vâcib olur. Cihadda gâlib olmak için zorunluysa mendub olur. Hiçbir bakımdan zorunlu değilse mubah olur.

Hanbelîler dediler ki: İleride verilecek tafsilât çerçevesinde yarış­ların karşılıklı veya karşılıksız olması caizdir.

Hanefîler dediler ki: Yarışlar, cihada karşı idman ve eğitim mak­sadıyla yapıhrlarsa mendubtur. Herhangi bir maksatla yapılmazlarsa mu­bah olurlar.

Şâfiîler dediler ki:  Yarışlar, erkekler için sünnettir. Cihâd açısından gerekli olursa farzdır. Fakat yol kesicilik gibi helâl olmayan bir iş için yapı­lırsa haramdır. Mekruh bir iş için yapılırsa mekruh, mubah bir iş için veya maksatsız olarak yapılırsa mubahtır.

(89) Mâlikîler dediler ki: Yarış akdinin sahîh olması için gerekli şartlar şunlardır:

1-  Yarışın başlangıç ve bitim noktası belirtilmelidir. Yarış mesafeleri­nin eşit uzunlukta olması şart değildir. İki mesafeden birinin diğerinden kısa olması sahîh olur.

2-  Bineğin at veya deve olarak belirtilmesi şarttır. Bineğin evsâfını be­lirtmek yeterli olmayıp bizzat kendisini belirtmek gereklidir.

3-  Verilecek karşılığın veya ödülün belirtilmesi şarttır. Miktarı belli ol­mayan ödül karşılığında veya içki, domuz, ya da ölü hayvan gibi satılması caiz olmayan ödül karşılığında yarışmak sahîh olmaz. Ama elbise dikimi ve­ya belli bir işi yapma veyahut da suçu afvetme ve benzeri bir nevi karşılık sayılan şeyler karşılığında yarışmak sahîh olur.

4-Yapılan yarışma eğer ok atıcılığı yanşmasıysa, atıcının ve hedefe isa­bet etmesi gereken ok sayısının belirtilmesi şarttır. Okun hedefi deldikten sonra orada sabit kalmaması veya hem hedefi delip hem orada sabit kalması ve benzeri şekillerde isabet şeklinin belirtilmesi de şarttır. Görerek veya nite­leyerek okun ve kirişfn belirtilmesi şart değildir. Yarış akdi, bağlayıcı olup taraflardan birinin onu feshetme yetkisi yoktur. Akid yapanın mükellef ve reşîd olması gibi, icar akdinde aranan şartlar, yarış akdinde de aranır. Ya­rışta atılacak okların belirtilmesi şart değildir. Yarışçılardan her biri, diledi­ği oku atabilir.

Yarışçılardan her biri, diğerinin atının koşu ve süratini bilmemelidir. Or­taya konulan ödül, yarışçılar dışında başka biri tarafından bağış olarak ve­rilmelidir. Belli bir şahıs bir miktar para veya başka bir şeyi, atıyla ya da devesiyle yarışı kazanana ödül olarak verirse, kazananın o ödülü alması caiz olur. İki yarışçıdan yalnızca biri sahibinin yarışı kazanması hâlinde ona ve­rilmek üzere bir ödül ortaya koyar, diğeri böyle bir şey yapmaz da yarışı ka­zanırsa kendisi için konulan ödülü alması helâl olur. Ama bu ödülü ortaya koyan şahıs yarışı kazanırsa, (kendi malı olan) bu ödülü (geri) alması helâl olmaz. Bu malı orada hazır bulunanlar alırlar. İki yarışçının her biri, kaza­nanın alması için ortaya bir mal koyarlarsa sahîh olmaz. Çünkü bu durum­daki bir kazanç kumar olur. İki yarışçıdan her biri, kazananın alması İçin ortaya bir mal koyar da üçüncü bir yarışçı da aralarına girerse bu kişi için iki durumdan biri sözkonusudur:

1-  Ya atının sürat ve koşusu bilinir de ödül koymuş olan iki yarışçıyı geçip geride bırakır.

2- Ya da o iki yarışçıyı geçemez.

Birinci durumda, yani onları geçip geride bırakması durumunda ödül alması şu hadîsten ötürü sahîh olmaz.

"İkisini geçeceğini bilerek bir atı, iki atın arasına koyan kişinin yaptığı kumardır.[32]

İkinci durumda kendisi geride kalmış olur. İlk iki yarışçıdan biri ka­zanmıştır. Ortaya konulan ödülü alması helâl olmaz.

Şâfiîler dediler ki: Ödüllü yarış akdinin sahîh olması için on şart ge­reklidir.

1-  Yarış mesafesi belli olmalı. Yarışçıların ikisi de aynı başlangıç yerin­den yarışa başlamalı ve yarış mesafeleri eşit olmalıdır. Yarışma hayvanlarla yapıldığında birinin diğerinden ileride yarışa başlaması veya birinin bitiş nok­tasının diğerinkinden öne alınması caiz olmaz.

2-  Yarışma, ok atıcıhğmdaysa atışma şekli belli olmalıdır. Sözgelimi ya­rışçılar, hedefe isabet eden okun hedef üzerinde sabit kalması veya düşmesi veya delip geçmesi şeklinde atış şeklîni açıkça belirtmelidirler.

3- Üzerine yarış akdi yapılan (hayvanlar) savaşta kullanılan at, katır, deve, eşek ve fil gibi hayvanlar olmalıdır. Develerin yarışı kazanmalarına omuzlarıyla hükmedilir. Boyunlanyla değil. Çünkü develer koşarlarken} bo­yunlarını havaya kaldırırlar. Onun için yarışı kazanıp kazanmadıklarını bo-yunlarıyla ayırdetmek mümkün değildir. Atların yarışı kazanmalarına boyunlanyla hükmedilir. Hedefe ulaştıklarında boynu, diğerine nisbetle ile­ride olan at yarışı kazanmış olur. Bu, birbirine ulaşan atlar için böyledir. Ama aralarında uzun mesafe olan atlardan hangisinin kazandığı, hangisinin kaybettiği kolayca bilinir.

4-  Yarış akdi yapılırken yarışçıların, hangi bineğe bineceklerini göstere­rek bizzat belirlemeleri gerekir. Meselâ, "şu iki at üzerinde yarışacağız" de­meleri gibi.

5- Zimmette bulunan yarış hayvanlarının niteliklerini belirtmelidirler. Meselâ, "nitelikleri şu ve bu olan atlar üzerinde yarışacağız" demeleri gibi.

6-  Her ikisinin de bir diğerini geçmesi mümkün olmalıdır. Meselâ yarı­şacak hayvanlardan birinin çok zayıf olup geri kalması, diğerinin de kuvvet­li olup yarışı kazanacağı kesin ise yapılan yarış akdi sahîh olmaz.

7- Yarışçıların ikisi de bineklerine binmelidirler. Binmeksizin onları sa­lıverip koştururlarsa, yarış sahîh olmaz.

8-  Yarış mesafesi, yorulup güçten kesilmeksizin katedilmesi mümkün olan makul bîr mesafe olmalıdır.

9-  Ortaya konan ödül cins, miktar ve nitelik bakımından belirtilmiş ol­malıdır. Ödül veya karşılığın belirli olmaması, meselâ yarışçıların ikisinin, "bir miktar mal karşılığında yarışacağız" demeleri hâlinde yarış sahîh olmaz.

10-  Yarış akdini yaparken, akdi bozucu "bir şart koşulmamahdır. Söz­gelimi, yarışçılardan birinin diğerine "eğer beni geçersen, arkadaşlarına ye­dirmen şartıyla bu mal senin olur. derse akid geçersiz olur.

Yapılan yarış ok atıcılığı yarışmasıysa, atışta kullanılacak ok ve yaylain belirtilmesi şart değildir. Belirtilirlerse de atım esnasında başka ok ve ya­yın kullanılması caiz olur. Ama değiştirilmemelerini şart koşarlarsa yarış akdi fâsîd olur.

Yarış akdi, gerekli şartlan yerine getirildikten sonra bağlayıcı olur ve yürürlüğe koymaları için taraflar mecburiyet altına girer. Tek taraftan olur­sa, yarışı kazananın ödül alması caiz olur. Meselâ iki yarışçıdan biri diğeri­ne, "beni geçersen sana ödül olarak şu kadar mal vereceğim, ama ben seni geçersem senden bir şey almayacağım" der de, yarışı ödül koymamış olan kişi kazanırsa, karşı tarafın koyduğu ödülü alır. Ortaya ödül koymuş olan kişi yarışı kazanırsa ortaya kendi koymuş olduğu ödülü geri alır. Yarışçıla­rın ikisi de kazananın alması için ortaya birer miktar mal koyarlarsa bu he­lâl olmaz. Ancak araya helâl kılan, üçüncü bir şahıs girerse, bu helâl olur. Eğer üçüncü şahıs, odları geçerse, iki tarafın da ortaya koymuş oldukları ödülleri alır. Ama kehclisini geride bırakacak olurlarsa, bunlardan ikisi de bir diğerine bir şey vermez. Ama birbirlerinin hemen ardısıra bitim noktası­na gelirlerse, baştaki kişi hem kendi koyduğu malı, hem de rakibinin koydu­ğu malı alır. îlk iki yarışçıdan biri önde olarak yarışı tamamlar da kendisiyle rakibi arasına o üçüncü şahıs girerse yine birinci, kendi ortaya koymuş ol­duğu mal ile rakibinin ortaya koymuş olduğu malı alır. Üçüncüye bir şey verilmez. Üçüncü, geri kalanla beraber bitim noktasına ulaşırsa yine bir şey alamaz.

Hanefıler dediler ki: Ödüllü yarış akdi, meşhur görüşe göre, taraf­ları bağlayıcı bir akid değildir. Gerekli şartları hâiz olduktan sonra ödül al­mak câİz olur. Ödül vaad eden, vermekten yüz çevirirse, vermeye zorlanamaz. Bazıları da bunun bağlayıcı bir akid olduğunu ve yürürlüğe koymaları İçin tarafları zorlamanın gerektiğini söylemişlerdir.

Yarış ödülünü almanın helâl olması için, ödülü sâdece yarışçılardan bi­rinin koymuş olması gerekir. Meselâ yarışçılardan biri, rakibine; "beni ge­çersen sana şu mükâfatı veririm. Ben seni geçersem bir şey almam" demelidir. Yine bu ödülün helâl olması için taraflardan birinin veya, taraflar dışındaki birinin ödül koyması gerekir. Bu da meselâ, "iki yarışçıdan hangisi kazanır­sa ona şu kadar ödül vereceğim" demek gibidir. Ama ortaya yarışçılardan her birinin ödül koyması kumar olduğundan dolayı helâl olmaz. Ancak ara­larına, bunu helâl kılıcı üçüncü bir şahıs girerse, bu iki şartla caiz olur:

1-  Üçüncü şahısın atı onlarınkine denk olmalıdır. Öyle ki, onların atla­rını geçebileceği tevehhüm edilmelidir.

2-  Yarışçıların ikisi, üçüncüye, yarışı kazandığı takdirde ikisinin de koy­muş oldukları ödülü alacağını; kendileri onu geçecek olurlarsa ondan bir şey almayacaklarını da söylemelidirler. İlk iki kişiden biri, diğerini geçerse ka­zananın ortaya konulan ödülü alacağını da ona söylemelidirler. Bunlar söy­lendikten sonra yarış başlar da üçüncü kişi yarışı kazanırsa, ikisinin ortaya koymuş oldukları ödülü alır. İlk ikiden biri kazanırsa, rakibinin vaad ettiği ödülü alır. İkisi de omuz omuza yarışı tamamlayıp üçüncüyü geride bırakır­larsa, iki kişiden birinin diğerinden alacağı olmaz. Üçüncü kişi İlk ikiden bi­riyle omuz omuza yarışı tamamlarsa geri kalanın ortaya koymuş olduğu ödülü alır. Berabere kaldığı yarışçıdan bir şey alamaz. Aynı şekilde ilk ikiden biri yarışı tamamladıktan sonra diğeri gelirse,´sona kalan, vaad ettiği ödülü, ya­rışı kazanana verir. Üçüncü olarak yarışa girene bir şey verilmez. Yarış me­safesi, atın tahammül edebileceği kadar bir mesafe olmalıdır. Atlardan her birinin diğerini geçmesi muhtemel olmalıdır. Yarış, atlarla yapılıyorsa bo­yunlara itibâr edilir. Yani bitim noktasında boynu ileride olan hayvan yarışı kazanmış olur. Yarış, develerle yapılıyorsa omuzlara itibâr edilir. Bitim nok­tasında omuzu ileride olan deve, yarışı kazanmış olur.

Hanbelîler dediler ki; Bir menfaat veya ödül karşılığında yarış yap­mak sahîhtir. Bu yarış akdi, tarafların yanşa başladıktan sonra bile feshe­debilecekleri caiz (bağlayıcı olmayan) bir akittir. Ancak akdin, taraflardan birinin, yarışı Önde götürüp üstünlüğü elde edeceği açıkça anlaşıldıktan son­ra feshedilmesi caiz olmaz. Sözgelimi yarışın bir kısmında taraflardan biri­nin atı önde olursa, ya da ok atışı yarışmasında taraflardan biri hedefe daha fazla ok isabet ettirmiş ise; puanı geride olanın, akdi feshetmesi caiz olmaz. Ama puanı yüksek olanın feshetmesi caizdir.

Yarış akdinin sahih olması için beş şart gereklidir:

1- Binekler, önceden görülerek belirtilmelidir. Yarış pistindeki başlama çizgileriyle bitim çizgileri aynı olmalıdır. Yarış ok atarak yapılacaksa atıcı­lar belirtilmelidir.

2-  Binekler ve yaylar aynı türden olmalıdır. Meselâ arap atıyla hecin atı (ki, yalnız babası arap atı olan attır) arasında yarış yaptırmak sahîh olmaz. Aynı şekilde taraflardan birinin nebi denen arap yayı, diğerinin de neşab de­nen fars yayıyla yarışmaları da sahîh olmaz.

3-  Yarış mesafesi belli olmalıdır. Öyle ki her iki yarışçının da yarışa baş­lama ve yarışı bitirme çizgileri belli olmalıdır ki, aralarında anlaşmazlık baş-göstermesin. Zîrâ ikisinden biri, koşunun başında geride kalıp sonunda süratlenebilir. Ok atımı yarışında da atım mesafesi belirtilmiş olmalıdır. Bu mesafe ya adet olarak bilinir veya zira ile takdir edilir. Atmada oku en fazla uzağa atan kazanır diye bir kural yoktur. (İllâ belirtilen mesafeye ulaştırma­sı şarttır.)

4-  Verilecek karşılık ya da ödül, görülerek veya miktar ya da niteliği söylenerek belirtilmelidir. Mubah olması şartıyla Ödülün peşinen veya bilâ­hare verilmesi caizdir. İçki veya domuz karşılığında yarışmak sahih olmaz.

5-  Kumar şüphesinden kurtulmak için yarışçılardan her biri değil de, yalnızca biri ortaya ödül koymalıdır. Ödülü devlet başkanının "beyt´ül-mal"den vermesi caizdir. Çünkü bunda cihâda teşvik ve müslümanlara fayda vardır. Aynı şekilde1 yarışçıların dışında başka birinin ortaya ödül koy­ması da sahih olur. Yarışçıların her ikisi de ortaya ödül koyarsa, aralarına hiç ödül koymayan biri girmedikçe ödülleri helâl olmaz. Araya giren bu üçün­cü kişiye, "helâl kılan adı verilir. Bu durumda yarışçılardan biri ödülü ala­bilir. Araya giren üçüncü kişinin, yarışma akdini helâl ve sahih kılması şu şartlarla mümkün olur:

Yarışma atıcılık dalında yapılıyorsa, araya giren üçüncü kişi atıcılıkta ilk iki yarışçıya denk olmalıdır. Yarışma koşu dahndaysa, üçüncü kişinin atı, ya da devesi onlarınkine .denk olmalıdır. Üçüncü kişi yansı kazanırsa, ilk iki kişinin ortaya koymuş oldukları ödülü alır. İlk iki yarışçı, berabere kala­rak üçüncüyü geride bırakırlarsa, biri diğerine bir şey vermeyeceği gibi, üçüncü giren kişi de yarışı kazanamadığı için bir şey alamaz.

İlk iki yarışçıdan biri yarışı kazanırsa, hem kendisinin hem de rakibinin koymuş olduğu ödülü alır. Üçüncüsü, bir şey alamaz. İlk iki yarışçıdan biri yarışı üçüncü ile berabere kalarak kazanırlarsa, geride kalanın ödül olarak ortaya koymuş olduğunu eşit şekilde paylaşarak alırlar. Çünkü yarışı ikisi birlikte kazanmıştır ve dolayısıyla ödülü de ikisi paylaşacaklardır. Ama üç yarışçı berabere kalırlarsa, hiç birisi ödül alamaz. Yarışacak iki atın veya devenin aynı anda bir defada salıverilmesi şarttır. Başlama çizgisinde bu işin düzenlenmesini ve kontrolünü yapan bir kişinin bulunması, bitiş çizgisinde de ikisinden hangisinin daha önde olduğunu zapt edip tesbit eden bir kişinin bulunması gerekir ki, anlaşmazlığa düşülmesin. At gibi boyunları aynı olan hayvanların yarışı kazanmalarında ölçü, başın önde olmasıdır. Ama at ve devenin yarıştırılması hâlinde yarışı kazanmanın ölçüsü, omuzun önde ol­masıdır. Yarışçılardan birisi bu esasları kabul etmez ve kazanmayı belli bir kaç ayaklık mesafeye bağlarsa, yani iki hayvan arasında açıkça belli olacak birkaç ayaklık mesafe bulunması şartını koşarsa, akid sahih olmaz. Yarışçı­ların kendi atının yanısıra başka bir atı daha yarışa sokması, atını süratli koş­maya teşvik amacıyla ardısıra bir atı daha koşturması ve yarış esnasında nara atması haramdır.

(90) Şâfiîler dediler ki: Mûtemed görüşe göre eşek, katır ve fille de ödüllü olarak yarış düzenlemek sahih olur.

(91) Mâlikîler dediler ki:  Gemi ve benzeri şeylerle yarış düzenlemek he­lâldir. Aynı şekilde ayak koşusu yarışmaları ve haberleri seri şekilde ulaştır­ma maksadıyla (posta güvercinleri gibi) kuşlar arasında yarış düzenlemek de helâldir. Yine güreş ve ağır yük kaldırma yarışları düzenlemek de helâldir. Ancak bütün bu yarışların helâl olması iki şarta bağlıdır:

1-  Bu yarışlar ödülsüz ve karşılıksız olmalıdır.

2- Bu yarışlar bedeni, spora alıştırmak, cihâd ve diğer görevleri yapa­bilmesi için kuvvetlendirmek amacına yönelik olmalıdır. Eğlence veya baş­kalarına üstün gelme amacıyla yapılırsa haram olur. Karşılıksız da olsa tavla ve satranç oynamak haramdır.

Şâfiîler dediler ki:  Karşılıksız olarak köpek, sığır ve kuş yarışları dü­zenlemek caizdir. Yelkenli gemilerle yarış yapmak caiz olmaz. Ama buharlı gemilerle, otomobil, denizaltı ve uçaklarla yarış yapmak caiz olur. Çünkü Şâfiîler, kural olarak savaşta yararlı olabilecek her şeyle yarış yapmanın ca­iz olduğunu benimsemişlerdir. Yüzme, güreş, yaya yürüme, tek ayak üze­rinde durma, satranç oynama, top oynama, ağır yük kaldırma, parmakları taraklama gibi yarışları karşılıksız ve ödülsüz .yapmak helâl olur. Kurşun atan tüfeklerle ödül karşılığı yarışmak da helâldir. Çünkü tüfek atmak, ok at­mak gibidir.

Hanefîler dediler ki: Satranç dışında, yukarıda anılan yarışların kar­şılıksız yapılması helâl olur. Satranç, Hanefîlere göre haram olduğu için bun­lardan istisna edilmiştir. Zîrâ satranç, oynayan kişiyi, oyuna aşın düşkün bir hale getirerek meşgul eder. Bu mezhebe göre kuş yarışlarının caiz olup olmadığı hususunda ihtilâf vardır. Tüfekle mermi atmak ve taş fırlatmak Ha­nefîlere göre ok atmak gibidir. Bütün bunlar, bedeni güçlendirmek ve spor amacıyla yapılırsa caiz olur. Ama teselli bulmak, ya da vakit geçirmek mak­sadıyla yapılırsa caiz olmaz.

Hanbelîler dediler ki: Ödülsüz olması şartıyla yaya yürüyerek ya­rışmak; deve, katır, at, fil ve eşek yarışları düzenlemek caizdir. Sahîh kavle göre kuşlar arasında hatta güvercinler arasında da yarış yaptırmak caiz olur. Gemiler arasında, elle veya sapanlarla taş atma yarışı düzenlemek de caiz­dir. Güçlü olanın belirlenmesi için güreş ve ağır taşları kaldırma yarışı dü­zenlemek de caizdir. Özetle, bedene idman veren, cihâd için güçlenmeyi temin eden her alanda yarışmak caizdir. Bunu teyid sadedinde Yüce Allah buyu­rur ki:

"Siz de onlara (düşmanlara) karşı gücünüz elverdiği kadar kuvvet ha­zırlayın.[33]

îbn Ömer (r.a.) den sahih olarak rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) muzmir atlar arasında yarış düzenlemiştir. (Muzmir, semirdikten sonra gün­lük ihtiyacı kadar yemle beslenen yarış atıdır.)

Dans ve benzeri oyunları oynamak, şiir meclislerinde oturmak, top, menkala, tavla ve satranç gibi oyunlar oynamak haramdır. Kuvvetli ve tercihe şayan bir maslahat söz konusu olmadıkça, kişiyi harama sürükleyici oyun­lar oynamak da haramdır.