> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Dört Mezheb Fıkhı > Âriye (İğreti) Konuları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Âriye (İğreti) Konuları  (Okunma Sayısı 4830 defa)
26 Şubat 2010, 15:07:05
Eflaki
Gökte oturan melek
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.997


« : 26 Şubat 2010, 15:07:05 »



Tanımı

Şeddeli olarak "âriyye" şeklinde okunabileceği gibi, bazan şed-desîz olarak "âriye" şeklinde de okunan bu kelime söz­lük bakımından birkaç anlam İfâde eden

1- Âriye kelimesi, İnsanların arasında İğreti olarak dönüp dola­şan şeyin adıdır. Örneğin "kitâb-ı müstear", yâni "iğreti kitap" de­mek gibi. Bu örnekteki müstear kelimesi, müteâver, yani İnsanlar arasında tedavül eden şey anlamını ifâde eder. "Âret" kelimesi "nâke" vezninde olup bu anlamı ifâde eder. Çoğulu "y" harfinin şeddesiyle "avâriyy" kalıbında olduğu gibi, aynı harfin hafif olarak okunmasıy­la "avârîy" şeklinde telâffuz edilebilir. Şu halde bu kelime, tedavül anlamını ifâde eden, teâvür´den alınmış olmaktadır. "Âre"nin fiili" Ttevere´ş-şey´e" ve "teavverû" ve "teâverehû teâvuren" şeklinde gelir. "İ´teverû´ş- şey´e ve teavverû hüve teâveruhû" denildiğinde, o şeyi kendi aralarında tedavül ettirdiler mânâsı kastedilmiş olur.

2-Âriye kelimesi süratle gidip gelen şeyin adıdır. "Eârehû´ş-şey´e ve eârehü minhü iâreten" denildiği gibi, "ârehû-yeurûhu" da denilir ki; bu da, onu alıp götürdü mânâsını İfâde eder. Âriyenin gerçek an­lamı, bir şeyin gidip tekrar geri dönmesidir ki, bu da birinci şıkta be­lirtilen anlama yakındır. Şu halde âriye, çabucak gidip gelme anlamındaki "âre" fiilinden alınmış olmaktadır ki, bu da, birinci şık­ta belirtilen anlama yakındır. Şu halde âriye, çabucak gidip gelme anlamındaki "âre" fiilinden alınmış olmaktadır ki, bu da, tedavül an­lamında olduğu için birinci şıkta belirtilen anlamın dışına çıkma­maktadır.

3- Âriye, iğreti olarak bir malı almak İsteyen (müsteîr) in almak istediği şeyin adıdır. Şu halde âriye, kasdetme anlamını ifâde eden "arâhû-ya´rûhû-arven" kökünden türetilmiş olmaktadır. Zîrâ iğreti ola­rak alınmak istenen (müstear) şey, iğreti olarak almak isteyen (müs­teîr) in kasdettiği bir şeydir. Tedavül anlamındaki "teâvür"den türetilmiş olan "âriye"nin aslı "avriyye"dir. Avriyye´dekİ ayın, kelime­nin fâu´l-fiili, vav ise aynû´l fiili, "râ"ya gelince o da, kelimenin la-mû´l fiilidir. Vav harekelenip, kendinden önceki harf (ayın) de fethalı olduğu için elife çevrilmiş ve böylece de "âriye" şekline dönüşmüş­tür. Bu kelimedeki "elif" harfi aslîdir. Çünkü "vav"dan dönüşmüştür ki, o da kelimenin aynû´l fiilidir.

Gidip gelmek anlamındaki "âre-yeûrü"den alınma "âriye" de böy­ledir. Kasdetmek anlamını ifâde eden (´arâhû-ye´rûhü"den alınma şed­deli "âriyye"ye gelince, bunun aslı İki vavlı "arûve"dir. Bu da "faule" kalıbındadır. Kenarda bulunduğu için ikinci "vav", "ya" harfine dö­nüştürüldü. "Ârûve" kelimesi ´ârûye" kelimesine dönüşmüş oldu. "Vav" ile "ya" harfleri bir araya geldiler. "Ya" dan önce bulunan "vav" harfi harekesizdir. Harekesiz olan "vav" da "ya" harfine dönüştürül­dü. İki tane "ya" harfi bir araya geldi. Birincisi ikincisine idgam edil­di ve "âriye" kelimesi meydana gelmiş oldu.

Şeddesiz olan "âriye"ye gelince; bunun aslı "arûye"dir. "Vâv" İle "ya" bir araya geldi. "Ya"dan önce bulunan "vav" harekesizdir. "Vav", "ya" harfine dönüştürüldü. "Vav"dan dönüşük olan "ya" harfi de ikincisine idgam oldu ve "âriye" kelimesi meydana geldi.

Her iki durumda da âriye kelimesindeki "elif" harfi zâiddir. Çünkü "ayın", kelimenin fâu´l-fiilidir. "Râ" harfi ise kelimenin aynû´l-fiilidir. Arifedeki "elif" harfinin aslî harf olması şu durumda mümkün olabi­lir: Âriye kelimesi üzerinde kalb (dönüştürme) eylemi vukûbulmuşsa, yâni kelimenin aynû´l fiili olan "râ" harfi, lamû´l fiili olan "vav" har­finden sonraya konulmuşsa, "elif" kelimenin aslî harfi olabilir. De­nebilir ki, âriyenin aslı "arûye" değil de "avriye"dir. "Fa´Iiye" veznindedir. Ayın, kelimenin fâu´l-fiilidir. Vav ise kelimenin lâmû´l-fülidir. Râ harfi de kelimenin aynûl fiilidir. Kelimenin lamû´l fiili olan vav, harekelendi. Kendinden önceki ayın harfi de fethalıdır. "Vav" bu durumda "elife dönüşmüştür. Buna göre "elif", âriye kelimesinin aslî harfi olmaktadır. Çünkü kelimenin lamü´l fiili olan "vav"dan dö­nüşmüştür.

Âriyenin anlam ve türetilişi hakkında söylenecek olan en doğru sözler bunlardır. Bâzıları, âriye kelimesinin ayıptık mânâsına gelen "ar" kökünden geldiğini söylemişlerdir. Güya bir kişi, malını iğreti olarak başkasına verdikten sonra alanın, q malı bilâhare sahibine geri vermesi ayıptır. Bunun yapılmaması gerekir. Bu görüş iki bakımdan hatalıdır:

1- Âriyeyi (İğreti olarak alınan malı bilâhare) sahibine geri ver­mek ayıp değildir. Eğer ayıp olsaydı, bunu peygamber efendimiz yap­mazdı. Oysa Peygamber efendimizin âriye aldığı sabittir.

2- Âr kelimesi yâîdir. Âriye ise vâvîdir. Bu nedenle, bazı kimsele­rin biribirlerini ayıplamaları anlamını kasdederek "innel kavme yeteayyerûne" demişler de, "yeteâverûne" dememişlerdir. Her ne ka­dar biribirlerinden âriye (İğreti) alıp verdiler anlamında "yeteayyerûne´l-avâriye" denilmişse de bu zayıf bir lügattir. "Ya" harfi, bazen mecaz olarak "vav" harfi yerine kullanılabilir. Bu cümleden olarak söylenen sözler, konumlarının aslı itibariyle hakikat olamazlar. Âriye kelime­sinin fıkıh ıstılahındaki anlamına gelince, mezheblerin buna ilişkin geniş açıklamaları aşağıya alınmıştır.

(55) Mâlîkîler dediler ki: Âriye kelimesi masdar hâlinde iğreti olarak alınan şeyin adı olarak tanımlanır. Birinciye göre âriye, geçici bir menfaati bedelsiz olarak başkasına mülk etmektir. Adamın biri, ücretsiz olarak üze­rinde yolculuğa çıksın diye bineğinin menfaatini belli bir süre için başkasına mülk eder veya harmanını üzerinde taşısın diye devesinin menfaatini ya da belli bir zaman için tarlasını sürmek üzere sabanının menfaatini başkasına mülk ederse, bu mülk etme âriye olur. Âriye (iğreti) olarak alınan maldan yararlanma süresi uzun da olsa kısa da olsa aynıdır. Bir malın menfaatini, onu iğreti olarak alanın, hayatı boyunca kendisine mülk etmekde âriyenin tanımına girer ki, buna ömrî (ömürlük) denir. Bir hizmetçinin menfaatini, onu iğreti olarak alanın hayatı boyunca kendisine mülk etmekde âriyenin tanımına girer ki buna da, ihdam denir. Aynın menfaatini bir kişi lehine hap­setmek (vakfetmek), âriyenin tanımına girmez. Vakfın geçici olmasının şa­hinliğinden yana olanlara göre vakıf da âriyenin tanımına girer. "Ârİye"nin iğreti olarak alman şeyin adı biçiminde tanımlanmasına gelince; âriye; be­delsiz olarak mülk edinilen, süreli menfaati olan bir maldır, diye tanımlana­bilir. Ama bu tanımların ikisine de bazı durumlarda, âriye olmayan şeyler girebilmektedir. Meselâ menfaatin miras kalması gibi. Bunu şöylece örnek-lendirebilİriz: Adamın biri bir tarla veya ev veyahut bir ev eşyasını belli bir süre için kiralar. Sonra kiraladığı şeyden yararlanamadan ölürse, bu şeyin menfaati, kendileri tarafından hiç bir bedel ödenmemiş olduğu halde miras­çılara intikal eder. menfaati mirasçılara intikal eden bu şey, âriye olmadığı halde âriyenin tanımına girmektedir. Çünkü mirasçılar, hiç bedel ödemeksi­zin bir malın menfaatine veya mülk bir mala sahib olmaktadırlar. Buna ce­vaben deriz ki: Âriye için mutlak surette karşılık ödenmez. Bu durumda ise ölü olan müstecir, anılan malları, karşılık ödeyerek kiralamıştır. Bu malla­rın menfaati, mirasçılara her ne kadar bedelsiz olarak intikal etmişse de, ger­çekte bunların menfaati, birinci müstecir tarafından ödenen bedel karşılığında mülk edinilmiştir.

Hanefîler dediler ki: Âriye, menfaatleri başkalarına bedelsiz ola­rak mülketmektir. Bazılanysa âriyenin, menfaati başkasına mülketmek de­ğil de mubah kılmak olduğunu söylemişlerdir. Bu tanım, iki bakımdan reddedilir:

1- Âriye akdi, mülk etme lafzıyla gerçekleşir. Mubah kılma lafzıyla sa­hih olmaz. Meğer ki; mubah kılma kelimesiyle, mülk etme anlamı kasdedil-miş olsun.

2- Bir malı âriye olarak alan müstaîr, âriye olarak elinde bulunan malı başkasına âriye olarak verebilir. Tabiî eğer ikinci şahıs kuvvet ve zayıflık ba­kımından birincisiyle aynı ise ve âriyeyi kullanışı, diğerinden farklı değilse... Âriye mubah kılma lafzıyla verilmişse, onu elinde iğreti olarak bulundura­nın, yine âriye olarak başkasına vermesi sahih olmaz.

Şâfîîler dediler ki: Şer´an âriye, teberru ehliyetine sahip bir kişinin, aslı kendisine kalmak üzere yararlanılması helâl olan bir malından, yarar­lanmayı başkasına mubah kılmasıdır. Bir hayvana, bir kitaba, bir elbise ve­ya benzeri yararlanılması helâl olan bir şeye mâlik bulunan bir kimse, teberru ehliyetine sahipse; kendisine ikinci kez geri versinler diye asıl mülkiyeti uh­desinde kalarak, bu mallardan yaralanmayı mubah kılarak, başkalarına âri­ye olarak vermesi sahih olur. Yararlanma için bir süre koyabileceği gibi koymayabilir. Süre koyarsa mukayyed âriye, süre koymazsa mutlak âriye olur.

Hanbelîler dediler ki: Âriye, iğreti olarak alınan ayn demektir. Bu ayn, bedelsiz olarak kendisinden süreli veya süresiz yararlanılmak üzere mâ­likinden veya menfaatine sahib olan kimseden alınır. Âriye kelimesi mecaz olarak iare yerine kullanılabilir, târe ise, iğreti olarak alan veya başkası ta­rafından bedel ödenmeksizinbir ayndan yararlanmayı mubah kılmaktır. Mubah kılmanın mânâsı ise, mülk olmayan şeyleri elde etme hususunda sıkıntı ve güçlüğü ortadan kaldırmaktır. Bu durumda mubah kılınan şeyden kişi, dile­diği şekilde yararlanabilir.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Âriye (İğreti) Konuları
« Posted on: 19 Nisan 2024, 23:51:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Âriye (İğreti) Konuları rüya tabiri,Âriye (İğreti) Konuları mekke canlı, Âriye (İğreti) Konuları kabe canlı yayın, Âriye (İğreti) Konuları Üç boyutlu kuran oku Âriye (İğreti) Konuları kuran ı kerim, Âriye (İğreti) Konuları peygamber kıssaları,Âriye (İğreti) Konuları ilitam ders soruları, Âriye (İğreti) Konularıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes