Konu Başlığı: Altın Ve Gümüşün Zekâtı Gönderen: Eflaki üzerinde 01 Şubat 2010, 16:30:24 Nisâb miktarını buldukları takdirde altın ve gümüş de zekâta tâbi olur. Altının zekât nisabı yirmi miskaldir. Ki mıskal, aynı zamanda dinardır. Hanbelîler dışındaki diğer mezhebler bu hükümde müttefiktirler. Hanbeliler dediler ki: Dinar, miskalden daha küçüktür. Dinarda nisâb, yirmibeş dinar ile dinarın yedide biri ve dokuzda biri miktarındadır. Yirmi miskal altın, 80,18 gram miktarındadır. Buna göre nisâb miktarını bulan altının da kırkta birini zekât olarak vermek gerekmektedir. Gümüşün nisabı ise, ikiyüz dirhem (561 gr.)’dir. Nisâb miktarı gümüşe sâhib olan kişinin de, zekât olarak bunun kırkta birini vermesi gerekir. Altınla gümüşün sikkelenmiş olup olmaması arasında bir fark yoktur. Bu anlatılanlar süs takıları dışındaki altın ve gümüşlerle ilgilidir. Zînet için takılan altın ve gümüşün zekâtına gelince, mezheblerin buna ilişkin detaylı görüşleri aşağıda sunulmuştur. Malikiler dediler ki: Kadının bilezikleri, cihâd için hazırlanmış olan kılıcın kabzası gibi mubah zînet eşyalarıyla, erkeğin takdırdığı diş ve burun zekâta tâbi olmaz. Ancak bunlar sayılacak olan şu durumlarda zekâta tâbi olurlar: 1. Bu süs eşyası kırılmış olur da eritilip kalıba dökülmeden eski hâline dönmesi umulmazsa. 2. Kırılmış olur da eritilmeden eski haline dönmesi mümkün olur, ama sahibi düzeltme niyetinde olmazsa. 3. Bu zînet eşyaları kullanmak için değil de kara günler için saklanmış olurlarsa. 4. Bu zînet eşyaları kişinin müstakbel eşi veya sözgelimi kızı için hazırlanmış ise. 5. Bu zînet eşyaları kişinin kendisi veya oğlu için eş olarak alacağı kadına mehir olarak verilmek üzere hazırlanmış ise. 6. Bu zînet eşyaları ile ticâret yapmaya niyet edilmiş ise. Bütün bu durumlardaki zînet eşyaları zekâta tabidirler. Kaplarla sür-medanhklar gibi haram zînet eşyalarına gelince, bunlar mutlak surete zekâta tâbi olurlar. Zînet eşyalarının zekâtında muteber olan, kıymetleri değil de ağırlıklarıdır. Hanefiler dediler ki: Erkeklerin olsun, kadınların olsun; külçe olsun, işlenmiş olsun; kap olsun başka eşyalar olsun, zînet zekâta tâbidir. Bunların zekâtında muteber olan, kıymetleri değil de ağırlıklarıdır. Hanbeliler dediler ki: Kullanmak, ya da kullanması caiz olan kimselere iğreti olarak verilmek üzere bulundurulan mubah zînetler zekâta tâbi değildirler. Kullanmak dışındaki gayelerle bulundurulan zînet eşyaları, ağırlık olarak nisaba ulaştıkları takdirde zekâta tâbi olurlar, fakat değer olarak nisaba ulaşmakla zekâta tâbi olmazlar. Ağırlık olarak nisaba ulaşan altın ve gümüş kaplarda olduğu gibi, haram zînetler de zekâta tâbi olurlar. Bir zînet eşyası kırılmış olmasına rağmen takılabilmekteyse, sağlam gibi sayılarak zekâta tâbi olmaz. Kırılmış olmasından ötürü takılması mümkün değilse ve onarımı için kuyumculuğa gerek varsa, zekâta tâbi olur. Onarımı için kuyumculuğa gerek yoksa ve sahibi onarmaya niyetlenirse zekâta tâbi olmaz. Şafiiler dediler ki: Sahibinin, kendi mülkiyetinde olduğunu bildiği mubah zînetlerin üzerinden bir sene geçse de zekât vâcib olmaz. Ama sahibince, kendi mülkiyetinde olduğu bilinmezse, meselâ nisâb miktarındaki zînetlere vâris olan bir kişinin elindeki bu eşyaların üzerinden kendisine intikâlinden habersiz olarak bir sene geçerse, bu zînet eşyaları zekâta tâbi olur. Erkeğin altın çakması gibi haram zînetler zekâta tabidirler. Kadınların fazla miktardaki zînetleri de böyledir. Meselâ kadının halhali iki-yüz miskal ağırlığında olursa zekâtının verilmesi vâcib olur. Aynı şekilde altın ve gümüş kaplar da zekâta tâbi olurlar. Kadının sikkeli altın ve gümüşten yapılmış olan gerdanlığı, kendi cinsinden kulpu bulunmazsa zekâta tâbi olmaz. Kendi cinsinden kulpu olursa zekâta tâbi olur. Zînetlerin zekâtlarında muteber olan değerleri değil, ağırlıklarıdır. Kınlan zînet eşyası, onarımına niyet edilir ve onarımı da kuyumcuya gerek olmaksızın mümkün olursa, zekâta tâbi olmaz. Aksi takdirde zekât kapsamına girer.[216] |