๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 05 Şubat 2010, 15:36:31



Konu Başlığı: Alış-Veriş ve Bununla İlgili Hükümler
Gönderen: Eflaki üzerinde 05 Şubat 2010, 15:36:31

(Kitâbü´1-Buyû)

Bey´in Tanımı


Bey´ lügatte bif jnalm bir başka malla değiştirilmesidir. Bu, tıpkı parayla değiştirilmesi gibidir. Değiştirilen İki maldan birine mebi´ (satılan), diğerine ise semen (bedel) denir. Lügate göre mebi´ ile semen´-in, şer´an kendilerinden yararlanılması mubah olan temiz şeyler olmala­rıyla, yararlanılması mubah olmayan necis şeyler olmaları arasında bir fark sözkonusu değildir. Meselâ içkinin lügate göre mebi´ veya semen olması sahihtir. Ama ileride de görüleceği gibi bu, şer´an sahîh olmaz. Aynı za­manda bey´, bir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi demek; selâma kar­şılık vererek selâmı selâmla değiştirmeyi, ziyarete karşı iâde-i ziyarette bulunarak ziyareti ziyaretle değiştirmeyi, iyiliğe karşı iyilik ederek iyiliği iyilikle değiştirmeyi kapsamına alan geniş anlamlı bir kelimedir. Bu tanı­ma göre bütün bu sayılan değiş-tokuşlar alım-satım diye adlandırılırlar.

Elbette bu tanımlama mecazîdir.

Bazı fıkihçilaröey´in lügat anlamının, bir malı bir mal karşılığında baş­kasına mülk olarak vermek olduğunu söylemişlerdir ki bu, birinci tanımla aynı anlama gelmektedir. Ancak bu, Jbey´in sâdece gerçek anlamını ifâde etmektedir. Yani bu tanıma göre iâde-i ziyaret ve benzerleri alış verişin kapsamına girmemektedirler. Bazılarının naklettiğine göre bey´ kelimesi lügatte; bir bedel karşılığında zâtı mülkiyetten çıkarmak anlamına gelir ki, bu da ikinci tanımdaki mânâya göredir. Çünkü zâtın mülkiyetten çıkarıl­ması, başkasını mala sâhib kılmak demektir. İcar ve benzeri yollarla baş­kasını malın yararına sâhib kılmak, lügate göre bey1 (satış) anlamına gelmez.

Satın almanın karşılığı olan "şîrâ"´ kelimesine gelince bu, bir bedel ödeyerek zâtı mala dahil etmektir. Veya bir mal vererek bir mala sâhib olmaktır. Şu da var ki, lügat, bey´ kelimesini şirâ´ kelimesinin yerine, şirâj kelimesini de bey´ kelimesinin yerine kullanmaktadır. Satıcının işine bey´ ve şirâ´ denir. Nitekim müşterinin yaptığı işe de bey´ ve şirâ´ denmekte­dir. Meselâ;

"Onu değersiz bir fiyata, sayılı bir kaç dirheme sattılar[20] âyet-i kerimesindeki "şirâ"´ kelimesi, satma anlamında kullanılmıştır. Yine bu­nun gibi iştira ve ibtiyâ kelimeleri, lügat açısından hem satıcının yaptığı, hem de müşterinin yaptığı şey için kullanılmaktadır. Yalnız örf, bey´ keli­mesini satıcının yaptığı işe mahsûs kılmıştır ki satmak, zâtı mülkten çıkar­maktır. Yine örf, şirâ´ kelimesini de müşterinin yaptığı işe mahsûs kılmıştır. İştira ve ibtiyâ kelimelerini de müşterinin yaptığı işe, yani satın almaya mahsûs kılmıştır. Satın almak, zâtı mala dâhi! etmektir.

Sonra bey´ kelimesi kendi başına İki mef´ûl üzerine müteaddi olur. evi sana sattım" cümlesinde olduğu gibi bey´ fiili, biri diğeri kelimesi olmak üzere iki mef´ûl üzerinde müteaddî olmuş­tur. Bey´ kelimesi, bazan ikinci mef´ulûn başını tekid için "min, ilâ ve ala" harfleri getirilerek kullanılır. Şu cümlede olduğu gibi:

Görüldüğü üzere birinci cümlede ikinci mefûlün başına harfi ikinci cümledeki ikinci mefûlun başına min harfi, üçüncü cümlede ise ikinci mef­ûlün başına dan münkaltb harfi getirilmiştir.

Bey´in şer´î tanımı ve kısımlarına gelince, mezheblerin bu husustaki detaylı görüşleri aşağıya alınmıştır.

(1I8) Haneffler dediler ki: Fıkıhçılann ıstılahına göre bey´ kelimesi iki anlama gelmektedir:

Birincisi özel anlamıdır ki, buna göre bey´, eşyanın altın, gümüş ve benzeri nakitler karşılığında satımıdır. Bey´ kelimesi kullanıldığında yalnızca bu an­lamı ifâde eder.

İkincisi genel anlamıdır ki, özel anlamı da içinde olmak üzere on iki kısma ayrılır. Şundan ki: Ya zâtı itibariyle bey (satış)in anlamına bakılır ki, o da bir mal karşılığında bir malı başkasına mülk olarak vermektir. Veya alâkalı olduğu mal bakımından bey´in anlamına bakılır veya fiyat bakımından bey´in anlamına bakılır. Bu sayılan durumların her üçünde de bey´ (satış) dört kıs­ma ayrılır. Yani ifâde ettiği anlam bakımından bey´ kelimesi; nafiz, mev­kuf, fâsid ve bâtıl gibi dört kısma ayrılır. Şöyle ki: Bey kelimesi, satışın yapıldığı anda mülkiyeti ifâde ederse,-nafiz (geçerli) olur. Satışın yapıldığı anda değil de bilâhare akdi yapanlardan birinin iznine bağlı olarak mülkiye­ti ifâde ederse mevkuf, (askıda kalmış bir satış) olur» Bey´ kelimesi, malı te­sellüm esnasında mülkiyeti ifâde ederse fâsid bir satış olur. Veya bey´ kelimesi asla mülkiyeti ifâde etmezse, bu satış bâtıl olur.

Satılan mal (mebi´) açısından bey´e (satışa) bakacak olursak yine dört kısımla; mukâyeze, sarf, selem ve bey´i mutlak ile karşılaşırız. Şöyle ki: Bey´de bir mal başka bir malla değiştirilerek satış işlemine altın ve gümüş gibi na­kitler karıştırılmamış ise buna mukâyeze denir. Mukâyeze bir eşyanın başka bir eşya ile takasedilmesidir. Bu eşyaların her İkisine de hem mebi´, hem semen demek mümkündür.

Satışta işleme giren şeyler para ise, yani bir para başka bir parayla satı­lıyorsa, buna sarf denir. Sarf; altın, gümüş ve benzeri paraların kendi em­salleriyle satılmasıdır. Buna borcun borçla (nakdin nakidle) satılması da denir. Ya da satılan ayın, bilahare teslim edilmek üzere parası peşin alınır. Buna selem denir. Satılan şey (mebî´), peşin ya da bilâhare verilecek bir nakid kar­şılığında verilen bir mal olursa, buna mutlak bey´ (satış) denir. Önce de söy­lediğimiz gibi bey´ kelimesi söylendiğinde, çoğunlukla bu mânâ anlaşılır. Bey´ kelimesiyle bundan ba|ka bir anlam kastediliyorsa o zaman, kastedilen şey neyse onunla ilgili kaydı koymak gerekir. Sarf, selem vb. gibi.

Fiyat bakımından bey´ kelimesine göz atacak olursak, bunun dört kıs­ma ayrıldığını görürüz. Tevliye, murabaha, zay´a ve müsâveme. Şöyle ki: Evvel emirde malın satın alınmış olduğu fiyata ya bakılır, ya bakılmaz. Eğer ilk alış fiyatına bakılarak eksik veya fazla olmaksızın aynı fiyata satılırsa buna "bey´-i tevliye" (sermâyesine satış) denir. Sermâyeden fazlasına satılırsa buna "bey´-i murabaha" (kârına satış), sermâyeden eksiğine satılırsa "bey´-i zay´a" (zararına satış) denir. Ama ilk alış fiyatını bir tarafa bırakıp pazarlık ede­rek, tarafların üzerinde anlaştıkları bir fiyatla satmaya gelince buna "bey´bî´l-müsâveme" (pazarlıkla satış) denir.

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, özel anlamıyla bey´; bilinen belli bir şe­kilde malı, nakidle değiştirmektir. Bey´in genel anlamına gelince, bu; bili­nen belli bir şekilde malı mal ile değiştirmektir. Mal, nakitleri ve eşyaları kapsamına alan bir kelimedir. Anlatmış olduğumuz bütün kısımlarıyla bey´ler (satışlar) bey kelimesinin bu genel tanımı içine girerler.

Mal, insan tabiatının eğimli olduğu ve İhtiyaç anında yararlanmak için sakladığı şeydir. Şeriat gözünde iki özelliği taşımayan malın bir değeri olmaz:

1-  İhtiyaç anında kendisinden yararlanma özelliği bulunmalıdır.

2-  Kendisinden yararlanılması şer´an mubah olmalıdır. Tek bir buğday tanesi gibi kendisinden yararlanma özelliği bulunmayan bir şey, muteber bir mal değildir. Şer´an mubah olmayan şeyler de muteber birer mal olamazlar. Şarap ve domuz eti gibi... Her ne kadar bazı insanlar bunlardan yararlanı­yorlarsa da, şeriat nazarında bunlar mubah değildirler. Dolayısıyla şeriat na­zarında mal sayılmazlar. Şarap satan kişinin satışı, satış olarak tahakkuk etmez. Ama temiz bir şeyi şarap vererek satın alma durumunda satış tahak­kuk eder. Bedelinin şarap olması, satışı etkilemez. Bu durumda temiz şeyi´ satın alacak olan müşteri, onun bedeli olan şarabı, mal sahibine vermekle yükümlü olur. Bununla da anlaşılmış oluyor ki tanımdaki mal; eşya olsun nakid olsun şeriat nazarında değeri olan bir mal demektir. Böyle olunca da sarf, selem, murabaha, tevliye ve mukâyaza´yı kapsamına alır.

Bu tanım, malî bir bedel karşılığında olmak şartıyla hibeyi kapsamına almaktadır. Bazılarının zannettikleri gibi bu şekildeki bir hibeyi tanımın dı­şına çıkarmak sahîh olmaz. Çünkü her ne kadar bu tesellümden önce bir hî-be ise de, tesellümden sonra bir bey´ (satış) dir. Bu, şu şekilde olur; Adamın biri, "bana yüzbin lira vermesi şartıyla bu evi falan şahsa hîbe ettim" derse, yüzbin lirayı almazdan önce bu sözü, hîbe hükmündedir. Bunun sahih ol­ması için, hîbenin sıhhat şartları gerekir. Ama bölünmeye ihtimali olan cad­de hakkında böyle yapmak sahih olmaz. Bunda tesellümden Önce mülkiyet sabit olmaz. Akdin taraflarından her birinin teslimden geri durması caizdir. Ama tesellümden sonra bunun hükmü, satışın (bey´in) hükmü gibi olur ve bunda Şuf´a hakkı da sabit olur. Taraflar, ayıplı olursa almış olduklarını geri verme hakkına sâhib olurlar. Bunların yanısıra diğer bazı satış ahkâmı bunda da geçerli olur. Açıkça görüldüğü gibi bu, bey´in kapsamına girmek­tedir. Evet bu muameleye tesellümden önce bakıldığında hîbe gibi görünür. Ama "kendine özgü şekliyle" kaydını koymakla hîbe kapsamından çıkmış olmaktadır.

İki kişinin birbirlerine mal teberru etmelerine gelince, meselâ adamın biri bir diğerine bir malı teberru eder, öbürü de ona bîr mal teberru ederse .bu ikisinin teberrûu, az da olsa mübadele sayılacağından bey´ tanımı kapsa­mına girer. Çünkü ilk teberru eden, her ne kadar bir şeyin karşılığı olmaksı­zın teberru etmişse de, ikinci şahıs birincinin teberrûuna karşılık olarak teberruda bulunmuştur. Bunda tek taraflı bir mübadele vardır. "Kendine özgü şekliyle" kaydı bunu tanım dışına çıkarmaktadır. Çünkü aslına bakı­lırsa bu satış değil, hibedir. Hîbe bahsinde de görüleceği gibi buradaki ör­nekte taraflardan her biri teberrûundan cayabilir.

Zorlanarak satan kişinin bey´i (satışı) da tanım kapsamına girer. Çün­kü zorlanan kişi, malını başka bir malla mübadele etmiştir. Zorlanan kişi­nin satışı, gerçekleşen satışlar kısmında mütalaa edilmektedir. Ancak bu satışın geçerliliğine gelince, bu fasittir. Yakında da açıklanacağı gibi zorlama duru­munun ortadan kalkmasından sonra, o kişi bu satışa razı olup izin verirse satış geçerli olur. "Razı olması" kaydını tanıma eklemek, zorlanan kişinin satışının geçerli olmayacağını ifâde etmek içindir. Çünkü "rızâ" satışın ge­çerliliği için şarttır, ama satışın şer´î kavramının bir cüz´ü değildir. Nitekim bu husus, yakında anlatılacak olan satış şartlan kısmında ele alınacaktır. Bu­nunla da anlaşılıyor ki, fayda verir anlamına gelen ´müfid´ kaydını satışın tanımına eklemeye gerek yoktur. Nitekim bazı kimseler bey´i (satışı); "Ken­dine özgü fayda verir bir şekilde bir malı bir malla mübadele etmektir" şek­linde tanımlamışlardır. Bu şekilde tanımlamaktan amaçlan da, sİkkeli bir nakdi, ağırlık ve nitelik bakımından kendine eşit bir nakitle satmak gibi fayda verici olmayan satışı, satış kapsamından çıkarmaktır. Örneğin iki kuruş­luk bir nakit parçasını, kendi misliyle satmak gibi. Bu satışdan bir fayda sağlanmayacağı için sahih değildir. Ama nitelikleri ayrı olursa, meselâ bu paralardan biri sarı veya siyah kaplamalı olursa, bir fayda sağladığı için bu satış sahih olur. Ama bu paralar miktar bakımından değişik olurlarsa, söz­gelimi biri iki kuruşluk! diğeri ise beş kuruşluk parça olursa bu satış caiz ol­maz. Zîrâ bunda ribâ vardır. "Fayda verici´* kaydının tanıma eklenmesi gerekmez demiştik. Zîrâ bu fayda verici olmayan satışta gerçekleşir ve satı­şın tanımına girer. Çünkü bu, bir malın başka bir malla mübâdelesidir. An­cak bu, fâsid bir satıştır. Tanım ise hem sahih olanı, hem de fâsid olanı kapsar. Tanımda geçen "kendine özgü şeklinde" kaydından maksat, icâb ve kabul­dür. Ki bunların açıklaması ileride yapılacaktır.

Mâlikîler dediler ki: Fıkıh ıstılahına göre bey´in iki çeşit tanımı var­dır. Bunlardan biri, ileride de anlatılacak olan selem, sarf ve benzeri kısım­ları da içine alacak şekilde bey´in bütün ferdlerini içeren tanımdır. İkincisi İse bey´in bu ferdlerinden sâdece birinin tanımıdır ki, o da kayıtsız olarak söylendiğinde bey´ kelimesinden örfe göre anlaşılan mânâdır. Birincisi, bey´in özel anlamdaki tanımıdır. Genel anlamdaki tanımına gelince, "bey"´; "eş­yanın menfaati ve lezzetlerinden yararlanma üzerine değil de (bizzat eşyanın kendisi üzerine) yapılan muâvaza (karşılıklı bedelleşme) akdidir." Tanım­daki ´muâvaza akdidir" sözü, tarafların (satıcı ve müşterinin) biribirlerine vermiş oldukları bedeller üzerine yapılan akid anlamını ifâde etmektedir. Çün­kü taraflardan her biri, bir diğerine bir bedel vermektedir. Tanımda geçen "eşyanın menfaati üzerine değil de" sözüyle bey´ (satış) akdinin para veya eşyanın bizzat kendileri üzerine yapılan bir akid olduğu bu paranın veya eş­yanın işletilerek sağlanan verimi ve menfaati üzerine yapılan bir akid olma­dığı anlamı ifâde edilmektedir.

Tanımdaki "lezzetlerinden yararlanma üzerine değil" sözüyle, akdin biz­zat eşya ve para üzerine yapılan bir akid olduğu belirtilmektedir.

Bu tanım bey´in bütün kısımlarını kapsamaktadır. Şu halde altını gü­müşle veya gümüşü altınla satmak dediğimiz sarf ve sayıda eşit olmak şar­tıyla altını altmla, ya da gümüşü gümüşle satmak dediğimiz mübadele de bu tanımın kapsamına girer. Karşılıklı tartma anlamına gelen murâtele de bu tanımın kapsamına girer. "Murâtele", ağırlıkta eşit olmaları şartıyla altını altınla, ya da gümüşü gümüşle satmak demektir. Selem de bu tanımın kap­samına girer. "Selem": Taraflardan birinin peşin bir mal vererek karşılığın­da başka cinsten bir malı ilerikİ bir tarihte teslim almak üzere yapmış oldukları akittir. Bir bedel karşılığında yapılan hibe de ki buna hİbe-i sevâb, yani bedelli hîbe adı verilir-bu tanımın kapsamına girer. Malın alınış fiyatına, kârsız olarak satılması demek olan ,tevliye satışı, şirket, ikâle ve şuf´a da bu kapsama girer ki, bunun geniş açıklaması ileride yapılacaktır. Bütün bu sayılanlar, anılan tanımın kapsamına girerler. Çünkü anılan tanıma göre satış akdi; taraflardan her birinin diğerine, bedel olarak menfaat değil de bir eşya vermek üzere yaptıkları akittir. İcar akdi bu tanımın dışında kal­maktadır. Çünkü icar akdi, eşyalar üzerine değil de (eşyalardan sağlanan) menfaatler üzerine yapılır. Hayvan kiralama akdi de böyledir. Bu akid, hay­vanın bizzat kendisi üzerine değil de hayvandan sağlanacak menfaat üzerine yapılmaktadır. Satış akdinin tanımına konulan "eşyanın lezzetinden yarar­lanma üzerine değil de..." kaydıyla, nikâh akdi bu tanımın kapsamı dışına çıkmaktadır. Çünkü nikâh, eşyanın (kadın veya erkeğin) lezzetinden yarar­lanma üzerine yapılan bir akiddir.

Bey´in (satışın) özel anlamıyla tanımına gelince, bey "Eşyanın menfa­atleri ve lezzetlerinden yararlanma üzerine olmaksızın mukayeseli olarak ya­pılan, bedellerinden biri altın veya gümüş olmayan, muayyen (zimmetteki bir borç olmayan) akittir." Bu tanım, Önceki tanımın aynısı olup sâdece üç kayıt ilâvesiyle yapılmış bir tanımdır:

Birinci kayıt: Tanımda geçen "mukayeseli olarak" kaydıyla bu akdin, müşâhehe ve müğâlebe esasına dayanarak yapılan bir akid olduğu ifâde edil­mektedir. Zîrâ akdi yapan taraflardan her biri, karşısındakine gâlib gelmeyi arzulamaktadır. Bu kaydı koymakla hîbe-i sevâb akdi, tanım dışına çıkmak­tadır. Çünkü hîbe sahibi, şart koştuğu bedelin kendisine ödenmesi durumunda hibeyi yapmaya mecbur olur. Cimrilik (müşâhehe) yapıp hîbe etmemezlik edemez. Bu kişi, "bana, bedel olarak yüz dinar vermesi durumunda bu evi Zeyd´e hîbe ettim" derse, yüz dinarı kabul etmek mecburiyetinde olur. Yüz dinardan fazlasıyla icâb olunmaz. Anılan kaydın konulmasıyla tevliye, mü­badele ve şuf´a yoluyla almak da bu tanımın kapsamı dışına çıkmaktadır. Çünkü bunlarda mukayese yoktur. Mübadeleye gelince bu; kendine özgü şart­lar çerçevesinde aynı sınıftan olan sikkeli ve damgalı bir nakdin başka bir nakitle satılmasıdır. İleride de anlatılacağı gibi bu akitte, tarafların birbirine gâlib gelmesi durumu sözkonusu değildir. Tevliyeye gelince bu; malın, ilk alınış fiyatına satılmasıdır ki, bunda da müğâlebe yoktur. Şuf´a yoluyla al­maya gelince bu da; eşyanın, ilk alınmış olduğu fiyatla satılmasıdır ki, bun­da da müğâlebe yoktur.

İkinci kayıt:  Bey´in tanımına konan "bedellerinden birinin ne altın, ne de gümüş olmadığı" kaydı ile sarf ve murâtele akitleri, satış akdinin kapsa­mı dışına çıkarılmış olmaktadır. Çünkü sarfta bedellerden biri altın, diğeri ise gümüştür. Murâtelede ise bedellerin her ikisi de altın veya gümüştür.

Üçüncü kayıt:  Bey´in tanımına konan "bedellerinden birinin muayyen olup, zimmetteki bir borç olmaması" kaydı ile de selem akdi, bu tanımın kapsamı dışına çıkarılmış olmaktadır. Bu demektir ki; bey´ (satış) akdinde mebi´in (satılacak şeyin) zimmette bulunan bir borç olmaması gerekir. Ak­sine bu şeyin alıcının ister huzurunda bulunsun, ister gıyabında bulunsun bir borç olmaması gerekir. Gıyabında olunca da müşteri, o eşyanın ya vasfını öğrenmiş olmalı veya daha önce o eşyayı görmüş olmalıdır. Veya bunlardan

hiç biri olmamıştır da, eşyayı görme muhayyerliğini şart koşmuştur. Oysa selem akdi, bütün bu anlatılanların tersi mâhiyettedir. Çünkü selemde satı­lacak eşya, hazırda bulunmayıp zimmette mevcûd olan bir eşyadır. Tanım­da geçen ´muayyen´ kelimesi ise, zimmette borç olarak bulunan şey değildir. Bundan maksat, altın ve gümüştür. Satış akdinde altın veya gümüşün akit anında kabzedilmeleri şart değildir. Aksine bunların, zimmette bulunan bi­rer borç olmaları da sahih olur.

Bu anlatılanlarla bey´in Özel anlamdaki tanımı, yani eşyanın nakid kar­şılığında satılması şeklindeki tanımı tamamlanmış olmaktadır. Çünkü bey´ kelimesi söylenince, ilk olarak bu tanım akla gelmektedir.

Bütün bunlar bir yana, Mâlikîler muhtelif yönlerden bey´i bir çok kı­sımlara ayırmışlardır ve bey´in genel anlamıyla iki kısma ayrıldığını söyle­mişlerdir:

1- Menfaatlerin bdy´i (satışı).

2-  Malların bey´i (satışı). Menfaatlerin satışı da beş kısma ayrılır:

1- Cansız şeylerin menfaatlerinin satışı. Buna ev ve arazileri kiralamak da denir.

2- Akılsız canlıların (hayvanların) sağladıkları menfaatlerin satışı. Bu­na binek ve yük taşıyan hayvanların kiralanması da denir.

3- İnsanların tenasül organlarını ilgilendiren menfaatlerinin satışı. Ni­kâh ve hul´ (mal karşılığında boşanmak) gibi.

4- İnsanların tenasül organlarını ilgilendirmeyen menfaatlerinin satışı. İnsanı herhangi bir işte çalıştırmak üzere icar etmek gibi.

5- Eşyaların menfaatlerinin satışı. Buna çoğunlukla icar adı verilir. Malların (ayınların) satışına gelince; bu satış, değişik yönlerden birçok

kısma ayrılır. Satış, bedellerinden birinin veya ikisinin ileriki bir tarihte öden­mesi açısından dört kısma ayrılır:

1- Peşin satış.  Bu satışta para ve eşya, akid anında ödenir. Ne ikisi, ne de biri, ileriki bir tarihe ertelenmez.

2- Borcun borçla satışı. Bu satışta, hem alınacak hem verilecek şey ileri­ki bir tarihe ertelenir. Yasak satışlar bahsinde de anlatılacağı gibi bu, yasak­lanmış bir satıştır.

3- Borca satış: Bu satışta verilen malın bedeli olan para bilâhare alına­caktır.

4- Selem:  Bu alışverişte sâdece satılan şey, ileriki bir tarihte teslim edilir.

Satış (bey´), bedellerinden birinin altın ya da gümüş olması yönünden üç kısma ayrılır:

1-  Aynın (altın veya gümüş) aynla satılması.

2- Eşyanın eşya ile satılması.

3- Eşyanın aynla (altın veya gümüşle) satılması.

Aynın aynla satılması da sarf, mübadele ve murâtele olmak üzere üç kısma ayrılır:

Sarf:  Satışta iki bedelin cinsleri ayrı olur. Meselâ bu bedellerden biri altın, diğeri gümüş olur,

Murâteh:  Satışta iki bedelin cinsleri aynı olur ve satış da ağırlık ölçü­süyle yapılır. Meselâ aynı ağırlıkta altının altınla, gümüşün gümüşle satıl­ması gibi.

Mübadele:  Satışta iki bedelin cinsleri aynı olur ve satış da ağırlık Ölçü­süyle değil, sayı ile olur.

Müsemmeni (satılan eşyayı) görme açısından da satış iki kısma ayrılır:

1- Hazırın satışı:  Bu satışta, satılan eşya göz Önünde mevcûd veya mev-cûd hükmünde olur.

2- Gaibin satışı:  Bu satışta, eşya gözönünde mevcûd olmadığı gibi, hük­men de göz önünde mevcûd olmaz.

Akdin kesinliği açısından da satış, iki kısma ayrılır:

1-  Kesin satış. Bu satışta taraflardan hiç birine akdi bozma muhayyerli­ği tanınmaz. Buna kesin satış denmiştir. Çünkü taraflardan her biri, diğeri­nin muhayyerlik hakkını kesmiştir.

2-  Muhayyer satış. Bu satışta taraflardan her biri, diğerine muhayyerlik hakkı tanımıştır.

Satılan malın, ilk almış fiyatını gözönüne alıp almama bakımından da satışlar dört kısma ayrılır:

1- Murabaha satışı. Bu satışta satılan eşya, sermayesinin üzerine bir mik­tar kâr konularak satılır.

2-  Müsâveme satışı. Bu pazarlık yaparak yapılan satıştır.

3-  Müzayede satışı. Arttırma yaparak yapılan satıştır.

4-  îsti´man satışı. Bunun açıklaması ileride gelecektir.

Kendisine arız olan durumlar bakımından da satış sahîh ve fâsid olmak üzere iki kısma ayrılır:

Hanbelîler dediler ki: Şer´an bey´in (satışın) anlamı; malın malla mübadelesi veya ribâ, ya da karz dışındaki mubah bir menfaatin mubah bir menfaatle ebedî bir şekilde mübadele edilmesidir. "Malın malla mübadelesi" kaydı, taraflardan bedel veren kişinin akdi anlamım ifâde etmektedir ki, bu da bir şeyi başka bir şeye bedel olarak vermekten ibarettir. Mal kelimesi, nakid ve diğer eşyayı kapsamına alır. Böyle olunca, bir eşyanın başka bir eşya ile takas edilmesi de bu kapsama girer.

Malın muayyen hazır, niteliği belli olması veya zimmetteki bir borç ol­ması bu bakımdan farklı sonuç doğurmaz. Tanımdaki "Ebedî şekilde" kaydı mübadeleye ilişkin bir kayıt olup bununla icar ve iğretiye karşı iğreti verme işlemleri kapsam dışına çıkarılmaktadır. Yine tanımda geçen "ribâ ve karz (borç) dışındaki" kaydıyla da ribâ ve karz, kapsam dışına çıkarılmış ol­maktadır. .

Şâfiîler dediler ki:  Şer´î ıstılahta bey´ (satış); bir malın kendine öz­gü şekilde diğer bir malla değiştirilmesidir. Yani bir malın başka bir malla değiştirilmesi akdine satış (bey´) akdi denir. Buradaki değiştirmeden mak­sat, bedellerin karşılıklı olarak verilmesidir. Yani tarafların her biri, karşı tarafa malını vererek karşılığında mal alacaktır. Bu tanımla hîbe, satış akdi­nin kapsamı dışına çıkmaktadır. Çünkü hîbe, kişinin sağlığında bedelsiz olarak bir malı başkasına mülk olarak vermesidir. Tanımı yaparken "malın malla değiştirilmesi" demekle, nikâh akdi satışın kapsamı dışına çıkarılmış olmak­tadır. Çünkü nikâh verilen malın karşılığında alınan şey, mal değil, maldan başka bir şeydir.

Tanımda geçen "kendine özgü şekilde" kaydı ile iki şey kasdedilmektedir.

1-  Satış akdi eşyanın mülkiyetini veya sürekli olarak menfaatin mülki­yetini (örneğin geçiş hakkı) ifâde etmelidir. Bu kaydı koymakla da icar ak­di, kapsam dışına çıkarılmış olmaktadır. Çünkü icar ile, belli bir bedel karşılığında geçici bir süre için menfaate sâhib olunabilmektedir.

2-  Satış akdi kurbet (sevaba vesîle olacak) şeklinde cereyan etmemeli­dir. Bu kaydı koymakla da karz-ı hasen, satış kapsamı dışına çıkarılmış ol­maktadır. Çünkü karz ile, mislini iade etmek şartıyla karşı taraf bir mala sahip kılınmaktadır.

Satış akdi sahih ve fâsid olmak bakımından iki kısma ayrılır. Sahih sa­tış akdi, şart ve rükünleri eksiksiz olan akiddir. Bu şart ve rükünlerden biri eksik olunca satış akdi fâsid olur. Sahih ve fâsid akidlerden her biri de caiz ve haram olma yönünden iki kısma ayrılırlar. Sahih ama haram olana örnek olarak, ticâret kervanını şehir dışında karşılayarak onlardan mal alma akdi­ni gösterebiliriz. Fâsid ve haram olana örnek olarak da habl-i hable satışını gösterebiliriz. Bu, gebe hayvanın doğuracağı yavruyu, ortada hiç bir şey yok­ken satmaktır ki, bunun açıklaması, fâsid satışlar bölümünde yapılacaktır. Sahih satış akidleri de bir kaç kısma ayrılır:

1- Gözönünde görünen eşyanın satışı.

2-  Niteliği belirtilerek ileriki bir tarihte teslimi taahhüd edilen zimmet­teki bir malın, parasının peşin alınarak satılması ki buna selem denir. Zim­met kelimesi fıkıh terminolojisinde iki anlama gelir: Birincisi; zât, yani satıcının zâtıdır. Bu, ahid ve emanla ilgili olduğu için zimmet denilmiştir ki lügat anlamı da budur. İkincisi; satıcının şahsıyla varolan manevî bir husus­tur ki şer´î bakımdan gerekliliği, mükellef açısından da yükümlülüğü ifâde eder. Kişinin zimmeti manevî bir niteliktir ve bu nitelik, ancak kişiyie varo­lur. Şârî, kişinin üstlendiği şeyi yapmasını, zimmeti dolayısıyla, kendisine gerekli kılar.

3- Sarf: Bir paranın, kendi cinsinden olan veya olmayan başka bir pa­rayla satılmasıdır. Ancak bir paranın, karşılığında satıldığı para kendi cin­sinden olursa, b´u akdin sahih olması için üç şart gerekli olur:

a)  Satış, vadeli değil, peşin olmalıdır.

b) Her iki taraf da paraları aynı anda karşılıklı olarak teslim almalıdırlar.

c)  Satılan parayla alınan para birbirinin misli olmalıdır. Paranın, karşı­lığında satıldığı para, aynı cinsten olursa o zaman sadece ´a´ ve ´b´ şıkların-daki şartlara uyulması gerekli olur.

4- Murabaha satışı: Bu, bir malı, alındığı ilk fiyatın üzerine kâr koya­rak yapılan satıştır. Bir satıcının, "bu malı aldığım fiyatın her on lirası için bir lira kârla veya aldığım fiyatın üzerine bir lira kârla sattım" diyerek yap­tığı satışa murabaha denir.

5- Bey-i işrâk: Bu, kişinin şöyle demesiyle olur: "Aldığımın üçte biriyle seni akitte ortak ettim". Eğer bunu deyip de üçte bir veya başka bir şey de-mezse, "ortak ettim" sözü yarı yarıya ortak ettiği anlamına gelir.

6- Bey-i muhatte: Bu da: "Aldığım fiyata sattım" deyip her on dirhem­de bir dirhem iskonto yaparak eksik fiyata satmasıdir.

7-  Tevliye satışı: Bu, malın ilk alındığı fiyata satılmasıdır. İki taraf ma­lın ilk alınış fiyatını bilir ve satıcı da "aldığım fiyata sana tevliye ettim" dİ-yerek satarsa, buna tevliye satışı denir.

8- Hayvanın hayvanla satılmasıdır. Başkaları buna mukâyaza adını ve­rirler. Etleri yense de yenmese de, cinsleri aynı olsa da, olmasa da bu satış sahih olur. Yalnız bu satışa ribâ karıştırılmaması şarttır. Bu da şöyle olur: Hayvanların her ikisi de eti yenilen aynı cinsten hayvanlar olur ve her ikisi­nin de sütü ya da yumurtası olursa, o zaman ribâ karışır. Ama anılan şeyler kendilerinde bulunsa da etleri yenilenlerden olmadıktan sonra ribâ sözko-nusu olmaz.

9- Muhayyerlik şartıyla satış. Kendisinde muhayyerlik şartı bulunması sahih olan akidlerle sahih olmayan akidlerin açıklaması, ileride yeri gelince yapılacaktır.

10-  Ayıplardan beri olma şartıyla yapılan satış.

Fâsîd satışa gelince; bu da bir çok kısımlara ayrılmaktadır ,ki, ileride yeri geldikçe bu kısımlar hakkında gereken açıklamalar yapılacaktır.


Konu Başlığı: Ynt: Alış-Veriş ve Bununla İlgili Hükümler
Gönderen: Ceren üzerinde 03 Mayıs 2018, 01:59:45
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri hakkiyla islama uygun olarak peygamber efendimizi ornek alarak alışveriş yapan ve rahmete erişen kullardan olalim inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Alış-Veriş ve Bununla İlgili Hükümler
Gönderen: Sevgi. üzerinde 03 Mayıs 2018, 02:28:47
Aleyküm Selam.  Rabbim bizleri herdaim Rızasına göre hareket eden kullardan olabilmeyi nasip etsin inşaAllah


Konu Başlığı: Ynt: Alış-Veriş ve Bununla İlgili Hükümler
Gönderen: Mehmed. üzerinde 03 Mayıs 2018, 07:58:12
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri İslam a uygun alış veriş yapanlardan eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun