๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dört Mezheb Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 25 Şubat 2010, 18:10:19



Konu Başlığı: Alım Satımlarda Vekâlet
Gönderen: Eflaki üzerinde 25 Şubat 2010, 18:10:19
Alım-satımlarda vekâlet, halk arasında pek fazla rastlanan du­rumlardandır. Bazı müelliflerin yaptığı gibi, biz de bunu özel bir ba­histe ele aldık. Bu vekâlete ilişkin olarak mezheblerin geniş açıklamaları aşağıya alınmıştır.

(42) Mâlikîler dediler ki: Alım-satımlar için verilen vekâleti ilgilendiren bazı hususlar vardır:

1- Adamın biri, belli bir eşyasını satması için birisini vekil tâyin eder, ama vekâlet verirken sattığı takdirde bedelini müşteriden teslim almakta da kendisini vekil ettiğini açıkça belirtmezse örf ve âdete bakılır. Eğer böyle bir durumda örf ve âdete göre vekil, sattığı malın bedelini müşteriden teslim al­mıyor ise, müşteriden vekilin alması sahih olmaz. Müşteri bedeli ona ödese bile, mal sahibine olan borcu zimmetinden çıkarmış olmaz. Mal sahibi olan müvekkil ayrıca müşteriye gidip, malının bedelini taleb edebilir. Ama örf ve âdete göre vekil, sattığı mahn bedelini müşteriden teslim alıyorsa, bu du­rumda müvekkilin ona, sadece eşyayı satma vekâleti vermiş olması da yeter­li olur. Böyle bir vekâlet verdiği sabit olunca, sattığı malın bedelini müşteriden teslim alması gerekir. Öyle ki; malı müşteriye teslim eder de bedelini almaz­sa, kendisi ödemekle yükümlü olur. Sattığı malın bedelini teslim alması ve­ya almaması konusunda herhangi bir âdet o yörede câri değilse, bu durumda yine vekilin, bedeli müşteriden teslim alması gerekir. Vekâlet verirken, sata­cağı malın bedelini de teslim alması her ne kadar müvekkil tarafından belir­tilmemişse de satılan mahn bedelini teslim almak, satışın icâblarmdandır. Bu anlattığımız, müvekkilin belli bir malı satmak üzere birisini vekil tâyin et­mesiyle ilgilidir. Ama belirtmeksizin bir takım eşyaları satması üzerine biri­sini vekil olarak tâyin ederse, vekilin, sattığı malın bedelini müşteriden teslim alması ve her ne halde olursa olsun müşteriden talepte bulunması hakkıdır.

Bir kişi, kendisine bir mal satın alması için bir başkasını vekil tâyin eder ve o da satın alır; ama vekil satın aldığı malın bedelini sahibine ödemekle yükümlü olmayacağını satıcıya şart koşarsa ve bedeli ödeyecek olanın müvekkilin kendisi olacağım söylerse; bu durumda vekilin, müvekkili için satın ..aldığı malı teslim alması sahih olmaz. Ama malı satın alır, bedelini ödemek­le birlikte zimmetten berî olacağını şart koşmazsa, müvekkili için satın aldı­ğı malı teslim alması gerekir. Malın bedelini ödemekle yükümlü olan da kendisidir.

2- Adamın biri ısmarlama olmayan bir vekâletle,belirtmeksizin kendisi­ne bir takım eşyalar satın alması için bir başkasını vekil tâyin eder. Sözgeli­mi; ona: "Benim için deve al" der, vekil de satın alır. Sonra o devede, satın alma esnasında bilmediği ve görmediği bir ayıp bulursa, bu ayıp gizli ayıp­lardan da olsa, görünür ayıplardan da olsa, sahibine deveyi geri vermesi ge­rekir. Ama satın alma esnasında o aybın varlığını biliyor idiyse deveyi geri veremez. Müvekkil, deveyi kabul etmek mecburiyetinde değildir. Vekil, de­veyi kabul etmek ve bedelini ödemekle yükümlüdür. Ama müvekkil razı olur­sa, deveyi kabul edip bedelini öder. Vekâlet verirken müvekkil, "falan kişinin devesini benim için satın al" diyerek satın alınacak olan malı belirler, vekil de satın alır. Aldıktan sonra devede bir ayıp bulursa, sahibine geri veremez. Bu aybı, müvekkiline haber vermesi gerekir. Dilerse deveyi reddeder. Diler­se kabul eder. Vekil eğer ısmarlanarak vekil kılınmışsa, malı geri verebilir. Bu durumda müvekkil, satın alacağı malı belİrlemişse, ayıplı oluşu nedeniy­le o malı geri vermesi de kabul etmesi de caiz olur. Görülen ayıp, satın alı­nan malın emsallerinde normal sayılabilecek bir ayıpsa ve malın satın alınmasında da müvekkil için bir fayda sözkonusu ise, muhayyer olamaz. Meselâ kuyruğu kesik ama ucuz bir deve satın alırsa, geri verme muhayyer­liğine sahip olamaz.

3- Bir kişi, bir devesini satma hususunda ısmarlama olmayan vekâletle bir kişiyi vekil tâyin eder de vekil o deveyi bir başkasına sattıktan sonra de­vede bir ayıp görülürse; müşteri onun vekil olduğunu bilmiyorsa vekile mü­racaat ederek deveyi geri verir. Ya da deveyi kendisine satan vekil, vekil olduğuna dâir yemin eder. O zaman da müvekkile müracaat ederek deveyi geri verir. Ama deveyi satan ısmarlama vekil ise, müşteri deveyi geri vermek için vekile de müvekkile de müracaat edebilir. Bu durumda vekilin ısmarla­ma vekil olduğunu veya sadece vekil olduğunu bilip bilmemesi de farketmez.

4-  Bir kişi, kendisine bir eşya satın alması için birisini vekil olarak atar­sa, vekilin ona lâyık bir eşyayı satın alması gerekir. Sözgelimi vekile: "Bana çuhadan bir cübbe al" derse, vekilin ona lâyık, durumuna uygun sınıftan bir cübbe satın alması gerekir. Tabiî müvekkil eğer, şu fiyatla bana bir cübbe satın al" diyerek fiyat belirlememişse böyle yapması gerekir. Fiyatı belirle­mesi durumunda bazıları demişlerdir ki; kendisine lâyık olmasa bile vekilin, o fiyattaki bir cübbeyi satın alması gerekir. Bazıları da, mutlaka kendisine lâyık olan bir cübbeyi satın alması gerekir, demişlerdir.

5-  Bir kişi, kendisinin bir eşyasını satması için birisini vekil tâyin eder­ken, satış fiyatını ya belirtir veya belirtmez. Fiyatı belirtmişse, vekil de o fiyattan daha eksiğine satarsa, müvekkil satışı reddetmek veya kabul etmekte muhayyer olur. Satışı kabullenirse, malının satış bedelini alır. Satışı redde­derse, eğer ortada mevcutsa malını geri alır. Eğer ortada mevcut değilse, be­lirtilen fiyatla satış fiyatı arasındaki farkı vekilin ödemesi gerekir. Bu fark az da olsa, çok da olsa hüküm aynıdır. Müvekkil, satış fiyatını belirlemez de vekil, o malı rayiç fiyatından daha eksiğine satarsa, aradaki bu fark da malın bedelinin yirmide biri olmak gibi normal olarak görülebilen az bir fark ise, satış geçerli olur; müvekkil de satışı reddetme muhayyerliğine sahip ola­maz. Ama aradaki bu fiyat farkı, malın bedelinin yirmide birinden fazla ise müvekkil, önce de belirtildiği gibi satışı reddetme veya kabullenme muhay­yerliğine sahip olur.

6- Bir kişi, kendisine bir mal satın alması için bir başkasına vekâlet ve­rirken, malı satın alma fiyatını ya belirtir veya belirtmez. Belirtmediği tak­dirde bu, beşinci maddede geçen satış için vekâlet verirken, satış fiyatını belirtmeme durumuna benzer. Yani müvekkilin, satın alınmasını istediği malı, rayiç fiyatından fazla bir fiyatla satın alırsa, aradaki fiyat farkı az ise, mü­vekkil muhayyer olmaz. Ama çok ise muhayyer olur.

Vekâlet verme esnasında, satın alma fiyatını belirtirse, bu durumda ve­kil az bir fiyat fazlasıyla satın alabilir. Ama satışta böyle bir durum sözko­nusu olamaz. Müvekkil, yirmibin liraya kendisine bir at satın alması için başka birini vekil tâyin ederde; bu vekil, yirmibir bin liraya bir at satın alırsa mü­vekkil, atı kabul etme veya reddetme muhayyerliğine sahip olamaz. Çünkü aradaki bin liralık fiyat farkı, belirtilen fiyatın yirmide biridir. Arna vekil, atı yirmi iki bin liraya satın alırsa, müvekkil red de edebilir, kabul de edebi­lir. Bu durumda müvekkilin reddetmesi, şayet müvekkili kabul etmeyecek olursa atı sahibine geri vermeyi şart koşmamışsa, aradaki bu iki bin liralık farkı vekilin kendisi öder demektir.

Satın almanın müvekkil tarafından onaylanması için, vekilin o malı se­lem olarak satın almamış olması şarttır. Vekil, karşılığında iki ay sonra buğ­day almak üzere parayı peşinen ödemişse, vekilin kendisine muhalefeti durumunda müvekkil, bu alış-verişi kabul etmemeli, dahası reddetmelidir. Şundan ki: Vekil, müvekkile muhalefet ederek parayı ödemiş olmakla, ken­disi müvekkile karşı borçlu olur. Müvekkil bu alış-verişi onaylamakla, onu henüz teslim almadığı buğday karşılığında borçtan ibra etmiş olur. Buğday da borçtur. Böyle yapmakla da borcu borçla feshetmiş olur ki, bu da bâtıl­dır. Ayrıca böyle yapmakla, yiyecek maddesini teslim almadan önce satma durumu da ortaya çıkar ki, bu da bâtıldır. Şundan ki: Müvekkile muhalefet etmiş olduğu gerekçesiyle buğdayı vekilin kendine alması gerekir. Müvekkil bu ahş-verişe razı olursa vekil, selem yaptığı şahıstan, buğdayı henüz teslim almadan müvekkiline satmış olur ki, bu da bâtıldır.

7-  Bir kişi, kendisine belli bir zamanda ve belli bir çarşıdan mal satın alması için birisine vekâlet verir de vekili, malı belirttiğinden başka bir çar­şıdan ve belirttiği zamandan başka bir zamanda satın alarak ona muhalefet ederse duruma bakılır. Eğer eşyaların fiyatları zaman ve çarşıya göre deği­şik iseler müvekkil, ahş-verişi kabul veya reddetme muhayyerliğine sahip olur. Ama fiyatlar değişik değil iseler, müvekkil muhayyer olamaz.

8-  Bir kişi ribâ kapsamına giren (altı sınıf mallardan biri olan) malını, misli ile satmak üzere birisini vekil tâyin eder, meselâ vekiline: "Şu buğdayı bakla karşılığında sat" der de vekili bu hususta ona muhalefet eder ve o buğ­dayı pirinç karşılığında satarsa müvekkil, bu ahş-verişi iki şartla kabul veya reddetme muhayyerliğine sahip olur:

Birinci şart: Müşteri, vekilin müvekkilin emrine muhalefet ettiğini bil­memelidir. Eğer bu muhalefetten haberi varsa, alış-veriş akdi baştan bozu­lur. Çünkü o, kendisi için mülk olma veya olmama ihtimali taşıdığını bildiği halde o malı satın almaya yeltenmiştir. Ki bu da, ribâ alanına giren şeylerin satışını fâsid kılar. Bu, ribâ alanına giren işlerde muhayyer oluşun kapsamı­na girmektedir ki, bu da akdi bâtıl kılan bir sebeptir. Denebilir ki, ribâ ala­nına giren şeylerin alım-satımında vekilin müvekkile muhalefet etmesi durumunda müvekkilin muhayyer olmasını caiz kıldınız? Buna ne buyuru-lur? Bu soruya cevaben deriz ki» bu muhayyerlik aslen şart koşulmuş değil­dir. Aksine bu, hükmî bir muhayyerliktir. Ki muhalefet nedeniyle vukûbulmuştur. Ahş-verişi bâtıl kılan muhayyerlik, işin başındayken şart ko­şulan muhayyerliktir. Meselâ, birinci şekilde olduğu gibi muhayyerliği bil­mek veya muhayyerliği şart koşmak gibi. Ribâ alanına giren şeyler derken, ribâ bahsinde anlatılan ve kendisine ribây-ı fazlın haram kılınmış olduğu şey­lerdir ki bu şeyler de buğday, arpa, pirinç gibi depolanıp saklanabilen gıda maddeleriyle altın veya gümüş madenleridirler.

İkinci şart:  Vekil veya müşterinin, satışa vekil kılınma durumunda, mü­vekkilin belirttiği fiyattan eksik olan fiyat farkım ödemekle yükümlü olma­malarıdır. Meselâ müvekkil: "Şu eşyayı yirmibin liraya sat" der; ama vekil o eşyayı onbeşbin liraya satar, sonra da aradaki fiyat farkını (beş bin lirayı) ödemeyi kendisi üstlenirse, bu durumda müvekkil muhayyerlik hakkına sa­hip olamaz. Satın alma vekâletinde vekil, müvekkilin belirttiğinden fazla fi­yatla mal satın alır da aradaki fazlalığı kendisi ödemeyi üstlenirse, yine aynı hüküm sözkonusu olur. Meselâ müvekkil: "Bana on bin liraya bir eşya sa­tın al" der de vekil, onbeşbin liraya satın alırsa; sonra da aradaki fazlalığı (beşbin lirayı) ödemeyi üstlenirse, bu durumda müvekkil, muhayyerlik hak­kına sahip olamaz.

9-  Vekilin, satmaya vekil kılındığı eşyayı, müvekkil tarafından satış fi­yatı belirtilmiş olsa bile kendi şahsına satın alması caiz olmaz. Zîrâ olabilir ki bir başkası, bu malı müvekkil tarafından belirtilen fiyattan daha fazlası­na satın alır. Ama müvekkilin izin vermesi veya halkın belirtilen fiyatla sa­tın alma hususunda bu mala rağbetinin kalmaması durumunda, kendi şahsına satın alması caiz olur. Meselâ o malın, satılabileceği bir pazarda halka arze-dilmesinden sonra halk o maldan yüz çevirir ve alıcısı çıkmazsa vekil, kendi şahsına satın alabilir. Vekilin, yaş küçüklüğü, sefihlik, delilik veya kölelik gibi nedenlerle kendi veliliği altında bulunan kısıtlı kimselere satması da ca­iz olmaz. Meselâ; kendi küçük oğluna veya deli olan büyük oğluna mal sat­ması caiz olmaz. Çünkü onlar nâmına satış kabul edecek olan da kendisidir. Bunlara satacak olursa, sanki kendine satmış gibi olur. Vekil, iltimas etmek­sizin kendi karısına veya reşid olan çocuğuna, müvekkilinin malını satabilir. Ama on bin liralık bir malı onlara beşbin liraya satarak iltimas yaparsa, bu farkı müvekkile ödemekle yükümlü olur. İltimas, satışın yapıldığı zamana göre takdir edilir. Meselâ; malın değeri beş bin liradır ve beşbin liraya da satmıştır. Ama bilâhare fiyatlar yükselerek o malın satış bedeli onbin lira tutarında olur ve müvekkil de bunu bilirse, aradaki farkı vekilden taleb edemez.