Konu Başlığı: Marifet ve Yakini İsteyen Adam Gönderen: Zehibe üzerinde 10 Aralık 2009, 19:32:30 Marifet ve Yakini İsteyen Adam
Hakikat ve ilmi arama sevdası Unvanı Basriye rahat vermiyordu. Mesafeler katetti ve islami yetin yayılış merkezi fıkıh ve hadisçilerin toplandığı yer olan Medineye geldi. Medinenin tanınmış fıkıh ve hadisçisi Malik Bin Enesin huzuruna çıktı. Malikin huzurunda, her zaman olduğu gibi, Resul-i Ekrem (s.a.v)den hadis rivayet edilerek zapt ediliyordu. Unvani Basri de Malikin diğer öğrencileri arasına geçip el ele verip hadis cümlelerini zapt etmek ve onların senetlerini yani hadisleri rivayet eden kimselerin adlarını ezberlemek meşgul oldu. Belki böylelikle içindeki susuzluğu bastırabilirdi. O sıralarda İmam Sadık (k.s) Medinede değildi. Hazret Medineye döndükten bir müddet sonra Malikin öğrencileri arasında bulunan Basri imamın yanında öğrencilik yapmaya karar verdi. Fakat imam Basrının şevk ateşini daha da kuvvetlendirmek için ondan kaçındı, bir gün ona Ben meşguliyeti olan bir adamım, gece gündüz, saatlerim zikir ve diğer işlere geçiyor. Vaktimi alma ve rahatsız etme, yine de önceki gibi, Malik?in ders meclisine git. buyurdu. Bu, açıkça bir rem cevabıydı. Ve balyoz gibi Basrinin beynine indi, kızdı ve kendi kendine; Eğer bende bir ışık, istidat ve kabiliyet görseydi, beni kendisinden uzaklaştırmazdı dedi. Üzgün üzgün peygamberin mescidine girdi, selam verdi, sonra binlerce gam ve kederle evine döndü. Ertesi gün evden çıktı ve doğruca peygamberin gübresine gitti. İki rekat namaz kıldı, Allahın dergahına yüzünü çevirdi ve şöyle dedi:Ey Allahım sen bütün gönüllerin malikisin. Senden, Cafer İbni Muhammed (k.s)in bana şefkatli olmasını, beni onun iyiliğine kavuşturmanı, senin yolunu göstermek için, onun ilminden, beni de nasiplendirmeni istiyorum. Bu namaz ve duadan sonra hiç bir yere gitmeden doğruca evine döndü. Saatten saate, İmam Sadık (k.s)a olan alaka ve sevgisinin arttığını hissediyordu. Ve aynı zamanda kendi terk edilmişliğinden çok rahatsız oluyordu. Evinin köşesinden haps olup, namaz farizasını eda etmekten başka, bir çare yoktu, bir taraftan imam ona artık beni rahatsız etme demişti. Diğer taraftanda içindeki istek ve aşk o kadar coşmuştu ki, kendisine tek matlub ve sevgiliden başka, birşey bulamıyordu. Üzüntü ve sıkıntısı daha da arttı. Takati son haddine geldi. Artık bundan fazla sabredemezdi. Ayakkabı ve elbisesini giyip İmamdın evine gitti. Hizmetçi geldi. Ne işin var? diye sordu. - Hiç, imama selam vermek istedim. - İmam namazla meşgul, biraz sabret. Uzun sürmedi ki hizmetçi geldi ve Bismillah, buyurunuz dedi. Ünvan eve girdi gözü İmama ilişti ve selam verdi. İmam selama cevaben, bir duayla ona karşılık verdi. Sonra künyen ne? diye sordu. - Ebu Abdullah. - Allah bu künyeni korusun ve başarına yardım etsin. Bu duayı işitmek ona ferahlık ve sevinç verdi. Kendi kendine Bu mülakatta bu duadan başka nasibim olmasa da, bana kafidir dedi Sonra İmam Peki ne işin var Ne istiyorsun? dedi. - Allahtan, bana şefkatli olmanızı ve ilminizden faydalanmayı duamı, istedim Allahın, sizin hakkınızdaki duamı, kabul edeceğinden ümitliyim - Ey Ebu Abdullah, Allahtan marifet ve yakın istemek, gidip gelmekle, orada burada olmakla, şunun bunun yanına gitmekle elde edilmez. Başka birisi, bu ışığı sana veremez. Bu, dersle verilen bir ilim, değildir. Allahın bir kulunu hidayet edeceği zaman, gönlüne erdem vereceği bir ışıktır. Eğer böyle bilgi ve ışık istiyorsan kulluk hakikatını ruhunun içinde ara ve kendinden bu ilmi, amel yoluyla iste, Allahtan iste, o senin gönlüne bırakır... |