> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Diyanet Vakfı Meali > Ahkaf Sûresi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ahkaf Sûresi  (Okunma Sayısı 975 defa)
18 Şubat 2011, 03:23:27
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 18 Şubat 2011, 03:23:27 »



46-el-AHKAF

Âd kavminin yaşadığı bölgede rüzgârlar, "ahkaf" denen kum tepeleri meydana getiriyordu. İçinde bu kavmin yaşadığı bölge ve kum yığınlarından söz edildiğinden sûre Ahkaf adını almıştır; Mekke'de inmiştir; 35 (otuzbeş) âyettir.


Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Ha. Mîm.

2. Bu Kitap aziz ve hakîm olan Allah tarafından indirilmiştir.

3.
Gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları biz, şüphesiz yerli yerince ve belli bir süre için yarattık. İnkâr edenler, uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmektedirler.

Ayet, yaratılanların, Allah’ın kudret ve birliğine delalet ettiklerini, bunların kıyamete kadar varlıklarını devam ettireceklerini, ama inkarcıların kıyameti ve dehşetini kabule yanaşmadıklarını haber vermektedir.

4. De ki: Söylesenize! Allah'ı bırakıp taptığınız şeyler yeryüzünde ne yaratmışlar; göstersenize bana! Yoksa onların göklere ortaklıkları mı vardır? Eğer doğru söyleyenlerden iseniz, bundan evvel (size indirilmiş) bir kitap yahut bir bilgi kalıntısı varsa onu bana getirin.

5. Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapık kim olabilir? (Oysa) onlar, bunların tapmalarından habersizdirler.

6. İnsanlar bir araya toplandıkları zaman (müşrikler) onlara (tapındıklarına) düşman kesilirler ve onlara kulluk ettiklerini inkâr ederler.

Mealde esas alınan yorumun yanısıra ayete, kendilerine tapınılan varlıkların müşrikler aleyhine şahitlik yapacakları yönünde mana da verilmiştir.

7. Ayetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman hakikat kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler: "Bu, apaçık bir büyüdür" dediler.

8. Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? De ki: Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah tarafından bana gelecek şeyi savmaya gücünüz yetmez. O, sizin Kur'an hakkında yaptığınız taşkınlıkları çok daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O, bağışlayan, esirgeyendir.

9.
De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.

Ayetten anlaşıldığına göre, Hz. Peygamber, kendisinden önce birçok peygamber gelip geçtiğini hatırlamış, kendisinin ve kavminin dünyadaki durumunun ne olacağını bilmediğini belirtmiş, dikkatlerini eski peygamberler ve ümmetlere çekerek onları uyarmıştır.

10.
De ki: Hiç düşündünüz mü; şayet bu, Allah katından ise ve siz onu inkâr etmişseniz, İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız (haksızlık etmiş olmaz mısınız)? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.

Ayette dikkat çekilen husus, Kur’an’ın Allah tarafından gönderilmiş olduğunun teyit edilmesidir. Bunun İsrailoğullarından olan şahidi de bir rivayete göre Hz. Musa’dır, diğer bir rivayete göre ise Abdullah b. Selam’dır. Tefsirlerde, surenin tamamının Mekki sayılması halinde, yahudi iken Medine’de müslümanlığı kabul eden bu zata işaretin gayb haberi olarak niteleneceği belirtilir. Öte yandan, surenin sadece bu ayetinin Medine’de indiği görüşü de vardır.

11. İnkâr edenler, iman edenler hakkında dediler ki: "Bu iş bir hayır olsaydı, onlar bizi geçemezlerdi." Fakat onlar bununla doğru yola girmek arzusunda olmadıkları için "Bu eski bir yalandır" diyecekler.

İlk önce köleler ve fakirler müslüman olunca, Kureyş ileri gelenleri, iman ve İslam’ın hayır getirmediğini, bunun, bu dine ilk girenlerin seviyelerinden belli olduğunu söylemişler, Kitab’a da dil uzatmışlardı. Ayet inkarcıların bu tutumlarını sergileyip kınamaktadır.

12. Ondan önce de bir rahmet ve rehber olarak Musa'nın kitabı vardır. Bu (Kur'an) da, zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap lisanıyla indirilmiş, doğrulayıcı bir kitaptır.

Ayet, Kur’an’dan önce Tevrat’ın var olduğunu, Kur’an’ın, kendinden önceki kitapları ve Tevrat’ı doğrulayıp tasdik ettiğini ifade etmektedir.


13.
"Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

14. Onlar cennet ehlidirler. Yapmakta olduklarına karşılık orada ebedî kalacaklardır.

15.
Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım.

Tevhid’e yönelmek ve İslam’a girmek en büyük nimettir. Allah’ın hoşnut olacağı davranışları yapmaya çabalamak, mesela Hz. Ebubekir’in yaptığı gibi kafirlerin işkencesi altında kıvranan müminlerin kurtuluşunu sağlamak, yapılması gereken yararlı işlerdendir. Ayrıca bütün neslinin salih müslümanlardan olmasını istemek de, insanın yapacağı dualar arasında olmalıdır.

16. İşte, yaptıklarının iyisini kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu, kendilerine verilen doğru bir sözdür.

Bu ayet, yukarıdaki duayı eden Hz. Ebubekir ve diğer müminlerin itaatlarının karşılığını, sevap ve mükafatla göreceklerine işaret etmektedir.


17. Ana ve babasına: Öf be size! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni mi tekrar dirilmekle tehdit ediyorsunuz? diyen kimseye, ana ve babası Allah'ın yardımına sığınarak: Yazıklar olsun sana! İman et. Allah'ın vâdi gerçektir, dedikleri halde o: Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir, der.

18. İşte onlar, kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş topluluklar içinde, haklarında azabın gerçekleştiği kimselerdir. Gerçekten onlar ziyana uğrayanlardır.

19. Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Allah, onlara yaptıklarının karşılığını verir, asla kendilerine haksızlık yapılmaz.

Ayet, müminlerin ve kafirlerin yaptıklarının karşılığına göre derece aldıklarını bildirmekte; iman edenlerin cennette, inkar edenlerin de aşağıların aşağı olan cehennemde olacaklarına işaret etmektedir.

20. İnkâr edenler ateşe arzolunacakları gün (onlara şöyle denir): Dünyadaki hayatınızda bütün güzel şeylerinizi harcadınız, onların zevkini sürdünüz. Bugün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan dolayı alçaltıcı bir azap göreceksiniz!

21. Ad kavminin kardeşini (Hûd'u) an. Zira o, kendinden önce ve sonra uyarıcıların da gelip geçtiği Ahkaf bölgesindeki kavmine: Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben sizin büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum, demişti.

Ayette geçen “ahkaf” uzun ve yüksek kum yığını manasına gelen “hıkf”ın çoğuludur. Hud’un kavmi olan Ad. Yemen’de denize nazır kum tepeleri arasında oturduğundan bu bölgeye “ahkaf” denmiştir.

22. "Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Hadi, doğru söyleyenlerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir" dediler.

23. Hûd da! Bilgi ancak Allah'ın katındadır. Ben size, bana gönderilen şeyi duyuruyorum. Fakat sizin cahil bir kavim olduğunuzu görüyorum, dedi.

Hud (a.s.) bu sözüyle, başlarına gelecek azabın zamanını Allah’ın bildiğini açıklamıştır.

24. Nihayet onu, vâdilerine doğru yayılan bir bulut şeklinde görünce: Bu bize yağmur yağdıracak yaygın bir buluttur, dediler. Hayır! O, sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde acı azap bulunan bir rüzgârdır!

25.
O (rüzgâr), Rabbinin emriyle her şeyi yıkar, mahveder. Nitekim (o kasırga gelince) onların evlerinden başka bir şey görülmez oldu. İşte biz suç işleyen toplumu böyle cezalandırırız.

Rivayet edildiğine göre bu müthiş kasırga, erkeklerini, kadınlarını, çocuklarını ve mallarını yerle gök arasında savurarak parçalamış ve helak etmiştir. Sadece Hz. Hud ve ona iman edenler kurtulmuşlardır.


26. Andolsun ki, onlara da size vermediğimiz kudret ve serveti vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir fayda sağlamadı. Zira bile bile Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi.

Ayetin belirttiğine göre, Hud kavmi, mekke kafirlerinden daha büyük kudret ve imkanlara sahip olmuştu. Üstelik kendilerine verilen göz, kulak ve kalple ilahi nimetin kadrini bilecek ve Allah’a inanacaklardı. Fakat hüccetlere rağmen inkarda direnince, azap, onları helak etti.


27. Andolsun biz, çevrenizdeki memleketleri de yok ettik. Belki doğru yola dönerler diye âyetleri tekrar tekrar açıkladık.

Çevredeki helak edilen memleketlerin, Semud, Ad ve benzeri kavimlerin ülkeleri olduğu be...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ahkaf Sûresi
« Posted on: 16 Nisan 2024, 18:53:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ahkaf Sûresi rüya tabiri,Ahkaf Sûresi mekke canlı, Ahkaf Sûresi kabe canlı yayın, Ahkaf Sûresi Üç boyutlu kuran oku Ahkaf Sûresi kuran ı kerim, Ahkaf Sûresi peygamber kıssaları,Ahkaf Sûresi ilitam ders soruları, Ahkaf Sûresiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes