> Forum > ๑۩۞۩๑ Memurluk ve Sınav Sistemleri ๑۩۞۩๑ > Diyanet İşleri Başkanlığı > Diyanet Duyurular > V. Din Şurası Ankara’da başladı…
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: V. Din Şurası Ankara’da başladı…  (Okunma Sayısı 645 defa)
08 Aralık 2014, 23:50:51
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 08 Aralık 2014, 23:50:51 »



V. Din Şurası Ankara’da başladı

V. Din Şurası Ankara Bilkent Otel’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in de katıldığı açılış programıyla başladı.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ilkinin 1993’te düzenlendiği ve bu yıl beşincisi düzenlenen V. Din Şurası “Günümüzde Yeni Dinî Anlayışlar; Dinî Bilgi, Eğitim ve Din Hizmetleri” başlığı altında toplandı.

Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı tarafından organize edilen, Diyanet İşleri Başkanlığı ve akademi dünyasından 300 ilim adamının katıldığı şuranın açış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İslam dininin içinden geçtiği süreçlere ve dinin ancak doğru ve sağlıklı bir bilgiyle anlaşılabileceğine değinerek, “İslam dini, medeniyeti ve coğrafyasının bugün içinden geçtiği ve belki de tarihin bu en zorlu sürecinde bütün Müslümanların hayati meselesi, hiç şüphesiz, din konusunda doğru ve sahih bilgi üretimi meselesidir. Ölümlerin, vahşetin, dehşetin ve şiddetin tüm korkunçluğuyla yaşandığı İslâm coğrafyasının, her şeyden önce doğru bilgiye, hikmetli söze ve derin irfana ihtiyacı bulunmaktadır. Bugün, kendisinden gururla bahsettiğimiz İslâm medeniyeti bilgi, hikmet ve marifetler yoğrularak iman, akıl ve ahlakla inşa edilmiştir” dedi.

İslam âlimlerinin, entelektüellerinin ve bilim adamlarının omzundaki sorumluluğun ağır olduğuna işaret eden Başkan Görmez’in konuşmasından önemli satır başları şöyle;

“İslam âlimlerinin, entelektüellerinin ve bilim adamlarının omzundaki sorumluluk ağırdır…”

İslam âlimlerinin, entelektüellerinin ve bilim adamlarının omzundaki sorumluluk ağırdır. Bu sorumluluk, dini ve gayr-i dini tasnifine girmeden, aklı ve vahyi karşı karşıya getirmeden ilim, hikmet ve marifeti ahlak, adalet ve merhametle mecz edecek bir bilginin üretimi, eğitimi ve öğretimi mevzuunu daima bir mesele, bir dert ve bir gaye haline getirmektir. Aksi takdirde ‘İslam medeniyeti’ söylemleri sadece geçmişle avunmanın ve çağımızda yaşananlara karşı bir savunmanın ötesine geçemeyecektir.

“Türkiye’nin mazlum toplumlara umut vaat etmesi, din eğitimini, din öğretimini ve din hizmetlerini sağlıklı bir zeminde yürütmesindendir…”

Bugün, ateş çemberinin ortasında yer alan ülkemiz, hala bir esenlik ülkesi olarak umut vaat etmeye devam ediyorsa, bunda pek çok sebebin yanında din eğitimini, din öğretimini ve din hizmetlerini başından beri ciddiye alarak bugünün dünyasında onu ikame etmeye çalışmasının payı asla göz ardı edilemez. Bu konularda her ne kadar ülkemizde zaman zaman bazı kırılmalar yaşanmış olsa da din eğitimi ve din hizmetleri diğer İslâm ülkelerine nazaran çağımız koşullarında daha sağlıklı bir zeminde seyretmektedir. 14 Asırlık bilgi ve medeniyet birikimiyle doğru ilişkiler kuran, Kerim Kitab’ın ayetleriyle tabiatın ayetlerini birbirinden ayırmayan, din bilimleriyle, fen ve sosyal bilimlerini, ilahiyat eğitimiyle hikmet ve felsefeyi birlikte veren bir eğitim anlayışının ve kurumların varlığı, hiç kuşkusuz, bu zemini bizlere sağlamıştır.

“Diyanet İşleri Başkanlığının varlığı, gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında barış, güven ve huzur vesilesidir…”

İmam-Hatip Liseleri ve İlahiyat Fakülteleri gibi eğitim kurumlarımızda üretilen bilgiyi toplumun ve insanlığın istifadesine sunan Diyanet İşleri Başkanlığımızın varlığı, gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında barış, güven ve huzur vesilesidir. Ülkemizin en küçük yerleşim birimlerinden büyükşehirlere, Afrika’nın uçlarından Latin Amerika ve Karayip Adalarına kadar yerkürenin hemen her yerine, gerek yurt dışındaki millet varlığımıza, gerek gönül coğrafyamıza ve gerekse dünya Müslümanlarına götürülen hizmet ve faaliyetler, Başkanlığımızı küresel ölçekte hizmet sunan uluslararası bir kurum hâline getirmiştir. Bu durum, ülkemiz için hem büyük bir imkân ve fırsat, hem de bizleri iman ve aşkla coşturan çok önemli bir husustur. Ancak itiraf etmek isteriz ki, 14 asırlık büyük bir mirası günümüze taşıma, onu bilme, doğru anlama ve yorumlama; yaşadığımız çağın devasa sorunlarını çözme ve gelecek nesillerin ihtiyacına göre yeni bir medeniyet inşa etme hususlarını dikkate aldığımızda hali hazırda ürettiğimiz bilgi ve sunduğumuz hizmetleri yeterli görmek mümkün değildir. Bugün, ülkemizin gerek bölgemizde gerek gönül coğrafyamızda ve gerekse tüm dünyada bir umut olması, diğer konularda olduğu gibi dinî-ilmî sahalarda da bir başvuru mercii haline gelmesi, çabalarımızı, çalışmalarımızı, kurum ve müesseselerimizi yeniden gözden geçirmemizi zorunlu kılmaktadır. Diyanet camiası olarak bu büyük sorumluluğu hakkıyla ifa edebilmek için kendimizi her açıdan yenilemek ve hizmet kalemlerimizi geliştirmek zorunda olduğumuzun bilincindeyiz.

“Sömürgelerin, istilaların, işgallerin ve istibdatların gölgesinde oluşan yaralı bilinçler, tercih ettikleri yol ve yöntemlerle uç noktalara savrulmuşlardır…”

“Günümüzde yeni dini anlayışlar” derken, bugün, hem İslâm toplumlarının karşı karşıya kaldığı çatışmalara mesnet teşkil eden farklı dinî anlayışları, hem de İslâm’ın evrensel mesajlarını görmezden gelerek kendi dar kalıpları doğrultusunda İslâm’ı temsil etme iddialarını kastetmekteyiz. Bugün, her ne şekilde olursa olsun İslâm’ı anlama ve yaşama biçimleri bir şekilde tarihsel köklere dayanmaktadır. Ancak hemen ifade etmek isterim ki, medeniyetimizin harici ve dâhili sadmelerin etkisiyle kırılmalar geçirdiği uzun yıllarda, sömürgelerin, istilaların, işgallerin ve istibdatların gölgesinde oluşan yaralı bilinçler, tercih ettikleri yol ve yöntemlerle uç noktalara savrulmuşlardır. Bunun bir nedeni de çağımızın egemen bilgi üretim mekanizmalarının, bilgiyi gücün ve hakikatin yegâne kaynağı olarak görmesi, pozitivist eğitim anlayışının bir şekilde dini anlama biçimlerine de yansımasıdır. Bütün bunların neticesinde oluşan bilinçler, farklılıkları yok kabul etmekte ve kendisi gibi düşünmeyenleri kolayca hakikatin dışına itmektedir.

“Modern zamanlarda ortaya çıkan bazı nevzuhur dini tezahürler, İslam’ın rahmet mesajına gölge düşürmüştür…”

Modern zamanlarda ortaya çıkan nevzuhur dini tezahürlerden birisi var ki; İslam’ın cihanşümul hak ve adalet anlayışına, sevgi, şefkat ve rahmet mesajına gölge düşürmüş, medeniyet yürüyüşünü sekteye uğratmış, Batı dünyasında İslamafobik korkuların oluşmasına sebep olmuş ve medeniyetler arası çatışma üretmek isteyen görüş ve çıkar odaklarının aracı haline hâline gelmiştir. Tarih boyunca İslam medeniyetinde egemen olmayan, şaz ve marjinal kalan bu anlayış, önceleri tamamen selefe ve dini metinlere bağlılığı ifade ederken Moğol istilasıyla birlikte bir zemin bularak bir eylem ve hareket alanına dönüşmüştür. Daha sonraları Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinde dahili ve harici etkenlerle siyasal bir zemin bularak varlığını korumuş hatta bazı devletlerin ideolojisi haline gelmiştir.

“Sömürge, şiddet, savaş, işgal ve istibdatlerin gölgesinde yetişen yaralı bilinçler ve ölümcül kimlikler, İslam adı altında, insanları hunharca katleden bir kurtuluş ideolojisine dönüşmüştür..”

Afrika Sömürgeleri, Afganistan işgali, Bosna ve Çeçenistan savaşları, Körfez Savaşı ve Irak işgali gibi İslam dünyasının dini ve kültürel fay hatlarını sarsan büyük acılardan sonra bu anlayış sömürge, şiddet, savaş, işgal ve istibdatlerin gölgesinde yetişen yaralı bilinçlerin ve ölümcül kimliklerin hatta Batı’da varlıkları ve kimlikleri yok sayılarak ötekileştirilen genç kuşakların, uğruna canlarını verdikleri ve insanları hunharca katlettikleri bir kurtuluş ideolojisine dönüşmüştür. İslam dünyasının sorunlu bölgelerinde varlığını kuvvetlendiren bu anlayış İslam’ın ilk fitne hadiselerinde ortaya çıkan harici unsurların düşünce, tavır ve diliyle birleşince bugün itibariyle İslam için ve İslam toplumları için en büyük sorun haline gelmiştir. Bu anlayışa göre hakikat “selef” adı verilen sadece ilk üç neslin inhisarındadır. Ancak zamanla modernitenin etkisiyle ihdas ettikleri kendi hakikatlerini, ilk üç mübarek nesle izafe ettiklerinin farkında değildirler. Kendi hakikatlerine ve dini anlayışlarına inanmayanları, İslâm’ın ana yolunun tarih boyunca prensibi olan  “ehl-i kıble tekfir edilmez” düsturunu yok sayarak kolaylıkla tekfir eden bu zihniyet, kendi dışındaki bütün inanış ve mezheplerle savaşmayı cihad olarak kabul etmeye başlamıştır. Bunlara göre halefin yani sonraki nesillerin Kur’an ve Sünnet yanında akla, re’ye, içtihada yer veren dini anlama metotları, geçerli değildir.

“Kur’an’la ilişkisi lafzi ve harfi, sünnetle ilişkisi zahiri ve şekli olan anlayış, mezhep çatışmalarına zemin hazırlamıştır…”

Doğrudan naslara başvurmak yerine fıkhi konularda farklı metot takip ederek oluşan mezhepler ve tarih boyunca medeniyet üreten bütün düşünce okulları ehl-i bidat; irfan geleneğimizin derunî dini tecrübesini yaşayan bütün tasavvuf mektepleri de ehl-i dalalettir. Bütün tekkeler, zaviyeler, türbeler, tarihi eserler, yıkılması ve tahrip edilmesi gereken birer şirk unsuru olarak kabul edilmiştir. Bu düşüncede Allah’ın cemal sıfatının bir tezahürü olarak İslâm medeniyetinin var ettiği bilim, sanat, estetik, edebiyat, bediiyyat ve mimarinin herhangi bir yeri yoktur. Dini metinleri birer kanun metni gibi algılayan, Kur’an’la ilişkisi lafzi ve harfi, sünnetle ilişkisi zahiri ve şekli olan, Allah’ın insana bahşettiği akıl ve istidatları vahyin karşısına koyarak reddeden bu anlayış tarih boyunca İslam’ın ana yolunu temsil eden ehlisünneti kendi tekeline alarak diğer bütün mezhepleri ötekileştirerek mezhep çatışmalarına zemin hazırlamış medeniyet içi bir çatışma isteyen siyasal mühendisliklere hizmet eder hale gelmiştir.

“Dini metinleri birer kanun metni gibi algılayan bu anlayış, din adına baskı, şiddet ve zulüm üretilmesi gibi yanlış sonuçlar doğurmuştur…”

Ayrıca bu anla...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: V. Din Şurası Ankara’da başladı…
« Posted on: 27 Nisan 2024, 07:54:41 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: V. Din Şurası Ankara’da başladı… rüya tabiri,V. Din Şurası Ankara’da başladı… mekke canlı, V. Din Şurası Ankara’da başladı… kabe canlı yayın, V. Din Şurası Ankara’da başladı… Üç boyutlu kuran oku V. Din Şurası Ankara’da başladı… kuran ı kerim, V. Din Şurası Ankara’da başladı… peygamber kıssaları,V. Din Şurası Ankara’da başladı… ilitam ders soruları, V. Din Şurası Ankara’da başladı…önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes