> Forum > ๑۩۞۩๑ Memurluk ve Sınav Sistemleri ๑۩۞۩๑ > Diyanet İşleri Başkanlığı > Diyanet Duyurular > Müslümanların birlik şuurunu yaşaması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Müslümanların birlik şuurunu yaşaması  (Okunma Sayısı 541 defa)
28 Mayıs 2016, 18:29:48
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 28 Mayıs 2016, 18:29:48 »



Aynı ibadeti aynı gün eda edemeyen Müslümanların birlik şuurunu yaşaması mümkün değildir

Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam ülkeleri ve bütün dünya Müslümanları için büyük önem arz eden Uluslararası Hicri Takvim Birliği Kongresini İstanbul’da topladı.

Aralarında Türkiye, Suudi Arabistan, Malezya, Birleşik Arap Emirlikleri, ABD, Katar, Fas, Mısır ve Ürdün'ün de aralarında olduğu 50'ye yakın ülkeden ilim adamları, astronomlar ve karar merciinde bulunan yetkililerin katıldığı ve Diyanet İşleri Başkanlığının ev sahipliğinde İstanbul’da toplanan kongrede, İslam dünyasında takvim birliği amaçlanıyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Avrupa Fetva ve Araştırma Meclisi, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve İslam Hilal Gözlem Projesi (ICOP) ile işbirliği içerisinde gerçekleştirilen kongre üç gün boyunca devam edecek.

Bütün dünya Müslümanlarının dikkatini verdiği kongrenin açılış törenine katılan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, takvim birliğinin sağlanmasının gerekliliğine dikkat çekerek, Müslümanların birçok açıdan sarsıldığı bir dönemde Müslümanların takvim birliğine kavuşarak vahdetin sağlanmasının önemine işaret etti.

“Ayı ve güneşi şaşmaz bir hesapla yaratan, yılların sayısını ve hesabı bilebilmemiz için aya menziller tayin eden Yüce Allah’a hamd olsun” diye sözlerine başlayan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, kongreden çıkacak kararın, ümmetin birliğine katkı sağlayacağını, hicri takvim ve kamerî aybaşları konusunda olduğu gibi ümmetin duygu, düşünce ve davranış birliğine de vesile olacağını kaydetti.

İslam ülkeleri ve dünya Müslümanlarının çıkacak kararı beklediği kongrenin açılışında konuşan Başkan Görmez, şu hususların altını çizdi;

“Tevhid dini olan İslam, Müslümanları duygu, düşünce, tavır ve davranışta da birliğe davet etmektedir…”

Tevhid dini olan İslam, Müslümanları duygu, düşünce, tavır ve davranışta da birliğe davet etmektedir.  İslam’da ibadetler Allah’ı birlemenin ve yalnızca ona kul olduğumuzu ifade etmenin yanında inananların birliğine de katkı sağlayacak şekilde düzenlenmiştir. Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Nebeviyye’nin hayatın ibadetlere göre şekillendirdiği, bunlar için belli vakitler öngördüğü ve bu vakitlerin tespiti için ilke ve kurallar koyduğu yüksek malumlarıdır. Müslüman âlimler baştan itibaren söz konusu ilke ve kuralları anlamaya çalışırken, Müslüman astronomlar da uzayı ve gök cisimlerinin hareketini incelemiş, kâinata hâkim olan şaşmaz düzen ve dengeyi yaptıkları gözlem ve hesaplamalarla somut, bilimsel gerçekler olarak ortaya koymaya çalışmışlardır. Fakat fakih ile astronomun senkronize çalışması ve birbirlerini beslemeleri hususunda zaman içinde taksirler de olmuştur. Uzayın keşfi ile hassas gözlem ve dakik hesaplama imkânlarının artmasına bağlı olarak, ilmin ortaya koyduğu gerçekler karşısında fıkhın güncellenememesi sebebiyle fıkhi bilgilerimizin bir kısmı eskide kalmıştır.

“Sadece kendi galaksimizden değil başka galaksilerden bile haberimizin olduğu günümüzde İslam dünyasında takvim birliğinin olmaması üzüntü vericidir…”

Ümmetin bir kesimi gerek nasların gerek literatürün mana, mefhum, makul ve maksadına değil sadece lafızlarına bağlı kalarak eski bilgilerle amel etmeye devam edegelmiştir. Eskiyen, daha açık bir ifadeyle bilimin yanlışladığı fıkhi hükümlerle amele devam edilmesi, Müslümanları şüpheye ve bir adım sonra da nizaya sevk etmiştir. Aynı şüphe ve tartışmalar sadece kendi güneş sistemi ve galaksimizden değil başka galaksilerden bile haberimizin olduğu şu günümüzde de ne yazık ki sürmektedir. Uzay çağında hala aynı boylamlarda ve yeryüzünün birbirine yakın coğrafi bölgelerinde bulunan İslam ülkeleri dahi üç farklı günde bayram yapmaktan kurtulamamıştır. Arafat bütün dünya Müslümanlarını bir araya getiren İslam’ın en önemli birlik, beraberlik ve kardeşlik günü iken, ülkelerinde hacca giden Müslümanlar Arafat’ta vakfe yaparken kendi ülkelerinde bayram yapan veya hacılar bayram yaparken ülkelerinde arafe gününde bulunan Müslümanların oluşturduğu bir tablo, İslam’ın vahdet anlayışına uymamaktadır. Zorlama metin yorumlarıyla okuma yazma ve hesap bilmemeyi fazilet gibi gösteren ve hesabı reddeden aşırı yorumlar astronomiyi ve astronomik hesapların değerini bilen herkesin zihinlerini teşviş etmektedir.

“Oruç ve bayramdaki zaman birlikteliği, hacdaki mekan ve namazdaki yön birlikteliğinden daha önemsiz değildir…”

Yerkürenin tamamında 24 saat içinde her an “Allah’ın tekliğini ve Hz. Muhammed’in onun elçisi olduğunu ilan eden ezanların okunması ve namaz kılınmayan tek bir anın bile kalmamasını sağlamak için namaz vakitlerinin Güneşin hareketlerine bağlanması ne kadar tabi ve makul ise Müslümanlardan kesret içinde vahdeti temin etmelerinin istendiği oruç, hac, kurban gibi ibadetler ve sevinç günleri olan bayramların onların birliğini sağlayacak şekilde ayın hareketine bağlanması da o kadar tabii ve makuldür. Bundan dolayı Rasul-i Ekrem “Oruç, (hep beraber) tuttuğunuz gündür. İftar (bayram), birlikte bayram ettiğiniz gündür. Kurban hep beraber kurban kestiğiniz gündür” buyurmuştur. Vakit açısından yerelliğin söz konusu olduğu namazda aynı cihete dönmek suretiyle duygu birliği temin edilirken kameri aylar çerçevesinde düzenlenmiş diğer ibadetlerde zaman ve mekan birliği dikkatlerimizi çekmektedir. İnananlar namazda aynı yöne dönerek, hacda aynı mekânlarda bulunarak, oruç ve bayramda ise aynı anda bu hazzı tadarak birlik ve beraberliği hissetmekte ve yaşamaktadırlar. Oruç ve bayramdaki zaman birlikteliği hacdaki mekan ve namazdaki yön birlikteliğinden daha önemsiz değildir.

“Aynı ibadeti aynı gün eda edemeyen Müslümanların birlik şuurunu yaşaması mümkün değildir…”

Aynı ibadeti aynı gün eda etmeyen Müslümanların birlik şuurunu yaşaması mümkün değildir. Bugün burada yapmış olduğumuz toplantı, ümmetin duygu ve sevinçlerini birleştirebileceği günlerde dahi ihtilaf içinde olmalarından duyduğumuz üzüntünün dışa vurumu ve bu rahatsızlığımızı iç huzura dönüştürmenin çabasıdır. Kitap ve Sünnet’in hayatı ibadet vakitlerine göre şekillendirmeye başladığı andan itibaren ümmetin gerek fıkıh gerekse astronomi alanında yetişmiş olan âlimleri ibadet vakitlerini belirlemeyi dini bir vecibe olarak üstlenmiş, yüce Allah’ın kevnî ayetleriyle tenzîlî ayetleri arasındaki uyumu gösteren bir mesai içerisine girmişlerdir. Astronomi ilminin gelişmesi neticesinde önce namaz vakitlerinin, akabinde ramazan ayı ve hac mevsiminin belirlenmesi hususunda fıkıh hükümleri de mevcut gelişmeler ışığında şekillenmiştir ve bu süreç günümüzde de devam etmektedir.

“Müslümanların, birlik olmaları gereken bir konuda ihtilaf etmeleri, tevhit eksenli bir dinin ve geleneğin ruhuna aykırı düşmektedir…”

Müslümanların, birlik olmaları gereken bir konuda ihtilaf etmeleri, tevhit eksenli bir dinin ve geleneğin ruhuna aykırı düşmektedir. Bu durumu, dünyanın şekli, ay ve güneşin hareketinin doğal bir sonucu olarak izah etmek, yaşanan probleme gözümüzü ve kulağımızı kapatıp yok kabul etmekten öte bir anlam ifade etmez. Nitekim dünyanın farklı coğrafyalarında yaklaşık 60 yıldır icra edilen bunca toplantı aslında ortada Müslümanları rahatsız eden bir problemin olduğunu göstermektedir. Ayrıca ramazan, şevval ve zilhicce ayı başlarında tüm İslam coğrafyasında “kameri ay başladı mı başlamadı mı” şeklinde yaşanan tartışmalar problemin ne derece ciddi olduğunun açık bir delilidir. Küreselleşmenin yaşandığı günümüzde, göçler ve seyahatler neticesinde Müslümanların artık dünyanın her yerinde Ramazan ayını idrak ettiği de dikkate alınırsa, meselenin yalnızca İslam âleminde değil dünya çapında gündemi teşkil ettiği ifade edilebilir. Bu bağlamda Ramazan ve diğer ayları farklı günlerde idrak etmenin dünyanın kürevi oluşunun tabi bir sonucu olduğu ileri sürülürse, bunca toplantının neden icra edildiğini ve bu tartışmaların hala neden devam ettiğini açıklamak gerekmektedir.

“Hilalin görülmesiyle aya başlanabileceğini ifade eden hadis, astronomi ilminin dinin esasları ile çatıştığına ve hesapla muamele etmenin yasaklandığına delil olmaz…”

Yeni ayın girdiğinin bir alameti olan hilalin, hicrî ayların başlangıcı için ölçü olarak tayin edildiği malumdur. “Hilali gördüğünüzde oruca başlayın, hilali gördüğünüzde bayram edin” hadisi bu ölçüyü ifade etmektedir. Ancak hadis-i şerifte ifade edilen hilalin görülmesinin bizzat maksat değil, ayın tespiti için bir vesile olduğunu söylemek de pekâlâ mümkündür. Bu hükmün aynı hadiste “Biz ümmî bir ümmetiz; yazma ve hesaplama bilmeyiz” şeklindeki ifadesi, hilalin görülmesiyle hicri ayın başlatılmasının gerekçesini ortaya koymaktadır. Günümüzde astronomik hesaplara ilaveten hilalin görülmesinin de şart olduğunun söylenmesi, muhtemelen hesaba duyulan şüpheden değil hadisin lafzına bağlı kalma gayretindendir. Hâlbuki hadis, ayın başlangıcı için ru’yetin gerekliliğini değişmez bir ilke olarak ortaya koymamaktadır. Çünkü ru’yeti emreden hadis, ölçü olarak neden ru’yetin esas alındığının gerekçesini de zikretmektedir. Bugün astronomi ilminin kesin ve güvenilir verileri karşısında, hadiste zikredilen illetin varlığını hala koruduğunu iddia etmek, Ahmed Muhammed Şâkir’in 80 yıl öncesinden haykırdığı gibi makul değildir. İllet değiştiği halde hükmü değiştirmemek “hükümler varlık ve yokluk açısından illete tabidir” genel kuralına da aykırı bir durum olsa gerektir. Hz. Peygamber’in, hilalin görülmesiyle oruca başlamayı “hesap ve yazıyı bilmemek” şeklinde gerekçelendirmesi, o gün için ümmetin genel durumu hakkında yapılan bir tespit olup, hesap ve okuma yazma bilmemenin ümmet için kıyamete kadar mukadder olduğuna dair bir kanaat değildir. Hilalin görülmesiyle aya başlanabileceğini ifade eden bu hadis, astronomi ilminin dinin esasları ile çatıştığına ve hesapla muamele etmenin yasaklan...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Müslümanların birlik şuurunu yaşaması
« Posted on: 25 Nisan 2024, 02:11:11 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Müslümanların birlik şuurunu yaşaması rüya tabiri,Müslümanların birlik şuurunu yaşaması mekke canlı, Müslümanların birlik şuurunu yaşaması kabe canlı yayın, Müslümanların birlik şuurunu yaşaması Üç boyutlu kuran oku Müslümanların birlik şuurunu yaşaması kuran ı kerim, Müslümanların birlik şuurunu yaşaması peygamber kıssaları,Müslümanların birlik şuurunu yaşaması ilitam ders soruları, Müslümanların birlik şuurunu yaşaması önlisans arapça,
Logged
28 Mayıs 2016, 20:27:05
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 28 Mayıs 2016, 20:27:05 »

Esselamu aleykum.Allah muslumanlara birlik ve beraberlik icinde yasayip baris icinde hizmet etmelerini onun yolunda olmalarini emir etmistir.Allahin emrine uyan ve birlik beraberlik icnde yasayan kullardan olalim inşallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes