๑۩۞۩๑ Memurluk ve Sınav Sistemleri ๑۩۞۩๑ => Diyanet Duyurular => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 17 Mayıs 2015, 10:34:31



Konu Başlığı: Kudüs insanlığın vicdanıdır
Gönderen: Sefil üzerinde 17 Mayıs 2015, 10:34:31
Kudüs insanlığın vicdanıdır

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, TRT Haber Miraç Özel yayınına konuk oldu.
Kudüs’ten canlı olarak yayınlanan programa katılan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, önemli açıklamalarda bulundu.
Öncelikle tüm İslam aleminin miraç kandilini kutlayan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Miraç Kandili vesilesiyle dünyada zor durumda olan bütün mümin kardeşlerimizin, kendi gönül dünyalarının semasına, miraca çıkmalarına, yücelme ve yükselme yolları üzerinde yeniden düşünmeye sevk olmalarını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum’ dedi.
Ziyaretinin kapsamı hakkında bilgi veren Başkan Görmez, bu kutsal mekanda olmanın bir ayrıcalık olduğuna değinerek, Kudüs ve Mescid- Aksa hakkında da önemli açıklamalarda bulundu.
Başkan Görmez’in Kudüs’ten gerçekleştirdiği söyleşinin bazı satır başları şöyle;
“Bizleri gören Filistinlilerin, ‘Başımız öne eğikti siz başımızı kaldırdınız’ demeleri beni çok etkiledi…”
Resmi olarak 2-3 yıldır ertelenen bir ziyareti gerçekleştiriyoruz. Malumunuz burada çok acıklı, acı hadiseler yaşanıyor. 2012’den itibaren üç kez planladığımız halde gerçekleştirmek mümkün olmamıştı. Ama şimdi nispeten böyle küçük bir barış havası olduğu için, Filistin Devlet Başkanı Sayın Mahmud Abbas’ın üç defa ısrarlı davetleri üzerine Beytüllahim’de yapılacak olan ‘Uluslararası Kudüs Kongresi’ne davetli olarak gelmiştim. Ancak tabi oraya geçmeden önce Miraç Kandilinde Kudüs’te Müslümanlarla birlikte olmak, onların duygularını, düşüncelerini almak kalbimizin derinliklerindeki hüznü arttıran bir husus olduğunu ifade etmek isterim. Bugün hakikaten burada Mescid-i Aksa’da Müslüman kardeşlerimize Cuma namazını kıldırma imkanı, hutbe irat ederek hem Diyanet İşleri Başkanlığımızın son yıllarda İslam dünyasına ve bütün insanlığa taşımak istediği o barış mesajlarını iletme konusunda bir imkana kavuştuğum için, hem de milletimizin kalbinde çok özel bir yere olan Mescid-i Aksa’yla ilgili düşüncelerimizi, inançlarımızı ifade etme imkanı bulduğum için kendimi bahtiyar addediyorum. Bu şahsımla ilgili bir şey değil, gerçekten burada Türkiye dendiği zaman, Türk halkı dendiği zaman yıllardır büyük acılar çeken Filistin halkının gözlerinin içi parlıyor. Bugün Cuma hutbesinden sonra o gözyaşlarıyla gelerek sevinçlerini paylaşan insanları görünce başımız öne eğikti siz başımızı kaldırdınız diyerek düşüncelerini, o duygularını ifade eden binlerce insanı dinlediğimde çok duygulandım. Bunu tabi milletimizin dünyadaki bütün mazlumlara yönelik olan o engin merhameti ile ancak izah edebiliyorum.
“Kudüs insanlığın vicdanıdır…”
Hakikaten Kudüs insanlığın vicdanıdır. Bütün peygamberlerin yeryüzüne getirdiği o merhametin merkezidir. Bu vicdan son yüz yılda çok büyük yaralar aldı, çok büyük acılar yaşandı. Aslında Kudüs’ü gezdiğinizde tevhidin tarihini görüyorsunuz, Hazreti İbrahim’in hatıralarını yaşıyorsunuz. Hazreti Yakup’un, Hazreti Yusuf’un, Davut’un, Süleyman’ın, Musa’nın, İsa’nın yeryüzüne getirdiği o rahmet mesajlarının bütün izlerini müşahede ediyorsunuz. Nitekim sokaklarında gezerken diğer bütün din mensuplarını görüyorsunuz. Yani sadece Müslümanlar yok, Yahudiler de, Hristiyanlar da var. Kadim dinlerin mensupları var. Biz bunu Kudüs’ü insanlık olarak bir avantaja dönüştürme imkanına sahipken gerçekten bütün insanlığın kanayan bir yarasına dönüştürmemiz, insanlık açısından af edilecek bir şey değildir. Bütün insanlığını vicdanıdır Kudüs. Müslümanlar açısından bilhassa Miraç hadisesinin burada gerçekleşmiş olması çok önemlidir.
“Hz. Peygamberin miraca Mekke’den değil de Kudüs’ten çıkmasının önemli bir sebebi var…”
Sevgili Peygamberimiz, Miraç’a, İsra’ya aslında Kabetullah’da yükselebilirdi. Yüce Rabbimiz sonsuz kudret sahibi onu istediği zaman o noktadan da alabilirdi. Neden Yüce Rabbimiz Kabetullah’tan Miraç’ı almak yerine gece yolculuğu ile Mescid-i Aksa’ya getirdi ve sonra buradan neden Miraç’a çıktı? Bu son derece önemlidir, bunun çok önemli sebebi şudur: Peygamberimizin insanlığa getirdiği mesajın kıyamet sabahına kadar insanlığı barışa, huzura, adalete, merhamete götürecek olan o büyük mesajın sadece kendisinin mesajı olmadığını, bütün peygamberlerin mesajı olduğunu ve bütün peygamberlere imamlık yaparak onların dünyaya getirdiği bütün o rahmet mesajını, Yüce Rabbimizin huzuruna bütün onları temsil ederek yükselişini ifade eder.
“Çocuklarımıza Kudüs ile ilgili yüzlerce kitap okumaktansa, gençlerimize bir defa Kudüs ziyareti yaşatmak çok daha önemlidir…”
Kudüs’e gelmeyi bireysel olarak bütün kardeşlerimize tavsiye ederim. Yani yüzlerce kitap okumaktan çocuklarımıza, gençlerimize bir defa bir Kudüs ziyareti yaşatmak çok daha önemlidir. Bu inanıyorum ki, onların gönül dünyalarında, vicdanlarında çok büyük bir makes bulacaktır. Bireysel olarak hem ilk defa bunu yaşamanın mutluluğunu yaşıyorum. Kitaplardan çok okuduk, ama kitaplarda okunan şey bizzat yaşamaya başladığınızda çok farklı olduğu ortaya çıkıyor.
“İslam ümmeti için mukaddesatının işgal altında olması kabul edilebilir bir şey değildir…”
Bir inanç mensupları için, bir dinin mensupları için, bir İslam ümmeti için mukaddesatının işgal altında olması kabul edilebilir bir şey değildir. Ama bireysel olarak hiçbir Müslüman vazifesini yapmadığı için aslında mukaddesatı işgal altına alınıyor. Nedir bireysel olarak yapılacak şey? Önce kendi gönül dünyasını işgalden kurtaracak, önce kendi kalbini kötülüklerin işgalinden kurtaracak. Bu olmadığı zaman zihinler önce yabancı düşüncelerin önce yabancı düşüncelerin işgalinden kurtulacak ki, Müslümanların mukaddesatı, yüce değerleri de işgal altında olmamış olacak o zaman.
“Milletimizin Kudüs’e çok büyük bir teveccühü var…”
Bilhassa işgalden sonra Müslümanlar arasında şöyle iki farklı düşünce gelişti: Bir düşünce eğer ziyaret edilirse işgal tanınmış olur. Bir başka düşünce ise, bilakis eğer ziyaret edilmezse tamamen işgalcilere terk edilmiş olur. Bu iki düşünce zaman zaman birbiriyle çarpıştı, bundan dolayı da uzun bir müddet Mescid-i Aksa tamamen yetim bırakıldı, tamamen garip bırakıldı. Biz iki tarafın düşüncelerin birleştirmeden adım atmadık. Bir defa, bu her iki düşüncenin sahipleriyle Diyanet İşleri Başkanlığı olarak görüşmeler yaptık, toplantılar yaptık, sonunda her iki taraf da şu kanaate vardı: Biz şimdiye kadar hata yapmışız, dolayısıyla ziyaret edilmesi, sahipsiz olmadığını, Müslümanların buranın sahip olmadığını göstermesi çok daha büyük önem arz ediyor dediler. Ve bunun üzerine biz, vatandaşlarımızdan aldığımız yoğun talep üzerine, Kudüs’ü umre programına dahil ettik. Gerçekten milletimizin çok büyük bir teveccühü var.
“Kudüs bağlantılı umre turları kendilerini öz vatanlarında garip hisseden Filistinli kardeşlerimizi çok sevindirdi…
Burada Filistinliler, Nakba günü yani felaket gününde hep birlikte şunu söylediler: Nakbamız meserrete döndü. Nakbamız bir sevince dönüştü. Sizin varlığınız, bugün Mescid-i Aksa’yı Türkiye’den gelen bütün insanların doldurmuş olması, Hindistan’dan, Çin’den, dünyanın her tarafından Müslümanların gelip bugün, hem de bir Miraç Kandilinde Mescid-i Aksa’yı doldurmuş olması gerçekten burada yaşayan ve kendilerini burada, kendi öz vatanlarında garip hisseden, yetim hisseden Filistinli kardeşlerimizi çok sevindirmiştir. Dolayısıyla, bu devam edecektir. İnşAllah ben bunun aynı zamanda özgürlüklerin yolunu açacak bir adım olarak görüyorum.
“Bütün Müslümanların Mescid-i Aksa’nın da en az Kabe kadar kendi mescitleri olduğunu hissetmeleri son derece önemlidir…”
Bütün Müslümanların kendi mukaddesatına sahip çıkarak Mescid-i Aksa’nın en az Mescid-i Haram kadar, Kabe-i Muazzama kadar, Mescid-i Nebevi kadar kendi mescitleri olduğunu hissetmeleri son derece önemlidir. Kudüs bilinci, aynı zamanda birlikte yaşama ahlakı, birlikte yaşama hukuku demektir. Hazreti Ömer’in buraya girişi bugün hala bütün dünyaya derstir. Selahaddin Eyyubi’nin buraya gelişi birlikte yaşama ahlakı ve hukuku için, diğer bütün inançlara tanınan özgürlükler, farklı inançların birlikte yaşaması için gösterilen çabalar, imzalanan anlaşmalar, Sultan Selim’in aynı zamanda buraya geldiğinde bütün Ermenilere, Rumlara, Hristiyanlara, Yahudilere her türlü özgürlüğü tanımış olması, kendi inanç değerlerini yaşamaları noktasında her türlü imkanı tanımış olması, her türlü vergiden muaf tutulmuş olması, kendi mabetlerini, ibadethanelerini özgürce yapmaları, yaşamaları, ibadetlerini yapmaları için imkan tanınmış olması, aslında çağdaş insanlığa çok büyük bir derstir. Kudüs aynı zamanda birlikte yaşama ahlakı ve hukuku konusunda bütün insanlar dersler ve ibretlerle dolu bir mekandır aynı zamanda. Onun için ben bütün Müslüman kardeşlerimizin mutlaka gelip buraları ziyaret etmeleri gerektiğini tekrar ifade etmek istiyorum.
“Kudüs özgürleşmeden Müslümanların özgürleşmesi çok zor…”
Kudüs bütün değerleri temsil ettiği için, Kudüs özgürleşmeden Müslümanların özgürleşmesi çok zor. Bir başka ifademi o zaman nakledeyim; Kudüs özgürleşmeden Müslümanların miracı olmaz. Yani Miraç sadece Peygamberimizin Mescid-i Aksa’dan yücelere yükselmesi değildir, miracın mesajı her Müslümanadır. Her Müslüman süfli duygulardan ve düşüncelerden ulvi duygu ve düşüncelere yükselmekle yükseltir, her mümin daima miraca yükselmekle daima daha yücelere, daha yükseklere, yüksek değerlere, iyiye, doğruya, adalete, barışa yükselmekle mükelleftir. Ama Miracın mekanı özgürleşmeden, biz aynı zamanda kendi miraçlarımıza çıkamayız. Birbirine bağlıdır bu, kendi miracımızı gerçekleştirmeden de, yani kendi yüreklerimizi her türlü kötülüğün, kin, öfke ve nefretin egemenliğinden çıkarmadan, kurtarmadan da miracın mekanını özgürleştirme imkanına sahip olamayız. Bunlar birlikte düşünülmesi gereken çok yüce değerlerdir.
“Pazar günü dünyanın gözü önünde bir açık hapishaneye dönüşen Gazze’ye gideceğiz…”
Ziyaretimizde sadece Kudüs ile iktifa etmiyoruz, inşAllah Pazar günü eğer Allah’tan bir mani olmazsa arkadaşlarımızla birlikte, büyük bir heyetle birlikte aynı zamanda dünyanın gözü önünde bir açık hapishaneye dönüşen, muhasara altında yıllarca çocuklar, gençler, yaralı bilinçlerin neşrü neva bulduğu, bütün insanlığın vicdanının, dünyanın gözü önünde bir açık hapishaneye dönüşen, muhasara altında yıllarca çocuklar, gençler, yaralı bilinçlerin neşvünema bulduğu, bütün insanlığın vicdanının kanadığı Gazze’ye gideceğiz. Gazze’ye iki sebeple gideceğiz. Birinci sebep; elbette eğer ziyaretimiz bir umut olacaksa, eğer ziyaretimiz gözyaşlarının dinmesi için küçük bir sevinç oluşturacaksa bundan büyük bir mutluluk addedeceğiz. Ama ziyaretimin asıl sebebi; biz Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Gazze üzerine saldırılar yapıldığı zaman da Gazze’nin yeniden imarı için yardımlar topladık, bütün camilerde vatandaşlarımız Gazze’ye yardım ettiler. Diyanet İşleri Başkanlığımız TİKA’yla birlikte, Başbakanlıkla birlikte Gazze’nin yeniden imarı için ortak çalışmalar yürütüyor. Bir taraftan hastaneler yapılıyor, bir taraftan tabii 70’e yakın cami bombalanarak tahrip edildi. Bu camiler sadece bizdeki gibi namaz mekanları değil, çocuklarının eğitim gördükleri mekanlar aynı zamanda, hayat buldukları mekanlar. Dolayısıyla bu camilerin yeniden inşası söz konusudur.
“Türkiye mazlum coğrafyaların umudu oldu, bu umut hiçbir zaman sönmesin diye dua etmeliyiz…”
Kudüs’e gelmek için çok gecikmişiz, çok geç geldiğimiz için son derece üzgünüm. Ama inşAllah, bir ziyaretin bu kadar bir millette büyük bir sevinç oluşturduğunu ilk defa müşahede ediyorum. Gençler, çocuklar, kadınların önüme çıkarak Türkiye’deki kardeşlerine gösterdikleri ilgiyi, alakayı gördüğüm zaman içimden şunu hep ifade ettim, dedim ki; iyi ki milletimiz tarih boyunca hep mazlumların umudu olmuştur, iyi ki böyle bir milletin evladıyız. Cenabı Hakk milletimizi, devletimizi ilelebet payidar eylesin. Çünkü çok zor süreçlerden geçiyor dünyadaki bütün Müslümanlar ve umut bağladıkları bir ülke Türkiye. Bu umut hiçbir zaman sönmesin diye dua etmemiz gerekiyor.
“Miracın hem bireysel hem de toplumsal yönleri vardır…”
Miracın hem bireysel ve toplumsal iki önemli mesajı var. Bireysel mesajını bilhassa tasavvuf erbabı Miraçla ilgili çok güzel yorumlar yapmışlardır. Bir yolculuk lazım. Bu yolculuk önce kendi gönül dünyamızın derinliklerine ve onun semasına doğru yücelmeliyiz. Bu neyle olur? Bu, o gönül dünyamıza Rabbimizden başka hiçbir şeyi sokmamakla mümkün. Bu o gönül dünyamıza, o Allah’ın tecelli ettiği o gönül dünyamıza kötülüğü sokmamaktan geçiyor. Eğer kötülüğü insanlar gönül dünyasına sokmazlarsa, kendi gönül dünyalarının semalarına, sürekli miraca çıkarlar; bu bireysel boyutu. Bireysel boyutu olmadan da toplumsal boyutu olmaz. Toplumsal boyutu ise; bizim yücelme ve yükselme yollarımızı son asırlarda biz başka yerlerde gördük. Biz zannettik ki göklere ne kadar yükselen gökdelenler dikersek, ne kadar çok maddi refah sahibi olursak, ne kadar çok servet sahibi olur, dünyayı ne kadar sömürürsek, o kadar yükseleceğimizi, yüceleceğimizi zannettik. Biz ne kadar tüketirsek, ne kadar başka insanları egemenliğimiz altına alır sömürürsek, o kadar yükseleceğimizi, yüceleceğimizi anladık. Halbuki bütün bunlar insanlığı alçaltıyor, yüceltmiyor. Öyleyse toplumsal olarak da bizi biz yapan yüce değerleri önce bulmamız lazım. Ve o yüce değerlerle biz ancak yükselebiliriz. Şu anda aşağılarda dolaşıyoruz. Hep beraber dünyadaki bütün Müslümanlar sadece küçük küçük hesaplar, dedikodular, iftiralar, yalanlar, basit düşünceler, basit duygular, bunlar bizi her türlü yükselmekten ve yücelmekten alıkoyan şeyler. Bunları terk ettiğimiz zaman yüce duygular, yüce düşüncelere sahip olduğumuz zaman biz sürekli yücelere çıkarız ve o bizim miracımız olur.
“Bütün Müslümanların Mescid-i Haram’a sahip çıktığı gibi Mescid-i Aksa’sına da sahip çıkması gerekiyor…”
Miracın bir de Kudüs ve Mescid-i Aksa boyutu var. Bütün Müslümanların aynı zamanda Mescid-i Haram’a sahip çıktığı gibi Mescid-i Aksa’sına sahip çıkması gerekiyor ve bütün bu peygamberlerin mekanını bütün insanlık aslında, bütün insanlık yeniden Kudüs üzerinde düşünmeye davet etmeliyiz. Kudüs’te Hazreti İbrahim’den Hazreti Davud’a ve Süleyman’a, Hazreti Yakup’tan Hazreti Yusuf’a, Hazreti Musa’dan Hazreti İsa’ya ve bütün bu peygamberlerin öncülüğünü yapan Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa’ya kadar bütün o peygamberlerin getirdiği mesajlar üzerinde insanlık yeniden düşündüğü zaman, insanlık o zaman aşağıların aşağısına yuvarlanmaktan kurtulacaktır. Kur’an’ın Ala-yı illiyyin dediği yücelerin yücesi dediği o yüce değerlere yönelik bir miraç gerçekleştirecektir.
“Müslümanların barışa, rahmete ve merhamete yeniden kavuşmasını ve izzet içerisinde yücelere doğru miraca vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum…”
Ben buradan şöyle dua ediyorum, Allah’ın bizzat çevresini mübarek kıldığı bu mübarek mekandan bütün kardeşlerimize, bütün Müslüman kardeşlerimize, Şam’da, Bağdat’ta, Kahire’de, Libya’da, dünyanın her tarafında, Arakan’da zorluklar içerisinde olan bütün kardeşlerimize barışın, rahmetin, merhametin yeniden kavuşmasını ve izzet içerisinde her türlü zilletten kurtularak izzet içerisinde başını kaldırarak yücelere doğru miraca vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.
 


Konu Başlığı: Ynt: Kudüs insanlığın vicdanıdır
Gönderen: Ceren üzerinde 17 Mayıs 2015, 11:09:08
Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun paylaşımdan Halim abi.“Kudüs insanlığın vicdanıdır…”
Hakikaten Kudüs insanlığın vicdanıdır. Bütün peygamberlerin yeryüzüne getirdiği o merhametin merkezidir. Bu vicdan son yüz yılda çok büyük yaralar aldı, çok büyük acılar yaşandı. Aslında Kudüs’ü gezdiğinizde tevhidin tarihini görüyorsunuz, Hazreti İbrahim’in hatıralarını yaşıyorsunuz. Hazreti Yakup’un, Hazreti Yusuf’un, Davut’un, Süleyman’ın, Musa’nın, İsa’nın yeryüzüne getirdiği o rahmet mesajlarının bütün izlerini müşahede ediyorsunuz. Nitekim sokaklarında gezerken diğer bütün din mensuplarını görüyorsunuz. Yani sadece Müslümanlar yok, Yahudiler de, Hristiyanlar da var. Kadim dinlerin mensupları var. Biz bunu Kudüs’ü insanlık olarak bir avantaja dönüştürme imkanına sahipken gerçekten bütün insanlığın kanayan bir yarasına dönüştürmemiz, insanlık açısından af edilecek bir şey değildir. Bütün insanlığını vicdanıdır Kudüs. Müslümanlar açısından bilhassa Miraç hadisesinin burada gerçekleşmiş olması çok önemlidir.