๑۩۞۩๑ Memurluk ve Sınav Sistemleri ๑۩۞۩๑ => Diyanet Duyurular => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 06 Temmuz 2013, 22:26:56



Konu Başlığı: İslam coğrafyasındaki büyük sorunlar islamofobiayı besliyor
Gönderen: Zehibe üzerinde 06 Temmuz 2013, 22:26:56
“İslam coğrafyasındaki büyük sorunlar islamofobiayı besliyor, körüklüyor, büyütüyor”

(http://www.diyanet.gov.tr/turkish/vitrin/arkakapi/cache/hbrfilBuyukResim1254.jpg)


Tarih: 06.07.2013

Yozgat’ta yapımı tamamlanan müftülük hizmet binası, cami ve birçok tesisin de yer aldığı külliyenin açılışını yapan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez açılışın ardından Yozgat’ta görev yapan din görevlileriyle bir araya geldi.
Din hizmetinin, Diyanet hizmetinin ülkemizin manevi hayatına hizmet etmenin hem çok büyük bir şeref, bir onur hem de en az bunun kadar mesuliyeti ağır bir görev olduğunu ifade eden Diyanet İşleri Başkanı Görmez, mihrapta görev yapan her görevlinin üzerinde çok büyük bir görev olduğunu kaydetti.
İslam dünyasının zor bir süreçten geçtiğini söyleyen Başkan Görmez, “İslam dünyası çok zor bir süreçten geçiyor son iki yüzyıl İslam coğrafyasının fay hatlarıyla o derece oynandı ki bütün İslam coğrafyası kendisi üzerine bile düşünme imkânı bulamadı. Bütün sorunlarını erteledi. İşgaller, sömürgeler, istibdat rejimleri; onların gölgesinde ilimden mahrumiyet, cehalet ve bugün geldiğimiz noktada İslam coğrafyasına şöyle bir baktığımızda her gece dünyadan haberleri alırken içimiz kan ağlıyor” dedi.
Başkan Görmez’in konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle;
“İslam coğrafyasındaki büyük sorunlar islamofobiayı besliyor, körüklüyor, büyütüyor…”

Bir taraftan İslam dünyasının kendi içinde bu sorunlar yaşanırken diğer taraftan büyük bir dünyanın yüreklerine İslam korkusu bir siyaset olarak yerleştirildi. Her bir ülkenin İslam’dan nefret etme oranları her gün yükseliyor. Biz Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bunları takip ediyoruz. Hangi ülkede bu oranlar ne kadar takip ediyoruz. İslam coğrafyasındaki büyük sorunlar bir taraftan da bu islamofobiayı besliyor, körüklüyor, büyütüyor.
Kendi ülkemize bakıyoruz. Elbette bütün bu dünyada olup bitenlere bizim millet olarak bigane, seyirci kalmamız mümkün değil. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Rusya’nın içindeki 20 milyon Müslümanla dayanışmamız var. Türk cumhuriyetleri, Balkanlar, Afrika kıtasıyla iletişimimiz var. Şimdi dünyanın her tarafındaki Müslüman azınlıklar bizden hizmet bekliyor. Âlemi İslam’ın bizim hizmetlerimize ihtiyacı var. Bizim hizmetlerimiz İslam dünyasına taşınabiliyor mu bunun muhasebesini yapmamız gerekiyor. Biz hizmet planlamalarımızı yaparken İslam’ın içinden geçtiği bu süreçleri takip ederek, dünyada, İslam coğrafyasında, ülkemizde olup bitenleri takip ederek mihrabımızın, minberimizin, kürsümüzün programını yaparken bunları düşünmemiz gerekiyor. Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı mensubu olan her arkadaşımız plan projelerini yaparken hizmetlerini planlarken bunlarında muhasebesini yapmak durumundadır. Biz millet olarak bütün bu dünyalara hizmet taşımak zorundayız.
“150 bin insanın İslam’ı topluma anlattığı bir Türkiye’de İslam’la ilgili cehalet sorunu kalmaması gerekir…”
Türkiye’de 138 bin görevlisi olan bir kurum olduk. Resul-i Ekrem veda hutbesinde 100 bin sahabeye seslendi. O 100 bin kişi İslam’ı dünyaya anlattı. Gergef gergef ördü. Ellerinde kılıç kalkan, top tüfek yoktu. İlim, irfan, ihlas, samimiyet ve bilgi vardı. İslam böyle yayıldı. Bu sene sonunda neredeyse 150 bin olacağız. 150 bin insanın İslam’ı topluma anlattığı bir Türkiye’de İslam’la ilgili cehalet sorunu kalabilir mi? Bu kadar insanın İman anlattığı, inancı anlattığı bir yerde inanç sorunları yaşanmaması lazım. Bu insanların ahlakı yaşayarak anlattığı bir ülkede ahlak sorunlarının olmaması gerekir. Ülkemizin manevi hayatını yeniden gözden geçirelim. Bizim hizmetlerimiz ülkemizin manevi hayatını ayağa kaldıracak nitelikte midir? Bunun hesabını yapmak zorundayız.
“Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu ülkenin genç kuşaklarına ulaşabilecek, onların gönül dünyasından yakalayabilecek bir dil bulamadık…”
Ülkemizde yeni bir genç nesil yetişiyor. Farklı bir dili, üslubu, iletişim ağı farklı bir dünyası var. Evlerimizde her çocuğun farklı bir odası var her odada farklı bir dünya var. Bir dakika içinde dünyanın dört köşesindeki insanlarla konuşabilme imkânına sahip bir nesil var. Nüfusu genç olan bir ülkeyiz. Biz henüz Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu ülkenin genç kuşaklarına ulaşabilecek onların gönül dünyasından yakalayabilecek bir dil bulamadık. Bizim ilmimiz, irfanımız yeni genç nesli kuşatamıyor. Her mihrap görevlisi bu ülkenin geleceğini hazırlayan genç nesil üzerinde durması gerekir. Yaz mevsimindeyiz. Bu bizim için bir fırsattır. Bu ülkenin genç çocukları camilerde sizlere geliyor. İki ay da olsa aileleri çocuklarını size teslim ediyorlar. Kadrini bilmez, asli görevlerimizi yerine getirmezsek Muhammed’in, Kuran’ın, Allah’ın sevgisini kalplerine yerleştiremezsek, güzel ahlakın temel öğretilerini öğretemezsek bizde vebal kalır. Camiye kendisini hapseden bir mihrap görevlisi olamaz. Cami imamlığından mahalle imamlığına köy imamlığına gençlere çocuklara ailelere her birine ulaşmak gibi bir görevimiz var.
Caminin saygınlığına, azametine herkesin saygılı olması gerkir…”
İki gün önce gazetelerde bir fotoğraf gördük. Caminin saygınlığına uymayan yürek burkan bir fotoğraf. Mihrabın önünde caminin içinde bir oyun alanı kuruluyor. Çocuklarda var ama çocuklar oynamıyor bile seyrediyorlar büyükler oynuyor. Mihrap Peygamberlerin makamı caminin saygınlığına, azametine herkesin saygılı olması gerekir.