> Forum > ๑۩۞۩๑ Memurluk ve Sınav Sistemleri ๑۩۞۩๑ > Diyanet İşleri Başkanlığı > Diyanet Duyurular > İl Müftüleri Toplantısı Ankara’da başladı…
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İl Müftüleri Toplantısı Ankara’da başladı…  (Okunma Sayısı 1219 defa)
18 Ağustos 2015, 10:02:04
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 18 Ağustos 2015, 10:02:04 »



İl Müftüleri Toplantısı Ankara’da başladı

İl Müftüleri İstişare Toplantısı Ankara’da başladı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in katıldığı toplantı üç gün sürecek.

İslam dünyasında yaşanan gelişmelerin anlatıldığı 20 dakikalık sinevizyon gösteriminin ardından açış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İslam dünyasında yaşanan gelişmeler, İslam’a zarar veren yapılar, DAİŞ terör örgütü ve benzer hareketler, Türkiye’de meydana gelen terör olayları, İslam coğrafyasında yaşanan iç savaşlar neticesinde meydana gelen göç dalgaları ve çözüm reçeteleri gibi pek çok önemli konuda açıklamalarda bulundu.

Son günlerde terör saldırılarında şehit olanlar için Allah’tan rahmet dileyerek sözlerine başlayan Başkan Görmez, İslam coğrafyasında yaşanan olayların tehlikesine işaret ederek, “Evet, bugün, İslam ve Müslümanlar pek çok yerde haksız ve insafsız bir saldırının muhatabıdır. Yüce Dinimizin rahmet yüklü mesajı ile insanlığın arasına girmek maksadıyla ta Haçlı seferlerinden beri varlığını sürdüren menhus bir mekanizma, emellerine hiç mi hiç ara vermemiştir. Bugün, sadece İslâm dünyası değil, sadece Müslümanlar değil, bizzat İslam’ın kendi bünyesi tehdit altındadır. Bugün, İslâm’ın genleriyle ve Müslüman coğrafyanın fay hatlarıyla oynanmaktadır. Bugün, bir din olarak, kültür ve medeniyet olarak İslam var olmak ile yok olmak arasında bir mücadeleye mecbur bırakılmaktadır. Her geçen gün daha da tahripkâr hâle gelen bu durum karşısında sessiz çoğunluğun vicdanı yaralanmış, yürekler bu acıyı taşıyamaz hâle gelmiştir. Ümmetin hafızası zedelenmiş, Müslüman nesillerin bilinçleri yaralanmıştır” dedi.

Irak’ın ve Şam’ın tarih boyunca sahip olduğu ve muhafaza ettiği sosyal, kültürel ve dini dokunun işgal ve istibdat eliyle yok edilmesine, DAİŞ ve benzeri hareketlerin, İslâm’ın farklı yorumlarından oluşan tuhaf ve ilginç bir kolajlamayla Müslümanların bütün dini duyarlılıklarını rehin alması ve ürettiği nahoş imajlarla İslâm’ı yeryüzü ölçeğinde kanlı bir din olarak takdim etmekte sınır tanımamış olmasına da değinen Başkan Görmez’in konuşmasından önemli satır başları şöyle;

“İslam dünyasını kan ve ateş denizine çeviren sürecin arkasında hangi dinamiklerin olduğunu görmeliyiz…”

Bugün İslam dünyasını kan ve ateş denizine çeviren sürecin arkasında hangi dinamikler yatıyor? Bu soru sorulmadan ve nesnel cevapları bulunmadan bu süreci tersine çevirmek zor görünüyor. Uluslararası kuruluşların, münhasıran İslam İşbirliği Teşkilâtı’nın hazırladığı raporlara göre, 1979 ilâ 2010 yılları arasında, İslam dünyasında, toplam 11 milyon Müslüman öldürüldü. 60 milyon Müslüman sakat bırakıldı. Sadece 1990 ila 2009 yılları arasında, İslam dünyasında, 34 bin 906 devlet adamı, 127 bin iş adamı, 2 bin 411 kanaat önderi öldürüldü. 23 bin büyük ölçekli ticarî işletme batırıldı. 1979 yılından bugüne, sadece Afganistan’da, işgallerde, toplam 4 milyon Müslüman Afganlının öldürüldüğü kaydediliyor. 7 Milyon Afganlı Müslüman ileri düzeyde sakat kalmış. Sovyetler Birliği ve ABD’nin işgalleri, Afganistan’da, beş Afganlıdan birinin ileri derecede sakat kalmasına yol açmıştır. Keza, ABD’nin son Irak saldırılarında toplam 1 milyon 300 bin kişi öldürüldü. 3,5 milyon Iraklı sakat kaldı. Suriye’deki iç savaşta şimdiye kadar en az 250 bin kişi hayatını kaybetti. İsrail’in, sadece son Gazze büyük saldırısında, 2 bin 147 kişi öldü. Ağır yaralıların zaman içindeki ölümleri bunun dışındadır. Yaklaşık 23 bin Gazzeli, geçtiğimiz Ramazan’ı  çadır dahi bulamaz bir halde sokakta geçirdi. Onlarca okul, hastane tahrip oldu. Geçen bunca süreye rağmen Gazze’de kuşatma kaldırılmadığı, aksine daha da güçlendirildiği için yardım, onarım ve iyileştirme yapılamıyor. Son verilere göre dünya 2,2 milyar çocuk nüfusu var ve bunların 150 milyonu yetim, bakıma ve korunmaya muhtaç çocuklar.

DAİŞ meselesi…

“DAİŞ, bir şiddet kültürü oluşturuyor…”

Irak’ın ve Şam’ın tarih boyunca sahip olduğu ve muhafaza ettiği sosyal, kültürel ve dini dokunun işgal ve istibdat eliyle yok edilmesi tüm İslam dünyasına örneklik eden, Abbasiler döneminden itibaren farklı dini anlayışları birlikte yaşatan bu toprakları bağnazlık ve şiddetin boy verdiği bir fideliğe dönüştürmüştür. Ebu Hanife ve Abdulkadir Geylani’nin fıkhı ve tasavvufu mezceden İslam yorumunun beşiği, daha Halife Memun devrinde kurulan “Beytu’l-Hikme” ile eski Yunan felsefesiyle İslam hikmetinin izdivacını temin eden evrensel şehir Bağdat’ın ruhu tahrip edildi. Sünni kardeşleriyle ortak bir dil geliştirmekte başarılı olan Kazımiye ve Necef-i Eşref Şiiliği tarihten silindi. Aynı felaketler Bilad-ı Şam’da tarih boyunca egemen olan tarihi, dini, kültürel dokunun başına da geldi. Bugün DAİŞ ve benzeri örgütlerin üremesini hazırlayan ve gelişmesine hız kazandıran en önemli sebep budur. Bütün bu olup bitenler bir şiddet kültürü oluşturmuş durumdadır ve bunları sadece dine yüklemek hiçbir hakikatle bağdaşmaz.

“DAİŞ ve benzeri hareketler, Müslümanların dini duyarlılıklarını rehin almış, İslâm’ı yeryüzü ölçeğinde kanlı bir din olarak takdim etmekte sınır tanımamıştır…”

Üzülerek belirtmek isterim ki dün el-Kaide bugün DAİŞ sadece bunun birer neticesinden ibarettir. En başta DAİŞ ve benzeri hareketler, İslâm’ın farklı yorumlarından oluşan tuhaf ve ilginç bir kolajlamayla Müslümanların bütün dini duyarlılıklarını rehin almış, ürettiği nahoş imajlarla İslâm’ı yeryüzü ölçeğinde kanlı bir din olarak takdim etmekte sınır tanımamıştır. Bu tür hareketlerin tek sermayesi araçsallaşıtırılmış din ve acımasızca kullandığı silahlardır. Oysa insanlara rahmet vaad etmeyen, huzur ve saadet vaad etmeyen, tüm insanlığı Din-i Mübin-i İslâm’dan soğutan hareketlerin hiçbir değeri yoktur. Unutmayalım ki İslâm herkes için, inanan inanmayan herkes için rahmettir. Elbette biz olayın siyasi, politik ve uluslararası boyutunun farkında olarak dinî, manevî ve ahlâkî cephesiyle ilgileniyoruz. Bilhassa terör ve tedhiş hareketlerinin temel felsefesi ve dinî argümanlarıyla birinci dereceden alakadar olmak zorundayız.

“DAİŞ ve benzeri yapılar, İslam’ın medeniyet yürüyüşünü sekteye uğratmıştır…”

Modern zamanlarda ortaya çıkan bu nevzuhur dini yapı, İslâm’ın cihanşümul hak ve adalet anlayışına, sevgi, şefkat ve rahmet mesajına gölge düşürmüş, medeniyet yürüyüşünü sekteye uğratmış, Batı dünyasında İslâmofobik korkuların oluşmasına sebep olmuş ve medeniyetler arası çatışma üretmek isteyen görüş ve çıkar odaklarının aracı hâline gelmiştir. Tarihin hiçbir döneminde İslâm medeniyetinde baskın olmayan, şaz ve marjinal kalan bu anlayış, önceleri tamamen selefe ve dinî metinlere bağlılığı ifade ederken Moğol istilasıyla birlikte bir eylem ve hareket alanına kavuşmuştur. Daha sonraları Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinde dâhili ve harici etkenlerle siyasal bir zemin bularak varlığını korumuş; hatta bazı devletlerin ideolojisi haline gelmiştir.

“DAİŞ ve benzeri yapılar, Müslüman toplumlar ve İslâm’ın bekası açısından en büyük sorundur…”

Afrika’nın sömürgeleştirilmesi, Afganistan işgali, Bosna ve Çeçenistan savaşları, Körfez Savaşları, Irak işgali ve Suriye’de yaşanan trajedi gibi İslam dünyasının dinî ve kültürel fay hatlarını sarsan büyük acılardan sonra bu anlayış sömürge, şiddet, savaş, işgal ve istibdatların gölgesinde yetişen “yaralı bilinçlerin” ve “ölümcül kimliklerin” hatta Batı’da varlıkları ve kimlikleri yok sayılarak ötekileştirilen genç kuşakların, uğruna canlarını verdikleri ve insanları hunharca katlettikleri bir kurtuluş ideolojisine dönüşmüştür. İslâm dünyasının sorunlu bölgelerinde varlığını kuvvetlendiren bu anlayış, İslâm’ın ilk fitne hadiselerinde ortaya çıkan harici unsurların düşünce, tavır ve diliyle birleşince bugün itibariyle Müslüman toplumlar ve İslâm’ın bekası açısından en büyük sorun hâline gelmiştir. Bölgesel dinamiklerin de etkisiyle hızla genişleyen bu hareket, uluslararası stratejilerin de birer parçası olarak bugün namlusunu Müslüman çocuklara yöneltmiş durumdadır.

“Ahlak ve hukuk tanımayan hiçbir savaş cihad değildir…”

Bu anlayışa göre hakikat “selef” adı verilen sadece ilk üç neslin inhisarındadır. Ancak zamanla modernitenin etkisiyle ihdas ettikleri kendi hakikatlerini, ilk üç nesle izafe ettiklerinin farkında değildirler. Kendi hakikatlerine ve dinî anlayışlarına inanmayanları, İslâm’ın ana yolunun tarih boyunca prensibi olan “ehl-i kıble tekfir edilmez” düsturunu yok sayarak kolaylıkla kâfir ilan eden bu zihniyet, kendi dışındaki bütün inanış ve mezheplerle savaşmayı cihad olarak kabul etmeye başlamıştır. Halbuki ahlak ve hukuk tanımayan hiçbir savaşa cihad denemeyeceği açıktır. Bunlara göre halefin yani sonraki nesillerin Kur’an ve Sünnet yanında akla, re’ye, içtihada yer veren dini anlama metotları geçerli değildir.

“DAİŞ, Müslümanları ötekileştirerek mezhep çatışmalarına zemin hazırlıyor, medeniyet içi çatışma isteyen siyasal mühendisliklere hizmet ediyor…”

Kitap ve Sünnet’i okuma ve hayata tercüme etmede belli bir usûl ve metodoloji takip ederek oluşan mezhepler ve tarih boyunca medeniyet üreten bütün düşünce okulları ehl-i bidat; irfan geleneğimizin derunî dini tecrübesini yaşayan bütün tasavvuf mektepleri de ehl-i dalalet olarak yaftalanmaktadır. Bütün tekkeler, zaviyeler, Hüseyniyeler, türbeler, tarihi eserler, yıkılması ve tahrip edilmesi gereken birer şirk unsuru olarak kabul edilmiştir. Bu düşüncede Allah’ın cemal sıfatının bir tezahürü olarak İslâm medeniyetinin var ettiği bilim, sanat, estetik, edebiyat, bediiyyat ve mimarinin herhangi bir yeri yoktur. Kullandıkları terminoloji Müslümanların ıstılahlarından kolaycı ve sathi bir şekilde devşirilmiş İslam’a yabancı bir lehçedir. Dinî referansları bağlamından kopararak doğrudan birer kanun metni gibi algılayan, Kur’an’la ilişkisi lafzi ve h...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İl Müftüleri Toplantısı Ankara’da başladı…
« Posted on: 25 Nisan 2024, 13:07:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İl Müftüleri Toplantısı Ankara’da başladı… rüya tabiri,İl Müftüleri Toplantısı Ankara’da başladı… mekke canlı, İl Müftüleri Toplantısı Ankara’da başladı… kabe canlı yayın, İl Müftüleri Toplantısı Ankara’da başladı… Üç boyutlu kuran oku İl Müftüleri Toplantısı Ankara’da başladı… kuran ı kerim, İl Müftüleri Toplantısı Ankara’da başladı… peygamber kıssaları,İl Müftüleri Toplantısı Ankara’da başladı… ilitam ders soruları, İl Müftüleri Toplantısı Ankara’da başladı…önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes