> Forum > ๑۩۞۩๑ Memurluk ve Sınav Sistemleri ๑۩۞۩๑ > Diyanet İşleri Başkanlığı > Diyanet Duyurular >  Cihad, nasıl oldu da öldürme, yağma ve çapul kültürünün adı oldu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Cihad, nasıl oldu da öldürme, yağma ve çapul kültürünün adı oldu  (Okunma Sayısı 2197 defa)
27 Temmuz 2015, 20:58:53
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 27 Temmuz 2015, 20:58:53 »



Yeryüzünde zulmü ve fesadı ortadan kaldırmanın adı olan cihad, nasıl oldu da öldürme, yağma ve çapul kültürünün adı haline getirildi

“Yeryüzünde zulmü ve fesadı ortadan kaldırmanın adı olan cihad, nasıl oldu da öldürme, yağma ve çapul kültürünün adı haline getirildi…”

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen ‘Yurtdışı Din Hizmetleri Konferansı’ Sapanca’da başladı.

Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünce düzenlenen ve dört gün sürecek konferans, “Yurtdışı Din Hizmetlerinde Yeni İletişim İmkânları ve Eğitim Paradigmalarımız” başlığı altında toplandı.

Diyanet İşleri Başkanlığının 45 ülkeden temsilcisinin bulunduğu ve Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Dış İşleri Bakanlığı, TİKA, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı, YÖK, Yunus Emre Enstitüsü gibi çeşitli kurumlardan da temsilcilerin bulunduğu konferansın açış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, sözlerine son günlerde gerçekleşen menfur saldırılar neticesinde hayatını kaybeden şehitleri anarak başladı.

Ülke ve millet olarak son günlerde büyük acılar yaşandığını kaydeden Diyanet İşleri Başkanı Görmez,  “Sözlerimin başında aziz şehitlerimizi rahmetle yâd etmek istiyorum. Ülke ve millet olarak son günlerde büyük acılar yaşıyoruz, zorlu bir süreçten geçiyoruz. Menfur saldırılar neticesinde huzur ve güvenliğimiz için görev yapan kardeşlerimizi şehit verdik. Ben bu vesileyle şehit olan bütün kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralı olanlara acil şifa, ailelerine ve sevenlerine sabır ve metanet diliyorum. Her bir ailenin acısını ayrı ayrı yüreğimde hissediyorum. Bütün dünya mazlumlarına bir umut adası olan ülkemizin ve milletimizin birliğini, dirliğini ve huzurunu bozmak isteyenlere Rabbim hiçbir zaman fırsat vermesin” diye konuştu.

İslam coğrafyasında olup biten ve dünyadaki gelişmelere dikkat çeken Başkan Görmez, “Yeryüzünde zulmü ve fesadı ortadan kaldırmanın adı olan cihad, nasıl oldu da esir alıp insanları köleleştirmek, kadınların namusuna tecavüz etmek gibi öldürme, yağma ve çapul kültürünün adı haline getirildi?” dedi. 

Bugün İslam dünyasında ortaya çıkan yeni dini akımların, yeni dini düşüncelerin doğurduğu ve ana akım İslam’ı tehdit altına alan altı büyük illetten söz eden Başkan Görmez’inkonuşmasından önemli satır başları şöyle;

“Küresel ölçekte meydana gelen büyük değişimler ve gelişmeler, ülkemizi ve milletimizi bir ‘ümit ülke’ haline getirmiştir…”

Küresel ölçekte meydana gelen büyük değişimler ve gelişmeler, coğrafyamızda yaşanan büyük sancılar, dünyanın her tarafında oluşan mağduriyetler, her alanda ülkemizi ve milletimizi tarihte olduğu gibi bugün de bir “ümit ülke” haline getirmiştir. Allah bu milletiyakın tarihlerde 70 sente muhtaç olmaktan kurtarıp dünyanın önde gelen yükselen donörülkelerden biri haline getirdiyse bu yükselişte ekonomik, siyasi, sosyal parametrelerin yanında ve en temelinde hiç şüphesiz manevi dinamikler olduğunu unutmamalıyız. Son yıllarda dünyanın her tarafında kanayan yaralara merhem olmak üzere resmi ve sivil kuruluşlarımızın harekete geçmesi, Arakan’dan Gazze’ye, Afrika’dan Asya’ya, Pakistan’dan Sudan’a milletimizin hayır ve iyilik elini taşıması bu ümidin yeniden yeşermesine zemin hazırlamış ve bütün alanlarda sorumluluklarımızı arttırmıştır.

“İşgallerin, savaşların, dikta rejimlerinin, sömürge yönetimlerinin doğurduğu bütün sorunları İslam’dan kaynaklanmış gibi göstermek doğru değildir…”

Bugün İslam coğrafyasında olup biten her şeyi ama her şeyi din etiketi yapıştırarak tahlil etmek gibi bir yanlışlık yapılmaktadır. Aslında bu ciddi bir kategori hatasıdır. Ekonomiden, sosyal yapıdan özellikle kabile kültüründen, aşiret yapısı ve toprak yönetiminden, coğrafyadan kaynaklanan sorunları, dine mal ederek değerlendirmek doğru değildir. Aslında Dinden kaynaklanmayan sorunları, işgallerin, savaşların, dikta rejimlerinin, sömürge yönetimlerinin doğurduğu bütün sorunları İslam’dan kaynaklanmış gibi göstermek doğru bir yaklaşım tarzı olmadığı gibi Müslümanların kabul edebileceği bir durum da olmamalıdır. Bütün sorunların dinsel olarak etiketlenmesi objektif bir değerlendirme yapma imkânını da ortadan kaldırmaktadır. Üzülerek belirtmek isterim ki; her türlü güç ve ideoloji taraftarları toplumsal meşruiyeti sağlamak için dine referansta bulunmaktadırlar. Burada dinin kullanımı dediğimiz bir pragmatizm egemen olmaktadır.

“İslam’ın bir şiddet aracına dönüştürülmesi, din adına vahşetlerin işlenmesi ve bunun başka dünyalarda da öfke ve düşmanlıkları beslemesi, islomofobik endüstriye zemin hazırlıyor…”

İşte Din-i Mübin-i İslam’ın bu coğrafyada işlenen bütün günahların referansı haline getirilmesi teşebbüsü, Rahmet dininin bir şiddet aracına dönüştürülmesi, din adına vahşetlerin işlenmesi ve bunun başka dünyalarda da öfke ve düşmanlıkları beslemesi, islomofobikendüstriye zemin hazırlaması gibi hususlar dikkatlerimizi yeniden köklü olarak iletişim ve eğitim kavramlarına çevirmiştir. Bu sebeple toplantımızın ana başlığı “Din Hizmetlerinde Yeni İletişim İmkânları ve Eğitim Paradigmalarımız” oldu.

“İslam “açık kaynaklı” bir dindir…”

İletişim konusunda burada üzerinde durmamız gereken sorular şunlardır; İnsanların din ile bağ kurmak için buldukları yeni iletişim yolları nelerdir? İnsanlar bu yeni imkânlarla Din ile Hayat arasında doğru bir bağ kurabilirler mi? Yanlış din anlayışlarının yoğunlaşmasında, dinin tabiatına muhalif nesebi gayri sahih yorumların artmasında bu iletişim kanallarının rolü nedir? Biz bunlara alternatif daha doğru iletişim imkânları bulamaz mıyız? İslam “açık kaynaklı” bir dindir. Kur’an ve sünnet herkesin okumasına açıktır. Günümüzde, özellikle internet üzerinden her türlü bilgiye, düşünceye, yoruma ulaşmak mümkündür. Marjinal örgütler taraftarlarını ve üyelerini genellikle internet vasıtasıyla devşiriyor. Peki biz internet de dahil mevcut araçları, ortamları, zeminleri kullanarak ve bunlara belki yenilerini katarak sahih mesajı en ücra köşelere kadar nasıl ulaştırabiliriz? Mesele internet üzerindeki çeşitli teknoloji ve platformları nasıl kullanacağımız, görsel ve yazılı medyada ne şekilde yer alıp almayacağımızdan çok, daha önce ve daha derindeki mesele, muhteva, içerik ve öz meselesidir. Özün hemen yanında üslup meselesidir.

“Öğretilmiş cehalet en büyük cehalettir…”

Şiddet üreten yeni din anlayışlarının ortaya çıkmasında eğitim paradigmalarının etkisi nedir? Öğretilmiş cehalet en büyük cehalet olduğuna göre bizatihi dini öğreten mekanizmalarımızı, eğitim müfredatımızı gözden geçirme mecburiyeti yok mudur? İslam üniversitelerinde, şeriat fakültelerinde, ilahiyat fakültelerinde, medreselerde, imam-hatip liselerinde, Kur’an kurslarında hakim olan eğitim paradigmalarımızda yanlışlıklar yok mudur? Camilerde verilen yaygın din eğitiminin bu meyanda yeri nedir?

“Ölü fikirler, dışarıdan empoze edilen öldürücü fikirlerden daha tehlikelidir…”

Peki biz kendi bünyemiz içinde üreyen, Malik bin Nebi’nin tabiriyle, “ölü fikirleri” tedavi edebilecek miyiz? “Ölü fikirler”, dışarıdan empoze edilen “öldürücü fikirlerden” daha tehlikelidir. Çünkü “ölü fikirler” bağışıklık sistemini çökertir ve savunmaları devre dışı bırakır, oysa “öldürücü fikirlere” karşı bünyenin belli bir direnci ve silahları vardır. Bugün sözüm ona “Selefilik” maskesi ve markası altında türeyen bin bir çeşit virüs, güya “öze dönüş” vehmiyle İslam’ın özünü tahrip etmekte, Müslümanları dalalete sevk etmektedir. İslam’ın genleriyle oynanmasına, Müslümanların kimlik ve kişilik zaafı yaşamasına yol açmaktadır. Bugün İslam ümmetinin ruh ve beden sağlığını tehlikeye atan bu “ölü fikirler” sadece selef-i salihinin yolunu ve izini istismar etmekten ibaret değildir. Esasen her taklit bir “ölü fikir” fidesini, tohumunu içinde barındırır. Ehl-i Beyt yolunu kültleştirerek koca bir toplumun düşünce ve duygu dünyasını tarihin bir anında dondurmak, sonra da bir kurtarıcı mehdinin geleceği inancıyla ataleti, eylemsizliği, beklemeyi din haline getirmek acaba kime hizmet eder?

“Bugün yaşanan trajedilerin en büyük sebeplerinden bir tanesi, Batı dünyasında ortaya çıkan ‘nihilizm’in İslam coğrafyasında yaşanmaya başlamasından ibaret olmasıdır…”

Bugün yaşanan trajedilerin en büyük sebeplerinden bir tanesi, Batı dünyasında ortaya çıkan ‘nihilizm’i yani ‘hiçlik felsefesi’ni doğrudan İslam’ın kendi kaynaklarına dayanarak, dini bir meşruiyet kazandırılarak İslam coğrafyasında yaşanmaya başlamasından ibaret olduğunu ifade etmek isterim. Bütün bu soruların cevabı üzerinde dört gün boyunca müzakerelerde bulanacağız. Bütün bunları sadece kendimiz için değil acılar içerisinde kıvranan İslam coğrafyasında yaşayan bütün kardeşlerimizin geleceği için konuşmak zorundayız.

“Latin Amerika’ya bin küsur yıllık yalnızlığını dağıtacak Endülüs esintilerini taşıyacak bir ufka ihtiyacımız var…”

Dinimiz, dilimiz, edebiyatımız, medeniyetimiz bakımından en fazla medyun bulunduğumuz Asya’ya vefa borcumuz var. Rusya’nın ‘mekteb-i harbiyesi’ndeki tahsillerini ikmal eden, çeyrek asır önce esaret zincirinden kurtulan, şimdi bir kimlik muhasebesi içinde yönünü arayan kardeşlerimize karşı insani ve İslami ve insani vazifelerimiz var. Balkanlarda yaşayan Müslüman kardeşlerimiz tarihten kopmak veya tarihe çakılı kalmak gibi bir ikilem arasındaysa, elbirliği, gönül birliği ile yeni bir tarih yazmaya ihtiyacımız var. İnsanlığın beşiği ve gelecek birkaç yüzyıla yayılacak yeni bir medeniyet hamlesinin eşiği Afrika kıtasına söyleyecek sözümüz var. Latin Amerika’ya bin küsur yıllık yalnızlığını dağıtacak Endülüs esintilerini taşıyacak bir ufka ve kadroya şiddetle ihtiyacımız var. Küreselleşen dünyada evrensel bir mesele olarak tebelvür eden Müslüman azınlıkların hali ve istikbaline ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Cihad, nasıl oldu da öldürme, yağma ve çapul kültürünün adı oldu
« Posted on: 25 Nisan 2024, 13:21:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Cihad, nasıl oldu da öldürme, yağma ve çapul kültürünün adı oldu rüya tabiri, Cihad, nasıl oldu da öldürme, yağma ve çapul kültürünün adı oldu mekke canlı, Cihad, nasıl oldu da öldürme, yağma ve çapul kültürünün adı oldu kabe canlı yayın, Cihad, nasıl oldu da öldürme, yağma ve çapul kültürünün adı oldu Üç boyutlu kuran oku Cihad, nasıl oldu da öldürme, yağma ve çapul kültürünün adı oldu kuran ı kerim, Cihad, nasıl oldu da öldürme, yağma ve çapul kültürünün adı oldu peygamber kıssaları, Cihad, nasıl oldu da öldürme, yağma ve çapul kültürünün adı oldu ilitam ders soruları, Cihad, nasıl oldu da öldürme, yağma ve çapul kültürünün adı olduönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes