๑۩۞۩๑ Memurluk ve Sınav Sistemleri ๑۩۞۩๑ => Diyanet Duyurular => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 12 Mayıs 2013, 16:42:55



Konu Başlığı: Bizim dil sorunumuz yok, dıl sorunumuz var
Gönderen: Zehibe üzerinde 12 Mayıs 2013, 16:42:55
Bizim dil sorunumuz yok, ‘dıl’ (gönül) sorunumuz var

(http://www.diyanet.gov.tr/turkish/vitrin/arkakapi/cache/hbrfilBuyukResim1114.jpg)



Tarih: 12.05.2013

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez Hakkâri ziyaretinin ikinci gününde bölgede görev yapan din görevlileriyle bir araya geldi.

Yüksekova ve Şemdinli’de halkın gösterdiği yüksek teveccühten dolayı teşekkürlerini ileten Diyanet İşleri Başkanı Görmez, iki günlük Hakkâri ziyaretinde kendisini en çok etkileyen olayın, yaşlı bir vatandaşın dağdan topladığı Hakkâri’nin sembol çiçeği boynu bükük laleyi kendisine takdim ederken ‘Bunları senin için topladım’ demesi olduğunu kaydetti.

"Bizim hiçbir görevimiz, konjonktüre, belli süreçlere, mevsimlik geçici zamanlara bağlı değildir..."

Hakkâri’de görev yapan din görevlilerine seslenen Başkan Görmez, bölgenin içinden geçtiği sürece de değinerek, “Bizim hiçbir görevimiz, konjonktüre, belli süreçlere, mevsimlik geçici zamanlara bağlı değildir. Kalpler arasında köprü kurmak bizim asli görevimizdir. Biz bu görevimizi yeni hatırlamışsak aldanmışız demektir. Bu ülke zor süreçlerden geçti. Kardeşliğimiz büyük yaralar aldı. Nice zorluklar, sıkıntılar yaşandı. Nice genç yavrularımızı, evlatlarımızı kaybettik, nice insanlarımızı, gençlerimizi dağlara kaptırdık, nice büyük felaketler yaşandı. Bunun sorumlusu olarak sadece idarecileri, güvenlik mensuplarını, bu ülkeyi idare eden siyasetçileri göstermek mümkün müdür? Bizim hiç taksirimiz yok muydu? Âlimler, hocalar, seydalar, müftüler, imamlar, kanaat önderleri olarak, bu ülkeye ilim, irfan öğretenlerin hiç kusuru yok muydu?” dedi.

Başkan Görmez şöyle konuştu;

Her türlü ırkçılığın, ayrımcılığın ve ötekileştirmenin, ırkından, renginden, dilinden, soyundan, sopundan dolayı insanı hor ve hakir görmenin inandığımız din olan İslam’a uymadığını bildiğimiz halde görevlerimizi hakkıyla yerine getirdik mi?

"128 bin kişinin İslam’ı anlatmakla görevli bir kurumun olduğu bir ülkede biz hakkıyla görevlerimizi yerine getirdik mi?"

Ben bu soruyu Edirne’de de, Bursa’da da, İstanbul’da da soruyorum. 128 bin personeli olan bir kurumuz biz. 128 bin kişinin İslam’ı anlatmakla görevli bir kurumun olduğu bir ülkede biz hakkıyla görevlerimizi yerine getirdik mi? Biz tahlillerimizi geniş tutarız ancak bu tahlillerimizi yaparken de herkes gibi davranamayız. Geçmişteki acılara bakıp sorumlu tayin etmek değil bizim işimiz. Biz hakkıyla görevimizi yerine getirdik mi? Görev yaptığımız yerde insanları görevimizi layıkıyla yaptığımıza, Efendimizin veda hutbesinde yaptığı gibi şahit tutabiliyor muyuz? Biz hepimiz görevimizi hakkıyla yerine getirsek, cahiliye zihniyetindeki düşünceler, İslam’ın karşı olduğu ideolojiler, cahiliye kalıntıları gençlerimizin yüreklerini işgal eder miydi? Bu soruyu sormak lazım.

“Bizim dil sorunumuz yok, ‘dıl’ (gönül) sorunumuz var…”

Dillerin, renklerin farklılığı Allah’ın ayetlerindendir. Her kim Kur’an’ın ayetlerini inkâr ettiğinde hangi konuma düşerse, bu ayetleri inkâr etmekte insanı o konuma düşürür. Benim başkanlık yaptığım müessesede herhangi bir arkadaşımız, herhangi bir köyde, kasabada, mahallede görev yaptığı mahalde Cuma namazında camide vaaz ederken, cemaati içerisinden kendisini anlamayan bir tek kişi dahi varsa, o kişiye onun anlayacağı dili de bildiği halde buna rağmen o kişiye gidip onun anlayacağı dille İslam dinini anlatmazsa görevini ihmal etmiş olur.

Bizim dil sorunumuz yoktur, bizim ‘Dıl’ (Gönül) sorunumuz var. Dil gönlün tercümanıdır. Gönülde bir şey yoksa dil ne yapsın. Dinin bütün temel kavramları dünyada aynıdır. Tevhit tevhittir, tekbir tekbirdir, hamd hamddır. ‘Allah’ dediğiniz zaman kimse ‘Bu nedir?’ diye sormaz. Caminizde sizi anlamayan herhangi bir tek amcamız varsa ve siz onun dilinden anladığınız halde o dilde ayeti tercüme etmiyorsanız görevinizi ihmal ediyorsunuz. Yüksek bir özgüvenle, ilmine, irfanına güvenerek cemaate Dini Mübin-i İslam’ı anlatmalıyız.
Herkesin hasret kaldığı barış zamanında çocuklarımızı kuranla buluşturmalıyız. Sürekli bir yenilenme içinde olmadıktan sonra görevin hakkını vermek mümkün değil. İlmimizi, irfanımız geliştirmeliyiz.