> Forum > ๑۩۞۩๑ Memurluk ve Sınav Sistemleri ๑۩۞۩๑ > Diyanet İşleri Başkanlığı > Diyanet Duyurular > 32. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’ sona erdi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: 32. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’ sona erdi  (Okunma Sayısı 1049 defa)
21 Şubat 2016, 18:12:11
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 21 Şubat 2016, 18:12:11 »



32. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’ sona erdi

Van’da üç gün süren ‘32. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’ sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona erdi.

81 İl Müftüsünün, Diyanet İşleri Başkanlığının üst düzey yöneticilerinin, Türkiye Diyanet Vakfı yöneticilerinin ve bu yıl ilk defa her ilin en büyük ilçesinin müftülerinin katıldığı istişare toplantısı, değerlendirme oturumunun ardından Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in sonuç bildirgesini kamuoyuyla paylaşmasıyla sona erdi.

Sonuç bildirgesinin okunmasından önce son günlerde yaşanan terör saldırılarının kınandığı toplantıda, “Toplantının arefesinde başkentimiz Ankara’da ve toplantının icrası esnasında ülkemizin muhtelif kentlerinde meydana gelen terör hadiselerinde şehit düşen kardeşlerimize Yüce Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa, yakınlarına, sevenlerine ve milletimize sabır ve metanet diliyoruz. Milletimizin başı sağolsun! Ülke ve millet olarak bir an önce güven ve huzur ortamına kavuşmayı Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyoruz” ifadelerine yer verildi.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez'in kamuoyuyla paylaştığı 16 maddelik sonuç bildirgesinde yer alan maddeler şunlar;

“Müslüman coğrafyası, tarihinde hiç görmediği kadar toplumsal gerilim ve çatışmalarla derin bir ayrışmaya ve parçalanmaya sürüklenmek istenmektedir…”

Bugün Müslüman toplumlar tarihin en zor süreçlerinin birinden geçmekte, coğrafyamızda büyük acılar ve trajediler yaşanmaktadır. Müslüman coğrafyası, tarihinde hiç görmediği kadar toplumsal gerilim ve çatışmalarla derin bir ayrışmaya ve parçalanmaya sürüklenmek istenmektedir. Ne yazık ki tarih boyunca İslâm  medeniyetinin sembolü olmuş ana şehirlerinde terör ve vahşet şebekeleri türetilmekte ve bunlar marifetiyle hunharca cinayetler işlenmektedir. Aynı zamanda bu terör ve vahşet şebekeleri, işlediği cinayetleri kitle iletişim araçları yoluyla tüm dünyaya servis etmekte, böylece küresel İslamofobi endüstrisi beslenmektedir.

“İslam coğrafyasında ideolojik,bölücü ve ayrıştırıcı örgütler oluşturularak, ‘Vekâlet Savaşları’ denilen bir çatışma ortamı devreye sokulmuştur…”

Tarihsel süreçte bölgemizde ve İslâm coğrafyasında yaşanan çok boyutlu toplumsal travmaların ardında sömürge, istilâ, istibdat ve işgal gibi haricî ve dahilî etkenlerin yattığı herkesçe bilinmektedir. Başlangıcı en az 40 yıl geriye giden bölgesel fiilî çatışmalar, şiddet kültürü oluşturmuş; dinî, etnik ve siyasî enstrümanlarla kademeli olarak bu kültür yaygınlaşmış, Orta Doğu ve Afrika’da; İslâm  dünyasının ana kıtasında sosyal dokuyu bozan kaotik bir hâl almıştır. Bu süreçte dinî refaranslı yapay/kurmaca şiddet odaklı örgütler ve yapılar var edilmiştir. Müslüman bünyeyi çok boyutlu tahrip eden, hem dinî hem ideolojik hem bölücü, hem de ayrıştırıcı örgütler oluşturulmuştur. Bu örgütler, türetildikten sonra yerleşik hâle getirilmiştir. Bunlar üzerinden adına “Vekâlet Savaşları” denilen bir çatışma ortamı devreye sokulmuştur. Özellikle gençlerin, inandırılarak ve kandırılarak dinî referanslı terör örgütlerinin ağına düşürülmesinde savruk ve çarpık din anlayışlarının etkisi kadar, 40 yıllık çatışmaların getirdiği psikososyal ortamın, ayrıca yaşanmakta olan siyasî ve iktisadî adaletsizliklerin, ayrımcılık ve ötekileştirmenin payı asla göz ardı edilmemelidir.

“İslam coğrafyasının kaos ortamından kurtularak bölgede tekrar huzurun sağlanabilmesi için meş’um yapılarla topyekûn mücadele etmesi kaçınılmazdır…”

Din-i mübin-i İslâm’dan hiçbir şekilde meşruiyet bulması ve onay alması mümkün olmayan, eylemleriyle bir ölüm ve kıyım makinasına dönüşen, sözde “hilâfet devleti” mizanseniyle ortaya çıkan terör ve vahşet şebekesi, 100 yıl sonra tekrar bilâd-ı Bağdat ve bilâd-ı Şam’ı birçok gücün müdahalesine açık hâle getirmiştir. Bu oluşum, aynı zamanda İslâm  dünyasında medeniyet içi bir din ve mezhep çatışmasına zemin hazırlamıştır. Böylece barış ve esenlik dini olan İslâm’ın imajını, vahşet ve tedhiş görüntüleriyle kirleterek İslâm’la endişe ve korku duygularını yanyana getirmiştir. Kaos ortamından bir an önce kurtulabilmek ve bölgede tekrar huzurun sağlanabilmesi için hiçbir İslâm ülkesinin kabul etmediği bu ve buna benzer meş’um yapılarla İslâm dünyasının topyekûn mücadele etmesi kaçınılmazdır.

“Vakit geçmeden insanlık, tüm gücüyle barışın hayat veren diriltici nefesini üflemelidir…”

‘Arap Baharı’ söylemiyle Kuzey Afrika’da başlayan, dalga dalga Orta Doğu ve Afrika kıtasına yayılan çatışma ve kaos ortamı, bilhassa Suriye krizi ile birlikte uluslararası ölçekte bir trajediye dönüşmüştür. Bu süreçte geleneksel dinî/tarihî yapılar tahrip edilmiş, bilimsel ve kültürel miras yağmalanmış, kitlesel göçlere sebebiyet verilmiş ve insanlarda büyük korku ve umutsuzluklar meydana getirilmiştir. Maalesef yaşlı dünyamız bir kere daha küresel ölçekte uluslararası bir savaşın eşiğine getirilmiştir. Suriye krizinin daha büyük bir felâkete evrilmemesi için başta uluslararası kurum ve kuruluşlar olmak üzere dinî müesseselerin, aydın ve entelektüellerin, bilim ve sanat insanlarının inisiyatif alması, akan kanın bir an önce durdurulması, yeniden barış ve güven ortamının tesisi için çaba sarfedilmesi en büyük temennmizdir. Vakit geçmeden insanlık, tüm gücüyle barışın hayat veren diriltici nefesini üflemelidir.

“Dil, ırk ve inanç ayrımı yapmaksızın bütün mazlum ve mağdurlara kucak açıp yardım elini uzatan aziz milletimiz, insanlığın umudu hâline gelmiştir…”

Bugün başta Suriye olmak üzere insanlık trajedisinin yaşandığı ülkelerden sökün eden mülteciler, gerek ülkemize sığınanlar gerekse ülkemiz üzerinden başka kıtalara geçmek için çabalayanlar, insanlık vicdanını sınayan küresel bir sorun hâline gelmiştir. İltica etmek için evlerini ve yurtlarını terk eden Suriyelilerin acıklı ölümleri, deniz kıyılarından toplanan cesetleri, tüm insanlığın vicdanını kanatmaya devam etmekedir. Özellikle mültecilere yönelik uluslararası örgütlerin takındığı tavırlar, ümit verici değildir. Sorunun kalıcı çözümü için yeterli bir çaba olmadığı da açıktır. Milletimizin bu konudaki girişim ve çabaları bütün dünyaya örnek olmuş durumdadır. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı da mültecilere yönelik her türlü maddî ve manevî yardımlarını sürdürecek, hizmetlerini geliştirecek, özellikle mülteci çocuklarının eğitimi konusunda Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapmaya devam edecektir. Dünyanın neresinde olursa olsun dil, ırk ve inanç ayrımı yapmaksızın bütün mazlum ve mağdurlara her zaman kucak açıp yardım elini uzatan aziz milletimiz, tüm dünyaya örnek olmuş ve insanlığın umudu hâline gelmiştir.

“Güvenlik-barış dengesi dikkate alınarak herhangi bir hataya mahal vermeden kan dökülmesini engelleyecek kalıcı toplumsal barışta ısrar edilmesi, İslâm’ın barış ve esenliği önceleyen rahmet mesajlarının bir gereğidir.”

Ülke ve millet olarak bir türlü kurtulamadığımız kronik şiddet ve terör hadiselerinin, mensubu olduğumuz dünyadan ve yaşadığımız coğrafyadan bağımsız olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Yeni bir boyutta tezahür eden, insanımızın gündelik hayatını tehdit eden, meskenlerini, sokak ve caddelerini tahrip eden, şehir ve kasabalarını tarumar eden, yüzlerce gencin hayatına kast eden, yüzlerce askerimizi ve güvenlik güçlerimizi şehit eden menfur terör olaylarının, ülkemizin bekasını, milletimizin birliğini tehdit ettiği; kuzeyiyle güneyiyle, batısıyla doğusuyla milletimizin tamamında bir endişe getirdiği inkâr edilemez.

Şehirlerimizi, mabetlerimizi, eğitim yuvalarımızı tahrip eden; hanelerin harim-i ismetine tecavüz eden, vatandaşlarımız üzerinde baskı oluşturarak onların canına ve malına kasteden, insanımız arasında kin ve nefret tohumları eken, barış ve güven ortamını baltalayan; etnik, ayrılıkçı ve inkârcı bir ideolojiden beslenen terör örgütü, nice canların yok olmasına, nice anaların bağrının yanmasına, nice çocukların yetim kalmasına neden olmaktadır. Akan kan ve gözyaşının dinmesi, mağduriyetlerin son bulması, selâm ve eman, barış ve güven ortamının bölgede bir an önce yeniden tesis edilmesi en büyük niyazımızdır. Bilhassa güvenlik-barış dengesi dikkate alınarak herhangi bir hataya mahal vermeden ne pahasına olursa olsun kan dökülmesini engelleyecek kalıcı toplumsal barışta ısrar edilmesi, İslâm’ın barış ve esenliği önceleyen rahmet mesajlarının bir gereğidir. Bu ilkenin hayatiyeti, milletimizin istikbali için de vazgeçilmezdir.

“Hiçbir Müslüman, bir terör örgütünün içinde yer alamayacağı gibi İslâm’dan teröre meşruiyyet bulamaz, teröre fetva veremez…”

Terörün, küresel emparyalist güçlerin, silâh ve uyuşturucu tüccarlarının, modern sömürgeciliğin ve hegemonya anlayışının acımasızca kullandığı bir enstrüman olduğu açıktır. Bu itibarla ülkemizde yaşanan terör sorunu, coğrafyamızdaki bölgesel meselelerden ve küresel güç savaşlarından bağımsız bir şekilde ele alınamaz. Herhangi bir insanî değere sahip olmayan terör örgütü, bugün dini giderek araçsallaştırmaya çalışmakta, hatta din eksenli yapılar kurmakta, doğallıktan ve sahicilikten uzak dinî görünümler sergilemekte olup böylece tarih boyunca İslâm ümmetinin aziz bir parçası olmuş bölge insanının kalbini çalmayı ve toplumsal tabanını genişletmeyi hedeflemektedir. Unutulmamalıdır ki, hiçbir hak iddiası ve toplumsal talep, terör ve şiddete gerekçe olamaz. Şiddet ve terör, İslâm’dan kendine asla referans bulamaz. Bilinmelidir ki din-i mübin-i İslâm, hangi amaçla yapılırsa yapılsın, kimden gelirse gelsin inancı, düşüncesi ve ideolojisi ne olursa olsun terörün her türlüsünü reddeder. Terör bir insanlık suçudur. Müslüman vicdanı da asla terörü kabul edemez. Sıfatı ve ünvanı ne olursa olsun samimi hiçbir Müslüman, herhangi bir terör örgütünün içinde yer alamayacağı gibi İslâm’dan teröre meşruiyyet bulamaz, teröre fetva da verem...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: 32. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’ sona erdi
« Posted on: 27 Nisan 2024, 01:10:36 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: 32. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’ sona erdi rüya tabiri,32. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’ sona erdi mekke canlı, 32. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’ sona erdi kabe canlı yayın, 32. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’ sona erdi Üç boyutlu kuran oku 32. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’ sona erdi kuran ı kerim, 32. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’ sona erdi peygamber kıssaları,32. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’ sona erdi ilitam ders soruları, 32. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’ sona erdiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes