Konu Başlığı: Yüzüme bak,nasıl olduğumu anla Gönderen: Safiye Gül üzerinde 20 Ekim 2010, 10:35:00 1011. Bana; "Nasılsın?" dedin; yüzüme bak da, nasıl olduğumu anla! Müstef'ilün, Fe'ulün, Müstefilün, Fe'ülün (c. IV, 2030) • Bana, acıdın da; "Nasılsın?" diye sordun; sen yüzüme bak da, nasıl olduğumu anla! Biz yokken, bize; "iyi misin?" dedin; artık şu kınamaları bırak! • Gülerek; "Günlerin hoş geçsin!" dedin; sen olmadıkça hiç kimsenin günü hoş geçmez! Bunları bırak da, başka bir hikayeye başla!.. • "Usandım, bıktım! Artık sen, ne zamana kadar hep aşktan bahsedeceksin?" dedin; sen git de, aşık olmayana; "Hikayeyi kısa kes!" de! • Ateşler içindeyim, terler döküyorum; böyle olduğum halde bir mahrem bulamıyorum! Ben, bir köşeye gideyim; başka çarem kalmadı! Bari, şu kılıcı kalkan et! • Sen, bizi küstah, terbiyesiz bir hale getirdin; "Ne istediğini ilk gün bize söyle!" dedin! Sen, durumu, bizim derdimizden haber al!.. • "Dostların müflis oluşlarından perişan oldum!" dedin; iki dudağını aç da, güzel sözlerinle dünyayı incilerle, cevherlerle doldur! • "Hürmetle hizmet kemerini kuşan!" dedin; öyle ise, iki rahmet elini aç da, beni kucakla!.. 1012. Ey Hakk aşığı; herşeyi terkettiğin gibi, yokluğu da terk et! Müstef'ilün, Fe'ulün, , Fe'ulün (c. IV, 2031) • Ey Hakk yoluna düşen, o yolda yoklukta mahvolan, yok olan aşık! Sen, yokluğu da geride bırak, yokluktan da yola düş; sen, onu da terket! 21 Gönlünden başını çıkar da, gönlün ta kendisini, özünü seyret!. 21. Hz. Mevlana'nın bu beyitte bahsettiği terk, son merhaledir. Ariflere göre dört türlü terk vardır: l - Terk-i dünya (dünyayı terketmek) 2- Terk-i ukba (ahiretteki nimetleri terketmek) 3- Terk-i hestî (kendi benliğini, varlığını terketmek) 4- Terk-i terk (terki de terketmek, onda yok olmak). • Gönül, Çin aynasıdır! Gönülle beraber oturup karşında yüzlerce kılıç görürsen korkma; o kılıçlara karşı gözünü kalkan et! • Biliyorum; herşeyden vazgeçtin, gönülde yok oldun, yokluğun içindesin! Fakat, tam bir başarı için bir saldırış daha gerekmektedir! • Bir kere daha saldır; saldır da, aşk kaynağının başındaki benlik avını yakala, onu parçala! Ey gönül ormanının arslanı; pençeni, benlik avının çenesine bas! • Bizler, güneşin ışığı içinde titreyerek oynaşan zerreleriz! Bu balçık zerresinden azıcık toprak al da, sürme gibi ayın gözüne çek!.. • Delilik ve sevdadan ötürü, bizde can kalmadı! Ey herşeyi bilen, herşeyi gören padişah; bize başka şeyden de değil, kendinden bir haber ver! Biz, yalnız seni istiyoruz! • Ey ateşe benzeyen aşk; şu şekillerle, nakışlarla, resimlerle dolu olan alemde bulunan bütün şekilleri, nakışları, resimleri sil, yok et de, kendinden canlı bir şekil ortaya koy! • Ey padişahım; seni sevenler, kendilerinden geçtiler, mest oldular, öldüler! Ama, rindlerin yine de sana selamlan var; onların bulundukları yere bir defa daha uğra, ne olur? • Kaf dağındaki zümrüdanka bile Tebrizli Şems'in aşkıyla kanat çırpar, uçar! Sen de o varlık kanadını kökünden yol, at da, kendine aşktan kanat elde et! 1013. Nasıl olur da susuz kalırım? 0 ırmak, beni arıyor! Miistef'ilün, Fe'ülün, Miistef'ilün, Fe'ülün (c. IV,2032) • Ben, kimden korkarım? Sevgili benimle beraber olunca, artık korkum kalır mı? Zülfikar benim yanımda olunca, bir iğneden korkulur mu? • Nasıl olur da susuz kalırım? 0 ırmak, beni arıyor!.. Gönlüm gamlanır mı? Gamımı dağıtan gam ortağım benimle beraber!.. • Nasıl olur da ağzım acılaşır, acılık çekerim? Ben, şekerler ve helvalar arasındayım! Kış, bana ulaşabilir mi? Ben, ilkbaharımla beraberim!.. • Hz. İsa aklımın doktoru olunca sıtmadan, hararetten rahatsız olur muyum? Ben, av emiriyim; köpekten korkar mıyım? • Meclise gelmez olur muyum? Sakî beni çekip duruyor! 0 güçlü kuvvetli padişah benimle beraber olunca, elbette şehirler zabtederim! • 0 kocaman küpteki şarap, bizim için köpürüp coşuyor! Artık, burada zahmetin, mahmurluğun ne işi var? • Eğer ben gökyüzü ile savaşa girsem, onu kırsam döksem, özür dilemeye hacet yok! Çünkü, o güzel yüzlü benimle beraber, benim yanımda!.. • Ben, lütuflar ve nimetler içindeyim; lütfun, rahmetin mesti olmuşum; bahtın, devletin kucağındayım! 0 kucaklayışı güzel olan dost, benimle beraber! • Ey kavgacı, gürültücü dil! Ben, söze doydum; sus artık! Yoksa, benimle sohbet etme! 1014. Herkes, aşk ateşine kendini atamaz! Cins atlar, padişahı taşır; ahmak atlar ise, tezek taşır! Müstef'ilün, , Müstef'ilün, Fe'ülün (c. IV, 2043) • Gördün mü, kış mevsimi ne diyor? Sen, harman gibi odun yığ! Kış soğuk geçmese de, ikisinin de, kışın da, odunun da soğukluğu, vebali bana, benim üstüme olsun! • Soğuk artınca, şiddetlenince ateşe odun at; odunu esirgeme! Odun mu daha değerlidir, yoksa beden mi? • Gönlünde ateşi saklayan odun, yokluk suretidir; ateş ise, Allah'ın aşkıdır! Ey can; aşka ulaşmak için suretleri, şekilleri yak, yandır! • Suretleri, şekilleri yakmadıkça, canın üşür, donar, buz kesilir; aşkı bulamazsın, şekilde kalırsın! Şekilde kalırsan, puta tapanlar gibi manevî baharlardan haberin olmaz, eminlik yurdundan uzak düşersin!.. • Ateşe benzeyen aşkın içine gir, kendini temizle; ateş içinde gümüş gibi gönlünü hoş tut, güzelleş! Mademki Hz. Halil'in oğlusun, ateş senin evindir, yurdundur! • Ateş, Allah'ın emri ile, gönlü uyanık kişilere lale olur, gül olur, çiçek olur, reyhan olur, söğüt, süsen olur! 22 22 Eski Sairlerimizden birisi; "Ateş kenan, kış gününün lalezandır" (Ateş kenan, kış gününün lale bahçesidir) demiştir. • Allah'a inanan kişi, efsun bilir; ateşe efsun okuyunca, o ateşin yakıcılığı kalmaz; ateş ateşliğini kaybeder, parlak bir ay olur! • Demiri bile eritip iğne gibi incelten ateşi yatıştıran efsuna aferin! • Mumun ateşi pervaneye pencere gibi görünür de, o yüzden onun alevi içine atılır, yanar! • Herkes, aşk ateşine kendini atamaz! Cins atlar, padişahı taşırlar; işe yaramaz, ahmak atlar ise, palan yüklenirler, tezek taşırlar! 1015. Duayı tatlılaştır; dua, ağzımıza süt gibi, bal gibi tatlı gelsin! Müstef'ilün, Fe'ulün, Müstef'ilün, Fe'ülün (c. IV,203~) • Önce, bizi adam et, aşka layık bir kişi haline getir! Sonra, bize şarap sun; kadehi durmadan döndür!.. • Ey can; bizden, bizim hizmetimizden ne çıkar? Mademki binayı sen kurdun, onu yine kendin tamamla! • Bizim selamet evimizi melamet evi yaptın; melamet evimizi de selamet evi yap! • Bu aşk yolu, sonsuzdur, uzundur! Onu, sonsuz lütfunla kısalt, iki adımlık yol yap! • Bizi, nefs-i emmareye esir ettin fakat, kötülüğü emreden nefsin de emiri sensin; sen, bizi emir yap da, onu bize kul et! • Herkese ait olan lütuflarını has kullarına nasip ettin! Bugün de, has kullarına ihsan ettiğin lutufları herkese, bütün kullarına lütfet! • Her zerreye, lutfunla, bir başka güneş ver; lutuf ve ihsan güneşini, herkese tam olarak ver! • Duayı bize tatlılaştır; dua, ağzımıza süt gibi, bal gibi tatlı gelsin! "Amin!" diyene de lutfet, onu herkesin iyiliğini ister bir hale getir! 1016. Senin maddî varlığın ve benliğin, bir ayıptır; sen, boğazına kadar bu ayıbın içindesin! Müstef'ilün, Fe'ülün, , Fe'ulün (c. IV, 2028 ) • Her ne kadar uzun zamandan beri boğazıma kadar ayrılık ateşleri içinde oturdum, yandım yakıldım ise de, Allah'a şükür, şimdi de, sevgili ile boğazıma kadar vuslat suyu içindeyim! • Sevgiliye; "Boğazıma kadar lütuflarına garkolmuşum!" dedim. Sevgili, beni boğazıma kadar lütuflara garketmeye kani olmadı da, • Dedi ki: "Başını ayak yap, aşkın derinliklerine dal! Çünkü, boğazına kadar aşkın derinliklerine dalmazsan, işin yoluna girmez!" • Dedim ki: "Ey can; benim başım, senin nalınındır! Fakat iki gözüm, sen nalınlarda kalma; boğazına kadar bu işin içine girmeye bak!" • Sevgili bana; "Dikenden de aşağı mısın?" dedi. "0 da, gülleri beklerken tam dokuz ay, boğazına kadar toprağa gömülü kaldı!" • Sevgiliye; "Diken de nedir ki?" dedim. "Senin gül bahçen için, gül gibi, yok zaman ta boğazıma kadar kanlara battım, kanlar içinde kaldım, yapraklarım kanlara boyandı!" • Dedi ki: "Çekişme aleminden kurtuldun, aşk alemine ulaştın! 0 alemde ta boğazına kadar savaşlara, kavgalara dalmıştın! • 0 çekişme aleminden kurtuldun ama, kendinden kurtulamadın, yokluğa kavuşamadın! Senin maddî varlığın, benliğinin bir ayıbıdır; sen, boğazına kadar bu ayıbın içindesin! • Yankesici gibi çok tuzak kurma; hileye az başvur! Yankesici, boğazına kadar kendi tuzağının içinde kalır!" • Dünya sevgisi, dünya tuzağı öyle berbat, öyle fena bir tuzaktır ki, padişahlar ve arslanlar, köpekler gibi, o pisliğin içine düşmüşler, boğazlarına kadar gömülmüşlerdir! • Bundan daha fazla şaşılacak bir tuzak vardır! Oraya düştünse, görürsün ki, aklı olmayan, saf olan, kendini görmeyen kişi o tuzağa topuğuna kadar batmıştır da, zeki olan, aklı başında olan kişi boğazına kadar o tuzağın içindedir! • Artık, söylemeyi bırak; nefesin kesiliyor! Ben yorulmasaydım, nefes nefese gelmeseydim, seni, boğazına kadar söze garkederdim! 1017. Eğer nefs-i emmareni öldürebilirsen, yakandan bir çok huriler baş gösterirler! Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilün (c. IV, 2021) • Ey genç; sabah oldu! Çabuk kalk, yükünü bağla, hazırla; kervandan geri kalma! • Kervan geçip gider, sen gafil, uyuyakalırsan, çok ziyandasın, çok ziyandasın, çok ziyandasın!.. • Günah yollarında ömrünü zayi etme, tüketme; ömrünü tüketme de, terütaze kal, ebedî ömür al!.. • Nefs-i emmareni öldürmeye çalış! Çünkü o, senin şeytanındır! Eğer onu öldürebilirsen, yakandan bir çok huriler baş çıkarırlar! • Şunu iyi bil ki, kötü nefsini öldürünce, yedi kat göğün üstüne ayağını basarsın!.. • Senin kıldığın namaz, tuttuğun oruç kabul edilirse, nefsine hakim olur, doğru yola düşersin! 0 zaman sen, bir pehlivansın, bir pehlivansın, bir pehlivan!.. 1018. Can; dille, dudakla, harfle, sözle anlatılamaz ki! Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat (c. IV,2016) • Benim canım, senin canındır; senin canın da, benim canımdır! Bir bedende iki can hiç görülmüş müdür? • Ey beden; yüzlerce can ile diri olsan bile sen, yine can iste; bedenden hiç bahsetme! • Şu candan gönlünü al da, yerine koy! Bu can o olmadan canlık edemez; boş yere yorulma! • De ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir! 23" ayetini anla! Ey benim canım! Can; dille, dudakla, harfle, sözle anlatılamaz! 23 İsra Süresi 17/85. 1019. Sen, duru bir su gibisin; yaptığın kötülüklerle bu temiz suyu bulandırma! Mef'ulü, Fa'ilatü, Mefa'îlü, Fa'ilat c. IV, 2045) • Sen, duru bir su gibisin; bu duru suyu, yaptığın kötülüklerle bulandırma, gönlünü örtme! Gönül gözünün önüne günah perdesini çekme; yapma bu işi * Tertemiz kişiler, gönül erleri, gönlünü seyretmek için onun etrafında topandılar! Bu temiz insanlara karşı sen de utanç içinde kalma; sen de tertemiz ol, gönlünü utandırma!.. * Gönül; "Fanî güzellere aşık olmaktan kendini çek!" diye nara atıyor! Eğer sen tamamıyla can halini almışsan, gönlü üzme, onu gerçek aşktan mahrum etme, onu öyle nekes alıştırma! *Bakırı, iksir sürerek altın ederler! Bu, bir başka bilgidir! Senin yaptığın bu işlerle bakırın altın olmaz! Ermişlerden uzak kaldığın için, balçık mertebesinden kurtulamazsın, yücelemezsin, insan olamazsın!.. • Ey can! Gönülden ayrı düşeli bir hayli zaman oldu; otuz yıldır onu arıyorsun, hala bulamadın! Bari bu otuz yılı kırk yıla çıkarma! • Hakk yolunda nice savaşlar var! Öyle her yol başında durma; vakit geçti, gün bitiyor! Sense, lüzumsuz şeylerle oyalanıp duruyorsun! 1020. Hz. Musa gibi, ilahî aşkla kendinden geç, asa gibi sus; Tur Dağı gibi ses verip durma! Mefulü, Fa'ilatü, Mefa-îlü, Fa'ilat (c. IV,2051) • Görüyorum ki, bana cefa etmeyi düşünüyorsun; böyle düşünme! Bize çıkışmaya, bizden ayrılmaya hazırlanıyorsun; yapma!.. • Güzelim; aslında sen, baştan başa Hakk'ın lütfusun, ihsanısın! Böyle olduğu halde, davranışlarınla, kendini Hakk'ın azabı, Hakk'ın kahrı haline getiriyorsun; yapma!.. • Gönlümü lütfunla, kereminle elde ettin! Sonra neden lutuftarı, keremden onu mahrum ediyorsun; etme!.. • Güzel yüzünün nuru ile ayın ondördü haline gelen bu kulu, neden dertlerle yeni ay gibi yapar, iki kat edersin; etme!.. • İster ateşe tapar olsun, ister mümin olsun, hepsi de senin havana uymuş, sevdana kapılmış kulların; niçin ateşe tapanla savaşırsın; savaşma!.. |