๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Divanı Kebir => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 19 Ekim 2010, 06:23:07



Konu Başlığı: Sanat rüzgarı
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 19 Ekim 2010, 06:23:07
1231. Bizler ağaçlar gibiyiz. San'atın, esip gelen dönüp giden rüzgardır.

Müstef'ilün, Fe'ülün, Müstef'ilün, Fe'ulün

 (c.VI.2959 )

• Cümle alem, senin varlığının bir eseridir. Ama bu eseri öyle bir yaraladın ki, bunun sebebini ancak sen bilirsin.

• İstersen bir kere daha yarala, ben senden merhem istemem. Bütün alem yok olursa ne gam? Sen yüzlerce alemsin.

• Seni anlatmaya imkan yok. Çünkü sen, Cenab-ı Hakk'ın sırrının açıklanmasısın. Sen canın canının canı olduğun halde neden cana gelmezsin?

• Bizler ağaçlar gibiyiz, san'atın esip gelen, dönüp giden rüzgardır. Rüzgar göze görünmez ama, isterse ağaçları kırar geçirir.

• Bizler o rüzgar yüzünden tohumlandık, yeşerdik. 0 rüzgar yüzünden sarardık. Sen yaprakları dökersen nasıl olur da meyve elde edersin?

• Görünüşte bahçe önce gelir, ama bahçeden maksat meyvedir. Sen ilk önce inciyi, sonra gümüşü seversin.

• İsterim ki, hep senden bahsedeyim. Başkalarından bahsetmeyeyim. Fakat sen gizlenirsin de, bizi ileri sürersin.

 

1232. Bu gidişle menzile nasıl varırsın?

Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'îlün

 (c. VI,2894)

• Bu gidişle menzile, varacağın yere nasıl varacaksın? Bu tenbellikle, bu huyla dilediğine nasıl ulaşabileceksin?

• Bu sırrı çözmek, bu sırra mahrem olmak sana nasip olmamış, müşkül sırrı açmayı nasıl başaracaksın?

• Su gibi, şu çamur içinde hapsolup kaldın! Bedeninin aslı olan bu balçıktan ne vakit tertemiz, arınmış olarak çıkıp kurtulacaksın?

• 0 lütuf ve ihsan denizinin yardımı olmadıkça, bu kirlilik, bu günah dalgasından nasıl kurtulup mutluluk sahiline varacaksın?

• Aşk burağı Cebrail(a.s.)'ın gayreti, kılavuzluğu olmadıkça, Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz gibi nasıl olur da o en yüksek makama yükselebilirsin?

• Sen tutuyor, fanî varlıklara güveniyorsun, sığınacağı olmayanlara sığınıyorsun. Devlet ve ikbal sahibi padişahlar padişahına nasıl sığınacaksın?

 

1233. Her zerre, hayat bulmak için koşmada, çırpınmada.

Müstefilün, Fe'ulün, Müstef'ilün, Fe'ulün 

(c. VI,2961)

• Ey yaşayışların ayıbı! Sevgilinin rengine bak da, yaşayışın rengini gör! Yani yaşamak nasılmış anla! Senin yüzüne de yaşayış rengi gelsin, konsun.

• Her zerre hayat bulmak için koşmada, çırpınmada. Sende zerre kadar yaşayış arzusu yok mu?

• Yaşayış, mesela bir taş gibi olsaydı. 0 yaşayış taşından çok hoş çeşmeler fişkırır akardı.

• Aynaya baktım, aynada geçici bir hayal gördüm. "Sen nesin? Kimsin?" diye sordum. 0 hayal dile geldi de bana cevap verdi. Dedi ki: "Ben yaşayışın rengiyim."

• Aslında sen gerçekten yaşayanları ebedî hayatta bulursun. Bu yaşayanlar kimdir? Yaşayış aleminde gönülleri daralanlar, gönülleri kırılanlar.

• Barışı arayanlar, huzur içinde yaşamak isteyenler, bu dünya hayatındaki savaşları bıraktılar, didinmekten vazgeçtiler. Adam olmayanlar ise, hayat mücadelesıni devam ettirdiler, dünya nimetleri için çırpınıp durdular.

1234. Gözünde hastalık yoksa, gözünü aç da O'nun yarattıklarını seyret!

Mefülü, Fa'îlat, Mefa'îlü, Fa'ilat 

(c. VI,2995)
• Kainatta bulunan bütün varlıkların arasındaki 0 tek varlık, nasıl bir candır? Ben benzeri bulunmayan 0 eşsiz varlığa tek bir can diyemem. 0 bütün canların canı olan bir cihandır. Bütün canlara 0 can vermiştir.

• O'nun güzelliğine, benzeri olmayan bir güzel olduğuna, kemaline, olgunluğuna yemin ederim ki; 0 tek varlık, kendi gözünden bile gizlenir.

• O'nun aşkı yeryüzüne şu kadar toprağa rahmet suyunu akıttı da bağlar, bahçeler meydana geldi. 0, aşk bahçesinde salına salına yürüyen selvi boylu, eşsiz bir varlıkdır.

• Bütün dünya güzelleri, O'nun bahçesinin çiçekleridir. 0 bahçenin meyvesini, tohumunu 0 yarattı, o güzellerin hepsi de altın gümüş kırıntılarıdır. Onların madenini de 0 tek eşsiz varlık yarattı.

• Gönül sessizce O'nun huylarından, sıfatlarından dalgalanıp durmadadır. Çünkü 0 tek varlık açıklanmaktan üstündür. Şerh ve beyana sığmaz. Kelimelerle 0 anlatılamaz, anlatışa sığmaz.

• Şu kadar söyleyeyim ki, 0 varken ne yer vardı, ne gök! Ne kainat vardı, ne zaman! 0 tek varlık, yerlerden de, göklerden de, zamandan da, mekandan da üstündür.

• Hakk aşıklarının kıskançlığı yüzünden ağzıma kilit vurulmuştur. Bu yüzden ben "0 eşsiz varlık fılandır!" diye söyleyemem.

• Her an göz ucu ile, onun yarattığı güzelleri, güzellikleri görürüm de "Allah'ım" derim, "Yaratmakta, sen eşsizsin, senin benzerin yoktur. Sen tek bir varlıksın."

• Gözünde hastalık yoksa, aç gözünü de onun yarattıklarını seyret! Çünkü O tek varlık güneş gibi ortada parlamaktadır. Her zerrede, her şeyde kendi varlığını, sıfatını yaratma gücünü göstermededir.86

  86 Hz- Ali (r-a.) "Ben görmediğim Allah'a ibadet etmem." diye buyurmuştu. "Ya Ali; sen bu baş gözü ile Allah'ı nasıl görebilirsin?" diye soranlara; "Her şeyde, her zerrede onun kudretini sıfatını görüyorum." diye cevap vermişti.

• Aklını başına al! Huzurunda candan secde et de, mana padişahı ol! Çünkü 0 tek, 0 eşsiz, varlık padişahlar padişahıdır. Padişahlığı da istediğine 0 verir.

• Şu dünyada yüz binlerce imansız insan, senin yolunu kesseler de sana;

"Allah yoktur!" deseler, onların sözüne inanma, şüpheye bile düşme! îyi bil ki, o eşsiz 0 tek varlık vardır.

• Tebrîz şehrinin kendisi ile iftihar ettiği büyük varlık(şahs)a "O'na bir bak!" dedim, dedi ki: "Şaşırıp kalma, 0 eşsiz varlık, 0 tek varlık, işte öyledir."

 

1235. Ey dostlar ağlayın, yağmur gibi gözyaşı dökün de ferahlayın!

Müstef'ilün, Fe'ulün, Müstef'ilün, Fe'ulün 

(c. VI, 2964)


• Dün gece sevgilinin eteğini tuttum da; "Ey kerem cevheri!" dedim. "'Gecen hayırlı olsun' diyerek beni yalnız bırakıp gitme; bu gece lütfet, bizimle beraber kal!"

 

• Onun güzel yüzü parladı, ateş gibi kızardı, öfkelendi. "Yeter, benden elini çek!" dedi, "Beni rahatsız etme! Bu yüzsüzlük, bu dilencilik ne zamana kadar sürecek?"

• Ona dedim ki: "Peygamber Efendimiz 'Bir şey isteyeceksen onu güzellerden, güzel yüzlülerden iste!' diye buyurmadı mı?"87

  87 Hz. Mevlana'nın yukarıdaki beyte aldığı hadîsin aslı şöyle:

"Hayrı güzel yüzlülerden isteyiniz." Cami'u's-Sağîr, c. I, s. 43.

• "Evet öyle buyurdu ama, güzel kişi, güzelliği ile benliğe kapılır da başkasını düşünmez, ancak kendini düşünür. Bu sebeple onun huyu da serttir. Nazlansa da, cevr etse de insana dokunmaması gerekir."

• Dedim ki: "İş böyle ise, onun cevri cana can bağışlar, dene de gör. Göreceksin ki denediğin her şey bir defınenin tılsımı gibidir."

• Dayanamadım ağlamaya başladım; "Hüküm senindir." dedim. Ey insanı ızdırabın karanlığından kurtaracak olan nurun kaynağı! Benim feryadıma yetiş, bana yardım et! '

• 0 göz yaşlarımı görünce bana acıyacağı, teselli edeceği yerde gülmeye başladı. 0 güzel varlığın acılarımı görmemezlikten gelerek gülmesi, onun bana yakınlığının belirtisi, bir lütuf olarak göründü de, o lütuftan, doğu tarafı da batı tarafı da dirildi.

• Ey aşk yolu arkadaşları! Ey dostlar! Ağlayın, ağlayın, yağmurlar gibi gözyaşı dökün! Dökün de güzeller, yeşilliklerde size de gönül alıcı güzel yüzlü dilber ihsan etsinler.

1236. Sen bedende can gibisin.

Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilün 

(c. VI,2889)

• Sevgilim sen ab-ı hayat çeşmesisin. İlkbaharsın, yeşilliksin. Sen tıpkı bensin. Kim kendi kendine; "Sen tıpkı bensin." diyebilir?

• Ben geceyim, sen aysın. Senin olan, seni başının üstünde dolaştıran geceden kaçma! Ay da kim oluyor? Sen yüzlerce topluluğun güneşisin.

• Ay ömrün kadehidir. 0 kadeh bazen doludur. Bazen da boş. Sen kadehe sığmazsın. Çünkü zamanın ömrüsün.

• Şu zaman da tıpkı beden gibidir, sen ise o bedende cansın. Senin gibi bir can bedenin canı olunca, beden de artık bedenlikten çıkar, can olur.

• Melekler Hz. Adem'in bedeninde senin can ışığını gördüler de hemen secdeye kapandılar.

• Şeytan ise, onun balçıktan yaratıldığını gördüğü için secde etmedi. Bunun üzerine "Yürü git; sen şeytansın!" diye Hakk'ın cezasına uğradı.

 

1237. Senin ayaklarının altına toprak olurum.

Miistef'ilün, Fe'ulün, Müstef'ilün, Fe'ulün 

(c. VI,2951)

• Benim zavallı halime acıyasın, inciler gibi gözyaşları dökesin diye senir ayaklarının altına toprak oldum. Güzel parmaklarınla başımı kaşıyasın da saçlarıma dokunasın arzusu ile yemeden içmeden kesildim, zayıfladım, kıl gibi inceldim.

• Bana değer vererek elimi tutmak lütfunda bulunmanız için nefsimle savaşa giriştim. Benliğimden, varlığımdan kurtuldum. Sonra gönlüme gelesin diye hayale döndüm.

• Gönül maşrıkından (=doğusundan) ay gibi doğasın, başını gösteresin diye aşka düştüm. Gece gündüz aşkla pençeleştim, yakalar yırttım.

• Senin güzelliğin, ilkbaharın beni de bahara döndürür ümidine kapıldım da, bahar bulutlan gibi gözyaşları döktüm.

• Lütfun yardım eder diye düşündüm, ona güvendim de göklerin bile kabul etmedikleri emaneti kabul ettim, yüklendim. 88

 88 Bu beyitte 33. Ahzab Suresi'nin şu mealdeki 72. ayetinden iktibas var: "Biz emaneti göklere, yere ve dağlara vermek istedik, onu yüklenmekten kaçındılar (onun sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. (Bununla beraber onun hakkını tam yerine getiremedi.) Çünkü insan çok zalim, çok cahildir."

• Padişahım; acırsın da gerçek sevgiliyi bulamayan puta tapanlar için (yani seni değil de fanî varlıkları sevenler için) her an gönül levhasına, bir şekil, bir suret yapar, onları oyalarsın.

• Allah'ım sen çok güçlüsün, her şeye kadirsin. Lütfet; gönüle sığmayacak bir varlık, bir şekil, manevî bir suret hissettir de puta tapanlar da tapmaktan kurtulsun, put yapan da yapmaktan vazgeçsin. 89

89 Bu beyitte de "Ben yerlere sığmadım mü'min kulumun gönlüne sığdım" hadîsine işaret var.

 

1238. Bütün güzellerden ve güzellikten maksat senin güzelliğindir, öbürleri bir bahane.

Mef'ulü, Fa'ilat, Mefa'îlü, Fa-ilat 

(c. VI,2973)

• Ey bütün dünya güzellerinde kendi güzelliğinden birer zerre bulunan! Hepsi de kendi eserin, kendi yarattıkların olan büyük yaratıcı! Dünyada görülen bütün güzellerden, güzelliklerden maksat senin güzelliğindir. Öbürleri hep birer bahanedir. 90

90 İbn-i Fariz hazretlerinin Kasîde-i Taiyye'sinin 242 numaralı beyti, Hz. Mevlana'nın bu beytini açıklamakta:

"Her güzel gencin ve her güzel kadının güzelliği hep onun güzelliğinden muvakkat bir zaman için insanlara verilmiştir." Hz. Mevlana da bir rubaisinde şöyle buyurur:

                                 "Her nereye başımı koysam, secde edilen ancak O'dur. 

                                  Altı cihette ve altı cihetten dışarıda da ma'büd ancak O'dur.

                                  Bağ, gül, bülbül, güzel hep birer bahanedir.

                                  Bunların hepsinden de maksat hep O'dur."

• Güzel resimler, tablolar, bütün güzel eserler meydana getiren büyük san'atkarlar, eğer senin güzelliğini göz önünde bulundurmazlarsa, onların ortaya koydukları eserlerin ne değeri olur?

• Tek bir alev, tek bir ışık meydana getirmek için, yüz binlerce mum, senin aşkının tandırı etrafında yanmadadır.

• Ey halka halka saçları ile bizi bağlayan, köleleştiren güzel! Ne olur o güzel saçlarının arasında gönül kuşuna bir yuva yap! 91

91  Fuzülî merhum bir beytinde

                                "Aşiyan-ı mürg-ı dil zülf-i perişanındadır 

                                 Kande olsam ey perî gönlüm senin yanındadır." 

Gönül kuşunun yuvası senin dağınık, perişan olan saçlarının arasındadır. Ey güzel sevgili;  ben nereye gidersem gideyim gönlüm senin yanındadır.) diyerek aynı düşünceyi belirtmişti.

• Diyorsun ki: "Haddi hududu olmayan, yeri yurdu bulunmayan, mekandan münezzeh olan o eşsiz padişahın meclisine ben nasıl varabilirim?"

• Bu lütfu sana kim verebilir? Seni manen oraya kim ulaştırabilir? Ancak Tebrîz şehrinin övündüğü bir tohumdan bir ağaç ihsan eden Şemseddin seni oraya, o meclise ulaştırır.

 

1239. Sevgili gönlüne gelse onu tanır mısın?

Müstef'ilün, Fe'ülün, Müstef'ilün, Fe'ulun

(c. VI,2938 )

• 0 ay yüzlü, eşi benzeri olmayan güzel gönlüne gelse, acaba onu tanır mısın? "0 gönle nasıl gelir?" diye sorarsan, derim ki: "Umulmadık bir zamanda, beklenilmeyen bir yoldan gelir."

• "Ben görsem O'nu tanırım." dersen, büyük bir laf etmiş olursun. Çünkü onu kimse tanıyamaz. "Ben O'nu ne bileyim?" dersen, kafir olursun. Çünkü O'nu bilmemek, tanımamak küfürdür.

• Zaten insanlar, O'nu bilirim, O'nu bilmem görüşü ile dönüp durmadalar. Sesi, nefesi çıkmayan katırlar gibi gözleri bağlı dönüp dolaşmadalar.

• Sessiz sadasız olarak istesen de, istemesen de dön dur! Sakın'dayanma, kadr yolunda inada kalkma! Çünkü sen zaten bağlısın, zaten onun elindesin, onun kulusun.

• Satanın körlüğü, esircinin hasedi yüzünden bir kör Yusufu onsekiz akçeye satın aldı.

• Sen de beden kuyusuna düşmüş Yusuflardansın. İşte ip şurada; sarıl da dışarı çık! Beden kapısından dışarı çıkınca yeryüzünde gamlardan, elemlerden kurtulursun.

• Ey nefs-i mutma'inne, Allah sıfatlan ile sıfatlan! İşte baha biçilmez elbiseler şurada! Ne zamana kadar o yırtık pırtık hırkayı giyip duracaksın? 92

  92 Nefs-i mutma'inne: Kötü sıfatlardan kurtulmuş, iyiden iyiye inanmış, şüphesi kalmamış, huzur ve süküna kavuşmuş nefis.