> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Divanı Kebir > Hayalin gelmiş,gönlümü okşuyor
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hayalin gelmiş,gönlümü okşuyor  (Okunma Sayısı 1588 defa)
18 Ekim 2010, 19:39:04
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 18 Ekim 2010, 19:39:04 »



1368. Hayalin gelmiş, gönlümü okşuyor! 

Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün

 (c. VI,2598)

• Ey bizim canımız, cihanımız; bir an için olsun lütfetsen de yüzünü bize döndürsen, yüzüne bakmamıza müsaade etsen ne zarar edersin? 135

135 Bir İranlı şair, bütün güzelliklerin Hakk'ın güzelliğinin bir tecellisi olduğu inancına vardığı için:

"Sevgilim! Senin güzelliğin, Allah'ın lütuflarının bir aynasıdır; bırak da, aynada Hakk'ı görelim!" diye yazmıştır.

• Ey yüzü ateş gibi parlak olan, nurlar saçan güzel; ey gül gibi güzel kokar varlık! Nasıl da güzel bir yüzün, nasıl da hoş bir kokun var!

• Senin güzel hayalin, her zaman gözümün önünde dolaşıyor; böylece, uyanık olduğum halde, yine de hoş bir rüya görüyorum!

• Hayalin gelmiş, gönlümü okşuyor; zavallı gönlüm de, bu iltifattan ötürü kabına sığamıyor!

• Ayın ondördüne benzeyen yüzünden mi, onun görüşündeki nurdan mı bahsedeyim? Bambaşka olan, hiç kimseye benzemeyen ruhundan mı, yoksa, senin dertlere derman oluşundan mı söz edeyim?

• Bahçedeki gül dalı seni görmüş de, utanıp başını önüne eğmiş; bülbül de, benim feryadımı duyduğu için ötmez olmuş!

• Aklını başına al da, her şeyden vazgeç! Çünkü, onun bulunduğu yerde senin bulunmana imkan yok! Hem o, hem sen bir yerde olamazsınız; onun bulunduğu yere sen sığamazsın; orada, ondan başka dost, ondan başka yardımcı olamaz!

• Her ne olursa olsun, ey göz; sakın ümitsizliğe düşme! Bahar bulutu haline gel de, aşkla inciler saç!

 

1369. Benden daha çok "ben" olan; gel, gözümde yerini al!

Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat 

(c. VI,2798)

• Ey benden daha çok ben olan, benim benliğimi yok edip ben kesilen; gel! Gel benim gözümde otur! Otur da, senin nurlu, güzel yüzüne göre ayın ne kadar küçük, ışığının ne kadar hüzünlü, solgun olduğunu gör! Çünkü sen, aydan daha parlaksın; daha hoş, daha parlak ışıklar saçıyorsun!

• Bahçeye gel de, güller, senin güzelliğini, gül yanaklarını görsünler, utansınlar, renklerini, kokularını kaybetsinler! Çünkü sen, yüzlerce bağ ve bahçeden, yüzlerce gülşenden, gül bahçesinden daha güzelsin, daha edalısın! Aslında, sen kendin dünyada benzeri olmayan Hakk'ın solmaz güller ihsan ettiği, bir gül bahcesisin!

• Bahçeye gel de, uzun boyu ile öğünen selvi, senin boyunu görünce utansın, küçülsün, boyunu gizlesin! Süsen de görsün seni ve dilini yutsun! Çünkü sen, ondan daha üstün, daha güzel bir süsensin!

• Ey can mumu! Lütuf zamanında, mumdan bile daha yumuşaksın;   nazlanma vaktinde ise, çelikten de sertsin!

 

1370. Ey benim kararsız gönlüm; sen nerelisin, nereden geldin?

Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün

 (c. V, 2480)

• Ey benim kararsız gönlüm! Doğru söyle; sen, nasıl değerli bir cevhersin? Ateş misin, rüzgar mısın, insan mısın, peri misin; nesin sen?

• Sen nerelisin; nereden, ne taraftan geldin? Geldiğin yokluk aleminde neler görmüşsün ki, yine yokluğa gidiyorsun?

• Senden başka her hayvan, her canlı yokluktan kaçar, sakınır; sense, varını yoğunu yokluğa doğru çekip götürüyorsun!

• Sen, sanki bu dünya dağının üstünden aşağılara doğru akan bir selsin;   başını taşlara, kayalara çarparak, köpürerek, ağlayarak hızla mekansızlık denizine doğru koşuyorsun!

• Senin, bu aşkla geldiğin yere, aslına doğru koşuşundan, bahar mevsimi de şaşırıp kalmış bahçelerde... Sen nasıl bir gülsün, nasıl bir nergissin? Senin yüzünden, hem süsen hem de selvi sarhoş olmuşlar ve süsen yerlere serilmiş, selvi ise ayakta duramıyor, yıkılacak gibi sallanıyor!

• Ben, insanların içindeyim, onların aralarındayım, onlarla beraber yaşıyorum! Fakat, toprakta gizlenen halis altın gibi, onlardan kaçmışım, onların içinde olduğum halde onlardan ayrılmışım!

• Altın, binlerce defa; "Ben altınım!" diye bağırsa, madeninden dışarı çıkmadıkça, kimse ona müşteri olmaz, kimse onu almak istemez!

1371. İnsanı Hakk'a ulaştırmayan bilgiden daha beter işkence yoktur!

Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'îlün 

(c. VI,2922)

• Sen, hem mumsun, eriyorsun, yanıyorsun, ağlıyorsun ama, çevreni aydınlatıyorsun! Sen, hem gönül alıcı bir güzelsin, hem de güzelliğin ile insanları sarhoş eden bir şarapsın, kış ortasında bir bahar gibisin!

• Her taraf, aşkından yanmış yakılmış; güneş ve güneş gibi yüzbinlerce varlık da, senin ateşinle yanmış, kül olmuş!

• Senin ateşin, daima kuru kamışlara düşer ve onları cayır cayır yakar! Şeker bu hali görmüş de, senin ateşinle yanmak arzusu ile gelip kamışın içine girmiş, gizlenmiş!

• Aşkın ile, yüzbinlerce kişinin başını kestin! Hiç bir can, cesaret edip de "Hey! Beni niye kesiyorsun, ben ne suç işledim?" diyemedi!

• İnsanın aşkını artırarak, onu Hakk'a ulaştırmayan bilgiden beter işkence yoktur! "îyi, kötü" diye insanları ayıranlara, ayrı görenlere yazıklar olsun!

• Mısır'daki kadınlar, Yusuf aleyhisselamın güzelliğini gördüler de, kendilerinden geçtiler, ellerini doğradılar ve; "Of!" bile diyemediler!

• Miraç gecesinde Peygamber Efendimiz, ilahî aşk ile kendinden geçti de yüzbinlerce yıllık yolu aşıverdi!

• Ey Tebrizli Şems; sen de bizi aşkla yok et! Çünkü, sen bir güneşsin; biz de gölgeleriz!"

 

1372. Akıl bana; "Seni hoş edip aşk yoluna düşürmek için şarap oldum!" dedi!

Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat

(c. VI, 2924)

• Aşıklardan kaçıp uzaklaşan o hurinin aşkından ah ederim!

• Aşkın öldürüşünde, yepyeni bir hayat, bir dirilik vardır; hastalık bile, onun yüzünden bir sıhhat, bir sağlık olmuştur!

• Aklıma; "Ey aklım; neredesin? Seni bulamıyorum!" diye sordum! Akıl dedi ki: "Ben, sana artık yol gösterecek değilim; senin dünyaya olan bağlılığını koparmak, seni sarhoş edip aşk yoluna düşürmek için şarap oldum! Bu yüzden, benim özümle hiç bir ilgim kalmadı!

• Canını yak, külünü sürme et, gözüne çek de, o can sürmesi yüzünden, artık, iki dünyada da körlük kalmasın, her şeyi açıkça gör!

• Cansız canlar, sema'a girsinler, canlansınlar da, ezel balının etrafında arılar gibi dönüp dursunlar!

• Şems-i Tebrîzî hazretleri de, Allah'ın kudreti ile, bütün kırılmış kalpleri tamir  etsin!"

1373. Ölümsüz bir canın var;  neden ölümden boş yere korkuyorsun?

Mefülü, Mefa'îlün, Mefulü, Mefa'îlün

 (c. V, 2594)

• Ey zavallı insan! Ölümsüz bir canın var; neden boş yere ölümden korkuyorsun? Sen, Allah'ın bir nuruna maliksin; bu nurla sen, o daracık mezara sığabilir misin?

• Gönlünü hoş tut; alem, sende bulunan o incinin, o ilahî emanetin yüzünden, baştan başa altın kesildi! Gönül verdiğin o güzel varlığa benzer bir güzel nerede var; öyle bir güzeli gösterebilir misin?

• Beden, aşk ile arkadaş olunca, onunla düşüp kalkmaya başlayınca dayanamadı da, kendini fazlaca içkiye verdi! Ey hoca; neden benim bu halimden ürküyorsun da, bana bakıp yüzünü ekşitiyorsun?

• Renksizlik aleminde, mest olup kendinden geçmek var, şuhluk var! Ey  şeyh efendi; senin gönlün neden böyle daralıyor, neden kendini gamları kederlere kaptırıyorsun? Herhalde, senin aşktan haberin yok!

• Bu kadar kedere kapılma, bu kadar çok gam yeme! Ne zamana kadar böyle yaslara gömüleceksin? Sen, acılar çekmeye, yaslara gömülmeye layık değilsin! Bizim sana bağışladığımız o sevgiyi kaybetmedinse, gamı kederi bırak da, bizimle beraber ol, bizimle aynı renge boyan!

• Sevgili! Verdiğin nüurla, can, öyle manevî bilgiler elde etti, öyle derin bir bilgin oldu ki... Buyur ey efendimiz, buyur; sende de şarap dolu kadehler var!...

1374. Hep istediğiniz burada, sevgilinin yanında!

Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün

 (c. V, 2593)
• Ay mı istiyorsun, güneş mi arzu ediyorsun? İşte; ay da burada, güneş de burada! Yok, feyizli seher vaktinin gelmesini, sabah olmasını mı istiyorsun? Onlar da, işte şurada, sevgilinin yanında!..

• Ey Kenan Yusufu, ey Süleyman'ın canı; taç ve taht mı istiyorsun? İşte taç, işte taht; onlar da burada, sevgilinin yanında!..

• Ey savaşların Hamzası, ey cenklerin Rüstemi! Kılıç, kalkan istiyorsanız, başka yerde aramayın; onlar da burada, sevgilinin yanında!..

• Ey hoş gül kokulan koklayan bülbül, ey tatlı sözler söyleyen papağan; gül mü istiyorsunuz, şeker mi arzu ediyorsunuz? Geliniz, geliniz; gül de burada, şeker de burada, sevgilinin yanında !

• Ey Hakk yoluna düşen, Hakk'ı arayan, ilahî tecelliye mazhar olmak dileyen zamanın Musası! Hakk'ı görecek mana gözü, O'nun buyruklarını duyacak mana kulağı istiyorsan, işte, onlar da burada, s...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hayalin gelmiş,gönlümü okşuyor
« Posted on: 29 Nisan 2024, 06:26:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hayalin gelmiş,gönlümü okşuyor rüya tabiri,Hayalin gelmiş,gönlümü okşuyor mekke canlı, Hayalin gelmiş,gönlümü okşuyor kabe canlı yayın, Hayalin gelmiş,gönlümü okşuyor Üç boyutlu kuran oku Hayalin gelmiş,gönlümü okşuyor kuran ı kerim, Hayalin gelmiş,gönlümü okşuyor peygamber kıssaları,Hayalin gelmiş,gönlümü okşuyor ilitam ders soruları, Hayalin gelmiş,gönlümü okşuyorönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes