๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Divanı Kebir => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 18 Ekim 2010, 10:20:06



Konu Başlığı: Rubailer VII
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 18 Ekim 2010, 10:20:06
RUBAİLER VII


401

Dışarıya da, içeriye de bakan, gören, aşkın divanelerinden yüz çeşit bakıp gören göze dikkat et bak, o nasıl göriiyor? Gözden dışarı bakan ve gören bi-risi

. Acaba o kimdir? Biliyor musun?, çiçeklerin güldüğü bir zamanda söylemiş.

402

"0 ebedî diri öldü." diyen kimdir? "Umut güneşi söndü." diyen kimdir? güneş düşmanı dama çıktı, iki gözünü yumdu, güneşi görmez oldu da:

îüneş söndü." dedi.24

403

Bir adamın birçok hünerler, fenler, bilgiler, sahibi olduğuna bakma! îrdiği sözde, ahdinde duruyor mu? Vefası var mı? Asıl ona bak. Hakk ile ;iği ahdi yerine getiriyor, insanlara verdiği sözde duruyorsa, vefalı ise, onu fidiğin kadar öv, onun iyi vasıflannı bir bir say! 0 senin övgünden, saydığın sziyetlerinden de daha üstün bir kişidir.

404

Gün neşe günüdür, ne diye gam yiyelim, üzülelim? Bugün, sevgiliye ndan bağlı olma günü, vefa kadehiyle şarap içmek gerek... Ne zamana ka-r bir ekmekçinin, bir sakanın elinden rızkımızı yiyip, içeceğiz? Biraz da in-ndan değil, Hakk'dan rızık talep etmemiz gerek.

Bu ve bundan sonraki ruba'î Hz. Şems için söylenmiş.

405

Aşk sarabı içmek, bir baş belası olan akıldan kurtulmak ve utanmanm nerdesini yırtmak için insanın aşık olması lazımdır. Benim şarap içmeme lü-zurn var mı? îçsem bile, başımda zaten akıl kalmadı ki, şarap neyi alıp götüre-

cek?

406

Senin aşkın, feleğin beyninde yer tutunca, arşa kadar, bütün alemi fitne-ler kaplar, alem kavgalarla dolar. Senin aşkın, yükselen rühu yakalayınca, ci-hanın üstü de, altı da baştan başa rüh olur.

407

Varlıklann gerçek sevgiye kavuştukları, benlikten kurtulup yokluğun yü-celıklerine ulaştıkları gün, bakalım kimin kılıcı, Hakk uğrunda ta kabzasına kadar kana bulanacak? Kim ikbal ateşi ile yanmadan kendini kurtaracak, ma-nen yükseltecek?

408

Kendini koyverme! Zira vesvese seni perişan eder, zebün eder. Vesvese, yılan gıbi hile ile, efsunla seni tutar, bağlar. 0 hikmetinden sorgusuz olan K^ ın nüranî ay'ı, seni nürlandınncaya kadar vesveseye meydanı bırakma. 0

senı öyle korur ki, gök bile buna hayran olur.

409

Ruhumun, göklerin yolunu tuttuğu, tenimin her cüz'ünü, toprak dağıtıp;

perişan ettiği vakit, sen mezarımın başına gelip, toprağıma parmağmla "kalk" diye yaz! Yaz ki, bedenime can gelsin de, mezardan sıçrayıp kalkayım.


Su yalnızlık, binlerce candan, binlerce kişi ile beraber bulunmaktan daha havırlıdır, daha kıymetlidir. Bu azadlık, bu hürlük, cihan mülküne sahip ol-maktan da daha iyidir. Az bir zaman halvette Hakk ile yalnız kalmak, candan da değerlidir, cihandan da; şundan da üstündür, bundan da!

410

Seni anınca, yüreğim heyecanla çarpmaya başlar. Gözlerimden kanlı yaşlar dökülür. Nerede, dostun geleceğine dair bir haber duyarsam zavallı gönlüm kanatlanır, bedeninden uçar gider.


Aşkın, gönlümle savaştığı gün, can telaşa düşer. Yalınayak aradan kaçar, gider. Ben aşık bir kişiyim, beni akıllı sanan delidir. Benden sakınan, çekinen kişi de akıllıdır.

411

Hakk sevgisinin sabahı aydınlanmağa başlayınca, dirilerin tenlerindeki can, nOrlu bir hava içinde uçmaya başlar. Hakk aşığı, öyle bir yere varır ki, her nefeste gözü, zahmet çekmeden, rahatça dostu görmeye başlar.


Aşk, insanın başına tatlı belalar getiren hoş bir şeydir. Bu yüzdendir ki, aşkın getirdiği belalardan çekinen, korkan kişi aşık değildir. Aşk işinde mert kişi odur ki, aşk ateşi canına düşünce o uğurda canını verir, canından geçer.

412

Hizmetinde bulunmak için, beline kemer kuşanan güneş, senin önünde can verir. 0 solgun benizli, ciğeri yaralı, hasta ay da senin karşında ölür gider. 0 boy atmış selvi huzurunda yerlere kapanır, hayatını kaybeder. 0 yeni açılmış, saçılmış gül de, boynunu büker, yapraklannı döker, ölür. Bu gönlünü sana kaptırmış aşık ise, zaten senin önünde her zaman ölüp durmadadır.


Senin aşkından gençlik ateşi çıkar. Aşkınla aşık gençleşir, gönülde eşsiz bır canın güzellikleri belirir. Sevgilim! Beni öldüreceksen öldür! Bu öldürmen senın ıçin günah değildir, helaldir. Çünkü dostun öldürmesinde hayat vardır dırilik vardır.25

Surada:"Öldüriilmemde hayat vardır"hatıra gelir.

417

Sevgilim! Deniz senin aşkından coşmada, köpürmede, hırçın dalgalarla kıyılara çarpmadadır. Bulutlar, yağmur halinde senin mübarek ayaklarına inciler saçmadadır. Aşkından bir şimşek çakmış, yeryüzüne düşmüştür de bu yüzden §u duman göklere yükselmededir.


Dün gözlerin görenleri büyülüyordu. Yüzünün nüru gök kubbeye vur-roadaydı. Saçlarının gölgesinde parıldayan güneş yüzünü can gördükçe, zerre misali havada dönüp duruyordu.

418

Çalgıcı, terennümlerini alçalttıkça Irak makamında olan perdelerle birleş-r tirir. 0 zaman gönül, aklı bir tarafa atar, akıldan kurtulur, tenden de kaçar gider. Böylece, gönül bu alemden kurtulur, ötelere gider. Gönül demek ister ki: "Ben ateşim, bu nağmeler de birer nefestir. Çalgıcı, bu nefeslerle bana üf-leyince, ben alevlenirim. Çünkü her ateş üflenince alevlenir."


Dostun aşkından cefa gören, zulme uğrayan kişiye dost acır da zahme-tinden, fazlından ona lütuflarda bulunur. Ona "Ömrün kısalığına bak da benim vuslatımı ara, bul." der. Çünkü kısa ömrün feryadına ancak vuslat, buluşma yetişir, çaresaz olur.

419

Gönüller feth eden çok hoş bir yol arkadaşıyım. Kıymetimi bil, aklını ba-şına al da, aşk kadehini düz tut, eğri tutma ki, içindeki dökülmesin! Şu kirli toprak aleminde, kendini beğenmek havasıyla esen rüzgar, şüphe yok ki her lahza toz kaldırır. ı


Buluşmanın sana bir ziyanı dokunmaz. Sana yemin ederim ki, vuslat ca-nına da bir zahmet vermez. Dostun, her an senin gönlünde olmanı, gönlünü yalnız senin doldurmanı istiyor ve sana kem göz değmesin diye korkuyor.

420

Gönlii bir an "Ben Hakk'ım" diye çarpan kişi bugün, şu aşk ipinin üs-tünde asılıp durmaktadır. Gözleriyle mutlak büyüler yapıp herkesi büyüleyen de senin gamınla kendisi için inceliyecek bin türlü hakîkat sırları bulur.


424

. Gönlü senin coşkunluğuna erişmek için coşuyor. Senin aklına kavuşmak çın kendi zavallı aklını bırakıyor. Senin tatlılığını, lezzetini gereği gibi tada-

"rnek ıçin zehir içiyor. Güzel kulağına takılmak arzusu ile bir halka gibi

425

Senin bulunduğun yerden, senin havandan gelen tozu, toprağı istiyorum. Olur ya, belki ayaklarının bastığı yerden, gözlerime, rüzgar toz getirir. Canım cefaya da sevinir, neşelenir. Zira ben cefadan da senin vefa kokunu alırım.


Gönüller alan o büyük, o eşsiz varlığın yakınlığı, sanmam ki canda bile bulunsun. 0 bize canımızdan daha yakındır. Vallahi ben onu asla anmam. Cünkü insanın yanında bulunmayanlar anılır.26

426

Güneş de kim oluyor ki, senin yüzünün parlaklığını, güzelliğini elde et-sin? Yahut hızlı esen rüzgar da kimdir ki, senin saçının bir kılına dokunabilsin? Vucut şehrinin efendisi, reisi olan akıl bile senin mahallene gelince deli, diva-ne olur.


Eğer aşık olur da bir an heyecansız, şevksiz kalır, bir yerde kararın olursa senin aşıklar safında ne işin var? Çünkü aşıklık kararsızlık demektir. Aşkta diken gibi keskin başlı ol da, kokusu ile, rengi ile güle benzeyen sevgili, bazen seni bağrına bassın, bazen yanına alsın.

427

Sevgilim! Senin gömleğinin kokusu gelince ben ne yapabilirim? 0 ko-kuyu alınca gökyüzü bile şaşırır da elbisesini yırtar... 0 güzel Yüsufun hoş kokulu gömleği nerede ki, gelsin de bugün senin gömleğinin kokusunu alsın.


Eğer her iki dünya da gam dikeniyle dolsa, deve olan dikenden kork-nıaz. Can ve cihan tasaya bulansa; kederlere, üzüntülere bulaşsa, bir kişiye aşk yıkayıcı, temizleyici olursa, o kişi hepsinden temizlenir, kurtulur.

428

Deli divane olan, halk arasında açıkça görünür, çünkü o sevda atina binmiştir. Asıl deli divane olan kişi o Hakk aşığını tanımıyandır. Bize göre delı, Hakk'ı tanıyandır, bilendir.


Bu ruba'î Meviana hazretlerinin §u mealdeki beytini hatırlatıyor."Hakk'ı bağırarak, yüksek sesle zikr etmek doğru değildir. Ancak uzakta bulunanlara, 'Ey, yahu' diye bağrılır." Bu

ruba'î aynı zamanda "Biz ona şah damanndan daha yakınız." (Kaf ^Oresi 50/16)işaret vardır.

432

Hakk'ın öyle lütuflanna erdim ki, benim zindanım kurtuluştan daha¦ oştur. Nefretim, öfkem şekerden daha tatlıdır. Kılıcım, yaşayıştan daha gü-i¦ eldir, yakutum zekattan (manen tertemiz olmaktan) daha saf, daha temizdir.

433

Senin sevdalın olmaya, bir bahane yeter. Korkuttuklarına, dehşete düşür-jî düklerine neşeli, tatlı sesin kafi gelir. Onların bütün korkularını, endiçelerini¦' giderir. Bizi öldürmek için, cefa kıhcını ne diye vumyorsun? Bizim başımızaj kamçının ucu ile dokun, yeter.

434

Senin gibi ay yüzlü güzelin dudaklarından çıkan küfürler, kötü sözler, aslı ateşten olan la'l gibi değerlidir, kıymetlidir. Dudakların, acı sözlerin gü-j¦ zelleşsin, gönülleri çeksin diye konuşuyor, gülden esip gelen ruzgar elbette^ güzel kokar.

435

îkbal sahiplerinin, ermişlerin nefesleri, gül gibi hoştur. Bahtsız kişiyse dı-ken gibi keskin ve dik başlı olur. Gülle görüştüğü, gülle beraber bulunduğu için diken ateşten kurtulur. Fakat, dikenle görüşüp konuştuğu yüzünden de, gül ateşler içinde kalmıştır.

Tam bir ilahî neşe içinde bulunan bir kişi gam yer mi? Hele şu gökkub-benin haricinde bulunan, ötelere geçmiş olan bir gönül hiç gamlanır mı? Hakk'ın aşkının cazibesine kapılıp, boşlukta dönen şu dünya, şu yeryüzü nasıl olur da gam tohumunu kabul eder?27

Göğsünde tam bir gönül değil, çok ufak bir gönül kırıntısı, bir zerre bu-lunan kişiye, senin aşkın olmaksızın yaşamak çok güç gelir. Senin o güzel, o büklüm büklüm saçlarını görüp de aklı başında kalan kişi, aslında bir delidir,bir divanedir.

"Söyle!" dedim, söyleyeyim ama dil ne kadar mahrem olur; nasıl mah-rem olur? Dil değil, alemde ne varsa hiçbiri mahrem olamaz... Vallahi, Ademin toprağı tabiatında olan bir kimsenin, o îlahî "nefha"nın sözünü söy-lemesine imkan yoktur.28

Şeyh GSlib merhum da: "Aşıkta keder neyler / Gam, halk-ı cihanındır" demişti.

Bu ruba'îde "Ona mhumdan üfledim" (Sad SOresi 38/72) ayetine işaret va''- Bir arif o demi şöyle açıklıyor:

"Nefha-i feyz-i Huda'ya urefa 'dem' dediler,

0 deme mazhar olan kişiye 'adem' dediler,

Yoksa her süret-i bîcana denilmez adem,

Adem oldur ki; 'dem'i ademe mahrem, dediler."

439

Seninle sevinen, seninle neşelenen, senin nnrunla aleme güneş olan gamlanır mı? Sana çok yakın olan, mahrem olan bir kimseye, cihanın sırları nasıl olur da kapalı kalır?


Aşık olan bir kişiye ya ölüp yok olmak gerek, yahut aşk yolunda can vermek ve ölümsüz hayata kavuşmak gerek. Yoksa "Aşk ab-ı hayat kayna-ğından su içmektir." sözü, bir laftan ibarettir29.

440

Havanın bulutlu, yağışlı olduğu günlerde, dostların bir arada toplanıp oturmaları şarttır. Çünkü dost, dostu tazeleştirir. Nasıl ki, ilkbaharda güller, bir bahçede, öteye beriye serpilmiş olarak değil de, bir arada toplu olarak bulun-dukları zaman bahara ayrı bir ihtişam verirler, güller adeta birbirlerine tazelik ve güzellik bağışlarlar.


Eğer işitmeye gücün varsa bana kulak ver. Şunu bil ki, ona ulaşmak kendinden geçmektir. Seziş ve göriiş cihanına varınca sakın konuşma, sus, hiçbir şey söyleme! Çünkü, kamil insanlann söylemeleri hep görüştür.30

441

Sade yanan tandırlar sıcak olmaz. Sen sevgilim, birdenbire kapımdan içeriye gir de bak, orada ne sıcaklar bulursun. 0 zaman yaz gelir, ben ısınınm. Soğuk da her zaman soğuk olmaz, kara kış sürüp gitmez. Fakat, sen söz verir de gelmezsen, işte asıl o zaman soğuk olur, o zaman kış gelir.

442


0 kumaz, o düzenbaz güzel bizden kaçıyor. Bizim dostluğumuzdan yaz hoşlanmıyor, kaçıyor. Evet o nürlu, aydın bir akıldır. Biz ise, onun güzelliğı' nin sarhoşuyuz. Elbette, akıl sarhoş olandan kaçar.


îstiyorum ki, gönlüm O'nun gamıyla anlaşsın, arkadaş olsun. Gönlüm, O'nun gamını elde ederse ne iyi olur? Ey aşık gönül! Aklını başına al da, O'nun verdiği gamın kıymetini bil. O'nun gamını yakala, bağnna bas. Gözünü

kapayıp açma! O'nun gamının gam değil, bizzat kendisi olduğunu anlayacak-sın.

Ab-ı hayat: Bengisu" Bu kaynaktan su içenler ölmezmiş, sonsuz bir hayata kavuşurmuş.

"urada insan-ı kamile işaret ediliyor. Dolayısıyla hakîkati idrak edenlerin susmalanbelirtiliyor.

446

Aşkta ne aşağılık, süflîlik vardır, ne üstünlük. Aşkta, ne kendinden geçiş vardır, ne de aklı başında oluş vardır. Aşkta, hafızlık, şeyhlik, müridlik de yoktur. Aşkta düşkünlük, kalenderlik, rindlik vardır.

447

Senin gibi bir güzelin bulunduğu yerde coşmamak, hareket etmemek, heyecansız donup kalmak küfürdiir. Seni görüp de kaçıp gitmeyen, başta ka-lan akıl kötü bir yılandır, onun başı ezilmelidir.

448

Güzelim! Senden bir hayal peyda eden, senin hayaline kapılan bir canın, geçip gitmesine, yok olmasına imkan var mı? Ay küçüldükçe hilal olur, fakat bu küçülme, bu eksilme yeni bir gelişmenin, kemalin, dolunay haline gelmenin bir başlangıcıdır.

449

Bana öyle bir aşk geldi ki, benim aşkımla, bütün aşklar aşk oldu, sevda oldu. Ben yandım kül oldum. Hatta külüm de yok oldu. Fakat sevgilim! Se-nin aşk ateşinde tekrar yanmak arzusuyla külüm yeniden canlandı, süretleı' bağladı. Işte bu böylece binlerce defa tekrarlandı durdu.31

31 Burada bütün varlıklann bir anda yok olup, tekrar var oluşlanna, varlıktan tekrar yokluğa dönüşlerine, yokluktan tekrar varlığa gelişlerine işaret edilmektedir.

450

Gece aşıkların gönülleri gibi sevdalarla doldu, dünyanın kem gözünden de gizlendi, iyi gözünden de... Gönlümün kaniyle yaptığım gizli yolculuğa işaret ederek diyorlar ki: "Onun gibi aslına dönmek için, yola düsme çaeı geldi, hazırlan!" - -