RUBAİLER III
101
0 nedir ki, sürete, şekle lezzet ondan gelir? 0 ne şeydir ki, onsuz şekil de kederlidir, bulanıktır, süret de? 0 şey, bir an olur ki süretten gizlenir. Bir an olur ki mekansızlık aleminden sürete akseder, şekilde parlar, görünür.
102
Ey cahil nefsinin havasına uyan kişi! Ey başkalarının halinden ibret almayan! Senin bütün hayrın, su içilecek yere bir tas koymaktan ibaret. Sen istiyorsun ki, bu tastan bütün şehir halkı senin hayrına su içsinler, kansınlar değil mi?
103
Ay yüzlü sevgilim, bugün ellerini çırpa çırpa gelmiş, can gibi gelmiş; can, nasıl hem apaçık meydanda, hem de gizli, görünmez ise, o da öyle gelmiş. Sevgilim, kendinden geçmiş, hoş neşeli ve aman bilmez bir halde gelmiş. 0 öyle geldiği için ya, ben de bu haldeyim.
104
Bugün nasıl bir gündür ki, güneş, hergünkü gibi parlamıyor? îki misli kuvvetli parlıyor. Bugün ayrı bir gün, günlerden hiç birine benzemiyor. Bugünkü günde başka bir tecellî nüru görünüyor. "Ey aşıklar, ey gönüllerini yitirmiş kişiler! Size müjdeler olsun, bugün sizin gününüz diye gökten yeryüzündekilere sesler gelmede, saçılar saçılmada.
105
"Hayatta olduğum müddetçe, eğri gitmeyeyim, doğruluktan ayrılmayayım." diye tevbe ettim. Fakat eğriye, doğruya bakıyorum ve her baktıkça görüyorum ki; bütün eğri de doğru da, sevgilimizin doğru ve eğrisidir.
106
Bu evde bir ışık vardı, ne oldu? Şimdi nerededir? 0 ışık gözde idi. Şimdi gönüllerdedir. Hoş bir hayal gibi geldi, gönülde oturdu, kalktı. Hayır, hayır gönülden gitmedi, hala da bizim gönlümüzün içindedir.
107
Ne aşağıda, ne yukarıda olmayan ay, acaba nerededir? Ne bizsiz, ne de bizimle olan değerli nesne, nerededir? Sakın, orada, burada deme! Bütün alem onun kudretiyle, sanatıyla doludur. Ama gören nerede?
108
Dünyada sabırsız, aşıktan daha bîçare, daha zavallı kim vardır? Çünkü bu aşk, devasız bir derttir. Aşk gamının dermanı, ne cimriliktir, ne de riyadır. Gerçek aşkta, ne vefa vardır, ne de cefa...
109
Bazı insanlar vardır ki, gamlıdırlar, bu gamın nereden geldiğini bilmezler. Bazı insanlar da vardır ki, neşelidirler, onlar da bu neşenin Hakk'tan geldiğini bilmezler... Ne kadar solda, sağda bulunanlar, eğri, doğru yolda yürüyenler vardır ki, soldan, sağdan, eğriden, doğrudan haberleri bile yoktur. Ne kadar;"ben ve biz" diyenler vardır ki, onların da "ben ve biz"den haberleri yoktur.
110
Gayb aleminin atlısı geçti, gitti. Onun geçtiği yerden bir toz bulutu yükseldi. 0 atlı, yerinden gitti, fakat kopardığı toz hala orada yerli yerinde duru-yor. Ey Hakk'ı ve hakikati arayan kişi, sen sağa, sola bakma, dosdoğru bak da gör ki o toz koparanın tozu burada, kendisi ise ölümsüzlük, sonsuzluk alemindedir.
111
Dediler ki: "Her tarafta, altı yönde de hep Hakk'ın nüru parlamaktadır." Halk; "Hani o nür nerede?" diye feryada başladı. Gerçeği göremeyen kişi, sağa, sola her yöne baktı, bir nür göremedi. Bunun üzerine, ona, dediler ki;"Bir an için olsun sağsız, solsuz olarak bak! 0 vakit, o nüru görürsün."
Her zerre, aç bir insan gibi Hakk'ın sofrasına oturmuş, yiyip içmededir. Bütün varlıklar, hiç durmadan, o sofrada yeseler, içseler yine de yiyecekler eksilmez. 0 sofra ebedî olarak açıktır, kaldırılmaz, olduğu gibi yerinde durur. Hal böyle iken, bu ezel sofrası başında, halk her ne kadar aç gözlülüklerinden bırbırleri ile çekişirler, kavga ederlerse de, yaratıldıkları günden bugüne kadar yedıkleri gibi, hala da yemektedirler, yine de yiyeceklerdir. Sofra kaldırılmamıştır. Olduğu gibi durmaktadır.
113
Ey dost, böyle yapma, bugünlerin bir de yarını vardır. lyilik de, kötülük de gün gibi görünür, meydana çıkar. Aşıklık mezhebinde hainlik reva değildir. Ben doğru gideyim de sen eğri gidesin, bu doğru değildir.
114
Birisi diyordu ki: "Güzeller güzeli bir peri var, fakat ortada yok, görünmüyor, mekandan münezzeh olan o mukaddes can acaba nerededir? Nerede bulunmaktadır?" Iki cihan da onun nimetleriyle orucunu bozmadadır. Fakat, ağızsız, damaksız oruç bozmak ancak ona mahsustur.
115
Seni rüyamda gördüğüm o gece geçip de gündüz olunca, gönül gündüz gibi, kavga ve gürültü ile dolar... Dün gece rüyasında Hindistan'ı görüp de ayağının bağını koparan fili tutmaya kimin kuvveti, gücü yeter?
116
Ay yüzlü sevgilim, daima sağ taraftan parlar, sağ taraftan yüz gösterir, doğardı. Bir gün ona; "Sola bakmak haramdır, hatadır." dedim. Bu defa o ay;yüzlüm, sol tarafını da süsleyince, sol yönünü de nürlandırınca dedim ki; "Sol da, sağ da, sağlar da, sollar da hep sevgiden ibarettir. her tarafta, her yerde Hakk tecellî etmektedir.
117
Senin aşkın neden böyle hikmet sahibi, pek bilgili ve hünerli? Sevgin ve şefkatin neden böyle sağlam ve sarsılmaz bir halde? Aşk, eğer hoş ve güzel değilse neden onun üstüne böyle titriyorum; onu çok seviyorum? Eğer aşk, hoşsa, güzelse bu feryadlar, bu sızlanmalar, bu şikayetler neden?
118
Bana dediler ki: "Sende olan bütün bu dertlerin bu acıların sebebi nedir? Bu feryadlarm, bu yaygaraların, bu gürültülerin, bu solgun yanakların sebebi nedir?" Dedim ki: "Böyle söyleme, bunda yanılıyorsun. Git de benim ay yüzlü sevgilimi gör, o zaman müşkülün kalmaz. Bütün bunların nedenini anlarsın."
119
Eğer gönlün ateşi yoksa, bu tüten duman nedir? Eğer, öd ağacı yanmıyorsa bu buram buram tüten öd ağacı kokusu nereden geliyor? Benim bu var oluşum meydanda iken, aşıkın yokluğu ne demektir? Mumun yanmasından pervane neden hoşlanıyor?
120
Deli oldum, divane oldum. Deli bir kişinin uyuması hatadır. Deli bir insan, uykunun yolu nerededir bilmez ki, onu bulsun da uyusun! Allah uyumaz, o uykudan beridir, arınmıştır. Sen Allah'ı o kadar düşün, o kadar sev ki Allah delisi ol; "Nerde olursan ol, ben seninle beraberim." sırrına er de, Allah'la yat,kalk...
121
Senın bülunduğun yerde hep gam vardır, savaş vardır, cefa vardır, dert vardır, elem vardır. Fakat sen kendinden geçer, Hakk'ta yok olursan, hep 'lütuf vardır, ihsan vardır, vefa vardır. Doğru olursan, neyimiz varsa senin olur. Fakat sen doğru olmasan da, kötülük yollarında yürüsen, ben senin kötülüklerini bile iyilik sayarım.
122
Sendeki varlığı yiyip bitiren bu sade ateş, yarının yüzlerce güzelinden, yüzlerce yakışıklı, gösterişli dilberlerinden daha iyidir, görmüyor musun? 0 şehvet ateşi de ne kadar safdır, ne kadar sadedir ama, o sade olan ateşten ne kadar yakışıklı güzeller meydana geldi, yaratıldı...
123
Kimde gönül varsa, o bizim dilberimizdir. 0 şimşek nereden parlar, han-gi yönden çakarsa, o bizim cevherimizdendir. Allah'ın; "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" sorgusuna karşı "Evet!" diyen, her rühun sevgi ve heyecanını ta-şıyan mana altını, hangi madende olursa olsun, o bizim altınıınızdandır.
" Bu ruba'îde A'raf Suresi 7/172-173. ayetlerine işaret vardır."