> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Divanı Kebir > Mutluluk neyi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mutluluk neyi  (Okunma Sayısı 1124 defa)
18 Ekim 2010, 21:37:47
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 18 Ekim 2010, 21:37:47 »



1280. Mutluluk neyinden yine hoş bir ses geldi.

Müstef'ilün, Fe'ulün, Müstef'ilün, Fe'ulün 

(c. V],2967)


• Mutluluk ney'inden yine hoş bir ses geldi: Ey can! Sen, neşelen, el çırp! Ey gönül; sen de oynamaya başla!

• Manalar madeni, parlamaya başladı. Cihan mutluluktan kahkaha attı. Güzel bir sofra hazırlandı. "Haydi sofraya buyurun!" diye sesler geliyor.

• İlkbaharın hoş kokularını ciğerlerimize çekiyoruz. Yeşillikleri seyre daldık. Biz hay huylar içinde, bir güzel yüzlünün aşkı ile mestiz.

• 0 güzel varlık, bir deniz gibidir. Biz ise, bulutuz. 0 gizli bir hazinedir. Biz ise bir viraneyiz. 0 nurlar saçarak parlayan bir güneştir. Bizler onun nuru içinde oynaşan zerreleriz.

• Ben aşığım, günahlardan, kötülüklerden arınmışım. Beni bırak söyleyeyim!.. Hz. Mustafa'nın nuru ile ay'ı yarıvereyim.

1281. Aşık ol da elemden kurtul!

Mef'ulü, Fa'lün, Mef'ulü, Fa'lün 

(c. VI, 3036)

• Hakikat yollarında yürürken, bazen deve gibi bir bataklığa batarsın. Bazen da  av  gibi!

• Oğlum neden böyle koşup duruyorsun? Anlıyorum, sonunda doğru yolu bulacaksın.

• Ey gönül! Sen tarafsız tarafa git de, Hakk'ı orada ara! Hakk her şeyden münezzehtir. Sen onu bulmak için sebeplere takılıp kalıyorsun.

• Sen onu isterken, hak yolunda yürürken manevî zevklere kapıldın. Kaba saba, aba içinde iken, süslü ipekli elbiseler giydin.

• Aklını başına al da Hak aşığı ol! Çünkü aşıklıktan başkası baş ağrısı verir, dert verir, huzursuzluk verir.

• Çengi çalmak üzere eline alınca, seni ayıplıyacaklar diye utanırsın. Ama çalmaya başlayınca, etraftakileri neşelendireyim derken kendin neşelenirsin.

• Bu yolda gayeye varmak için aklı bırak! Düşünceden vazgeç! Hayranlık mutluluğunu elde et!

• Aklına bir düşünce gelince, onun zıttı olduğunu da bil! Birbirine zıt iki düşünceden hayretler içinde kalır, ihtimallere kapılırsın...

• Çünkü tereddüt insanı hayrete, hayret de tereddüde götürür. Bu iki değişik halden ötürü, şaşırır kalırsın, yerinde sayarsın, ilerleyemezsin.

• Düşünceye başlayınca bunun yolunu gör! Daha ne vakte kadar hakîkati söylemekle anlamaya çalışacaksın?

 

1282. Sen büyük ve üstün bir varlıksın. Kötülüklerle dolu bu dünyada ne işin var?

Mütefa'îlün, Fe'uliin, Miütefa'îlün, Fe'ulün

 (c. VI, 2837)

• Müjde, ey aşıklar müjde! Bu ayrılık kalmaz. Sevgiliye kavuşma zamanı gelir. Elbette Allah Allah'lığını yapar, darda kalanlara acır.

• Kereminden iyi haberler ulaşır, binlerce bayram gelir. İki cihanın manevi  nimetleri önünüze konur. Siz henüz nerdesiniz?

• Allah'ın keremi kendine seni çeker de, gönül muradına erer. Artık gönülde onun bunun gamı kalmaz. Safa üstüne safa duyulur.

• Ey sadık aşıklar! Dostun yolunda doğruluktan ayrılmayın. Yanlış yollara sapmayın! Çünkü sizin içinizde vefasızlığı reddeden, ezelde verilmiş mutlu bir söz, bir ahd vardır.

• Ey Hakk yolcusu! Senin maddî varlığın toprak makamında iken gizli bir  sefer yapmıştı. Adamlık makamına gelince, üstünlük mertebesini bulman gerek.109

  109 Bu beyitlerde insan ruhunun ezelde Cenab-ı Hakk'ın ruhlara "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" hitabına karşı ruhların "Evet" diye cevap vermeleri sebebi ile, Hakk'la adeta bir sözleşme, ahid yaptıklarına, bu yüzden doğru, vefalı olmaları gerektiğine işaret var. Ayrıca insanın maddî varlığının, bedeninin geçirdiği safhalara da işaret var. Ariflerce "Devriye' diye adlandırılan bedenimizin unsurlarının, minerallerden, bitkilere, bitkilerden hayvanlara, hayvanlardan insanlara geçen bir sefer yaptığı hatırlatılmaktadır. Bu sefer yanlış anlaşılmamalıdır. Ruh Allah'ın emrindedir. Bu seferin ruhla ilgisi yoktur. Sadece maddî varlığımız bahis konusudur. Çünkü tenasühü, ruh göçünü müslümanlar kabüul etmezler ve buna inanmazlar.

• Sen aslında bu dünyada bir misafirsin. Geldiğin yere, göklere, ötelere sefer et! Sen ibadetle, riyazetle bedenini, maddî varlığını hırpala ki, Allah sana kurtuluş yolunu göstersin.

• Gönül adını verdiğin bir damla kana baksana! Bu manevî varlık ayakla, kanatla gidilmeyen bir yoldan, bütün dünyanın çevresini dönüp dolaşıyor.110

  110 Gönül, manevî bir duygudur. Kalple, kanla ilgisi yoktur. "Damla kan" mecazî bir mana taşır.

• Bazen batıya doğru gider, bazen doğuyu dolaşır. Velilerin nuru gibi bazen arş ve kürsü üzerine çıkar.

• Göklere kadar yükselen gözdeki nura bak! Göze o nuru vereni düşün! Onu mana içinde bul! Onun yarattıklarına hayran ol! Onu kendine çok yakın olarak bil!

• Sözü uzatmaktan vazgeç! Sus artık, senin ayağın yok mu? Ayağın varsa ve sen üstün bir varlık, Allah'ın keremine, ihsanına na'il olmuş, manen yücelmiş bir insan isen, bu kirli dünyaya neden tapıyorsun? Neden onun esiri oldun?

 

1283. Ben senin elinde bir kalem gibiyim.

Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün 

(c. VII, 3306)

• Sevgilim! Ben senin çadırınım, istediğin zaman kurarsın, istediğin zaman bozarsın. Ben senin elinde bir kalemim; istediğin zaman yontarsın, istediğin zaman da kırarsın.

• Ben bir sancak parçasıyım. Beni bazen baş aşağı edersin, bazen da tutar dağın tepesine çıkarır dikersin.

• Ben bir pencerenin nurunda, hava içinde görünen bir zerreyim. Sen pencerenin üstünde olduğun içindir ki titreyerek pencereye doğru gidiyorum.

• Sen sakın bana zerre deme! Beni bir cihan gibi gör! İki cihan da güneş olmasa aydınlanabilir mi?

• Eğer ben, sensiz padişah olsam ne işe yararım? "Biz" ve "ben" demem de yalan olur. Ama ben topraktan yaratıldığım halde seninle beraber bulunursam, o benlik ne hoştur.

• Ben sana sızlanırım, inlerim. Halbuki sen diyorsun ki: "Ben seni uzaklaştırdım." Görelim bu havada sen zerreye ne yapacaksın?

• Bir zerreye güneş tenezzül edip de danışır mı? Hem sen öldür, hem sen dirilt.

• Sen bu gönüle ne verdin ki, böyle sağa sola sapıyor? Bazen da ne sağ, ne sol, ne korku, ne güven biliyor.

 

1284. Can hekimi ne getirdi?

Mef'ülü, Mefa'îlün, Mefulü, Mefa'îlün 

(c. VI,2566)

• Can hekimi bana bir tepsi içinde yol armağanı getirdi. 0 tepsinin içinde bulunanlardan yiyince bunak bir ihtiyar da olsan, taze ve güzel bir genç olursun.

• 0 yediklerin bedene canlılık, kuvvet; canına da sarhoşluk verir. Gönülden gevşekliği, yüzden de sarımtıraklığı giderir.

• 0 Hz. İsa'nın tepsisi idi. İsa'dan can hekimlerine miras kalmıştı. Ecel zehrini bile içsen, o tepsinin içinde bulunanlardan tiryak, deva elde edersin, ölümden kurtulursun.

• Ey bu tepsiyi arzu eden kişi! Yüzünü bu kıbleye dön! Hakk'a yalvar! îİbadet et! Ona layık bir kul ol! Hakk'a candan yöneldiğin için temizlenir, cihanın ay yüzlüsü olursun.

• 0 tepside saklı olan can armağanı nasıl bir şeydir ki, dişe dokunmaz? 0 ne yaştır, ne kuru, ne sıcaktır, ne de soğuktur. 0 öyle mübarek bir haptır ki, ondan bir tane alsan, Hz. İsa'nın bulunduğu, kendisine ev edindiği gök kubbenin üstüne çıkarsın. Sonunda kamil bir insan olursun.

• Her aciz kişi, senin bu lütfundan, ihsanından kazançlar elde etti. Senin beslediğin asla zayıflamaz, perişan olmaz.

• Senin yer verdiğin, bir makam ihsan ettiğin kimse, bulunduğu yerden bir şey kaybetmez. Gamdan temizlediğin gönlü, artık gam işgal edemez.

 

1285. Sen ilk önce yaratılan bir ruhsun, hiç kimseden doğmadın.

Mütefa'îlün, Fe'ulün, Mütefa'îlün, Fe'ulün 

(c. VI,2845)

• Sevgilim, beni kınayarak; "Niçin böyle yol ortasında düştün kaldın?" diyor. "Sevgili!" diyorum, "Sen bana öyle bir şarap verdin ki beni yere serdin."

• Ben yere öyle serildim, öyle kendimden geçtim ki, mahşerde bile kalkamam. Şarap kabının kapağını senin öyle edalı bir halde açışın, kadehi de nazik parmaklarınla öyle bir tutuşun var ki:

• Mest olmuşum, kendimi kaybetmişim. Fakat şu kadarını biliyorum ki, sen hemen geldin, elinle başımı tutup göğsüne dayadın.

• Sevgilim; sen gerçekten üstün bir varlıksın. Aşkının sakîsi olan o güzel gözlerin yok mu? Onlar bana kadehsiz şarap sunmadalar.

• Bu hal de senin lütfunu, ihsanını gösteriyor; gözlerinin şarabı ile mest olmasam, aklım başımda kalsa sevinçten çatlardım.

• Sen bana şarap sundun, ben ellerimi hemen neşeden birbirine vurdum.

• Sunduğun o bir kadeh yok mu? Beni binlerce elemden, mahrumiyetter kurtardı.

• Hele senin o yarı mest gözlerinden neşe, sevinç doğmuştur. Şu bir gerçektir ki: "Sen ilk önce yaratılan bir ruhsun, sen hiç kimseden doğmadın."

 

1286. Aşıkların namazı

Fe'ilat...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mutluluk neyi
« Posted on: 28 Mart 2024, 13:13:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mutluluk neyi rüya tabiri,Mutluluk neyi mekke canlı, Mutluluk neyi kabe canlı yayın, Mutluluk neyi Üç boyutlu kuran oku Mutluluk neyi kuran ı kerim, Mutluluk neyi peygamber kıssaları,Mutluluk neyi ilitam ders soruları, Mutluluk neyiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes