๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Divanı Kebir => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 20 Ekim 2010, 11:07:02



Konu Başlığı: Musa Tur dağına çıktı
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 20 Ekim 2010, 11:07:02
991. Can Musam, Tur Dağı'na çıktı;  benim buluşma zamanım geldi!

Müfte'ilün, Müfte'ilün, 

(c. IV, 2111)




• Meyhanemden bir ses geldi; sevgili, benim hatırımı sormaya geldi!

• Çok nurlu olan ay yüzlümü görünce, münacatımın zevki arttı, haddi aştı!

• Can Musam, Tur Dağı'na çıktı; benim buluşma zamanım geldi!

• Tur Dağı; "Buluşma ve görüşme yerime gelen o yorgun argın kişi kimdir?" diye nida etti!

• "Şimşek gibi parlayan o aydın nefes kimindir? Göklerim, ta kubbesine kadar o ışıkla doldu!

• Onun gönlü, bizim mest olmuş aşığımızdır; o, benim ayrılığımdan ve afetlerimden kurtuldu!

• Yanıp yakılarak, binlerce yalvarışlarla benim lütfumu istemeye geldi!

• Daha yakına gel, daha yakına gel! Benim lütuflarımı, ihsanlarımı, benim neler bağışladığımı gör!

• Beni istemede, bana vuslatta yok oldun; benim varlığımda ölümsüz ömrü buldun!

• Vahdet küpünden bir kadeh şarap iç, mest ol; bu kerametlerim, hep vahdet şarabındandır!"


 

992. Halkın hayalleri kendilerine perde olmasaydı, hepsi de benim hayallerimden yanardı!

Müfte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilat

 (c. IV, 2110)

• Benim gönül meyhanemden bir ses geldi; Cenab-ı Hakk'a münacatımdan, samimi yakarışlarımdan gökyüzü iki kat oldu!

• Cenab-ı Hakk'a hamd ü senalar olsun; sonunda, zafer nasip oldu! Sevgili, hatırımı sormaya geldi ve bize riayetlerde bulundu!

• Ya Rabbi, ya Rabbi! Ey eşsiz, örneksiz güzel varlık! Benim çektiğim belalara, sıkıntılara karşılık ne lütuflarda, ne ihsanlarda bulundun!

• 0 aziz varlık, o kimya, sonsuz lütufları ile benim gafletimi, inkarımı, cinayetlerimi ibadete çevirdi!

• Ettiğim kusurlarıma karşılık, bana köşk verdi; ayağımın kaymasına, yanlış yollara sapmasına karşılık bağışlarda bulundu!

• Onunla buluştuğum günün manevî zevki, harareti, denizin de, dağın da gönüllerini coşturdu!

• Halkın hayalleri kendilerine perde olmasaydı, hepsi de benim hayallerimden yanardı!

• Benim aşkla, imanla kükreyişim, davulum, sancağım, naralarım, can ordusunu zelzelelere düşürdü!

• Gece yarıları sevgili ile buluşmanın ateşi, tan yerini aydınlatır, ışıklandırır!

 

993. Neyi istersen yak yık; yalnız ayrılıktan bahsetme!

Mefa'îlün, Fa'ilün  Mefa'îlün, Fe'ilatün 

(c. IV, 2076)

• Canın için olsun, bu aşıktan uzaklaşma; bu zavallı ile birlikte otur da, eve gitmeye kalkışma!

• Bahaneler bulmaya uğraşma, özür getirmeyi bırak! Beni aşağı, hor, hakir görme; kendini üstün görerek gurura kapılma!..

• Şarap hazır, herşey yerinde; devlet, varlık.. Dostumuz, sakîmiz de sensin! Artık, şarap sun; sakîlik nazlarına girişme, sakinin hilelerine başvurma!

• Arkadaşlarının yüzlerine bak; hepsi de senin güzelliğin ile mest olmuşlar! Onlar yanında iken pencereye, dehlize, aralığa, eşiğe bakma!

• Aşıkların arasından başka yerde ömür sürme, meyhaneden başka bir yerde oturma!

• Etrafına dikkatle bak da gör ki, dünya bir tuzaktır; dünyaya ait arzularımız, isteklerimizse o tuzakta bulunan birer yemdir! Dünya tuzağına koşma, yem hevasına düşme!

• Dünya tuzağından kurtulunca, gökyüzüne ayak bas; gökten başka bir eşiğe ayak basma!

• Güneşe, mehtaba iltifat etme, yüz verme! Çünkü sen, bu dünyaya ait değilsin! Sen, ötelerden geldin; o eşsiz güzelden başkasını dileme!

• Kase nasıl suyun üstünde durmaz çalkalanırsa, sen de o olmayınca bir yerde karar kılma, sen de çırpın dur! Eline kaseyi alıp her mutfağa koşma!

• Hava, zaman olur aydınlanır, zaman olur kararır; bazan sıcak olur, bazan soğuk olur! Sen, zamanların kaynağına git ve o kaynağın başından ayrılma!

• Fakat ne çare ki, güzellerin işleri güçleri hep böyledir! Ne olur, ateş alevi gibi konuşma; ne olur, yakıp yandırma!..

• Söyle; neyi istersen yak yık! Yalnız, ayrılıktan bahsetme! Ben, ayrılık sitemini haketmedim; bu, bana layık değil! Bana ayrılığı reva görme de, ne yaparsan yap!..

 

994. Haydi; güzellik ile vefayı birbirine nikah et!

Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat 

(c. IV,2100)

• Hoş geçinmemiz için, arada sırada birkaç öpücük vermeyi iş edin; bizi, tatlı bir gülüşle tatlılaştır!

• "Allah, gönlünü yatıştırsın, huzura kavuştursun!" duası, hoş bir duadır; bu duaya, sen de; "Amîn!" de!

• Galiba, senin dizini yastık edineceğim zamanı rüyada göreceğim!

• Senin dudağından ayrı düşmek, ecel efsunudur! Sen, şimdi git de, Hz. Mesih'in usulüne göre bir efsun oku!

• Sen olmayınca, göklerin alanı aşığa dar gelir! Haydi; vuslat burağına eyer vur da, aşığın önüne getir!

• Sen güzelsin; güzelliğe yakışan huy da, vefalı olmaktır! Haydi; güzellik ile vefayı birbiri ile evlendir, onları birbirine nikahla!

• Muhakkak ki, aşıklar ölünce acıyacaksın! Haydi; bu merhameti, onlara ölmeden önce şimdi göster!

 

995. Cennette bile olsam, altına gümüşe gark olsam, sen olmayınca ben, bir yetim sayılırım!

Müstef'ilatün, Müstefilatün, Müstef'ilatün, Müstef'ilatiın

 (c. IV, 2091)

• Ey yedi deniz; inci bağışla ve şu bakırları kimya ile doldur!

• Ey mest olmuş kişiler topluluğunun ışığı, ey bağın bahçenin selvisi! Ne vakte kadar bizi lafla oyalayacaksın? Artık, vefa göster!

• Her mermer, her granit kaya, bizim halimize ağladı! Ey sevgili; sen de bize acı da, şu derdimize derman ol!

• Ey öfkelenip de yüzünü bizden çeviren, gizleyen dost! Ne olur, bu maceraya bir an için olsun son ver; artık bize görün!

• Bize pek çok ihsanlarda, lütuflarda bulundun; o lütufları, ihsanları şimdi de esirgeme bizden!

• Ey yolu ve davranışı güzel varlık, ey yıldız, ey ay! Gece karanlığında ay gibi cömertlik et, ışığınla bizi aydınlat!

• Eski derdi gider, hastalığımızı iyileştir, sıkıntılarımızı ferahlığa çevir; bize, yetimliğimizi unuttur! Çünkü ben, hiçbir şeyi, hiçbir kimsesi olmayan bir yetimim!

• Cennette bile olsam, altına gümüşe gark olsam, sen olmayınca ben, bir yetim sayılırım!

• Ben, ağzımı kapadım; gamlar içinde otura kaldım! Yüzümdeki ellerimi aç da, kendini bana göster!

 

996. Yeryüzünde gökyüzünün bile göremediği şeyleri seyretmek istiyorsan, bir an için olsun, kendini görme!

Müfte'ilün, Fa'ilat, Müfte'ilün, Fa'ilat 

(c. IV,2057)

• Sevgili ol da, sevgiliyi gör; gönül ol da, dostu gör! Yürüyen selvinin peşine düş, kaynağı ve gül bahçesini seyret!

• Geçim derdini düşünen aklın yolunda tembel davranma; sıçra, ileri atıl! Büyüğüne bir kumaş armağan et de, tüccarın ticaretteki parlaklığını gör!

• Bizim bütün tüccarlarımız aşıklardır, gönül ehli kişilerdir, peygamberlerdir! Bu tüccar kervanının yoldaşı da, cümle suçları bağışlayan, günahları örten, gizleyen yaratıcıdır, Allah'tır! Sen, O'nun hikmetlerini gör!

• Yine Sultan Mahmud, Ayaz'ın odasına geldi! Aşkı seç, aşkla oyuna dal da, o zevalsiz devleti, o tükenmez ikbali seyret!

• Ben, Ayaz'ın ayağı altındaki toprağım! Çünkü, o da benim gibi aşkı huy edinmişti! Sen de aşık ol, aşkı dile ve kurnaz sevgiliyi gör!

• Bu çarıkla bu posta bağlanmak, aslı unutmamak iyi bir adettir! Bu adeti kıble edin de, onun lütfunun gerisini seyret!..

• Eziyete düşüp belalara uğradın mı, çarığı görmeye başlıyorsun! Hiçbir illete uğramamış gibi, hiç hasta olmamış gibi kendini yorgun say, hasta gör!

• Bizim çarığımızı, erlik suyu gibi düşün; postumuzu da, ana karnındaki kan say! Akıl ve görüş incisini ise, padişahın ihsanından bil!

• Padişahın önüne inciyi koy ki, seni köy ağası yapsın! Eskileri ver, yenileri al; taneleri ver de ambarı gör!

• Yeryüzünde gökyüzünün bile görmediği şeyleri seyretmek istiyorsan, bir an için olsun, kendini görme ve onun vereceği görüş elbisesini giy!

• İnciler saçan bu sözü de, sözleri verene bağışla! Ondan sonra, varlığının her tarafından coşup fışkıran nükteleri gör, sözlere bak!

 

997. Beden ressamı, gönül güzellerinin yanına gelip onların güzelliğini görünce, ağzı açık kaldı!

Müfte'ilün, Fa'ilat, Müfte'ilün, Fa'ilat 

(c. IV, 2061)

• Ey gümüş bedenli güzel! Kendini öp; yanılıp da güzelleri ile meşhur olan Hoten ilinde kendini arama!.

• Hatta, senin gibi bir gümüş bedenliyi bağrına basarsan, sana bir can öpücüğü vermek gerekiyorsa, sen, yine kendi ağzını öp!..

• Huriler ne yapıyorlarsa, senin için, senin güzelliğin için yapıyorlar! Her er-ceğin, her kadının güzelliği, senin güzelliğindendir, senin güzelliğinin aksin-iendir!

• Ey çenesi güzel sevgili; senin güzelliğini örten, yine senin saçlarındır! yoksa, senin güzel yüzünün nuru, alemi çoktan aydınlatırdı!

• Beden ressamı, gönül güzellerinin yanına gelip onların güzelliğini görünce eli kırıldı, gönlü mahzun oldu, ağzı açık kaldı!.

• Bu şekillerle, nakışlarla dolu beden kafesi, gönül kuşunun perdesidir! Fakat sen, şekle, kafesin nakışlarına kapıldın da gönlü göremedin!

• Gönül, Hz. Adem'in toprağından perdeyi öyle kaldırdı ki, melekler, o güzelliğe, o ihtişama hayran oldular; dayanamadılar ve hemen secdeye kapandılar!

 

998. Ney'in ayrılık hikayesi, dille anlatılamaz;  dilsiz söylenir!

Müfte'ilün, Fa'ilat, Müfte'ilün, Fa'ilat 

(c. IV, 2063)


• Ey gülen yüzü yüzlerce gül bahçesinin aslı olan güzel! Sen, Allah bahçesisin; senin dikenlerin bile güllerden ibarettir! içeri gir de, diken ver, gül al!

• Bu kadar canın karşısında dilsiz değilsin ya! Birşeyler söyle! Fakat, ney'in ayrılık hikayesi, dille anlatılamaz; dilsiz söylenir! Aşkla yanan yakılan canın feryadı, narası da ağızsız atılır!

• Bugün sevgili geldi de; "Sana selamlar olsun!" dedi! işte sen o zaman, yeryüzünü de, gökyüzünü de onun nefesinde ara, bul!

• Güzeller padişahı geldi ve güzellerden, vergi olarak başlarını vermelerini istedi! Bu istek karşısında gökyüzü isyan etti; aya karşı; "Yazıklar olsun!" narasını attı!

• Aşk gammazı geldi de, kulağıma; "Sevgili başka yerde değil, sizin aranızdadır! 0 güzeldir, latiftir ama gizlidir!" diye fısıldadı!

• Sevgili geldi, gönlün eteğini tutup çekti ve onu bir yere götürdü! Yedi kat göğün ötesinde bulunan o yer, çok şaşılacak bir yerdir!

• 0 bana dedi ki: "Ben, seninim ama, kim benden söz ederse, benim dudağımın lezzetinden bahsedecek olursa, iki elinle onun ağzına vur, onu söyletme!

• Senden bahseden, beni de aldı götürdü, seni de! Fakat benden bahseden, ikimizden de uzaklaştı!"

 

999. Ey beden! Sus; sus da, artık can söylesin!

Fe'ulün, Fe'ulün, Fe-ulün, Fe'ül

(c. IV,2088 )

• Gönlümü aldın da, kargalara verdin! Ben de buna karşılık senin hayalini tuttum, rehin aldım!

• Gelirsen gelirim, tutarsan tutarım; söylersen, ben de, mest olmuş kişilerin hallerini söylerim!

• Yenimi yakamı yırtmam, eteğimi çekip gömleğimi parçalamam; bana sitem etmek yakışmaz!..

• Bahsettiğin şarabı getir; getir, incitme; söylemedim deme!

• Perişan olmuş gönlü derleyip toparlayan şarabı getir, sun! Gönül derlenip toparlanınca, beden darmadağın olur!

• Ben, parayla pulla alınan, değer biçilen şarabı istemem! Sen, bana kıyısı olmayan, sonu bulunmayan vahdet denizinden şarap sun!..

• Senden şarap sunmak, benden secde etmek; benden şükretmek, senden inciler saçmak!..

• Ey can; beni öyle bir hale getir ki, şükrüm kalmasın; lütfunu, ihsanını da iki kat, üç kat artır!

• 0 şarabı gönülden coştur; gam sonbaharının döktüğü yapraklardan bir aşk ikbaharı meydana getir!

• Ey benim canım; beni yık, harab et! Çünkü, harab olmuş bir şehirden sultan vergi alamaz!

• Ey beden! Sus; sus da, artık can söylesin! Hz. Osman'ın devri geçti gitti;  şimdi, Hz. Ali emîrdir!

• Ey can! Ben sustum; konuşma sırası sana geldi! Sen, bizim Yusufumuzsun;   sen, bizim Kenan güzelimizsin!