๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Divanı Kebir => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 18 Ekim 2010, 21:40:10



Konu Başlığı: Maddi varlıktan kurtuluş
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 18 Ekim 2010, 21:40:10
1271. Kim maddî varlığından kurtulursa hakîkate ulaşır.

Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilün 

(c. VI,2891)

• Bir kimseye yokluk dünyasından bir haber gelirse, onda beşeriyet halinden yani bedene ait ihtiraslardan, nefsanî arzulardan bir eser kalmaz. 0 adeta melekleşir.

• En yüksek yerlerden en aşağı yerlere kadar her tarafı illet, yani oluşlar, sebepler kaplasa, o ermişin himmeti sebeplere, olaylara önem vermez. 0, hadiseler üzerinde durmaz. Onun bütün varlığı, gönlü, aklı fikri Hakk'a yönelmiştir.

• Kim maddî varlığından kurtulur, benliğinden çıkar, yok olursa, ancak o hakîkat gözü ile Hakk'a yönelir.

• Etten, kemikten bir yığın olan bu bedende oturmakla beraber, o hadiselere, sebeplere bürünerek karşısına çıkan saf cevheri görür.

• Görünüşteki şekli ile tanışmayı, konuşmayı bir tarafa at da, bir başka hale gir, başka bir kılığa bürün! Çünkü o da bir başka halle senin karşına çıkmıştır.

• Ona şükretmeyi benden işit, benden duy! Senin canına, başına yemin ederim ki, o tatlılıkta bir şekeri ne tatmışımdır, ne de görmüşümdür.

1272. Bütün dünya güzelleri gelsinler, o güzelin kurbanı olsunlar.

Müstef'ilün, Fe'ulün, Müstef'ilün, Fe'ülün 

(c. VI,2970)


• Binlerce masal ile öyle bir dost hayali geldi ki, bütün dünya güzelleri gelsinler, onun ayağının önünde can versinler.

• Çok güzeller gördün! Hüri'ye benzeyen çok dilberlerin vasıflarını, güzelliklerini duydun. Fakat buraya gel de şu sevgilinin güzelliğine bak, edasını seyret!

• Canım onu bulunca varlığım yok oldu. Ayağını tuttum. Elden oldum, elim artık bir iş göremez oldu.

• Onun aşkının gül bahçesinden ciğerime bir diken battı. Fakat o öyle bir diken ki, yüzlerce gül bahçesi o dikene kul olsun, köle olsun.

• Aşkının verdiği zevke, güzellik güneşinin nuruna karşı ten nedir? Bir tozdan ibarettir. Can nedir. Bir buhar, bir buğudur.

• Onun yüzünün aşk bahçesinde şaşırır da gülden, yahut çınardan bahsedersen, dilerim Allah senin düşmanın olsun.

• Güzellerinin büyüsü ile büyülendik de, senin şairin olduk. Bir başka güzel yüzlüye gönül vermiyoruz. Aşık olamıyoruz. Ma'zeretimiz pek büyük.

• Ya Rabbi! 0 gün gelecek mi ki, o güzeller güzelini bütün dünyaya, yüzünün nurundan nurlar saçarak salına salına gelirken göreceğim.

• Benim acı canımın, onun balı ile tatlandığını, hoş bir hal aldığını, onun güzelliğinin bir kıvılcımı ile canıma yeni baştan bir heyecanın düştüğünü görecek miyim? Ömrüm buna müsaade edecek mi?

1273. Gönül ağız açınca, dil konuşmaz olur, susar.

Müstef'ilün, Fe'ulün, Müstef'ilün, Fe'ulün

 (c. VI,2957)

*Can kırıldı da çok güzel, latîf bir can ortaya çıktı. Bu cihan yok oldu da, başka bir cihan kendini gösterdi. Maddî cihan yok olunca, mana cihanı belirir.

• Madeni bulmak için yeri kazarken, kazmaların açtığı yaralarla altın madeni kırılır, dökülür, parçalanır ama, kuyumcuların dükkanları altınlarla dolar, taşar.

*Sen susmadıkça, düşünce bir şey söyleyebilir mi? Düşünceyi ancak konuşarak belirtirsin, sen sustuğun zaman, düşünce içinde hapsolur kalır. Ama gönül ağız açınca, dil konuşmaz olur, susar.106

   106 Hz. Mevlana dilsiz, dudaksız konuşma üzerinde çok durur. Dilsiz, dudaksız konuşmak, gönüllerin birbirine seslenmesidir. Gönülden gönüle yol vardır.

*Dünyayı dolduran binlerce ev, binlerce yapı, gizlice mühendisin gönlüne gelmeden meydana çıkmadı.107

  107 Nasıl bir mühendis binayı yapmadan önce onun planını hazırlarsa, Cenab-ı Hakk da bilinmez gizli bir hazine iken, bilinmek diledi. Kainatı yarattı. Arifler a'yan-ı sabiteyi tarif ederken ilahî tasavvur üzerinde dururlar. Haşa Allah maddî bir varlık değildir ki mühendis gibi plan yapsın. Ama "kün" (=ol) emrini vermeden yaratılacakların hepsi ilahî ilimde belli idi.

*Sırların da ötesinde gizli bir sır var. Yani herşeyin ötesinde büyük yaratıcı var. 0 öyle gizli bir sırdır ki, mühendisin hatırına, gönlüne gelenler hep ondan, o sırdan meydana gelmektedir.

*Gönül tertemiz olursa; günahlardan, suçlardan yakasını kurtarırsa, o sır dünyayı tutar. İşte o zaman mekansızlık alemi belirir, madde kalkar, hiç kimse ölmez, herkes sonsuzlaşır.108

  108 Ölüm şu madde alemi için var. Mana aleminde sonsuzluk var. Mana aleminde zaman yok, mekan da yok.

*Tebrizli Şemseddin'e yalvar da de ki: "Lutfet, o zamansızlık bahçesinden bir kerecik olsun, bize bak!"

                     

1274. Şu yaptıklarımızı biz yapıyoruz sanırız,
halbuki bizim yaptıklarımız Sen'dendir.

Mef'ulü, Fa'ilat, Mefa'îlü, Fa'ilat 

(c. VI,2979)

• Hergün seher vaktinde bizi arayan Sen'sin. Biz gafletteyiz, uykuya dalmışız. Bizim uyanık devletimiz, saadetimiz Sen'sin.

• Sen'in yüzlerce baharın var. 0 yüzden biz gül bahçesine döndük, sevgilimiz Sen olduğun için çok mutluyuz. Gönlümüz rahat ve apaydın...

• Sen'in sevgi denizinde, gemiden daha elsiz, ayaksızız. Sesimiz de Sen'sin, neş'emiz, oynamamız da Sen'sin. Sallanmamız, yürüyüp gitmemiz de sensin.

• Gönül nelere dalmışsa, nelere vurulmuşsa hepsinden soğumuş, vazgeçmiş de ondan sonra gönle: "Bize tutulan, vurulan Sen'sin." demişsin.

• Bazı bazı cüz'î irademiz var da, şu yaptıklarımızı biz yapıyoruz sanırız. Fakat bizim yaptıklarımız da Sen'dendir. Çünkü şüphelerimizin, zannımızın öz mayası da Sen'dendir.

• Çektiğimiz her şeyi, hakîkatte Sen çekmedesin. Aldığımız bir şey yok ki hakîkatte onu bize alan Sen olmayasın.

• Ey efendim! Ey padişahım! Şahid ol; konuşmaya tövbe ettim. Artık bir şey söylemeyeceğim, Çünkü sözsüz, feryadsız sırlarımızı bilen Sen'sin Sen!

1275. Ey baş! Neye, kime secde ettiğini bil!

Mef'ülü, Fa'ilat, Mefa'îlü, Fa'ilat

(c. VI,2977)

• Hergün seher vakti bir peri kızı gelir. Beni çeker dışarı çıkarır, bana der ki:  Canım benim, beni bırakıp nereye gidiyorsun?

• Sen bir aşık isen, benim gibi birisini bulamazsın, tacir isen benim gibi alıcı nerede var? Benim gibi candan bir müşteri bulunur mu?

• Bir arif isen gerçekten de canın bildiği, tanıdığı varlık benim; yok hiç bir şey değilsen benimle dost olursan, öyle bir hale gelirsin ki adeta kendiliğinden uçarsın.

• Yolunu şaşırmış bir kişi isen, sana Mustafa(s.a.v.)'in nurunu veririm, değersiz bir bakır iken seni en değerli ca'ferî altını haline getiririm.

• Alemin dayandığı, güvendiği bir kişi bile olsan, yine bizim yüzümüze muhtaçsın. Nurlu bir sabah haline gelsen, yine bir mana güneşine ihtiyacın vardır.

• Karadan ve denizden vazgeç de hakîkat Kaf dağına çık; kurunun, yaşın üstüne oturma, yani iyi ve kötü insanlarla ilgilenme, yaratılanları hoş gör!

• Ey gönül! Sen gerçekten gönül isen, kendini o mana sevgilisinden ayırma! Ey baş! Eğer sen de gerçekten baş isen, serserice secdeye kapanma! Neye, kime secde ettiğini bil!

 

1276. Aşk şehrinde yaşayan insanların her günü bayramdır.

Mefnlü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ülün 

(c. VI, 2637)


• Bugün bu şehirde acayip bir gürültü, bir feryad var. Bütün bu işler bir güzeller güzelinin gözlerinin büyüsünden meydana geldi.

• Ey aşk şehri! Sen nasıl bir şehirsin ki, sende yaşayan insanların her günü bayramdır? Ey şehir! Güzellikle, letafetle mekanın zaman haline gelmiş de sen mekansız bir mana şehri olmuşsun. Sen dünyada gözle görülen şehirlerden değilsin.

• Böyle bir şehirde aslında mekanın yeri olmadığı gibi, zaman da yoktur. Ey güzel varlık! Senin mübarek nefesinle her yer görülmemiş, işitilmemiş, duyulmamış bir hale dönmüş.

• Bugün bu Mısır'da güzellik Yusufunun yüzünden, zorlamadan, alıştırmadan her kurt çoban haline gelmiş.

• Bu şehirde iki yüz yaşına basmış ihtiyarlar, o ilahî nefesle Yusufun aşkını düşmüşler de Züleyha gibi gençleşmişlerdir.

• Bu şehirde gönüllere, canlara hükmeden odur. Allah'ın takdîri gibi her şey aşkın emri ile olmaktadır.

• Gecenin karanlığı ay ışığında nasıl yok olup giderse, benim gibi senin gibi yüzlerce insan benlikten, bizlikten geçmiş de onun güzelliğinin nurunda yol olmuşlardır.

• Onun varlığından, huzurundan başka yerde mana fakîrlerine murat kapısı yoktur. Güneşe benzeyen yüzünün nurundan başka yerde kurtuluş bulunamaz.

• Onun vasfına, nasıl olduğuna dair bir şeyler söyledim ama iki sözüm kaldı onu da dinle: "Gücüm, kuvvetim yok ki bahs ettiğim filandır, deyeyim."

 

1277. Gönül yerinden fırladı, acayip bir yere gitti.

Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilün

(c. VI,2860)

• Bizimle beraber oturanların akıllarını, fıkirlerini kapıp götüren birisi var. 0 bir ay mıdır? Uğurlu bir haber midir? Acaip bir dert midir? Acaip bir deva mıdır?

• Bizimle beraber oturanların arasında öyle bir saf yaran var ki, onun bakışından acayip bir nur, bir ışık gönül penceresinden parıldıyor.

• Bu nasıl bir candır ki, canım ona; "Sonsuz ol, ebedî olarak yaşa!" demek için sonsuzluğun ta kendisinden başını dışarı çıkardı, seslendi.

• Gönüllerinde gam karanlığından, ızdıraptan bağ, köstek bulunanlar, onun himmeti sayesinde acayip bir çözüm yolu bulurlar.

• Topraktan yaratılmış bu ten kalıbından, bu bedenden nasıl oldu da böyle göz kamaştıran bir ay parladı. Onun güzelliği karşısında gönül yerinden fırladı. Acayip bir yere gitti.

• Gönül hadiselerin vehm ve hayal evinden dışarı çıkınca acayip bir sarayı gördü.

• 0 sarayın duvarlarında, kapısında ruha ruh bağışlar bir şekilde sekiz cennet parıl parıl görünüyordu.

• Ey Şems-i Tebrîzî; bu kadar korku ve ümitten bizi kurtar da görülmemiş bir korku ve ümit, yokluktan çıksın ve görünsün!


1278. Gönül sırları

Mef'ulü, Fa'iIat, Mefa'îlü, Fa'îlün 

(c. VI,2978 )

• Ey gönül! Sabahtan beri sende bir başka hal var. Öyle coşkunsun, öyle kendinden geçmişsin ki, senin gibi coşkun ve dağınık olan beni göremiyorsun.

• Ey gönül! Sen nasıl bir ateşsin ki, nereden gelirse gelsin, her rüzgar seni canlandırıyor, alevini artırıyor? Hayır, hayır sen ateşten de üstünsün, rüzgardan da!

• Ey gönül! Ben seni anlatamam ki, sen her ne isen o'sun. Ancak ben şu kadarını biliyorum ki, sen şimdi güneş gibi göklerin perdelerini yırtmadasın.

• Ey gönül! Sen nasıl bir incisin? Senin değerini ne gökler bilir, ne de müşteri! Gönlü yarattığın için canım sana feda olsun Allah'ım!

• Otuz sene Mecnun gibi senin arkandan koştum, durdum. Hem de ıssız vahşi bir adada. Yaş ve kum bulunmayan bir adada senin ardında koştum.

• 0 zamanlar ben her şeyin, her varlığın senin eserin olduğundan habersizdim, gafildim; aklım, îman ve küfür düşüncelerine takılıp kalmıştı.

• Halbuki iman da senden gelen, senin nurundan ibaret bir lütuf; kafırliğin şüphesinin, her şeyi yapma gücünün bizde olduğuna dair inanç da senin bir takdîrindir.

• Sen hem cennetsin, hem cehennem, hem de kevser havuzu.

• Ey gönül! Sen iki cihandan da dışarı, bütün bir kainatsın. Her şey senden ibaret. Fakat sen, her şeyden münezzehsin, her şeyden berisin.

 

1279. Sensiz ben baharı ne yapayım?

Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, 

(c. V, 2458)

• Şişe fabrikasına doğru taş atma! Gönlü yaralı bir kimsenin gönlünü yaralama!

• 0 taşların hepsini benim gönlüme at! Çünkü başkalarının gönlünden benim gönlüm değersizdir. Başkalarının kalplerini kırma, sînelerini yaralama, onlara yazıktır.

• Ben kulundan başkasının yüzüne cefa ile bakmamam için, istersen, cefa çeken bütün esirleri esirlikten kurtar, yalnız ben esirin olarak kalayım.

• Ben vefa ile de, cefa ile de arkadaş olmuşum. Onlarla hoşum. Vefa göstereni de, cefa edeni de seviyorum, ama ne vefa ile ne de cefa ile yol arkadaşı olmak istemem. Ben yalnız seninle yola çıkmak isterim.

• Cihan zindanına gelmeden önce, ben hep seninle beraberdim, keşke ızdıraplarla dolu bu dünya tuzağına düşmeseydim. Çünkü senin yanında çok mutlu idim.

• 0 kadar çok söyledim: "Ben yerimden memnunum, sefere çıkmak istemiyorum" dedim. Dedim ama anlatamadım. Bak bu güç yolculuğa düştüm. Yükseklerden yeryüzüne indim.

• Lütfun beni aldattı da dedi ki: "Korkma, git! Benim keremim, bu yolculukta kılavuz olur, sana bir zarar gelmez.

• Gurbete gidersen, asıl yurdundan ayrılırsan, çekeceğin zahmetler, ızdıraplar seni pişirir, hamlığın kalmaz. Sonra olgun bir halde, hünerlerle dolu bir bilgin olarak yine vatanına dönersin."

• Ona dedim ki: "Ey bilgilerin canı; sensiz ben bilgiyi ne yapayım? Bilgi almak için senin yanından kim gider; ancak senin büyüklüğünden haberi olmayan gider."

• Senin elinden şarap içtiğim zaman, aklım başımdan gider. Hoş bir sarhoşluğu tadarım. 0 zaman tehlikesiz, korkusuz bir kimse olurum. Beşerî kötülüklerden kurtulurum.

• Efendim kulağıma yol kesenlerin sözleri gibi bir takım sözler söyledi, beni baştan çıkardı. Sersem edip yola salıverdi.

• Benim ötelerden bu dünyaya sürgün edilişimin hikayesi çok uzundur Eğer o eşsiz varlığın keremi bizim kederlerle dolu gecemize hoş bir seher göndermezse, ah hîlesinden ah...