๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Divanı Kebir => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 21 Ekim 2010, 15:00:37



Konu Başlığı: Kendinden geçmeden,gendine gelinmez
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 21 Ekim 2010, 15:00:37
760. însanın kendinden geçmedikçe, kendine gelmesine imkan yoktur.

Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat 

(c. IV, 1669)

• Varlığı ateşe attık yaktık. Yeni baştan yokluğa gittik.

• Ey kardeş! Şunu bil ki, iyi de kötü de varlık dünyasındadır. Yokluğa gittiğimizden ötürü, biz ne iyiyiz, ne de kötüyüz.

• Hayırsız felek, neyimizi çaldı, götürdü ise, biz gece bekçisi gibi gittik, çalınanların hepsini ondan geri aldık.

• Yüzlerce ben ve biz arasında biz bir kişi idik. 0 tekten arpa kadarı bile kalmadı. Biz şimdi yüzlerceyiz.

• İnsanın kendinden geçmedikçe kendine gelmesine imkan yoktur. Bu yüzden biz de kendimizden geçtik de sonra kendimize geldik.

• Aşkın boyuna, bosuna göre bizim boyumuz kısaldı. Bizim boyumuz, bosumuz kısaldıktan sonra, biz yüce bir boya, bosa sahip olduk.

• İnsanlığı, kemal mertebesini Hakk'tan öğrendik. Biz aşk pehlivanıyız. Bu yüzden de Ahmed(s.a.v.)'in dostuyuz.

• Varlık levhinde yirmi dokuz harf vardır. Biz bu harfleri sildik, ebced içine daldık da elif gibi tek kaldık.

761. Aşıkların okuyup bilgi elde ettikleri mektep, ateşlerle doludur.

Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat 

(c.IV, 1657)


• Dudaklanmdan içimin yanık kokusu geliyor. "Ya Rabbi, ya Rabbi!" derken ağzımdan duman tütüyor.

• Gökler bile ahımdan ağlamaya başladı. Her an can vermek benim adetim, yolum oldu.

• Senin uyku ile geçirdiğin gecenin, benim  uykusuz ve feryadlarla geçen gecemden haberi olsaydı, benim halimi birazcık olsun anlardın.

• Aşıkların okuyup bilgi elde ettikleri mektep ateştir, ateşlerle doludur. îşte ben gece gündüz böyle bir mektebin içindeyim.

• Yüzünü sapsarı yüzüme koy! Elini göğsüme daya! Ateşler içinde tir tir titriyorum.

• Sevgiliye; "Kulağına bir şey söylemek istiyorum!" dedim. Çekindi; "Yanağımın yanmasından korkarım." dedi.

 

762. Aşk ötelerden kalktı geldi. Bu yanmış, yakılmış aşığa misafir oldu.

Fa-ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat 

(c. IV, 1656)
• Ben bu derde, dertle derman edeceğim. Bu işi sabırla kolaylaştıracağım.

• Ya canın ayağını bu balçık bedenden kurtaracağım, yahut da canımı da, gönlümü de güzellere vakfedeceğim.

• Ben "Elest mumuna" atılmış canını dağlamış, kanatlarını yakmış bir pervaneyim. Şimdi de padişahımın mumuna hizmet etmedeyim.

• Aşk ötelerden kalktı, geldi. Bu yanmış, yakılmış aşığa misafir oldu. Çok mutluyum. Benim bir tek gönlüm var, onu da misafirim olan hazret-i aşkın şerefine kurban etmem gerekir.

• Nefis, gönül evine gelen bu mübarek konuktan hoşlanmaz, kedi gibi miyavlar da aşka gelme derse, nefsi tutayım, kedi gibi dağarcığa atıvereyim.

• Melal kimin başını döndürürse, onu sema'a çekeyim, fırır fırıl döndüreyim.

 

763. Benim gönlüm hasta! Ey gönül derdimin devası;  ben hoş değilim!

Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat 

(c. )IV,1659

 

» Oğlum elimi tut, ben hoş değilim! Ey fidan boylum, ben hoş değilim!

• Hayır hayır! Elimi bırak, benim hastalığım başka türlü bir hastalık! Benim gönlüm hasta! Ey gönül derdimin devası! Ben hoş değilim!

• Sen beni bırakıp gittiğinden beri gücüm, kuvvetim, sabrım, takatım gitti. Sen gittin gideli ben hoş değilim!

• Kollarını aç; kemer gibi bana sarıl! Dikkat et, bu kemer olmadıkça ben hoş değilim!

• Ey doktor !  Benim kuvvetim yok. Elini nabzıma koy da anla, ben hastayırn, hoş değilim!

• "Sen gönül hastası değil misin?" diye ne soruyorsun? Dudağının kadehi olmadıkça ister haberim olsun, ister olmasın, ben hoş değilim!

• Her an gözlerimi kapıyorum. Çünkü sen olmayınca bir şeyi görmek isterniyorum. Sensiz görüşten, bakıştan hoşlanmıyorum. Zaten ben gönül hastasıyım, hoş değilim!

 

764. Tek başına insan bir hiçten ibarettir!

Fa-ilatün, Fa-ilatün, Fa'ilat

 (c. IV, 1671)

• Neşeden de bahsetsek, gamdan da dem vursak, hep bir arada oturalım, birbirimizle dertleşelim!

• Sevgilimiz ileri giderse, biz de ileri gidelim. Sevgilimiz az konuşursa, biz de az konuşalım!

• Gerçi biz yiğit kişileriz ama, yalnız başımıza yola düşünce kadınlar gibi güçsüz, kuvvetsiz oluruz. Acılara dayanamayız, feryada başlarız.

• Hiç yoluna yapayalnız düştün mü? Yolda çok tehlikeler vardır. Yalnız başımıza zemzem kuyusuna ulaşacağımızı sanma!

• Tek başına insan bir hiçten ibarettir. Hepimiz bir araya gelince insan olurmuşuz. Haydi tekrar bir araya gelelim de insan olalım!

• Yaratılıştaki nüktenin üstü örtülür, pek anlaşılamaz. İnsan bir vasıtadır. Haydi gidelim, o pek büyük, uçsuz bucaksız olan vahdet denizinin kıyısına   çadırımızı kuralım, birlik olalım, bir olalım!

 

765. Toprak onun yüzünden yeşermiş, çayır, çimen olmuştur. Gökler onun yüzünden kararsızdır.

Müfte'ilün, Fe'ulün, Müfte'ilün, Fe'ulün 

(c. IV,1655)

• Dün gece can gökyüzüne diyordu ki: "Ey sonsuz, ey pek büyük gökyüzü! Ne de çok dönmede, takla atmadasın. Karnında sayısız yıldızların ışıkları parlıyor.

• Suçsuz günahsız olduğun halde, sonu gelmez bir dönüşe mahkum edilmişsin. Haklı olarak sızlanıyorsun, şikayet ediyorsun, feryad ediyor, gürlüyorsun. Mavi renkte matem elbiselerine bürünmüşsün.

• Görünüşte korkunçsun, bazen insanlara yıldırım okları atmadasın, fakat  içyüzünden de dertlisin, değirmen gibi dönersin, alaca yılan gibi kıvranır durursun.

• Mukaddes gökyüzü cevap verdi de dedi ki: "Ben insanoğlundan nasıl olur  da korkmam? Yeryüzüne sürgün edildiğinden beri o, dünya cennetini cehenneme çevirmiştir."

• Halbuki Cenab-ı Hakk insanı insan şeklinde hayvan olarak değil de, insan olarak kendisine ibadet etsin, iyilikler yapsın diye yaratmıştır. 0 büyük yaratıcının avucunda toprak muma döner. 0 toprağı zenci şekline kor, yine o, topraktan Rum ülkesi halkı gibi güzel birini yaratır. 0 doğan kuşu yapar, baykuş yapar. 0 topraktan hem zehirli, hem şekerli bitkiler bitirir.

• Ey dost! 0 gizlidir de kendisi gizli kalsın diye bizi böyle apaçık ortaya at-îuştır.

• Senin topraktan yaratılmış olan şu bedenin, suya benzeyen canının üstünde îerdedir. Can düğünde, neşeli gününde gamlı kederli olduğu zaman da îedeni perde olarak, duvak olarak kullanır.

• Duvak altında sert huylu, ters yeni bir gelin var. Dünyanın iyisi ile de, kö-;üsü ile de alay edip duruyor.

• Toprak onun yüzünden yeşermiş, çayır, çimen olmuş, gökler onun yüzün-ien kararsız hale gelmiş, her tarafta onun yüzünden bütün kötülüklerden curtulmuş bir talihli var.

• Akıl ondan tam bir inanç istemede, sabır ondan yardım beklemede, aşk înun yüzünden gizli şeyleri bilmede, toprak onun yüzünden insan şekline

 

766. Allahın aşkı pek sağlam bir kaledir.

Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV, 1663)


• Hergün yeni bir yük çekmedeyim. Bütün bu yükü, bu belayı bir iş için ^ekiyorum.

• Kış mevsiminin dondurucu soğununa, karına, tipisine ilkbahara kavuşma imidi ile katlanıyorum.

• Beni ikiyüz şehirden de sürüp çıkarsalar, ben onun, padişahın aşkı ile bu iürgüne katlanmm.

• Allah'ın aşkı pek sağlam bir kaledir. Ben can yükümü o kaleye çekerim.

• Onun nergise benzeyen iki mahmur gözü için mahmurluk çekmedeyim.

• Gönül bir mağara, Tebrizli Şems de bir dost. Bir dost için bu mağaranın îahmetine katlanmaya mecburum.

 

767. Biz ilahî nürla aydınlanmış eve kuluz, köleyiz.

Fa'ilatiin, Fa'ilatün, Fa'ilat
 (c.IV, 1672)

• Bugün yağmurlu bir gün. Rahmet yağıyor. Biz de susuz kalan aşk bahçe-sine ark açıyoruz ve rahmetine kavuşma ümidi ile el çırpıyoruz.

• Rahmet yağdıran bulutlar, aşk denizinden gebe kalmışlardır. Biz de aşk bulutundan gebeyiz.

• Sen kendini inkar ederek; "Ben mutrip, yani çalgıcı değilim!" deme, gel bi-zim aramıza katıl da seni mutrip yapalım.

• Şu ev aydınlıktır. Sen; "Kimin evi?" diye soruyorsun. Kimin evi olursa ol-sun, biz ilahî nürla aydınlanmış eve kuluz, köleyiz.

• Biz kendimizden habersiz yaşıyoruz. Kendi ab-ı hayatımıza kendimiz per-deyiz. 0 ab-ı hayatın üstüne dökülmüş yağ gibi ab-ı hayata örtü oluyoruz.

 

768. Ben deve gibi senin gamını geviş getirmedeyim.

Mef'ulii, Mefa'iliin, Fe'ulün
(c. 111, 1562)

• Sevgilim nazlandı da bana; "Ben sana ateşim!" dedi. Ben de; "Evet!" dedim, "Sen beni yakan bir ateş oldun ama sevgin de gönlümde!"

• Senin sevgin olmadan bir gül koklasam, acımadan, dikenmişim gibi hemen beni !

• Balık gibi sessiz sedasız ama dalgalar gibi, deniz gibi çırpınıp duruyorum kararım, huzurum yok!

• Deve gibi senin gamını geviş getirmedeyim. Sarhoş deve gibi ağzım köpürmede.

• Her ne kadar gizlesem, söylemesem de aşkın huzurunda apaçık meydandayım.

• Tohum gibi toprak altındayım, topraktan baş kaldırmam için baharın işaretini bekliyorum.

 

769. Toz gibi yolundan kalktım, sonra yine toz olarak çiğnenmek için senin yoluna kondum.

Mefülü, Mefa'ilün, Fe'ulün 

(c. 111, 1559)

• Dün yeniden ahdettim. Hem de senin canına yemin ettim.

• Gözümü yüzünden ayırmayacağım. Kılıcı çekip beni öldürsen dahi senden yüz çevirmeyeceğim.

• Başka birisinden derman aramayacağım. Çünkü derdim senin ayrılığındandır.

• Beni başaşağı ateşe atsan, "ah" dersem erkek değilim.

• Toz gibi yolundan kalktım, toz halinde yükseldim, sonra yine toz olarak senin yoluna kondum.

 

770. Mademki aşkının kılıcını canıma vurdun, bedenime de vur da bu işi tamamla!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün 

(c. III, 1543)

*Ev sakî! Neredesin? Biz aşıklara şarap verdiğin için, ben candan senin kölenin kölesiyim. Haydi bana şarap sun!

*Senin neyin var? Nasıl şarabın var? Benim elim boş, bana şarap sun! Çünkü ben çok dertliyim, kadehim ciğerimin kanı ile dolu.

• Benim durumumdan utanıyorlar da kimse benim adımı bile anmıyor. Zaten benim gibi perişan bir adamın ad kaygısı olur mu?

• Mademki aşkının kılıcını canıma vurdun, şu işi tamamla, bedenime de vur! Çünkü yarı ölüyüm, yarı diri.

• Bana bazen zahid diyorlar, bazen da rind. Ben zavallı bilmiyorum ki hangisiyim?

• Bende mum gibi bir zerre varlık kalsa, gideceğim yer ateştir. Ateşi bağrıma basacağım.

• Benim için yanmaktan başka çare kalmadı. Gel de hoşça yanıp yakılayım. Çünkü ben çok hamım.