๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Divanı Kebir => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 21 Ekim 2010, 15:24:57



Konu Başlığı: İçtiğiniz şarap...
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 21 Ekim 2010, 15:24:57
700. İçtiğiniz şarap, sizi utandıracak yalancı şarap olmasın.

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, 

(c. III, 1441)

• Ey benim kır atım! Nalını göklerin üstüne koy! Nasıl olduğu bilinmeyen ay, bir davet mektubu yazmış.

• Ovadan can gibi bir ceylan çıkageldi. Hem de öyle bir ceylan ki, erkek arslan onun korkusundan kuyruğunu kızgın kumlara vuruyor.

• Hocam bugün bayram gününe benziyor. Hepimiz de mest olmuşuz. Davul  da mest, davul çalan da mest olmuş, kendinden geçmiş, güm güm diye davul çalmada.

• Aramızda ilaç için olsun bir akıllı bulamazlar. Şu deliler arasına katılan herkes deli divane oluyor.

• Mahmur kişiye bir kadeh şarap, altınla dolu yüz evden daha değerlidir. 0 şaraptan şu zayıf bedene bir kadeh dökelim.

• Sen oruçlular arasında rahat rahat, hoşça bir aşk şarabı kadehini al, iç! Üzüm şarabı içsen sonunda utancından akrep gibi gizlice eve gelirsin, ama bu şarabın sarhoşluğu öyle sarhoşluk değildir. însanı rezil etmez.

• Sen oruç bozmayan şarabı küpsüz, testisiz, kadehsiz iç! Bu ne üzümden yapılmıştır, ne de cibreden.

• Bu şarap mahmurun başına döktüğün, onu uyardığın, aklını başına getiren   şarap değildir. 0 şarap yalancı şaraptır. 0 yüzden onun kuyruğu kısa kalmıştır.

• Deve şarapla dolu küpü yüklenmiş olarak meyhaneden çıkageldi. Onu görünce kadeh dile geldi: "Kalkın, uykuyu, yemeyi, içmeyi bırakın! Şarap için!" diye seslendi.

701. Ben beni satın alana doğru giderim.

Müfte'ilün, Mefa'ilün, Müfte'ilün, Mefa'ilün 

(c. III, 1396)

 

• Yine sırlar içinde sevgiliye doğru giderim. Bülbülün nağmelerini dinleyerek, güle, gül bahçesine doğru giderim.

• Bu utanma, bu haya ne vakte kadar sürecek? Sen bu utanmayı ateşe at, yak da yanımıza öyle gel! Ben gönlü kendime yol arkadaşı olarak alırım da sevgilinin yanına öyle giderim.

• Bende sabır kalmadı ki unutkanlığa kulak vereyim. Akıl kalmadı ki usül ve adet üzere yol yürüyeyim.

• Ey benim Zühre yıldızım, çengi eline al "tın tın tın" diye çalmaya başla! Kulağım çenginin nağmelerinde, gözlerim de yüzünde olarak sevgiliye giderim.

• Gönlüm aşk tuzağının hastasıdır. Gönlüm bazen sevgilinin kapısında, bazen de damındadır. Gönlüm beni sevgiliye doğru çekiyor. Ben, beni satın alana doğru giderim.

• Sevgili bana sordu: "Senin ne hünerin, ne marifetin var? Niçin bir işle meşgul olmuyorsun?" Ona dedim ki: "Sen bana dükkanımın yolunu göster de;   ben de işe gideyim."

• Gönlümün kendinden haberi varken işime giderdim, dükkanımı bulurdum. Ama gönül beni bıraktı gitti. Artık bende gönül var mı ki, ben de işime gideyim.

                                                                 

702. Ey güzeller Yusuf'u, neden kuyudasın, neden dışarı çıkmıyorsun, kendini göstermiyorsun?

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, 

(c. III, 1436)

• Bilmiyorum, sen güneş misin, Zühre yıldızı mısın? Yoksa ay mısın? Aşkla başı dönmüş bu deliden ne istiyorsun, bilmiyorum.

• Ne olduğu, ne kadar üstün bir yaratıcı olduğu anlaşılamayan bu aziz varlığın dergahında, hep lütuf var, güzellik var. Nasıl bir ova, nasıl bir yeşillik, nasıl bir dergah bilmiyorum.

• Galaksilerin süslediği hududsuz göklerde, güzeller gibi sayısız yıldızların etrafında döndükleri dergahın nasıl bir dergahtır bilmiyorum.

• Senin güzel yüzünden canımız gül bahçesi halini almış; menekşelerle, nergislerle, süsenlerle dolmuş, parlak ayın ile yolumuz aydınlanmış, nasıl bir yol arkadaşısın bilmiyorum.

• Gönlün içinde hakîkat balıkları ile dolu, kıyısı olmayan bir deniz var. Ben böyle acayip bir denizi de görmedim, böyle balıklar da görmedim. Bunların ne olduklarını bilemiyorum.

• İnsanların padişahlığı masaldan ibaret! îri taneli inci, padişahın nazarında nasıl değersizse, mana padişahlığının yanında da dünya padişahlığı öyle değersizdir. Ben bakî olan ölümsüz padişahlar padişahından başka bir padişah bilmiyorum.

• Sen ne de sonsuz bir güneşsin ki, senin ışığın içinde oynaşan bütün zerreler söz söylemede. Sen Allah'ın zatının nuru musun? Yoksa Allah mısın, bilmiyorum!

• Binlerce Yakub'un canı bu güzellik, bu kudret yüzünden yanıp duruyor. Ey güzeller Yusufu! Sen neden kuyudasın, neden dışarı çıkmıyorsun, neden kendini göstermiyorsun, bilmiyorum.

 

703. Dualarım mumun alevi etrafında dönen pervanenin kanatları gibi yanıktır.

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün 

(c. III, 1425)

• Konuşma gücüm oldukça, işim gücüm dua etmektir. Duaları kabul etmeli de sana düşer! Dua benden, kabul senden! Duanın kabulü hususunda benim ne hakkım olabilir?

• Dualarım senin muma benzeyen kulağının etrafında döner durur. Bu yüzdendir ki dualarım mumun alevi etrafında dönüp duran pervanenin kanatlar gibi yanıktır.

• Ihtiyaçlarımın, dileklerimin kütüphanesine gelip giresin, yakından duyasır diye arzularımı kitap kitap üstüne koymuşum. Dileklerim sahife sahife altta bulunmaktadır.

• Bana çok lütufta bulunduğun, başka yaratıklara vermediğin düşünce duyma, hayal etme gücünü bana verdiğin için başım gökyüzüne sığmaz Gönlüm neşelidir; "Bende tan yerini ağartanın gamı var!" der durur.
"Felak Suresi, 113/1. ayete işaret var."

• Düşünce söğüt ağacı dalı gibi, her esen rüzgarda oynar durur. Ama yemyeşil sidre ağacının kökü gibi köklerim bir aradadır, güçlüyüm.

 

704. Ben sıcak göz yaşlanmla soğuk ah edişimin farkındayım.

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün 

(c. III, 1435)

• Hıç durmadan gönlün etrafında dönüp duruyorsun. Ne yapacağını biliyorum. Gönlü kanlara boğacak, yüzü sapsarı sarartacaksın.

• Bir  kumazlık ettin, bir oyun oynadın, gönlün varını yoğunu aldın, götürdün. Bu oyundan sonra daha ne oyunlar oynayacağını, başıma neler  açacağını, neleri meydana çıkaracağını biliyorum.

• Bir bakışla ciğerimi yaraladın, onu ateşlere attın, yaktın, yandırdın. Daha  neler yapacağını biliyorum.

• Sıcak göz yaşlarım hakkı için, soğuk ah edişimin hatırı  için olsun, nasıl yandığımı zaten biliyorsun. Sor bakalım, ben sıcak göz yaşlarımla, soğuk ah edişimin farkındayım. Sıcağın yakıcılığını, soğuğun donduruculuğunu anlıyorum.

• Benim bağrım tutuşmuş, gönlüm yanıyor. Senin eteğin tutuşmuş ama arada fark var. Yanıştan yanışa, dumandan dumana, dertten derde farklar olduğunu ben biliyorum.

 

705. Bahara: "Sen nerelerden çıkageldin?" diye sordum. "Ben ötelerden, onun güzellik bahçesinden geldim" diye cevap verdi.

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün 

(c. III, 1417)

• Yüzün hakkı için yemin ederim ki, ben dünyada senin yüzün gibi güzel bir yüz görmedim. Senin güzelliğini anlatanlardan duyduğum güzellik nerede;  senin güzelliğin nerede? Sen onların anlattıklarına hiç benzemiyorsun.

• Bu dünyada böyle güzel bir bağ ne yetişmiştir, ne de yetişir. Böyle eşsiz bir bağın meyvelerini ne rüyada toplamışımdır, ne de uyanıkken.

• Sevgilim, sen bir baba duası değil, yüzlerce peygamber duası almışsın ki böyle bir güzellik devletine konmuşsun.

• Şeker kamışına: "Kimin yüzünden böyle şekerlerle doldun?" diye sordum. Seni işaret etti de dedi ki: "Ben onun nefesini içime çekmiştim de o yüzden bu  hale geldim."

• Cana dedim ki: "Neden gonca gibi yüzünü gizledin?" Dedi ki: "Onun yüzünden utandım da gözlerimi kapadım, kendi içime çekildim."

• îlkbahar mevsimi kanatlarında binlerce renkler bulunan tavus kuşu gibi geldi, her tarafı süsledi, güzelleştirdi. Bahar'a: "Sen nerelerden çıkageldin?" diye sordum. "Ben ötelerden, onun güzellik bahçesinden geldim." diye cevap  verdi.

• Sonra dedi ki: "Canlar zevke dalsınlar diye şarap getirdim. Çiçekler getirdim, hastaların iyileşmeleri için ilaçlar getirdim, macunlar getirdim."

"Şarap üzümden çıkarılır. Bütün ilaçlar çiçeklerden, elde ediliyor.

 

706. Gül dedi ki: "Padişahımın hayali yüzüme güldüğü için o günden beri hep gülmedeyim."

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün 

(c. III, 1412)

• Kim dağınıklıktan kurtulmak, düğümlenmek istiyorsa, bana gelsin, ona güzel bir düğüm vurayım. Efendimin düğümü ile mermer kaya bile' can bulur. Ona ulaşan taş bile cana kavuşur.

• Bir gün bahçede dolaşırken güle: "Sen daima gülüp duran, hoş kokular saçan, gözleri okşayan renginle bizi Hakk'a götüren bir kılavuzsun." dedim. Gül bana: "Neden daima gülüp duruyorum, biliyor musun?"

• "Güzel huylu padişahımın hayali tebessüm etti, yüzüme güldü de o günden beri dünyada bulunan bütün güller soydan soya böyle gülmeye başladık. Oğuldan oğula hepimiz güler yüzlü olduk. 0 günden beri, suratı asık bir gül hiçbir yerde görünmez oldu."

• Padişahım dedi ki: "Ömrü olmayan her zavallıya ben ömür olurum." Ben de bir zavallıyım, padişahımın bu vadinden ümide kapıldım da ömürden oldum. Ömürsüz kaldım.

• Gönlüm güle; "Senin ömrünün ne değeri vardır ki, beni neden minnet altında bırakıyorsun? Ben kimim, sen kimsin?" diye bağırdı.

• Aşk diyor ki: "Bir sırrım var, söyleyeyim de duy, bunu ganimet say, hayırlara kavuş! Ne kötülük et, ne de ondan ayrıl, yoksa ümitsizliğe düşersin, pişman olursun."

• Bütün padişahlar kullarını, aç gözlü olmadıklarından, kanaat sahibi olduklarından ötürü överler. Benim padişahımın bütün öfkesi ise, onun lutuflarını yeter bulmamdır. ¦

                                                         

 
707. Ben hiçbir şey bilmiyorum, bilmiyorum.

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün

 (c. III, 1439)

• Ben bu dokuz kat göğü, insanı büyüleyen şaheserler ortaya koyan ressamı gereği gibi bilemiyorum, bilemiyorum.

• Bana her tarafa gitme, sen üstadsın, buraya gel diyorsun, ama ben o mekansızlık yerini bilmiyorum, bilmiyorum.

• 0 bazen benim yakamı tutar, beni hırpalar, perişan eder. Beni hırpalayan o güzel huyluyu bilemiyorum, bilemiyorum.

• Ben musikiden zevk alan, güzel seslileri dinlemeyi iş edinmiş bir canım. Çalgıcı olmadıkça huzur bulamıyorum. Musikiyi ve neşe arayan canımı bilemiyorum, bilemiyorum.

• Ben bir arslan görüyorum. Bütün dünya onun önünde bir ceylan sürüsü. Fakat bu arslan kim? Bu ceylan sürüsü ne? Bilemiyorum, bilemiyorum.

• Beni sel kaptı, sürüklüyor. Aşağılara doğru akıp dereyi aramadayım. Fakat beni alıp götüren seli de, dereyi de bilemiyorum, bilemiyorum.

• Köyü, çarşı pazarı  bilmeyen ve orada kaybolan bir çocuğa benziyorum.

• Şefkatli, merhametli bir dost bana: "Kötü insanlar seni çekiştiriyorlar, senin hakkında kötü sözler söylüyorlar." diye haber verdi. Ama ben iyiliğimi de, kötülüğümü de söyleyenleri bilemiyorum, bilemiyorum.

• Yeryüzü bir kadın gibi, gökyüzü de onun kocası. Bu kadın kedi gibi kendi yavrularını yiyor. Fakat ben ne kadını biliyorum, ne de o kocayı.

• 0 gayb aleminin güzeli bana kaşı ile işaretler etmede, bir şeyler anlatmada, gizli bir şeyler söylemede. Ama ben ne o bakışı, ne o kaşın işaretini bilmiyorum, bilmiyorum.

• Ben Yakub'um, o Yusuf! Yusufun kokusunun aslı nedir, bilmiyorum. Ama yine de gözüm onun kokusu ile açılmada, aydınlanmada.

• Dünya suratını ekşitse de, o ay yüzlü güzel benim yüzüme gülüp duruyor. Ama ben o ay yüzlüden başkasını bilmiyorum, bilmiyorum.

• Kudret elinden, kudret kolundan her an bir ok uçup gelmede! Fakat ben o eli de bilmiyorum, o kolu da!

• Sus, ne zamana kadar dedi-kodu ile uğraşacaksın? Ben dedi-koduyu da bilmiyorum, söyleyenleri de!

• Benim öyle bir derdim, öyle bir dermanım var ki, hekimlerin en büyüğü, en meşhuru olan Calinos bile; "Bu derdi de, ilacını da bilmem!" diyor.

• Ey gece! Önümden çekil, git! Büklüm büklüm saçlarını, perçemlerini bana gösterme! Ben o siyah kıvırcık saçlarından başka bir şey bilmiyorum, bilmiyorum.

• Ey güzel yüzlü gündüz! Seni aydınlatan güneşin ne de parlak, ne de gül renkli. Fakat git, git, ben Allah'ın nurundan başka birşey bilmiyorum. Allah göklerin ve yerlerin nurudur.

 

708. Ben bedendeki can gibiyim, aşk gibiyim. Hem görünürüm, hem görünmem.

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün 

(c. III, 1430)

• Ben aşıkların başı olmak sevdasına kapıldım da, aşk yoluna düştüm. Ben aşkın oğluyum ama, benim varlığım babamdan öncedir.

• Görmez misiniz? Bademyağı bademden çıkar ama, can da bilir ki, badem; "Ben ağaçtan önceyim." diye söylenip durur.

• Zahire bakan, görünüşe kapılan; "Hz. Adem'e melekler secde ettiler" der Ama Hz. Adem'in hakîkatini gören; "Abdal!" der, "Nasıl olur da Adem bedenden ibaret olur, buna imkan var mı? Melekler Hz. Adem'e değil Hz Adem'de bulunana secde ettiler."

• Ben bedendeki can gibiyim, aşk gibiyim. Hem görünürüm, hem görünmem. Ben hem gızliyim görünmem, hem de beldeki kemer gibi meydandayım, görülürüm.

• Gizlj sevgili benim de kendisi gibi gizli kalmamı istiyor. Yoksa geceleyin gözleri görmeyenlerin inadına ben ay gibi apaçık görünür, dururum.

• Gökyüzü bana; "Seni ay gibi başımda taşırım." diyor. Ona dedim ki: "lyi ama sen bana sor bakalım; ben var mıyım ki, sen beni başında taşıyasın?"

* Vuslat gününde sen beni o güzelden ayırdedebilirsen, şunu iyi bil ki- gördügün o güzel başkasıdır, ben başka biriyim.

 

709. Aşk; "Ben daima devam eden, hoş geçen bir ömürüm." dedi.

Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün 

(c. III, 1402)

• Ey şeker gibi tatlı olan güzelim! Dün gece ne yedin? Söyle, ben de bundan sonra bütün ömrüm boyunca, gece gündüz onu yiyeyim.

• Yazdığın mektupların zevki, verdiğin müjdeli haberlerin neşesi içime kadar yerleşmiş ki, oradan ayrılıp dudaklarıma kadar gelemiyor da bu yüzden duyduklarımı söyleyemiyorum.

• Ben içime yerleşen zevke yalvararak derim ki: "Ne olur gel, benim duyduklarımı herkese duyur!" 0; "Ben içerde daha hoşum!" diye sözlerime omuz silker.

• Aşk elbette her gönüle uğrar. Bu hal herkesin başına gelir. Şükürler olsun ki aşk benim gönlüme de uğradı. Bu iş bana zorluk çıkarmadı.

• Bir gece aşka; "Doğru söyle, sen kimsin?" dedim. "Ben ölmeyen hayatım, ölmeyen yaşanışım. Ben daima devam eden, hoş geçen bir ömürüm." dedi.

• Tekrar sordum: "Ey mekandan dışarı olan aşk! Senin evin nerededir?" "Ben gönül ateşinin dostuyum. Ben yaşlı gözlerin yanı başındayım." diye cevap verdi.

• Sararıp solan her benzin rengi bendendir, benim rengimdendir.

• Güllerin, lalelerin rengi benimdir. Kumaşların değeri de benim. Aşk mektuplarının zevki de benim. Her gizli şeyi keşf eden de benim.

• Aşk en küçük işvesi ile benim gibi yüzlerce kişiyi yoldan çıkarır. Hocam sen bana bir yol göster, ben onun elinden nasıl kurtulabilirim?

• Gökyüzü aşka şöyle seslenir: "Ben senin için dönüp duruyorum." Ay da aşka şöyle nida eder: "Ben senin yüzünden nurlandım."

• Akıl aşk yüzünden kararsızdır. Yerinde duramaz, düşünceden düşünceye atlar. Ruh huzura kavuşmak için aşka haraç verir. Baş, "Ben senin ardında koşmak için yuvarlağım diye söylenir ve aşkın önünde secdeye kapanır.

 

710. Ben çok güzel gördüm. Fakat hiçbirisi senin gibi güzel değildi.

Mefa'îlün, Mefa-îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün 

(c. III, 1416)

• Sevgili yüzünü ekşitmiş, asabi ve öfkeli bir halde bakıyor. Ben hayatımda böyle tatlı bir güzellik görmemiştim. Onun güzelliğinin büyüsünden deli, divaneyim. Onun aşk masallarından mest olmuşum.

• Sevgili, ben hayatımda çok güzel görmüşüm. Fakat hiçbirisi senin gibi güzel değildi. Bu yüzden ben sana bağlanmışım. Benim varım, yoğum sensin, ben artık bende değilim. Ben kendimden geçip gittim.

• Bildiğin gibi ben bütün gece perişan bir halde idim. Ruhum, aklım darmadağınıktı. Fakat şimdi günün aydınlığında senin güzelliğini görünce hayran oldum, şaşkınlıktan bambaşka bir hale geldim.

• Elimden tut, beni kaldır, beni bu halden kurtar! Ben topraktanım, topraktan yaratılmışım. Senin nurunla topraktan sıçradım kalktım.