๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Divanı Kebir => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 22 Ekim 2010, 18:10:56



Konu Başlığı: Hakk'ın sevgili kuluna hitabı
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 22 Ekim 2010, 18:10:56
491. Hakk'ın sevgili kuluna hitabı:

"Senin, mezarında en yakın dostun, candan arkadaşın benim!"

Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'lün 

(c. III, 1145)

• Bana bak, bana dikkat et ki, senin, mezarında en yakın dostun, candan arkadaşın benim! Dükkandan, evden, bütün seni sevenlerden ayrıldığın zaman seni, ben karşıladım; yapayalnız kaldığın vakit, seninle ben düşer kalkarım!

• Mezarda, benim selamımı duyarsın! Haberin olsun; zaten hiç bir vakit benden ayrı düşmedin, gözüme görünmez olmadın ki!

• Senin içinde, gölge varlığın ötesinde akıl gibi, düşünce gibi daima seninle beraberim; zevk aldığın, neşelendiğin, sıkıntılara düştüğün, bunaldığın zamanlarda da senin içindeyim; senden ayrı değilim!

• Ask mahmurluğu, armağan olarak sana mezarda manevî şaraplar sunar, güzel getirir; seni karanlıkta bırakmaz, mum uyandırır! Pis kokulan gidermek için buhur yakar, kebap verir. meze hazırlar! Kendi gözünle bak ki, hata etmeyesin! Şunu anla ki, gören de, görünen de  hep O'dur!

• Hangi tarafa bakarsan bak, hep beni görürsün! Hatta ister kendine bak, ister birbirleri ile savaşanların çıkardığı gürültülere, ister yeryüzünde karınca gibi kaynaşan insan kalabalığına bak; hep beni görürsün!

• Ben, görünüşte insanım fakat, sakın ha sakın benim bu bedenime, bu gölge varlığıma bakarak yanılma! Çünkü bu gölge varlığın ötesinde bulunan ruh, çok güzeldir, çok latiftir! Beden gibi çürüyecek, gelip geçecek değildir; sonsuzdur! Aşk ise serttir, pek kıskançtır!

 

492. Mademki Hz. Yusuf'a aşık değilsin, git, Züleyha'nın gamını çek!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün 

(c. II, 1023)


• Şarap içeceksen, bari bizim dilberimizin elinden al, iç; güzel yüzlü, güzelliği ile alemleri yakıp yandıran sevgilimizin elinden iç!..

• Mecnun gibi sevgiye engel olan akıl perdesini yırtmak istiyorsan, cesur aşkı bul da, onun elinden kadehsiz verilen mekansızlık şarabını al, iç!..

• Eğer içinde bir sıkıntı varsa, gönlün daralmış ise, betin benzin solmuşsa, onun gül bahçesine git, orada otur; mahmur isen, onun seçkin mana şarabını iç!

• Bayezid-i Bistamî, Maruf-ı Kerhî hazretleri gibi Hakk dostları elde etmek istiyorsan, günahlarla dolu olan şu dünyada üzüm şarabı içme de, o yüce aleme ötelere git de, orada mana şarabı iç!..

• Yürü; bir işin varsa, git, işinin başına geç! Mademki Hz. Yusufa aşık değilsin. git, Züleyha'nın gamını ye!..

 

493. Sevgilim; bana can da, gönül de sana kurban etmek için verildi!

Mefa'îlün, Meffl'îlün, Fe'ulün 

(c. II, 1042)

• Eğer sen benden incinirsen, ben, kendi canımdan incinirim, bıkarım, usanırım!

• Ey her şeyi güzel olan sevgili; bana can da, gönül de sana kurban etmek için verildi!

• Sen, gönlünün incindiğini söylemiyorsun; ama ben, o incinişi canımın içinden duyuyorum!

• Benim baharım geçer gider, gönlümdeki gül bahçesi de dikenlerle dolarsa, ben, bunu nasıl olur da bilmem?

* Senin yolunda toprak olmayan beden, yılancı sepeti olsun; senin yolunda toprak olmayan can da, yılan kesilsin!

 

494. Bu yasemenlik Allah'ın bağındandır!

Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'ülün 

(c. II, 1049)

• Bir kere değil, yüz kere söyledim; "Hiddete, öfkeye kapılma, kimse ile kavgaya girişme!" dedim.

• Vefa ve sevgi çengine mızrab vurursan, usülüne göre vur!

• Sen, pek iyi bilirsin ki, sert mızrab vurunca tel gevşer!

• Uyuma da, sen bize şarap sun! Biz mest olduk, harap bir halde uykuya daldık, fakat fitne uyumamış, uyanık! Bu, hoş bir hal değildir!

• Ben, kurnaz adam değilim; durmadan söylüyorum, sana öğüt veriyorum!

• Sevgilinin mahmur gözleri ise, benim bu öğütlerime gülüp duruyor!

• Onun güzel gözleri benimle alay ederek diyor ki: "Ne güzel söylüyorsun;  haydi, bir daha söyle!..

• Örtülü, kapalı öğütlerini dinlemez, içime sindirmez isem, senden daha beter olurum!

• Sus; kıştan korkma! Bu yasemenlik Allah'ın bağındandır, Allah'ın bahçesindendir!

 

495. Sen, ezeldeki asıla bak;  halen ulaştığın, içinde bulunduğun fer'e bakma!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ülün

 (c. II, 1044)

• Sen, sakîye bak; onun verdiği şarapla mest olmuş kişiye bakma; Hz. Yusufun yüzüne bak; onun güzelliğini gör! Yoksa, bu güzelliğe hayran olarak Mısırlı kadınların kestikleri ellere

• Ey beden oltasına düşmüş can balığı! Sen, avcıya bak; oltaya bakma!..

• Başlangıçta. ezelde hep bir asıldık; sen, o asla bak? Şimdi ulaştığın ve hala içinde bulunduğun fer'e bakma!..

• Ezeldeki uçsuz bucaksız gül bahçesini hayal et de, ona bak! Şimdi ayağını;    yaralayan şu dikene bakma!..

• Elinden kaçan kargaya bakma; sana mutluluk gölgesi düşüren devlet kuşuna bak!..

• Selvi gibi, başak gibi başını kaldır, yücelere, ötelere bak; menekşe gibi aşağılara, şu kirli dünyaya bakma!..

• Mademki ab-ı hayat Allah'ın lutfu ile senin derenden, ırmağından akmaya başladı, artık küpe, testiye kırılsa bile bakma!..

• Sana varlığı bağışlayanın, mestliği verenin çevresinde dolaş! Yok olan, sende   bulunmayan şeyler için ağlama, inleme; sende bulunan, var olan şeye de sevinme, onlara bakma!

• Kötü duygulardan, nefsanî isteklerden kurtulmuşlara bak; onlar yücelere, ötelere koşmadalar! Günahlarla kirlenenlere, dibe çöken tortulara bakma!..

• Kutsal suretlerle dolu olan dünyaya bak; yolunu bağlayan, fanî olan şekle, surete bakma!..

• Tuzağından kurtulan baykuşa bakma; aşk tuzağındaki kuşlara bak!..

• Pusuya yatmış, senden daha iyi söz söyleyen biri var; o, şimdi susmakta ama, sen onun susmasına bakma!..

 

496. Allah'ım benim adımı "Şarap îçenlerin Kölesi" koy;  ben, başka ad istemiyorum!

Mefa'îlün, Mefa-flün, Fe'ülün 

(c. 11, 1045)

* Ey sakî! Her zamanki sunduğun kadehle değil, başka bir kadehle bana şarap sun da, canıma bir başka rahatlık, bir başka huzur ver!

• Bugün beni gör; yoksa, canın hakkı için olsun, başka günleri beklemeye   sabrım yok!

• Bana bir zerrecik olsun merhametin varsa, acıyorsan, görüşmemizi bir başka zamana bırakma!..

• Beni kurtar; kurtar, kurtar ki, ben çok fena halde başka türlü bir tuzağa düştüm!

• Beni düşüncenin, endişenin eline bırakma! Çünkü düşünce de, insanın kanını bir başka türlü içerden emer durur!

• Saki! 0 ham şarabı sunmaz isen, yüzlerce ham düşünce, yüzlerce ham hayal bana zahmet verir!

• Borcum varsa da, bu eski hırkayı rehin olarak al ve borç olarak bir başka kadeh ver!

• Allahım! Benim adımı; "Şarap îçenlerin Kölesi" koy; ben, başka ad istemiyorum!

 

497. Güzelliğinin gücü ile aklın elini ayağını bağladın da, akıl hiç bir iş yapamaz oldu!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün 

(c. II, 1048 )

• Ey sırlar sahibi, efendiler efendisi! Ey nurlar güneşinin güneşi olan aziz varlık!

• Ay yüzlüler senin güzelliğinin aşkı ile oyuna dalmışlar da, gökyüzü gibi dönüp duruyorlar.

• Güzelliğinin gücü ile aklın elini, ayağını bağladın da akıl hiç bir şey yapamaz oldu.

• Aşkının ateşinden ab-ı hayat fışkırmada. Ey dost onun suyu mu güzeldir, ateşi mi?

• 0 ateşten gül bahçeleri bitmiştir. 0 gül bahçeleri yüzünden de dünyalar dolusu güzeller feryad etmekteler.

• Onların feryadı, her an ter ü taze olan, solmak nedir bilmeyen Hakk'ın bahçelerinin gülleri içindir. Dünya bahçelerinin pek az ömürlü olan gülleri için değildir.

• Biz onun aşkına layık olmadığımız için, aşkı bizden utanırsa da hiç kimse onun aşkını gizleyemez.

• Onun ayrılığı ateşle dolu bir mağara gibidir. Acaba bu mağaradan başımı çıkaracağım bir gün gelecek mi?

• Onun inkarından gönül gözleri perdelenmededir. 0 sevgilinin işinde sakın inkara kalkışma!

• Garaz ve hased perdesi olmasaydı, kardeşleri Yusufun yüzünü bir kurt gibi görmezlerdi.

• Hasetler, garazlar insandan, insanın canından doğar. Bu yüzden sen insan şeklini bırak da melek ol!

• Garaz tohumlan nefsin gıdasıdır. İnsan içine o tohumları ekerse çaresiz biterler.

• Öküz, elbette bülbül gibi ötemez. Uyanık olan akıl da mest olmanın, kendinden geçmenin zevkini bilemez.

• Ne kurttan Yusuf(a.s.)'ın güzel yüzündeki lütuflar doğar, ne de tavus kuşu yılan yumurtası yumurtlar.

• "Yann, öbür gün" diye diye şu yan kesici nefis, ömürleri aşırır durur.

• Zavallı insan, senin bütün ömrün ancak bugünkü yaşadığın ömürdür, başka gün değil! Geçip giden dünü, gelecek olan yarını düşünme! Bugününü iyi kullan, dînî ve insanî vazifelerini bugün yap, yarına bırakma, aklını başına al da hileci nefsin vadesine inanma!

• Benlikten, varlıktan kemerini çöz, bunlardan kendini kurtar da, hizmet kemerini kuşan, sana yabancı olan nefîsten uzaklaş!

• Namaz kılarken yüzünü Bulgar güzeline çevirirsen bu namaz kabul edilmez.

• Misk istiyorsan tatar ceylanının otladığı ovaya gel!

• Göklerdeki, yerlerdeki eserlerde görülen değişmeyi, halden hale girmeyi görmüyor musun? Sen de ibadetle, insanî vazife ile kendini yenile! Bugünün dünkü gününden daha iyi olsun!

• Gam yiyenden de bir fayda görmeyecek hale geldikten, toprak olup gittikten sonra, senin güzel, paha biçilmez cevherini kim bilecek?

• Kendi nefsinin eşeğine hizmetçi olursan, ermişlerin halkasında elbette sana yer vermezler, seni aşağılarda bırakırlar.

 

498. Bu evde hasta iki aşık var: Hastalardan birisi benim, birisi de benim hasta gönlüm.

Mefa'îlün, Mefa'îlün.Fe'ulün 

(c. II, 1038 )

• Ey güzellerin ayı! Bir kere daha doğ, bir kere daha gözlerimizi nurlandır! Çünkü senin gibi güzel başka bir sevgili olamaz.

• Dünyada benim, senin güzel yüzünü seyretmekten başka bir işim olmasın!

• Yüzünün güneşi doğunca, onun ışığı içinde titreyerek, o coşan her  zerre  senin eşsiz güzelliğini anlatır durur.

•Bu evde hasta iki aşık var: Hastalardan birisi benim, birisi de hasta gönlüm. » Allah'ım, sen acıdın, her ikisine de sağlık verdin. Fakat bu sağlık başka türlü lir sağlığa benziyor.

 

499. Toprak mest olmuş, yerlere serilmiştir. Ayak altında çiğnenmektedir.

Mef'ulü, Mefa'îlün, Fa'ulün 

(c. II, 1055)

• Kardeşim incir satan bir kişiye, incir satmaktan daha iyi bir iş yoktur.

• Biz mest olarak yaşıyoruz. Mest olarak ölürüz. Mahşerde de mest olarak koşa koşa gideriz.

• Ölsek de toprak olsak da kullarını besleyen, bütün yarattıklarına  lutuflarda, ihsanlarda bulunan mana sakîsi bizimle beraberdir.

• Ayak altında çiğnenen toprağı hor görme! Onun yarattığı toprak güzelleşsin, hoş olsun! Çünkü o da aşıktır. Toprağın toprağı da can şarabı ile yoğrulmuştur.

• 0 toprak çiçekler yetiştirir, güller bitirir. Biz burada da mestiz, orada da mestiz diye söylenir.

• İnsan mest olunca daha da güzelleşir, fakat toprak insandan da daha fazla mest olmuş, yerlere serilmiştir. Ayak altında çiğnenmektedir.

• İşte sen de mest olunca toprak kesilirsin, yerlere döşenirsin. Hayat gemisinin kaptanı artık demir alır, ötelere yolculuk başlar. 

* Böyle mest olup yerlere döşenmek, ayak altında çiğnenmek nasıl olur da güzel olmaz? Aklının iki gözünü aç da bak, hakîkati gör!

 

 

500. Kötü huy nasıl güzelleşir?

Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat 

(c. II, 1073)

• Benim kötü huyum var, sen beni mazur tut, hoş gör! Sevgilim senin güzel yüzün olmadıkça, benim bu kötü huyum nasıl güzelleşir?

• Sen olmayınca, ben kış mevsimi gibi soğuk bir hal alıyorum. Halk benden hoşlanmıyor, benim yüzümden azaba giriyor, fakat seninle beraber olunca hoş bir hal alıyorum. Güllük gülistanlık kesiliyorum, huyum bahar huyuna dönüyor.

• Sensiz olunca aklım başımda değil, melülüm, yaşayıştan usanmış, bezmiş bir hale geliyorum. Ne söylesem ters düşüyor, kötü oluyor. 0 zaman ben akıldan utanıyorum, akıl da senin yüzünün nurundan utanıyor.

• Bozulmuş, kokmuş bir suyun kullanılır bir hale gelmesi için ne yapmalı? Onun tekrar ırmağa karışması lazımdır. Kötü huyumun düzelmesi, güzelleşmesi çaresi nedir; tekrar sevgilinin yüzünü görmektir.

• Can suyunu bu beden girdabında hapsedilmiş görüyorum da, hakîkat denizine yol açayım diye toprağı kazıyorum.

• Senin ümitsiz zavallılara gizli olarak sunduğun bir şarabın mevcut olduğunu sezdikleri için ümitsizlerin hasretle feryadı göklere yükseliyor.

• 0 isterse seni kucaklasın, bağrına bassın, isterse seni istemesin, bir kenara çekilsin. Ey gönül! Sen mümkün oldukça gözünü sevgiliden ayırma!