๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Divanı Kebir => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 20 Ekim 2010, 11:33:27



Konu Başlığı: Divan-ı Kebirden seçmeler
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 20 Ekim 2010, 11:33:27
DÎVAN-I KEBÎR/SEÇMELER 

(Devamı)

 

931. Aşk mahallesinde; "Gönül evine bir pencere açıldı." diye bir ses duyuldu!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün 

(c. IV, 1909)

• Sevgilinin gönlü, acıklı halimi gördü de, bana acıdı, yandı yakıldı! 0 yanışın kıvılcımları, dünya harmanına düştü; dünya harmanı da yandı, kül oldu!

• Mum gibi yanan yakılan, ağlayan, eriyen bir güzel de, benim canıma bir ateş düşürdü! Öyle bir ateş ki, onun yüzünden taşla demirin canı bile mum gibi eridi!

• 0 ateşten, gece , binlerce aydın sabah meydana geldi!

• Aşk mahallesinde; "Gönül evine bir pencere açıldı!" diye bir ses duyuldu!

• 0 nasıl bir penceredir ki, oradan, iğne kadar bile gölgesi olmayan yepyeni, bambaşka bir güneş doğdu!

• Aklını başına al da, mekansızlık alemine gel! Bu alemde, her zaman bahar mevsimi hüküm sürmektedir; buradan başka her taraf soğuktur, kıştır!

• Can, Şemseddin-i Tebrizî hazretlerinden geldi! Sen, can çekiştirmek istiyorsan, durma; git de, can çekiştir!

 

932. Allah'ım! Bizi, bedenimize ait isteklerden, şehvet ve hiddetten kurtar!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün 

(c. IV,1898 )

• Gökyüzünden, Ülker yıldızından cana şöyle bir ses geldi: "Sen, yeryüzüne mensup değilsin; sen, ötelerden geldin! Bu yüzden, aklını başına al da, yücelere yüksel, tortu gibi dibe çökme!..

• Hiç kimse eşinden dostundan, eski bildiklerinden bu kadar uzun müddet  seferde, yolculukta kalamaz! Bu ne bitmez bir yolculuk; artık şehrine geri dön!"

• Sonunda; "Geri dön!" sesini o padişahtan, o padişahlar padişahından duydun!  1 -(1 Fecr Suresi, 89/28. ayete işaret var.)

• Ey zavallı; bu dünyayı, bu yıkık yeri ancak baykuşlar yurt edinir! Sen, ötelerden geldiğin halde, nasıl oluyor da bu yıkık yerde oturuyorsun?

• Kendisine dikenden döşek döşeyen kişinin yanı, beli, sırtı hiç rahat eder mi, dinlenir mi?

• Her nefeste yüzlerce Çin'e, Maçin'e değer hikmetlerle canı neden beslemiyorsun, süslemiyorsun? 2  -(2 Maçin diye bir memleket yok; halk arasında Çin'i "Çin-Maçin" diye yad ederler ki, Çin demektir.)

• Fakat, boş sözlerden, dedikodulardan ibaret olan hikmetlerle değil, insanın canını Allah'a yaklaştıran, manen Allah'ı görür, hisseder hale getiren hikmetlerle beslemelidir!

• Sen, bir inci ol, mücevher ol da, isteseler de istemeseler de alsınlar, seni taca taksınlar!

• Eğri büğrü yürüyen ayak gibi olma! Bırak şu eğri yürüyüşü de, elif gibi dümdüz ol, dosdoğru ol!

• Mezarlığa git de taşın, kerpiçin altına bak; yatanların başlarını ayaklarından ayırt edemezsin!

• Allah'ım! Sen, canları, Yasîn soyunun gittiği yoldan canlara ulaştır!- 3

3 ("Yasîn soyu": Kur'an-ı Kerim'in 36. süresi "Yasîn" diye başlar. "sîn", Arapça'da insan manasına gelmektedir. Bu ayette, Hz. Muhammed(s.a.v.)'e hitap edilmektedir. 0 zaman "sîn", Hz. Muhammed'in adı olmaktadır. "Yasîn soyu" da, Peygamber'in soyundan gelen, Hz. Ali ile Hz. Fatıma'dan gelen soydur.)

• Nasıl ki, dua etmek bizden, kabul etmek de Sen'den ise, dualarımızı, Yasîn soyundan gelenlerin dualarına kat!

• Allah'ım! Nasıl ki, bizim işimiz az bir ihsanda bulunmak, Sen'in şanın da azı çok görüp beğenmekse, lütfet de, bize o çeşit yardımda bulun! Yani, azımızı çok olarak kabul buyur!

• Allah'ım! Bizi, nefsanî arzulardan, bedenimize ait isteklerden, şehyet ve hiddetten kurtar, akıl ve vicdan alemine ulaştır! Bizi, asıl vatanımız olmayan şu dünyadan al, ötelere, yücelere götür!

 

933. "Güzeller perde arkasından çıksınlar!" diye hakandan ferman geldi!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ülün 

(c.IV, 1903)

• Elbette duymuşsundur; hakandan; "Güzeller perde arkasından çıksınlar!" diye ferman geldi!

• Hakan; "Bu sene böyle istiyorum; güzelleri görmek kolay olsun!" diye buyurdu!

• Hakan salına salına meydanda gezerken evde oturup kalmak haramdır!

• Bizimle meydana gel de, hem apaçık, hem de gizli meclisi seyret!

• Helvalar yapılmış, kebap olmuş kuşlar hazırlanmış! Ne de çok, çeşitli nimetler var; bereketli sofralar kurulmuş!..

• Ay parçası gibi güzel köleler, önde de sakî, her taraftan çalgıların cana hoş gelen nağmeleri duyulmada!..

• Fakat, mest olmuş kişilerin canları padişahın aşkına tutulmuş da, sakîden de vazgeçmiş, sofradan da!..

 

934. Hz. Yusuf'un aşkı ile elini kestinse, sakın yarana merhem arama; git, Yusuf'a sarıl!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün 

(c.IV, 1905)

• Eğer aşık isen, gamı bırak gitsin! Nerede düğün varsa, oraya git, düğün seyret; yastan ve matemden uzak dur!-4-(4 Şeyh Galib hazretleri; "Aşıkta keder n'eyler, gam halk-ı cihanındır" diye buyurmuştu. Aşıkta kederin ne işi var; kederli olmak, gamlı olmak aşık olmayan cahil işidir, demek istemişti.)

• Sen, deniz ol; gemiyi bir tarafa bırak! Sen, şu içinde yaşadığın gamlarla, belalarla dolu alemi bırak da, kendin bir alem ol!

• Hz. Adem gibi tövbe et de, cennete geri dön; yeryüzünde birbirleri ile didişip duran ademoğullarını terk et!

• Meryem oğlu Hz. İsa gibi göklere çık da, Meryem oğlu İsa'nın eşeğini yeryüzünde bırak!

• Yusuf(a.s.)'ın güzelliğinin aşkı ile elini kestinse, sakın yarana merhem arama; git, Yusufa sarıl!..

• "Ona ruhumdan üfürdüm!" müjdesi geldi. Anlaşıldı ki sen, ötelerden gelmişsin; artık şu fanî dünya malı için kederlenmeyi, gam yemeyi bırak!

• Gönlünü varlıktan kurtar; varlıktan elde edilmemiş şeyleri beklemekten vazgeç!..

• Ey arslan yavrusu! Arslanların huyunu, kendine huy edin; terbiyesiz köpekleri bırak!..

• Sen, Allah aşkı uğruna tacını tahtını terk eden İbrahim Edhem hazretlerini bırakmışsın da, sana, ateş gibi bir dünya hırsı musallat olmuş, seni çekip götürüyor!..

 

935. Gel; canımda, gönlümde işlediğini, gözümün önünde işle!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'uliln 

(c. IV, 1907)

 

• Gizlice burada isen, yine öyle gizlice burada ol! Hatırlıyor musun, bir defa bir iş yapmıştın; yine o işi yap!

• Dün, beni bağrına basıp sıkmıştın! Gel ey tatlı varlık; yine öyle yap, beni bağrına bas!

• Dün, benim kapımı, damımı kırmıştın! Bugün de gel, kapıdan içeri gir öyle yap!..

• Bu değersiz kölenin canının ta içine girip bir şey yapmıştın da, o yaptığın iş benim canıma işlemişti! Gel; canımda, gönlümde işlediğin o işi gözümün önünde de işle; benim gözümün önünden gitme!

• Ey ay yüzlüm; dün, ne de güzel cilvelenmiştin! Nazı bırak; ondan daha hoş cilvelen!

 

936. Gönül Kabesi putlarla dolu; lütf edip gel de, Rahman'ın evinden putları dışarı at.

Mefa'ilün, Fe'ulün, Mefa'ilün, Fe'ulün 

(c. IV, 1889)

• Gönlüm, gönlüm, gönlüm için gönlümü incitme! Niçin, niçin bu davranışının manası ne; neden beni perişan edersin?

• Ben, senin gül bahçesine benzeyen yüzünün aşkı ile destanlar gibi uzadım;  gül bahçesinden de geniş oldum, serviden de uzun boyluyum!

• Gel; gel de, bana bir nefes ver! 0 latif nefesin, ab-ı hayat gibi, gönlümün ömrünü uzatır!

• Sen, bizim aklımızın aklısın! Şu halde, neden bizden ayrı duruyorsun? Akıl bir başı bırakıp giderse, o baş aptallaşmaz mı, şaşırıp kalmaz mı?

• Sen, gökyüzündeki parlak aysın; bizse, kapkaranlık geceyiz! Ay olmayan geceler pek karanlık olur!

• Sen, Musa(a.s.)'sın; biz de, senin elinde asayız! Asa, Musa'nın elinden başka elde işe yaramadı!

• Sen, hoş nefesli Hz. İsa'sın; bizse, çamurdan yapılmış kuşuz! Bir nefes üfür de, bizim nasıl göklere yükseldiğimizi seyret!

• Sen, zamanımızın Nuh'usun; bizse, sana bir gemiyiz! Nuh gemiden çıkıp giderse, o gemi bela tufanından kurtulabilir mi?

• Ey benim canım; sen, benim Halil'imsin! Bütün dünya ateşlerle dolu; Halil (a.s.) olmadıkça, ateş, gül bahçesi olamaz!

• Sen, Mustafa(s.a.v.)'in nurusun! Gönül Kabesi putlarla dolu; lütf edip gel de, Rahman'ın evinden putları dışarı at gitsin!

• Sen, güzellik Yusufusun! Halkın gözleri bağlı; hakikati görmüyorlar! Onların gözleri, Kenan'ın ihtiyarı Yakup(a.s.)'ın gözleri gibi, seninle açılır; lütf edip gel de, gözlerini aç!

 

937. Ey güzeller Yusufu; gözün de, gönlün de ilacı, senin güzel yüzündür!

Mef'ulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ülün 

(c. IV,1891)

*Hoca! Senin elini tutup çekeceğiz; seni, iyiden de, kötüden de kurtulacağız.!

• Gaflet gecesidir; senin mest oluşun da uzadıkça uzadı! Ama biz, sabah güneşi gibi doğup her tarafı aydınlatacağız!

• Dünya bahçelerinde her meyve oldu, kemale geldi! Ey taş kesilmiş üzüm koruğu; sen, bir türlü olmayacak mısın?

• Şu tuzakta çırpınıp duran canlara acı; sen'in kulağın, onun çırpınma sesini, feryadını duymayacak mı?

• Senin, gönlünde bir can gözün var; o da hastalanmış, ağrıyıp duruyor! Elde edemediğin şeyler için duyduğun gam, o gözü hasta etmekte ve yaralamaktadır!

• 0 göze iğneler batmaya başlayınca, derman aramaya çalış; onu, ağrılardan, yaşarmalardan kurtar!

• Ey güzeller Yusufu; gözün de, gönlün de ilacı, ancak senin güzel yüzünü görmektir!

 

938. Bir yaratıcı olmadan ne kimse doğabilir, ne de var olabilir!

Mefulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ulün 

(c. IV, 1893)

• O'ndan sır duymak için yüz tane yeni kulağım açıldı! Bir yaratıcı olmadan ne kimse doğabilir, ne de var olabilir!

• Sen'i övmek için bahar rüzgarı esmeye başladı! Ben de, sanki bir bahçeyim;  dallarım, yapraklarım, tomurcuklarımın arasından eserek gelen rüzgarın Sen'i îvmesinden ötürü benim bütün cüz'lerim gebe kaldı!

• Sen'in aşkınla mest olanların birbirlerine düşmeleri, birbirlerinden vefa kadehini kapmaları ne kadar hoştur, ne kadar güzeldir!

• Ey benim güzelim; yüzünün aşkı ile gönül aşkını hurafelerden, aslı esası olmayan şeylerden temizlemek, gerçekten de vaciptir!

• Islığını duydum; can kuşunun ayağındaki bağı çözmek, onu uçurmak bana farz oldu!

• 0 ay, daha ne zamana kadar bulut içinde gizlenecek? O'nu beklemekten canlar ağıza geldi; şimdi, artık görünme zamanıdır!

• Ay yüzünün gül bahçesi, soğuk kış mevsiminden emin olmuş; ey sünbül kaşları biçilmekten kurtulmuş güzel!

• Sen, sakî olduktan sonra içmemek, ayık kalmak küfürdür; karanlık gecelerde ay gibi doğup gönül penceresinden içeri girdiğin zaman uyumaksa haram!..

• Sen'in gibi bir Yusufun güzel kokulu gömleğini ele geçirdikten sonra başka güzel kokulardan bahsetmek, onları övmek, misk ve anber sürünmek pek çirkin, pek soğuk düşer!

• Sevgiliye; "Senin güzel ayağının altını öpeyim!" dedim de, bana dedi ki: "0, ancak gözlere sürülür!"

 

939. Balçıktan yapılmış beden evi nerede, can evi, gönül evi nerede?

Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, 

(c.IV, 1837)

• "Ya Rabbi! Sevgilinin maksadı ne; bir bilsem!" dedim. Kaçacağım yolu bağlamış; gönlümü de, kararımı da almış gitmiş!

• Ya Rabbi! 0, beni nereye kadar çekecek; bir bilseydim! Yularımı tutmuş, her tarafa çekip durmada; niçin, ne maksatla çekip duruyor?

• "Ya Rabbi! 0, benim varım yoğum; o, benim merhametli padişahım! Neden merhametsiz, taş yürekli olmada; bir bilseydim!" dedim.

• Ya Rabbi! Şu tüten dumanım, şu; "Ya Rabbi!" diye feryad edişlerim, sızlanışlarım sevgilinin kulağına erişebilecek mi, sevgilim bunları duyacak mı;

bunları bir bilseydim!..

• Ya Rabbi! Bir bilseydim; sonunda beni nereye çekecek! Ya Rabbi; bu bekleyiş gecesi ne kadar uzadı!

• Ya Rabbi! Bu coşkunluğum nedir, yüzüme gerilen perde nedir? Çünkü, benim için herşey Sen'sin; bana bir de Sen'sin, bin de Sen'sin, Sen!..

• Her an, susarken de, söylerken de gözümde Sen'in aşkın, Sen'in hayalin var; benim rızkım da Sen'sin, zamanım da Sen'sin!..

• Bazan, ona "av" derim, bazan "bahar" derim; bazan, ona "şarap" adını takarım, bazan da ona "mahmurluğum" derim!

• Balçıktan yapılmış beden evi nerede, can evi, gönül evi nerede? Ya Rabbi! Ben, buradan bıktım; asıl şehrimi, vatanımı arzu ediyorum!

• Ey gönül; galiba sen, işin farkında değilsin! Sen, asıl kendi şehrinden sürülmüşsün; sen, burada gurbettesin! "Ey Allah'ım! Benim adamlarım nerede;  soyum sopum nerede?" diye feryatlar içinde, şu kirli dünyada kalmışım!..

• Ya Rabbi; şehrime geri dönseydim de, padişahımın merhametini, o şehirdeki dostum, sevgilim olan canların hepsini de görseydim!

• Kara yüzlü dünya gecesi, benim gündüzüme eş olamaz; benim ilk baharımın arkasından taş yürekli sonbahar gelmez!

• Ey gerçek duygulara, hakikatlere perde olan dudaklarım! Hiç susmuyorsunuz; boş yere konuşup duruyorsunuz! Bu manasız davul ne zamana kadar çalınacak? Ah, işte perde yırtıldı gitti!