๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Divanı Kebir => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 19 Ekim 2010, 19:44:42



Konu Başlığı: Bulunduğun hale şükret !
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 19 Ekim 2010, 19:44:42
1061. Bulunduğun hale şükret! Cefadan değil, vefadan bahset!

Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefî'îlün 

(c. V, 2149)

• Ey gönlü sözlerle dolu olduğu halde susan aşık; ötelerden bir haber var mı?Sen "(Hel eta)" süresini oku (=La feta)" nüktesini söyle! 37

  37 Kur'an-ı Kerîm'in 76. "Hel eta" süresi "Dehr" ve "İnsan" adlan ile de anılır, bu surede insanın insan haline gelmeden önce maddî varlığının geçirdiği safhalara işaret edilir. "İnsanı erlik tohumundan yarattık, ona işitme, görme vasıfları verdik." diye buyurulmuştur. Bu surenin 8. ayetinden sonra Hz. Ali ve ehl-i beytine sevgi saygı duyulmasına işaret edilir. " nüktesi odur. Ehl-i beytten olmayanlara değil, ehl-i beytine saygı gerekir.

• Can çadırını göklerin üstüne kur! Denizin gönlünden dalgalar kopar. Varlık tulumunu yırt. Şu iki üç sakayı bırak gitsin.

• Varlığından yola düşüp, benliğinden kurtulursan, iki dünyadan da vazgeçersin. Sen kimden çekiniyorsun; korkma söyle!

• Manevi incilerle dolu, la'l renkli şaraptan haberin var mı; yok mu? Gönlümüze kıvılcımlar saç, başımıza çık da şu sorulara cevap ver!

• Gökyüzü sakîsi neşeli bir halde; yeryüzü meclisinde şarap içenlerin, eğlenenlerin dudakları kupkuru. Bu iki halden gece ile gündüz meydana gelmiş. Neden bu böyle olmuş; söyle!

• Gökyüzünün gönlünden rahmetler yağmış, yeryüzünde bağlar, bahçeler, güller, yaseminler bitmiş. Sonbahar rüzgarı ise pusuda bekliyor. Bu neden böyle oluyor; söyle!

• Cimrilik, cömertlik, hayır, şer birbirinden ayrı değil. Bir de değil, iki de değil, iki görünen nedir, öyle!

• Ey mest olmuş bülbül, gelmekte olan kış mevsiminin rüzgarlarından, soğuklarından ne vakte kadar feryad edeceksin? Cefayı hatırlayarak feryad edip durma! Bulunduğun hale şükret! Cefadan değil de, vefadan bahset!

• Şu fanî dünyada, şu iki konaklık yolda hiçbir şükrün yok ki, şikayetsiz olsun. Yok ol, yokluğa dal da safa aynasını seyret, onu anlat!

• Cüz'ü bırak, küllden bahset! Dikeni bırak, gülden bir şeyler anlat! Onun sıfatlarından geç, zatına yönel, Allah'tan bahset!

 

1062. Ey balçığa bulanmış, kirlenmiş insan, şu tozdan, topraktan yıkan, temizlen!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün

 (c. V, 2160)

• Dünyada hiç kimseyi görmedim ki, baştan başa kanatlı olmasın. Herkes isteklerınin havasında uçmada, herkes coşkun, herkes ateşli, herkes pusuda, herkes sevmek için bir bahane arıyor.

• Herkes aşktan meydana gelmiş, herkesin ciğeri yaralı, herkes dudağını yummuş konuşmuyor ama, herkesin can bahçelerinde şakayıklar açılmış.

• İyi, kötü bütün hakîkatler arslana benzerler, onlara dokununca alemi birbirine katarlar.

• Her insanın topraktan yaratılmış olan bedeninde nice gökyüzü güneşi vardır. Orada nice güçlü, kuvvetli kükremiş arslanlar ceylanlar şekline girmiş, gizlenmişlerdir.

• Bu gizli gerçek, insanların yaratılışı gibi balçık ile havadan doğmamıştır. Bu damatla bu gelinden, yani toprakla havadan çok eşsiz çocuklar doğmuştur. Ama bu hakîkatler onlardan meydana gelmemiştir. Bunlar görünmez alemde tasarlanmışlardır.

• Düşüncenin ayağı balçığa saplanmıştır ama, o nice yerleri dolaşır, Zuhal yıldızının bile üstüne ayak basar.38

38-Hz. Mevlana bir Mesnevî beytinde; "Ey kardeşim, sen düşünceden ibaretsin, geriye kalan bir yığın et, kemiktir." diye buyurmuştur.

• "Ey balçığa bulanmış, kirlenmiş insan; şu tozdan, topraktan yıkan, temizlen!" diye ta yücelerden peygamberler eliyle lütuf ve merhamet suyu akıtılmıştır.

 

1063. Dilersen akik ol, elmas ol! Dilersen kerpiç ol, taş ol! Bu ülkeye o da lazım, bu da.

Müstef'ilün, Müstefiün, Müstef'ilün, Müstefilün, 

(c.V, 2134)
• Dünyada böyle bir ay, böyle büyük bir varlık olamaz. Ey gönül aksak yürü, inada kalkışma! Beni savaşla korkutuyorsun. Haydi savaş bakalım, savaş!

• Biz ebediyet şarabı içmiş, Hakk sevgisi ile mest olmuş kişileriz. Sen ise akıllısın, hünerlisin; tanınmak istiyorsun, şöhret peşinde koşuyorsun.

• Sevgilinin aşkı ile can ver! Bu varlık, benlik dövüşü aşksız çözülmez. Ey ruh, burada mest ol! Ey akıl, sen de burada topalla!

• Onun aşk ayranına düşmüşsün. Zaten sen onun aşkından doğmuşsun. Esirsen yüzlerce fersah ileriye koş; bu puttan, bu güzelden kurtulmana imkan yok.39

  39-Eski insanların kullandıkları "Fersah" mesafe , bugünün beş kilometrelik bir mesafesidir.

• Mümin isen o seni aramadadır. Kafir isen seni imana çağırmadadır. istersen bu tarafa git, sıddık ol, doğru bir insan ol. istersen o tarafa git, fırenk ol, sapık ol!

• Gözün onun bağında bahçesinde kalmış. Kulağın onun tatlı sözlerinde. Sen onun gelirine, ihsanına dal, bal arısı gibi ol! Onun hurma fidanına sarıl, salkım salkım meyve ver! insanlara yararlı ol!

• Gökyüzünün beli bükülmüş, onun okuna yay olmuştur. Su onun emrine uymuş çağlayarak denize doğru koşmadadır. Doğru isen git bir eren ol! İnsanca doğru yürümesini bilmiyorsan, eğri büğrü gidiyorsan, yengeç ol!

• Onun yüce, geniş bir ülkesi var. Nasıl olursan, ne olursan ol sen ona lazımsın. Dilersen akîk ol, la'l ol, elmas ol! Dilersen kerpiç ol, taş ol! 0 büyük ülkeye o da lazım, bu da.

• La'l isen de gel, taş isen de gel, onun bela seline düş, yuvarlana yuvarlana onun "Ehadiyyet" (=birlik) denizine doğru koş, koş da ilahî aşkla çırpınıp duran aşk denizine misafir ol!

• Bu deniz Hızır(a.s.)'ın ab-ı hayatına benzer. Ne kadar içersen iç eksilmez. 0 denizin suyu eksilirse, senin gönlün de o zaman daralsın, senin canın sıkılsın.

 

1064. Hepimiz, bütün insanlar, ayrı ayrı dillerle dosta sesleniriz. Hepimizin duygusu bir ama, dillerimiz ayrı.

Mefulü, Mefa'îlün, Mef'ülü, Mefa'îlün, 

(c. V, 2173)

• Akıl çengimdem benlik, senlik telini kopar; onun yerine sevgi telini tak! Vakit geçirmeden gönül nağmelerini seslendirmeye başla, bir benim için çal, bir de senin için çal!

• Bütün insanlar, ezelden geldiğimiz için, oraya karşı duyduğumuz iştiyakta, özlemde birleşiriz, bir oluruz, ama söze başlayınca hepimiz ayrı ayrı dillerle dosta sesleniriz. Hepimizin duygusu bir ama, dillerimiz ayrı.

• Bir mağaraya girince Hz. Muhammed'le, Hz. Ebubekir gibi oluruz. Birbirimize çok yakın oluruz. Çünkü ikilik benim için ayrı bir mağaradır, senin için ayrı bir mağaradır.

• Çeşitli hadiselerle çalkanıp duran ve manevî dikenlerle dolu olan şu dünyada çok sefer ettik, çok dolaştık durduk. Artık sen ayağından benlik senlik dikenini çıkar at!

• Ey gönül, sen kendi Mesîh'inin gölgesine sığın da orada mest bir halde yat, uyu! 0 gitmiş idi, onu kaybetmiştik. Sen de ben de onun için ağlayıp inlemede idik.

• Ben altın sevdasına düştüm. Dünya malı için didinip duruyorum. Sense ey baş, ibadetle meşgulsün. Secde edip duruyorsun. Evet, senin de işsiz güçsüz durman doğru değildir. Benim için de işsiz güçsüz durman doğru değil.

• Beni arayan kişi, beni senin mahallende aramalı. Çünkü ikimiz Leyla ile Mecnun gibiyiz. Birisi Leyla olsa, ancak sen olabilirsin. Mecnun olsa o da ben olabilirim.

• Sus ki, susmak bana da övünülecek bir şeydir, sana da. Söylemede sabredememek, durmadan konuşmak sana da ayıptır, bana da.

 

1065. Ondan başka hiçbir şeyden bahsetme!

Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilün 

(c. V, 2219)

• Ben, bir ay yüzlü dilberin kölesiyim. Bu yüzden benim yanımda ay'dan, ay ışığından, şekerden başka şeylerden hiç bahsetme!

• Dün deli oldum, aklımı kaybettim. Aşk, beni gördü de dedi ki, "Ben geldim, aklını başına al, artık bağırıp çağırma, elbiselerini yırtma, hiç söylenme!"

• Ben dedim ki: "Ey aşk! Ben başka bir şeyden korkarım." Aşk dedi ki "Ondan başka bir şey yoktur. Yalnız ondan bahset, ondan gayrısından söz açma!"

• Ben senin kulağına gizli bir şeyler söylemek istiyorum. Başını salladı da  "Evet!" dedi. "Sen bana yalnız sır söyle, başka bir şey söyleme!"

• 0 sırada can gibi bir ay, gönül yolunda belirdi. Gönül yolunda sefer  etmek ne hoştur, ne güzeldir; hiç sorma!

• Ben dedim ki: "0 ay yüzlü güzel, acaba melek midir; insan mıdır?" Aşk cevap verdi de dedi ki: "0 ne melektir, ne de insan, bunu bana hiç sorma!"

 

1066. Sen ve ben!

Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilün 

(c. V, 2214)

• Sevgilim! Sen ve ben, iki ayrı beden, iki ayrı suret, fakat bir can, bir ruh olarak avlunun kapısında oturduğumuz zaman ne mutlu bir zamandır.

• İkimiz birlikte meyve bahçesine girince, bahçenin rengi ve kuşların ötüşleri, bize can bağışlar, ab-ı hayat sunardı.

• Gece olunca, gökyüzündeki yıldızlar bizi' seyretmeğe geldikleri zaman sen ve ben onlara kendi ay'ımızı gösterirdik, yani birbirimizi gösterirdik.

• Sen ve ben senlikten ve benlikten kurtularak, sensiz ve bensiz olarak zevk yönünden manen birleşiriz, bir oluruz. 0 zaman perişan hayalleri, yersiz endişeleri, boş düşünceleri bırakırız. Ne güzel neşeleniriz, mutlu oluruz.

• Fakat bunların ve duyulan manevî zevklerin hepsinden de daha çok şaşılacak bir şey ki, sen ve ben şu anda burada, aynı yerde, aynı köşede bulunduğumuz halde, aynı zamanda hem Irak'ta, hem de Horasan'da yine beraber bulunuruz.

• Sen ve ben, görünen maddî suretimizle, bedenimizle, şu yeryüzünde kederlerle, ızdıraplarla dolu, gizli dünyadayız. Öbür suretimizle, manevî yüzümüzle ebedî cennette huzur ve tatlılıklar içindeyiz.

 

1067. Ben, benzeri olmayan bir mana ay'ının kuluyum.

Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilün 

(c.V, 2219)

• Ben benzeri olmayan bir mana ay'ının kuluyum, kölesiyim. Bana yalnız ay'dan bahset, onun nurundan söz aç, onun tatlılıklarını anlat! Ondan başka bir şeyden söz etme!

• Dünya zahmetlerinden, sıkıntılarından bahsetme de, gizli defineden başka hiçbir şeyden söz açma! Eğer gizli defıneden haberin yoksa, kendini yorma, zahmet etme, bize başka bir şey söyleme!

• Dün perişan bir halde idim. Adeta deli, divane oldum, aşk beni gördü de dedi ki: "Feryad etme, elbiseni yırtma, hiçbir şeye aldırma; işte ben geldim."

• Ona; "Ey aşk!" dedim. "Ben başka bir şeyden korkuyorum." 0; "Başka şey yok!" dedi. Ondan hiç söz açma!

• Ben senin kulağına gizli sözler söyleyeceğim. Aşkımdan bahsedeceğim. Fakat, sen yalnız "peki", "evet" diye başını salla, başka hiçbir şey söyleme.

• Aşk yolunda, gönül yolunda can huylu, ilahî nurlar saçan bir ay beliriverdi. Gönül yolunda sefere çıkmak, yol olmak ne de güzel, ne de hoş. Sakın bundan hiç söz etme!

• "Ey gönül!" dedim. "Bu aşk yolunda beliriveren ay, ne biçim bir ay?" Gönül; "Bu senin anlayacağın bir şey değil. Bunu geç, bundan hiç bahsetme!" diye bana işaret etti.

• "Bu gönül yolunda beliren ay yüzlü güzeller güzeli, melek midir; yoksa insan mıdır?"diye sordum. "Bu" dedi, "Melekten de başka bir şey, insandan da. Sen bundan hiç söz etme, bir şey sorma!"

• "Bu nedir?" dedim, "Söyle! Bunu görünce kendimden geçtim. Altüst oldum." "Sen altüst ol, kendinden geç, fakat, ondan hiç söz açma, ne olduğunu sorma!"dedi.

• Ey şu hayallerle insanı oyalayan; güzel nakışlarla, şekillerle dopdolu olan dünya evinde oturup kalan kişi; kalk şu evden çık, pılını pırtını topla al götür! Bu hususta hiçbir söz söyleme!

• "Ey gönül!" dedim. "Gel, bana babalık et de söyle; sevmek Allah'ın huyu değil mi?" "Evet" dedi, "Bu böyle ama, ey babasının canı, bu hususta da sen hiçbir söz söyleme!"

 

1068. Şu gaddar dünyadan bahsetme, onu bırak!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün 

(c. V, 2187)

• Sevgilim; tembellik etme! 0 saçlardan bahset; o gül yanağı anlat!

• Can bahçesinden iki üç gül demeti yap! Sen bize o gül bahçesinin hikayesini söyle!

• Senin güzelliğinden söylenecek çok şeyler vardır. Melali bir tarafa bırak da o güzellikleri çok çok söyle!

• Dünyada dostu yad etmekten daha hoş ne vardır? Böyle sessiz sedasız durma! Gel, dosttan haber ver, dosttan bahset!

• Dün ne söylemiştin de beni coşturmuştun? Gel, bugün de o sözü bir kere daha tekrar et!

• Şu gaddar dünyadan bahsetme, onu bırak! Sen, gizli şeyleri bilenin lutfundan, ihsanından bahset!

1069. Senin gibi bir sakî her an bana Mansur şarabı sunarsa, bende akıl düşünce kalır mı?

Fa'ilatün, Fa'ilatiin, Fa'ilatün, Fa'ilat 

(c. V, 2209)

• Ey yüzünden her zaman yeni bir nur parlayan güzel, ey nuru her an yeni bir güneş meydana  getiren sevgili!

• Eğri otur da doğru söyle; senin gibi bir sakî, her an bana Mansur şarabı sunarsa bende akıl, düşünce kalır mı?

• Ateşle şişeyi çatlatmamak kimin elinden gelir? Yahut taze üzümden yıllanmış eski şarabı kim çıkarabilir?

• Gönlü uyanık kişilere çok çok şaraplar sunarak, onları coştur. Şu köhne dünyayı onlara tazeleştir.

• Sen işi gücü zevk olan bir aşıksın. Senin devletin ebedî olsun. Her günün bayram günü olsun. Her günün yeni bir düğün dernek olsun.