> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Divanı Kebir > Bir ölüye sesleniş
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir ölüye sesleniş  (Okunma Sayısı 4472 defa)
19 Ekim 2010, 19:42:07
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 19 Ekim 2010, 19:42:07 »



1070. Bir ölüye sesleniş.

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ülün 

(c. V, 2180)

• Şu kirli dünyadan göklere doğru yüksel, ruhun şad olsun, ötelerde manevî yürüyüş yap!

• Kötülüklerle dolu, günah ateşleri ile yanıp kavrulan bu dünya şehrinden sıçradın, çıktın. Neşe ile kurtuluş evini yurt edin, orada yaşamaya başla!

• Ey ruh! Şu dünyada içinde yaşadığın beden öldü, yok oldu ise olsun. Ser o bedeni yaratana git! Beden yıkıldı, toprağa düştü ise düşsün. Sen kendin baştan başa can ol, ruh ol!

• Ecel gelip çattığı için yüzün safran gibi sararıp soldu ise üzülme, ötelerde erguvan renkli lalelikte oturmaya başlarsın.

• Ahbaplarından, dostlarından ayrıldın, yapayalnız kaldıysan, gam yeme, dostlukla Hakk'a yakın ol!

• Eğer sudan o ekmekten uzak kaldıysan, sen kendin manevî ekmek ol da canlara, gönüllere güç kuvvet ver!

1071. bende kendi kokusunu buldu.

Mefulü, Fa'ilat, Mefa'îlü, Fa'ilat 

(c. V, 2235)

• Sevgilim, senin gül bahçesi gibi olan yüzünün hayali geldi. Bana dudaklarından şeker destanları getirdi.

• Ona dedim ki: "Mademki, sen canın içindeki her gizli şeyi biliyorsun. Böyle olduğu halde, can ve cihan nasıl oluyor da senin aleminden habersizdirler?"

• Sen nesin? Nereden geldin? Nerelisin? Asıl vatanın neresidir? Nasıl bir cevhersin, madenin nerededir?

• Ancak, aşk yol gösterdi de beni çekti, sana getirdi. Bu yüzden ben önce aşkın kuluyum, kölesiyim.

• Sonra senin o elini, benim kan ağlayan gönlümün üstüne koydu da; "Bu kimindir?" diye sordu. Ben utanarak ona yavaşça; "Senindir." dedim.

• Sonra güzel gözleri ile gözlerime baktı. "Peki, bunlar nedir? Kimindir?" diye sordu. "Bunlar senin inciler saçan iki nemli bulutundur dedim.

• Zağferan renginde olan ve kan ağlayan gönlümü, lale bahçesi sandı. Ona;  "Ey gül yanaklı, yanılma, bu gördüğün lale bahçesi değil, bunlar senin gül bahçesi gibi olan güzel yüzünün aksidir, nakşıdır."dedim.

• 0 beni kokladı, her neremi kokladı ise, bende kendi kokusunu buldu. Ona dedim ki: "Gül yanaklı güzelim, iyi bak, senin canın hakkı için söylüyorum, ben böyle bulduğun gibiyim."

 

1072. Göklere çıkan gizli merdivenden cimriler, kötü kişiler yararlanamaz.

Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün

 (c. V, 2257)
• Allah'ım ben senin büyüklüğünü, üstünlüğünü, güzel sıfatlarım yazınca, kalem aşkından, hayranlığından yarılır. Sen'in gibi eşsiz bir varlıktan ayrı düştüğüm için aklım şaşırır, yolunu kaybeder.

• Ben Halil İbrahim gibi aşk ateşine düştüm, yanıyorum. Fakat Sen'in ateşinin alevlerinden şikayetçi değilim. Amansız gamından, verdiğin sayısız dertlerinden de baş çekenlerden değilim. Çünkü Sen'i seviyorum.

• Allah'ım, müşkül işlerimi kolaylaştır! Sen bana gönül ver, gönül ihsan et! Çünkü beni gönülsüz yaptın, bende gönül bırakmadın.

• Ey dost! Bana gül bahçenden başka bir menzil verme!

• Melek, insan, peri, padişah, ordular, güller, güneş, müşteri yıldızı hepsi Ser'in sultanlık sarayının eşiğinin ihtişamından utançtadırlar.

• Bütün insanlar, yarattığın bütün varlıklar, karıncalar gibi Sen'in harmanını koşuyorlar, Sen'in nimetlerinden rızıklanıyorlar. Sen öyle cömert, öyle büyük bir ihsan sahibisin ki, bütün cihan, lütuflarının sofrasının bir nevalesi, bir lokmasıdır.

• Her derde Sen'in merhamet hazinen ne devalar veriyor, Sen'in mekansızlık alemin her mekana, her yere ne ihsanlarda, ne iyiliklerde bulunuyor sayılamaz ki!

• Beden, ten Sen'in nevalelerinin, rızıklarının peşinde; onları ummakta, gönül ise, senin cemalinin, güzelliğinin sevdasındadır. Ten, gözünü ekmeğine dikmiş, ona bakıyor. Gönül, Sen'in mana zevkini, can zevkini arıyor.

• Göklere çıkmak için kullarının önüne koyduğun gizli merdivenden cimriler, kötü kişiler faydalanamaz.

• Ancak emin kişilere, iyi kişilere merdivenini gösterirsin ki, ruhlar kervan oradan çıkarak Sen'in göklerine doğru yükselsinler.

• Ey gönül, sus artık söyleme! Artık onun gizli sırlarını araştırma; çünkü Sen onun gizli şeylerini bilmezsin. Ama o Sen'in gizli şeylerini bilir.

   

1073. Sararmış, solmuş yüzümü gör de, bana hiç bir şey söyleme!

Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilün 

(c. V, 2217)

• Sararmış solmuş yüzümü gör de, bana hiç bir şey söyleme! Sayısız dertlerimi seyret de, Allah aşkına olsun, hiç bir şey sorma!

• Kanlarla dolmuş gönlüme bak, ırmağa dönmüş gözyaşlarımı seyret! Ne görürsen geç hepsinden; neymiş, nasılmış diye bir şey sorma!

• Dün gece hayalin gönül evinin kapısına geldi de, kapıyı çaldı. "Gel!" dedi. Kapıyı aç, fakat hiç bir şey söyleme!"

• Senin verdiğin ıztıraptan, gamından feryad diye elimi ısırdım. "Ben artık seninim, elini ısırma, hiç bir söyleme!" dedi.

• "Sana bağlanan şu canı, ne zamana kadar dünyanın etrafında döndürüp duracaksın?" diye sordum. "Hiç ses çıkarma, nereye çekersem tez gel!" dedi.

• "Sussam, hiçbir şey söylemesem, gönlün buna razı olur mu?" dedim. "Bir ateş yaktın, yandırdın, alevlendirdin. Sonra da gir içine; hiç bir şey söyleme!" diyorsun.

• Benim bu sözlerime karşı sevgili gül gibi güldü de; "Gir ateşe!" dedi. "Gir de o ateş içinde yaseminler, yapraklar, çayır, çemenler gör ve hiç bir söz söyleme!"

• Aşk ateşi, baştanbaşa söz söyleyen gül oldu. Gül yapraklan ateşten dil kesildi de; "Bizi yaratan sevgilinin lütfundan, ihsanından, büyüklüğünden, güzelliğinden başka hiç bir söz söyleme!" dedi.

 

1074.. Gökyüzü senin matbahın, bütün insanlar da senin çoluk çocuğundur.

Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün 

(c. V, 2150)

• Senin hilale benzeyen kaşlarını seyretmedikçe, bayram insana bir ferahlık vermiyor. Senin tokmağının şerefi olmadıkça davulun sesi çıkmıyor.

• Her nefeste gönlüm sana meyl ediyor. Sense her nefeste benden biraz daha usanıyorsun. Yazıklar olsun ki, gönlümün sana olan meyli, senin benden usanmandan utanıyor.

• Her güzellik ayetini senin ay'a benzeyen yüzün okudu. Dünyaya her çeşit saadet mayası senin ay yüzündür.

• Akan tertemiz sular senindir. Bağlar, bahçeler, fidanlar da hep senindir. Senin fidanın, senin tertemiz suyundan başka içmez.

• Mülkler, tahtlar senin, saraylar, bağlar, bahçeler dünyada ne varsa hepsi senindir. Seher rüzgarın esince ağaçlar neşelenir, oynamaya başlarlar.

• Gökyüzü senin matbahındır. Matbahta bulunanlar da yıldızlardır. Ateş, su senin malındır. Bütün insanlar da senin çoluğun çocuğundur.40

  40- 1892 numaralı gazelde şöyle bir beyit vardır:

Gönlün gıdası, senin aşk mutfağından olunca, yeryüzü sofrasından el çekerek uzakta durmak gerek

• Aşk, senin en değersiz adın, gökyüzü en alçak damın. Güneşlerin parlaklığı bile, senin zevalsiz olan ay'ından bir ışıktır.

• Buluşma ümidine kapılınca ağacın hali değişir, yeşerir, boy atar. Ey ay yüzlüm; canın, gönlün hali nice olur?

 

1075. Sen kendini yabancı say, kendine yabancı ol!

Müstef'ilün, Milstef'ilün, Müstef'ilün, Müstefilün,

(c.V, 2131)

• Ey aşık; hileyi bırak! Aklı terk et, divane ol, divane! Ateşin tam ortasına atıl, adeta gönlüne gir! Pervane ol, pervane!

• Kendini yabancı say, kendine yabancı ol! Hem de evini yık, harap et! Sonra gel; aşıklarla, aynı evde otur, onlarla düş, kalk!

• Git, gönlünü siniler gibi yedi kere yıka, kinden, nefretten temizlen! Sonra gel aşk şarabına kadeh ol!

• Sevgiliye layık olmak için tamamıyla can halini al! Mest olanların yanına gidince sen de mest ol mest!

• Güzellerin takdıkları küpelerin sohbet yeri, buluşma yeri onların yanaklarıdır. Güzel yanaklarla, güzel kulaklarla dost olmak istiyorsan; inci tanesi ol, inci  tanesi!

• Düşüncen nereye giderse seni peşinden sürükler, oraya çeker götürür. Sen düşünceden vazgeç de, kaza ve kader gibi en ileride yürü, en öne geç!

• Şehvete kapılmak, heva ve hevese meyl etmek bir kilittir ki, gönüllerimiz onunla kilitlenir. Sen anahtar ol, anahtarın dişi ol!

• Mustafa (a.s.) Hannane direğini okşadı. Sen bir ağaçtan da aşağı değilsin ya, haydi Hannane direği ol, Hannane direği! 41

  41 Medine'de ilk mescitte minber yoktu. Peygamber Efendimiz, bir hurma kütüğüne oturarak hutbesini okurdu. Üç basamaklı ilk minber yapılınca Peygamber Efendimiz, kenara alınan kütüğe oturmamış, minbere oturmuştu. Kütük Peygamber'den ayrı düşünce ağlamaya başlamıştı. Ona Hannane kütüğü dendi.

• Hz. Süleyman sana; "Kuş dilini duy, öğren!" diyor. Halbuki sen öyle bir tuzaksın ki, kuş senden ürker kaçar, sen tuzak olma, yuva ol, yuva!

• Bir güzel sana yüz gösterirse, ona ayna ol, onu içine al, onunla dol! Güzel san...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir ölüye sesleniş
« Posted on: 26 Nisan 2024, 23:07:02 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir ölüye sesleniş rüya tabiri,Bir ölüye sesleniş mekke canlı, Bir ölüye sesleniş kabe canlı yayın, Bir ölüye sesleniş Üç boyutlu kuran oku Bir ölüye sesleniş kuran ı kerim, Bir ölüye sesleniş peygamber kıssaları,Bir ölüye sesleniş ilitam ders soruları, Bir ölüye seslenişönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes