๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Divanı Kebir => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 20 Ekim 2010, 12:06:58



Konu Başlığı: Allah'ın Peygamber Efendimizle hitabı
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 20 Ekim 2010, 12:06:58
851. Cenab-ı Hakk'ın Peygamber Efendimize hitabı.

Mefa'ilün, Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fa'ilün 

(c. VI,1723)

• Senden vazgeçmiş değilim, daima seninle meşgulüm. Her an seni biraz daha yüceltmedeyim. Biraz daha fazla azîz etmedeyim.

• Tertemiz zatıma, padişahlık güneşim üzerine yemin ederim ki, ben, seni sana bırakmam. Seni lütuflarla, keremlerle yüceltir dururum.

• Senin yüzüne, kendi ışıklarımdan, kendi nurlarımdan nurlar saçarım. Senin başını, on tane mağfıret, yarlığama parmağı ile kaşırım.

• Rıza göğünde binlerce inayet bulutu var. 0 bulutlardan yağarsam; ancak senin başına yağarım. Başkasının başına yağmam.

• Lütfum, sana hizmet etmek için hazırlanmıştır. Zaten ben iyiliklerle kaynağıyım.

• Bana; "Hastayım" dediğin geceden beri, binlerce şifa şerbeti, sevgiyle, şefkatle kaynayıp duruyor.

• Yanıma gel de, gözlerine yeni bir sürme çekeyim. Çekeyim de, sırlarımı görüp anlamak için gözlerin nurlansın, aydınlansın.

• Lütfum öyle çok, keremim öyle bol ki, beni inkar eden yabancıların bile ellerinden tutmadayım. En kötü insanları bile nimetlerimle beslemekteyim.  Durum böyleyken, beni sevenlerden, bana yakın olanlardan nasıl olur da lütfumu esirgerim?

 

852. Aşkla varlığa ulaştık, ancak aşkla varız!

Mef'ulü, Fa'ilatü, Mefa'îlü, Fa'ilat 

(c. IV,1711)

• Sevgilim sen, gözünü aç da, bana bak! Zaten biz senin gözlerinin   yüzünden aydınlık içindeyiz. Haşa, biz kendi gözümüzü, o yüzden ayırıp da başka yüze bakamayız.

• Sen, göğsünü kendin için, kendi pervanen için yak, alevlendir! Alevlendirde, biz de kendimizi aşkla, senin gibi senin göğsünün alevleri içine atalım, seninle birlikte yanalım, yakılalım.

• Aşk, korkusunu artırdıkça artırır. Biz ondan emin olmayı istemiyoruz. Bizim emin oluşumuz, senin aşkının korkusundandır.

• Pervaneye her gün senin mumundan, senin ateşinden; "Bana kendini at, alevlerim içinde yan!" müjdesi geliyor. Ey pervane; öl ki, "Biz de onun ateşinde ölmeyi kabul ettik." diyelim, biz de onun aşkının alevleri içinde yanalım.

• Benliğimizden geçelim, varlığımızı terk edelim. "Aşkla varlığa ulaştık ancak ışkla varız" dediğimiz gün, neşeliyiz, sevinç içindeyiz.

* Sevgilim, biz senin güzellik bağını görmüşüz. 0 yüzden selvi gibi boy atmış, o yüzden süsen gibi dillenmişiz, dilli olmuşuz.

• Sevgilinin güzel yüzüne aşık olduktan, onun gül bahçesine daldıktan sonra, yürü git, dünyanın bütün gül bahçelerini ateşe ver!

 

853. Seni bırakıp kendimle oldum da derde, eleme düştüm.

Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fe'ilün 

(c. IV, 1736)

• Senin.etrafında, dönüp dolaşmadım da, kendi kuruntuma uydum, kendi etrafımda dolaştım, yani seni bırakıp kendimle oldum. İşte o zaman, derde, eleme düştüm. Kötü bahtımın etrafında dolaştım durdum.

• Halk, sayılı bir kaç lokmanın etrafında döner, dolaşır. Bense, yaratıcının sayıya sığmayan nimetlerinin etrafında dolaşırım.

• Şu mahdut, sınırlı alemin oluşu da sınırsızlık alemindendir, duruşu da! Ben de haddi aşarsam, sınırsız dönüp dolaşırsam, beni ayıplama!

• Mezara benzeyen göğsümü, bir bağ, bir bahçe haline getiren Rabbim, benim mezara bağlanıp kalmamı layık görmedi.

• Mezar da ne oluyor? Can, göklere bile sığmaz. Beşten altıdan geçeyim de, yani beş duygudan, altı yönden geçeyim de, çabucak, eşsiz olan, tek olan Rabbimin etrafında dönüp dolaşayım, yani dünya sevgisini bırakayım da yalnız Hakk'ı düşüneyim.

• Ben parlak bir aynaysam da, toz toprak korkusundan iki üç gün kirli bir yün parçasının etrafında dönüp dolaşmam da yersiz değildir.

• Eğer, ben bir , şu bahar yüzünden bir gül bahçesi haline geleyim. Bir el isem bu buluşmadan yüzlerce beden olayım.

• Çeşit çeşit şekiller arasında, şu beden çaresiz, zavallı bir hale gelir. Fakat kendim, kendimi kötülüklerden, günah kirlerinden, paslarından temizler de Ayna olursam, artık ne diye bedenin etrafında dönüp dolaşayım, onu beslemeye çalışayım?

• Ben bu harf tavlasından yani dünyada görünen çeşitli hallerden kurtulup hakîkat çayırına yayılmaya çıkacağım. Ben bu maddî hayat direğinin etrafında dönen bağlı katır değilim.

 

854. Ayrılık sonbaharına doydum.

Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îliln, Fe'ilün 

(c.IV, 1727)

• Gamlara, kederlere batmayayım, yine sevgilinin bulunduğu yere gideyim. 0 cennete, o gül bahçesine, o yeşilliğe varayım.

• Zamanımızın, yaprak döken, ayrılık sonbaharına doydum, bıktım, usandım. Sonsuzluk gül bahçesine, o solmayan, zevalsiz bağa gideyim.

• Balık, suya kanmaz, ben ne yapayım? Ben su gibi secdeler ederek ırmağa doğru gidiyorum.

• Aşkın gamı, önünde sonunda beni çeke çeke götürecek. îyisi mi, ben şimdi kendiliğimden gideyim.

• Padişahların padişahlığı bile aşk eseri, aşkın bir lütfu. Aşkın peşinde koşmayayım da hangi işin peşinde koşayım?

• Aşk diyarında, beden tozu toprağı yoktur. Orada "can ay"ı vardır. 0 göğe şimşek gibi çakarak gitmem gerek.

• Hilm sahibi Kelîm isem, o ağaca doğru gideyim. Eğer o büyükler büyüğünün Halil'i isem, o kıvılcımlı ateşe gideyim.

"Kasas Suresi 28/30. ve Enbiya Suresi 21/69. ayetlere işaret var."

 

855. Allahım! Namazda gönlümü tam manasıyla sana veremezsem,
ben bu namazı namaz saymam!

Mefa'ilün, Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilün 

(Yazma bir dergiden alınmıştır.)

• Allah'ım! Namazda gönlümü tam manasıyla. sana veremezsem, ben bu namazı namaz saymam!

• Ben, yüzümü Sen'in aşkından ötürü kıbleye çevirdim! Yoksa, bana Sen'siz usanç veren namazı ve kıbleyi ben ne yapayım?

• Ben, bu riyalı namazdan öyle utanıyorum ki, utancımdan gönlüme inemiyorum, Sen'i bulamıyorum!

• Aslında, gerçekten namaz kılanın melek sıfatlı, melek huylu olması gerekir. Halbuki ben, hala nefse uymuş yırtıcı canavar huyundayım.

"Hz. Mevlana, büyük bir velî, büyük bir Hakk aşığı olduğu halde bize ders vermek için tevazudan ötürü böyle söylüyor.

• Bir kimse, üzerindeki elbisesini bir köpeğe değdirirse, orasını temizlemedikçe namaz kılamaz! Ben ise, nefis köpeğini koltuğumda taşıyıp duruyorum;  benim namazımı kim kabul eder?

• Benim namaz kılmaktan maksadım odur ki; namazda Sen'i gönlümde öyle bulayım, Sen'inle öyle beraber olayım ki, ayrılık derdinden artık hiç bahsetmeyeyim!

• Yoksa, bu nasıl namaz olur ki? Sen'inle oturayım da, yüzüm mihrapta, gönlüm çarşıda pazarda olsun!

 

856. Kendi Leylam'dan, bende bulunan Leylanın aşkından Mecnun oldum!

Mef'ulü, Fa'lün, Mef'ulü, Fa'lün 

(c.V,2121)

• Kendi Leylamdan, bende bulunan Leyla'nın aşkından Mecnun oldum;  yüzlerce Mecnun'dan daha deli, divane bir hale geldim!

• Ey beni hoşlukla, rahatlıkla terbiye eden, yetiştiren; ey bana mükerrem, üstün bir varlık olduğum müjdesini veren Allah'ım!

• Aşkınla beni öldürürsen, ey benim katilim; benim diyetim Sen'sin!

• Aşk yüzünden kendini mest edersen, kendinden kurtulursun, varlığına varlıklar katarsın. Hatırımız için olsun gel; aşıkların halkasına gir! 0 zaman bir başka şekilde oyunlar oynar, bir başka türlü el çırparsın!

• Sen, güzellikten de öte, yüz çeşit daha güzelsin, daha hoşsun! Sen'i böyle gördüm de; "Ne olur, dudağını uzat!" dedim. Ama o bana; "Onu sen tadamazsın!" dedi.

• Mezarıma gelirsen, bir bak da gör; benim gözlerime toprak dolmamıştır;  mezarımda bile gözlerim aşkla doludur!

• Mana bağında, mana bahçesinde meyvenin, yemişin şekli yoktur; mana hazinesinde altının da şekli görünmez!

• Geceleri beden uykuya dalmışken, mezesiz, hikayesiz öyle içki alemleri olur ki, onun nasıl zevkli olduğunu bana sorma; o, başka bir şeydir! 

"Tahran Üniversitesi profesörlerinden Firuzanfer nıerhumun bastırdığı en güvenilir Dîvan-ı Kebîr olan ve bendenizin seçmelerinin kaynağını teşkil eden Dîvan'da 2121 numaraya kaydedilen bu gazelin tamamı 24 beyittir. İlk iki beyti Rumca'dır. Diğer beyitlerinin bir kısmı Farsça, bir kısmı Arapça'dır. Kafiyeleri değişiktir. Ben, sadece dokuz beyit aldım. Firuzanfer nüshasında beşinci cildin (n) harfli kafıyeli gazelleri arasına konmuştur. Bu şiir. Abdülbaki Gölpmarlı merhumun Dîvan-ı Kebîr Tercemesi'nin 7. cildinin XLVIII numarasına kayıtlıdır."

 

857. Sema'ın ne olduğunu biliyor musunuz?

Mef'ulu, Fa'ilatün, Mefulü, Fa'ilatün 

(Dîvan-ı Kebir'de bulunmayan bu sema' gazeli,Mevlana'ya ait olduğu belirtilen bir yazma mecmuadan alınmıştır.Doğrusunu ancak Allah bilir!)

• Sema'ın ne olduğunu biliyor musun? Allah'ın; "Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?" sorusuna ruhların; "Evet; Rabbimizsin!" deyişlerinin sesini duymak, kendinden geçmek, Rabbi'ne kavuşmaktır!

• Sema'ın ne olduğunu biliyor musun? Dostun hallerini görmek; lahüt aleminin, görünmez alemin perdelerinden Hakk'ın sırlarını duymaktır!

• Sema'ın ne olduğunu biliyor musunuz? Kendindeki varlıktan geçmek, mutlak yoklukta zevalsiz, devamlı varlık tadını tatmaktır!

• Sema'ın ne olduğunu biliyor musun? Dostun aşk çarpıntıları önünde başını top gibi yapıp başsız ayaksız dosta doğru koşmaktır!

• Sema'ın ne olduğunu biliyor musun? Nefs-i emmare ile harb etmek, yarı kesilmiş kuş gibi toprak ve kan içinde çırpınıp durmaktır!

• Sema'ın ne olduğunu biliyor musun? Hz. Yakub'un derdini ve devasını bilmek, Yusufa kavuşma kokusunu, Yusufun gömleğinden koklamaktır!

• Sema'ın ne olduğunu biliyor musun? Hz. Musa'nın asası gibi, her an Firavun'un sihirlerini yutmak, yok etmektir!

• Sema'ın ne olduğunu biliyor musunuz? "Benim Allah ile öyle bir vaktim vardır ki, o vakitte ne Allah'a yakın bir melek, ne de bir peygamber aramıza giremez!" hadîs-i şerîfinde buyurulduğu gibi sema', bir sırdır! İşte, meleğin bile sığmadığı o yere, vasıtasız varmaktır!

• Sema'ın ne olduğunu biliyor musun? Sema', Tebrizli Şems gibi gönül gözlerini açmak, kutsal nurlar görmektir!

                                                         

 
858. İlkbahar gibi ol da bağlara, bahçelere gezmeye çıkan güzeller sana gelsinler,
 sende eğlensinler! Çünkü bu güzeller, kış soğukluğundan kaçarlar!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün 

(c. IV, 1847)

• Gönülde salına salına gidiyorsun; canın da, bedenin de ışığını yakan, canlandıran sensin! Ne de güzel görünürsün, ne de güzel gönül aydınlığısın! Zaten gözüm, seninle aydınlanıyor!

• Sen nesin? încilerle dolu güzel bir deniz, yıldızlarla dolu güzel bir gök, nergislerle dolu güzel bir ova, süsenlerle dolu bir bahçe...

• Bedenler, senden canlı, hareketli; canlar, senden mest!. Ey topraktan yaratılmış olan, dünyanın eteğini incilerle dolduran aziz varlık!..

* 0 ihsan sahibinin, o faziletlinin tatlılıkları, gönülden sabrı kararı aldı görürdü; dünyada O'ndan başka insana huzur veren bir şey var mıdır?

* Büyüklük, üstünlük ancak O'nda; başkasında asla yok! Kadın olsun, erkek olsun ileri gidenler de, geri kalanlar da, hepsi acz içindeler, hepsi zavallı!..

• Odunun ateşte yandığı gibi ben de aşkta öyle yanıyordum! Aşktan başka herkese, herşeye yabancıyım; yağın sudan kaçtığı gibi insanlardan kaçıyorum!

• Gönülden başka neyim varsa yak, yandır! "Gönülden başka" diyorum;  çünkü her an gönlü, şanınla şerefinle gül bahçesine döndürüyorsun!

• Gönül sahibi olan kişi, din bağının ortasında yemyeşil bir ağaç gibi gülüp duruyor! Kuru, manasız, meyvesiz ağaç ne olur? Hamam külhanına odun  olur!

• Gündüzün gözünden korkuyorum; gözünde büyüler var! Gecenin saçlarından ürküyorum; gece fîtnelerle doludur, hadiselere gebedir!

• Bütün korku, varlıktan gelir; aklını başına al da, varlıktan vaz geç! Bütün ürküntü, kırılma, hor görülme, ezilme düşüncesinden ileri gelir; kırıl, dökül, ezil de, huzura kavuş!

• İlkbahar gibi ol da, bağlara bahçeler gezmeye çıkan güzeller sana gelsinler, sende eğlensinler! Çünkü bu güzeller, kışın soğukluğundan kaçarlar!

• İlkbahar olamıyorsan, bari yaz ol; sıcaklara dal, ateşler içinde kal! Çünkü o güzellik, o işve olmayınca insan, pek çirkin, pek değersiz görünür!

• Bedeninin her cüzünün konuşmasını, şair olmasını, şair yüzlü görünmesini istiyorsan, şu sözlerden, konuşmalardan vazgeç de, sus; ne şiir söyle, ne de nesir yaz!

• Söze başlayınca düşüncen dağılır gider; gönül düşüncesinden de kendini çek, şu dilin sözünden de kendini çek!

• Nice yiğitler; "Şöyle yapacağım, böyle yapacağım!" diye ahitlerde bulundular; fakat ben, padişahların bile ahitlerini kırdım geçirdim! Haydi; elinden geliyorsa çabala, uğraş bakalım!" diye kaza ve kader başımızda dümbelek çalmadadır!

• "Ey ahmak!" diyor. " "Bundan sonra şöyle olacağım, böyle davranacağım!" diye kendinle inada giriyorsun; inatla, kaza ve kadere karşı mı geleceksin?"

 

859. Aşıklar ne şaşılacak kişilerdir ki, bunlar, ölümlerinden neşe duymaktadırlar!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, 

(c. IV, 1844)D378-379

• "Gönüle kötü şeyler getirmeyiniz!" fermanına uymak gerek ama, benim gönlüme hep; "Gönlümü, onun uğrunda kurban edeyim!" düşüncesi geliyor.

• Tuhaf bir gönlüm var; rahata kavuşunca rahatı kaçıyor, huzursuz oluyor. Cana düşman olmamak için böyle bir gönlü terk etmek gerek!..

• Aşk meydanı nasıl bir meydandır? Bu meydana ayak basan aşıklar ne şaşılacak kişilerdir ki, bunlar, ölümlerinden neşe duymaktadırlar! Bu meydana girebilmek için aşk çevgeninin önüne başı top gibi atmak gerek!

• Aşığın gönlünde ne garip bir sevda var; başına kazalar, belalar gelince şikayet etmiyor! Gönüle gelen bu sır ne mutlu bir sırdır; başı döndüren bu bela ne mutlu bir beladır!

• Rebapçı gözlerini kapamış ama, yayı elinde. Kemençe yavaş yavaş çalmada. Biz, onun uykusundan şikayetçiyiz, feryad ediyoruz.

• Canımda çekişler var; çekenin kim olduğunu biliyorum. Bir an için olsun dinleneyim diyorum ama, imkanı yok; dinlenemiyorum!

• Gecenin koynundan çıkıp gelen her gün, bana bir delilik getirmede, bir başka oyun yüz göstermede; ben, onun elinde bir oyuncağım! Ben, onun oyunlarına, getirdiklerine hayranım hayran!

• Beni, bir kadeh gibi bazan elden ele dolaştırır, kadeh gibi kanımı döker; bazan şarap gibi coşturur, köpürtür. Bazan da mest eder, yerlere yıkar!

• Bazan bana çok içirir; bazan çeng gibi beni coşturur! Gecenin karanlıklarını üstüme çeker, beni örter ve gündüz gelince beni uyandırır!