๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dinler Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 21 Ekim 2010, 01:46:04



Konu Başlığı: Tanrı Tasavvurları
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 21 Ekim 2010, 01:46:04
2- Tanrı Tasavvurları

Eski Türklerde ulûhiyet inancı henoteizm'di. Yâni kâinatı ve her şeyi yaratan, ulu bir tanrının varlığına inanılmakla beraber, kendisine kadın ve çocuklar da isnat ediliyordu. Diğer bir ifade ile, pek çok Tanrısal varlıklar kabul edilmekle beraber, bunlar arasında kudret sahibi bir baş tanrıya inanılmaktaydı. Türklerde “Tarın” kelimesi, eskiden hem “Gök” hem de “İlâh” anlamına kullanılıyordu. Büyük bir ihtimalle: komşuları Çinlilerde görüldüğü üzere, bir zamanlar “Gök Tanrı'ya” da tapmış olmalıdırlar. Gök Tanrı'nın göğün en üst katında, karısıyla birlikte oturduğuna inanıyorlardı. Sonraları, Tengiri kelimesi ile ifâde edilen, gök ve ilâh mefhumlarının bir birine karışmaması için, ulûhiyet başka isimlerle adlandırılmış olmalıdır. Nitekim, Altay Türkleri bu ulu varlığa Ülgen, Ülgön (ulu) veya Bay Ülgen (zengin ulu) adını vermişlerdir. Tatarlar “Kuday”, Yakutlar “Tanara”, Çuvaşlar “Tura” veya “Tora” adını kullanırlardı. Bunlara ilaveten Türk kavimlerin Idİ, Ugan, Çalab, Bayat vs. gibi terimlerini de zikretmek mümkündür. [194]

Genelde, Tanrı göğün en üst katında karısı Umayla beraber oturan, insan şeklinde bir varlık olarak tasavvur edilirdi. Abakan Türkleri, Gök Tanrının çadırından bile bahsederlerdi. Altay Türkleri'ne göre, Bay Ülgen altın kaplı bir sarayda, altın bir taht üzerinde otururdu. İnsanları, ovaları, ormanları, ateşi, güneşi, ay ve yıldızları, gök kubbeyi yaratan, idare eden, kaderi belirleyen, dâima Bay Ulgen'di. İnsan oğluna yine çocuk veren o idi. Her şeye gücü yetmekle birlikte, yalnız iyilikten hoşlanırdı.

Orhun Kitabelerinde de Türk hakan ve beyleri, dâima kendilerini ve milletlerini koruyan Gök Tanrı'ya şükrederlerdi. Başardıkları işlerden bahsederken, “Tanrının inayetiyle” demeyi, ihmal etmezlerdi. Yine; tanrı adını, tek başına, diğer tanrı ve ruhlarla karıştırmadan zikrederlerdi. Bu da bize, onlarda hâkim, Ulu Tanrı inancının ne derece gelişmiş olduğunu göstermektedir.

Altay Türklerine göre, Ulu Tanrı Ülgen'in yedi veya dokuz oğlu, dokuz kızı ve bir çok yardımcı ruhları vardı. Ülgen'in Oğulları: Karşıt, Pûra-Kan, Yayık-Kan, Burça-Kan, Karakuş, Paktı-Kan, Er-Kan idiler. Her boy, bunlardan birini kendi boyunun koruyucu ruhu sayardı. Ülgen'in kızlarına toplu olarak Ak Kızlar yâni, “İffetli Kızlar” denirdi. İyi ruhlar zümresine giren bu kızlar, âyin esnasında kamlara ilham ve heyecan verirlerdi. Onları temsil eden, oyuncak biçimindeki bebekler, kâmın cübbesinde asılı dururdu. Ülgen'in yardımcı ruhları ise, elçilik vazifesini görürler ve dünyaya en yakın semada otururdu. Bunlardan; Yayık, Suyla, Karlık ve Utkuçu isimli tanrılar panteonun ileri gelen ruhlarmdandı. Lebed Türklerine göre, Bay Ülgen'in dört oğlu vardı: Pırçak-Kan, Töz-Kan, Kara-Kan ve Suylap'tı. Sonuncunun oğlu, Sarı-Kan'di. Pirçak-Kan'm oğlu Kırgız-Kan'dı. Kargaşan Irmağı kenarında yaşayan Lebed Türklerİ'nİn koruyucu ruhu sayılır. Kara-Kan'dan başka, bütün diğer tanrılar insanlara iyilik ederdi. Kara-Kan ise, tanrılar âleminden ayrılarak yeraltına, karanlık âleme çekilmişti. Ölülerin hâkimi olan Erlik, Kara-Kan'ın oğluydu. Erlik'in de, Ulap ve Kölök admda iki oğlu vardı. Bütün bu Tanrısal varlıklar, yerin altında karanlık bir dünyada yaşarlardı. Bunların hepsine birden Aza denirdi. Azaların emrinde şeytanlar vardı ve bunlar vasıtasıyla insanlara eziyet ederler, kurban isterlerdi.