๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dinler Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 22 Ekim 2010, 01:54:36



Konu Başlığı: Ruhban Sınıfı
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 22 Ekim 2010, 01:54:36
5- Ruhban Sınıfı


Eski Türklerde, dinî âyin ve kurban merasimlerini yöneten, ruhlarla insanlar arasında aracılık yapan, kişiler vardır. Bir çeşit din görevlisi özelliğindeki bu kişilere, “Kâm” denir. Tunguzlar, bunlara “Şaman” derler. Kâmlar, çeşitli ruhlarla ilişki kurmasını bilen kişilerdir. Normal insanlar, ruhların hangi tabiatta, hangi huyda olduklarını, nelerden hoşlandıklarını bilemezler. Onların, hangi cins kurbanlardan memnun kalacaklarını tayin edemezler. Ancak, kâm veya şamanlar ata ruhlarından aldıkları kuvvet ve ilham ile bütün bunları bilirler. Bir yandan iyi ruhların insanlar için faydalı, hayırlı tesirlerini devam ettirmelerini sağlamağa, diğer yandan da çeşitli çarelere baş vurarak, kötü ruhların zararlı faaliyetlerini önlemeğe çalışırlar. Kâm, bu maksatla düzenlediği âyinlerde, ruhlar ile temasa geçip onları hoşnut ederek, istenilen neticeyi almaya gayret eder.

Kâmların istikbalden haber verdiklerine de inanılır. Mervizî, Kırgızlardan bahsederken şöyle diyor:

“Her sene belli bir günde bir adam getirilip başına şarkıcılar, çalgıcılar ve bunlara benzer insanlar toplanır. Bunlar eğlenmeğe başlarlar. Meclis hoş bir hal alınca bahsedilen adam bayılır. Sar 'a tutmuş bir kimse gibi yere düşer. Bu halde iken yeni senede olacak olaylar sorulur. O da senenin bolluk mu, yoksa kıtlık mı, yağmurlu mu, yoksa kuraklık mı, hulâsa yeni senede neler olacaksa haber verir. Onlar bu kimsenin söylediklerinin doğru olduğuna inanırlar” [198]

Altay kabilelerine göre kâmlık ailede irsen intikal eden ve bilhassa çocukluk çağında sar'a nöbetleri ile gelen bir hastalık sayılır. Belirli bir eğitim görmekle herkes kâm olamaz. Kamlık fıtrî ve adeta kaçınılmaz bir kader meselesidir. Sayısız örnekler kamlık kabiliyetinin patolojik olduğunu gösterir. Radlofa göre kâmlık nöbetleri beklenmedik bir zamanda gelir. Aday Önce kendinde büyük bir yorgunluk hisseder, vücudu kasılıp titrer ve bu hali esnemeler takip eder. Göğsü daralır, bir takım acayip sesler çıkararak ağlar, gözleri döner. Bir müddet sonra sıçrayıp ayağa kalkar, deli gibi dönmeğe başlar ve nihayet ağzından köpükler saçarak yere yıkılır, vücudu duygusuzlasın Bu ızdıraph haller bir müddet devam eder. Nihayet günün birinde davulunu alıp çalmağa başlar, sakinleşir, kendine gelir. Kâm olmaktan kaçınan kimsenin delireceğine veya genç yaşta öleceğine inanılır.

Kâmlar, genellikle zeki, hayâl perest ve şâir ruhlu insanlardır. Ayin esnasında büyük bir vecd içinde kendisinden geçip göklere çıktığını veya yeraltı âlemlerine indiğini ve buralarda gördüğü garip varlıkları, olayları ayrıntılarıyla anlatır. Ancak, ayıldıktan sonra hiç bir şey hatırlamaz. Kamların, ak veya kara kamlar olarak, ikiye ayrıldıklarından bahsedilir. Birinciler, yalnız göğe ve başta aydınlık âleminin hâkimi olan Ülgen ile ilgili, iyi ruhlarla teması sağlar. İkinciler ise, yalnız yeraltının korkunç ruhunu temsil eden Erlik ve ona bağlı ruhlarla ilgili âyinleri düzenler. Bu iki çeşit kâm veya şaman, kıyafet, bakımından da birbirlerinden ayrılırlar. Ak kâmlar, kara kâmlara göre, daha sade ve gösterişsiz giyinirler. Kadınlar ise, yalnız kara şaman olabilirler.