๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dinler Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 22 Ekim 2010, 01:56:40



Konu Başlığı: Ölü Gömme Adetleri
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 22 Ekim 2010, 01:56:40
6. 2- Ölü Gömme Adetleri


Çin kaynaklarına göre, milâdi 1. asırda Moğolistan'ın kuzeyinde oturan Hunlar, kabile reislerini sırmalı elbiseler içinde gömerlerdi. Yine Çin kaynakları, miladi 5-8. asra kadar Gobi Çölünün kuzeyinde, Kara İtiş havalesinde yaşayan Türklerin ölüyü atı ve eşyaları ile birlikte yaktıklarını kaydederler. Yine aynı kaynaklardan öğrenildiğine göre, Yenisey'in yukarı taraflarında yaşayan Dubo'lar, ölüyü bir tabuta yerleştirdikten sonra, dağların tepesine veya ağaçların üstüne koyarlardı. Göktürklerde, ölen hakan veya beyin mezarına, hayatta iken öldürdüğü düşman sayısınca taş heykeller dikmek âdetti. Bunlara balbal denirdi. Bundan maksat, balbalın temsil ettiği kişinin, ölüler dünyasında, ölene hizmet etmesini sağlamaktı. İbn Fadlan'ın anlattığına göre, Hazarlar ile Oğuzlarda ölüyü nehir yatağına gömmek adetti. Bunun için, yönü değiştirilen ırmak yatağında, dayanıklı malzemelerle bir mezar hazırlanır ve ölü buraya gömüldükten sonra, sular eski yatağına çevrilirdi.

Mervizî, Kırgızların ölülerini yaktıklarını haber veriyor: “Onlar ateşin ölüleri temizlediğini ve günahlardan arıttığını sanırlar. Bu yakma âdeti, onlar arasında eskiden vardı. Fakat, Müslümanlarla komşu olduktan sonra, ölülerini gömmeğe başladılar”, diyor. 8. yüzyılda Orta Asya'yı dolaşan Plano Carpini'nin verdiği bilgilere göre, Türklerde bir bey ölünce gizlice gömülürdü. Ölünün önüne et, süt vs. gibi yiyeceklerle donatılmış bir masa konur, ayrıca ölünün atı da bütün takımıyla beraber mezara gömülürdü. Yine mezarın başında bir at kesilip yenildikten sonra, ölenin arabası ve evi tahrip edilirdi. Mezarın basma sırığa geçirilmiş bir at dikmek âdetti. Bütün bu merasimlerin gayesi, öleni gittiği yeni âlemde kullanacağı canlı, cansız çeşitli eşyalarla donatmak ve yeni hayatını kolaylaştırmaktı.

1924-25 yıllarında, Rus arkeologlar tarafından Selanga nehri havzasında, Noyan-Ula dağlarındaki kurganlarda yapılan kazılarda, Hun prenslerine âit mezarlar ortaya çıkarılmıştır. Hun prensleri, genellikle yüksek dağlara gömülmekte idi. mezarlarının içine dolan kar suları çabucak donar ve asırlarca erimeden kalırdı. Bu sebeple, ölüyle birlikte gömülen kumaşlar, ağaç eserler ve hatta cesetler, konserve olmuş şekilde, çürümeden, zamanımıza kadar gelebilmişlerdi. Mezarların dış kısmı, piramit şeklinde taş ve toprakla yükseltiliyordu. Mezarın iç kısmı, genellikle iki kısımdan meydana gelirdi. Mezar çukurları yavaş yavaş derinleşir ve bir dehlize girilirdi. Bu dehlizden, tabutun konduğu bölüme geliniyordu. Tabut, bu iç hücrede açılan bir kuyuya gömülüyordu. Bu hücre, muntazam kesilmiş kalas ve kütüklerle kapatılıyordu. Bazı tabutların kapaklarında ipek kumaş kalıntılarına rastlanmıştır. Bundan, tabutların ipek kumaşlarla kaplandığı anlaşılmaktadır. Mezar koridorlarında, matem alâmeti olarak, yağlı kumaşlara da rastlanmıştır. Yine, mezarlarda at takımları, ipekli elbiseler, ev eşyaları bulunmuş ve hatta bir vazoda çay kalıntıları görülmüştür. Bu mezarlarda atlar, insanlara mahsus odaların dışına gömülüyorlardı. Pazarcık kurganlarında, bol miktarda donmuş at cesetlerine rastlanmıştır.