๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dinler Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 27 Ekim 2010, 00:24:40



Konu Başlığı: Kurtuluş Ve Hidayet Öğretisi
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 27 Ekim 2010, 00:24:40
3. 4- Kurtuluş Ve Hidayet Öğretisi


Cayna öğretisinin gayesi, Hintlilerin bütün metafizik sistemlerinde olduğu gibi ruhu, doğum ve ölüm çarkının ebedi dönüşünden, girdabından kurtarmaktır. Ruhu, sansara (samsara)'nın değişmezliğinden, tekrarından bıkkınlığından, karmaşıklığından kurtarmaktır. Bu hedefe ulaşmak bütün ruhlar için mümkün değildir, çünkü pek çok ruh tabiaten abhavyas, yani kendisinde kutsiyete ulaşma yeteneği ve bilgisi yoktur. Doğum ve ölüm çemberinde ebediyen döner durur. Fakat özel kabiliyete sahip ruhlar, sayısız vücutların sonunda “Kemâlâtın sükûnetine” (siddhi, nirvana) ulaşabilirler. Kendi benliklerini olgunlaştırmaya çalışarak kirli maddeden ruhu ayırmayı, ruhu kurtarmayı arzu ederler. Burada iki önemli husus vardır: Birincisi, yeni karma maddesinin ruha nüfuz etmesini önlemek, ikincisi, ruhda ki mevcut karmayı imha etmek zarureti. Karmaya karşı müdafaa ve karmayı parçalama şartı, beş yasağa bağlıdır. Bunlar: öldürmemek, “Çalmamak, yalan söylememek, iffetsiz yaşamamak, hırsla fazla mal sahibi olmaya çalışmamaktır. Her şeyden önce sıkı bîr disiplin, güçlüklere sabır, nefsin öldürülmesi, tahsil ve tefekkür gerekmektedir. Kısaca, kutsallık yolunu açan, çeşitli suretlerdeki iç ve dış asketizmdir. Sadece, dünyayı tamamen terk edebilen, zihinlerini bütün dünyevi şeylerden çevirebilen, kurtarabilen rahip ve rahibeler, kendi nefısleriyle yaptıkları çetin mücadeleler sonunda kemalâta ulaşabileceklerini, samsaradan kurtulabileceklerini ümit edebilirler.

Küllî bir ilim sahibi olarak, bir kavalin olarak, yeryüzünde ızdırapsız ve arzusuz bir halde karmasının son kalıntılarını tüketinceye kadar tlolaşan ruh, kirlerini atmış su kabağının daima su üzerinde kaldığı gibi, hiç bir maddi güçlükle karşılaşmadan dünyanın zirvesine kadar yükselir. Kainatın zirvesinde şemsiye şeklinde duran, muhteşem sırr-ı merci'de (Ishatpragbhâra) vücutsuz, görünmez bir surette ikâmet eden kutsalların yanına ulaşır. Bunlar, en son varlıklarının üçte ikisi oranında mekân genişliği işgal ederler. Artık orada sonsuz ve ölümsüz, eksilmeyen saadetleri tadarlar. Hiç bir zaman sansaranm girdabına düşmezler. Külli ilim ve güçlerine rağmen, dünyevi şeylerle meşgul olmadan, dünyaya sırt dönmüş olarak sükûnetle yaşarlar.