Konu Başlığı: Kültleri Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 20 Ekim 2010, 01:17:51 3. 1- Kültleri Politeistler putlarına Allah'a ibadet eder gibi tapınırlar, sevgi beslerler, onlar için kurban sunarlardı. Kurbanların en önemlisi deve idi. Koyun ve sığır da makbul sayılırdı. Kurbanı herkes sunabilirdi. Kurban hayvanının eti, ya toplu bir ziyafetle tüketilir veya vahşi hayvanlara bırakılırdı. Kurban hayvanının kanı ise, tamamen akıtılırdı. O tanrının hissesi sayılırdı. Sürüde ilk doğan hayvan da kurban edilirdi. Kurbanın kemiklerinin kırılması ise, yasaktı. Çünkü kemikler sağlam kalırsa, kurban hayvanının tekrar dirileceğine inanılıyordu. Yine bazı hayvanlar sürüden seçilerek, sürünün bereketi için tanrıya hediye edilir ve serbest bırakılırdı. Artık bu hayvanlara dokunulmaz, çalıştırılmaz ve kesilmezdi. Tanrıya vakfedilen dişi hayvanların sütü ise tamamen misafirlere ve fakirlere ayrılırdı. Bu türlü hayvanlar, ya sürüde bırakılır veya bir kült yerine verilmesi tercih edilirdi. Kült yerleri ise, yerleşik halka aitti. Bu ziyaret yerlerinde kült taşları veya bir kült evi bulunurdu. Bunlar Kabe gibi birer bina idiler, mabet değillerdi. Ayrıca, her bir putun kutsal bölgesi vardı ve buna himâ denirdi. Hima içinde avlanılması ve ağaçlarından kesilmesi yasaktı. Burada, yalnız tanrıya bağışlanan hayvanların otlamasına izin verilirdi. Sürüden bir hayvanın tesadüfen veya yanlışlıkla o bölgeye girmesi halinde de geri alınamazdı. Artık o, tanrının hissesine düşmüş sayılırdı. Putlar ise, acayip şekillerdeki taşlardı. Rivayete göre, yalnız Vedd ve Hübel putları olmak üzere, iki tanrının putu insan suretinde idi. Bunlar Araplara dışarıdan gelmişlerdi. Araplar, önceleri bu şekildeki tanrı suretlerini bilmiyorlardı. Kült taşlarına, ansab veya asnam derlerdi. Bir kült yerinde, ekseriya pek çok asnam bulunurdu. Putlar önünde kurban kesilir ve kanı puta sürülür veya serpilirdi. İbâdet olarak putun veya kült taşının etrafında dolaşılır, tavaf edilir, okşanıp öpülür, üzerine elbise, silah vs. asılırdı. Puta verilen hediyeler, putun yanındaki cabcab denen bir mağara veya çukura konulurdu. Bu durumu İslamiyet öncesi Arapların ve diğer Sami kavimlerin bilgi ve kültür noksanlığına verenler olabilir. Onların çağımızda da dünyanın ileri ve medeni ülkelerinde bu türlü inançların yaygın olduğunu hatırlamaları gerekir. Konu kültür problemi değildir. İlkel bir kişi dahi, bir taş dikmekle, bir taş yığmı meydana getirmekle veya bir heykel yontmakla yeni bir tanrı yarattığını iddia etmez, düşünmez. Dünyada hiç kimse taşa taş olarak tazimde bulunmaz. Önünde huşu duyulan bir taş varsa, o taşa tanrının geldiğine, onda ilahi ruhun ikamet ettiğine veya onu tanrının ruhlandırdığına inanıldığı içindir. Artık o taşta tanrının vücutlaşmış olduğuna, onunla ilişki kuran kimsenin, Tanrı ile ilişki kurduğuna inanılır, onunla konuşulur, önünde huşu duyulur. Kutsal taş ve bulunduğu yer, Tanrının insanlarla ilişki kurduğu ,biatlara cevap verdiği bir mekan olur. Genellikle putlardan söz edildiğinde bir tanrı resmi veya heykel tasavvur edilir. Özellikle Eski Yunan ve Roma gibi plastik sanatlarda ilerlemiş milletlerin dinlerinde hayal ettikleri heykel ve kabartmalar şeklinde ortaya koydukları örnekler düşünülür. Putların kutsallığı fiziki görünümlerinden gelmez. Onlarda ilahi ruhun, ilahi gücün bulunduğuna, içlerinde oturduğuna inanmaları, onları kutsallaştırır. Özellikle Araplar, çevrelerinde plastik sanatların çok ilerlemiş olmasına rağmen, hlarım şekillendirme ihtiyacını duymamışlardır. Suriye'den getirilen Hübel putu Vedd putu dışındaki putların hemen hepsi kaba bir taş sütunu veya kaya İçlinde idi Uzza putu üç ağaçtan ibaretti. Mekke'nin fethinden sonra kesilerek kültüne son verilmiştir. Cidde sahilindeki Sa'd putu, uzun bir kaya parçasıydı. Fals tu kara dağların ortasında kırmızı bir burundu.Uzaktan bakıldığında insan görünümünü andırırdı. Putlara taş olarak değil, içinde varlığına inandıkları ilahi “Üçten istifade için taparlardı. Ondan yardım beklerlerdi.” Hatta Kur'an'ın açıkladığı gibi, bazıları Biz onlara (putlara) ibadet etmiyoruz, ancak bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye tapıyoruz derlerdi. Allah katında şefaatçi olduğuna inanır, dünyevî kazanç, zenginlik, sıhhat, uzun ömür beklerlerdi. |