๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dinler Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 02 Kasım 2010, 02:18:59



Konu Başlığı: Kilise Memuriyetleri
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 02 Kasım 2010, 02:18:59
12- Kilise Memuriyetleri


İlk Hıristiyan kilisesi, kardeşçe birbirine bağlanan münferit cemaatlardan meydana geliyordu. Daha İncil'lerin çıkış devirlerinde (m.s. 50-150) havari, öğretmen, cemaat reisi (piskopos) ve yardımcıları (diakonlar) gibi bazı vazife ayırımlarının yapıldığı görülür. Henüz sabit bir teşkilat, sınırlanmış görevler ve yönetmelikler yoktu. Kilise kendini, Kutsal Ruh'un idaresindeki Mesih vücudunun, Mesih varlığının devamı olarak görüyordu. Fakat Kutsal Ruh'un nerede ve ne zaman, kimde bulunacağının belirlenmesi gerekiyordu, bu da Kilise idi. Vazife taksimatı ise, henüz I. yüzyıl sonlarında Roma'da yapılmıştı. Piskoposluk makamı, başlangıçta Kilise nezaret (muhafaza) memuriyeti idi. Daha sonra, cemaat idareciliğini de eline aldı. Onun vekilleri, kilisedeki cemaatı idare eden papazlar oldular. Piskopos bütün papazlara çağrıda bulunabiliyor ve onlara memuriyetler verebiliyordu. Vaftiz, günah çıkarma, ibadet yönetimi, cemaata alma ve cemaattan çıkarma gibi bütün işler onun idaresine girmişti. Böylece otoriter bir kilise teşkilâtının temelleri atıldı. Rahipler tarafından idare edilen papazlık bölgelerini ilk âefa IV. yüzyıldan itibaren görürüz. Diakonluk makamı ise, başlangıçta komünyon âyini ve hasta bakıcılık hizmetleri olarak görülür ve havariler zamanına kadar iner. Yaklaşık m.s. 250 yıllarından sonra baş diakonluk ve onu takiben küçük kilise memuriyetlerine rastlanır. Bunlar, önce Roma'da tatbik edilmişlerdir. Piskoposlar ve papazlar için evlenme yasağı eski bir kaide olarak vardı. Ancak başlangıçta bir kimse evli olarak piskoposluk veya papazlık görevini üslendiyse, ailevi hayatını devam ettirirdi. Evlenme yasağı ilk olarak ikinci Lateran Konsilinde (1139) kondu. V. yüzyıldan itibaren Kilise görevlileri, görev işaretleri olarak başlarının tepesini yuvarlık bir şekilde tıraş ettirmeye de başladılar ki, buna “Tonsur” denir.

Ruhaniler ve cemaat arasındaki kesin ayrılık, 95 yıllarında ortaya çıktı. Kilisedeki Rabıta (Sukzesion) öğretisinin gelişmesi ile bu ayrılık kuv­vetlendi. [465] Çünkü Kilise hizmetleri için Mesih havarilerini, havariler de piskopos ve diakonları tâyin etmişlerdi. Yani her bir görevli İsa'nın elçisi ve vekili oluyordu. Artık piskoposlar, Havarilik ve yüksek rahipliğin üç büyük salahiyetine sahip oluyordu. Dinin ve cemaatin koruyuculuk yetkileri piskoposlara veriliyordu. Görevlilerin tayin yetkisi onlara bırakılıyordu. Üzerlerinde bulunduğuna inanılan Kutsal Ruh'un ikramı, makama yapılan kutsama işleminden geliyordu. Bu ikram hayat boyu devam ediyor, kayıp olmuyordu. Bu sebeple Katolik'lere göre, bir ruhani görevinden hiç bir zaman alınamaz. Bu öğreti, Kilise babalan tarafından sağlamlaştırılmış, temellendirilmiş ve geliştirilmiştir. Böylece teşkilatlı bir Kilise doğmuştur.

II. yüzyıldan beri Kilise'de ki birlik şuuruyla, genel meseleleri görüşmek üzere piskopos toplantıları yapılır. 250 yıllarından itibaren, tekrar eden eyalet konsüllerine de rastlanır. Bu konsillerde, İmparatorluğa bağlı ilgili eyaletin bütün piskoposları toplanırlar. Toplantı, eyalet başkentinde (Metropol'da) yapılırdı. Başkent piskoposu, metropolit olurdu ve eyalet piskoposları üzerinde hukuki idareciliğe sahipti. Piskoposlar topluluğu tarafından idare edilen Kilise, zamanla kendinin yegane kutsiyet kaynağı olduğu iddiasında bulundu. Bu suretle Kilise, Antik Devir Roma'sında çeşitli milletleri aynı cemaat İçinde birbirine bağlayan ve kaynaştİran teşkilat oldu.