๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dinler Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 23 Ekim 2010, 11:31:42



Konu Başlığı: Kainat Ve İnsan Tasavvurları
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 23 Ekim 2010, 11:31:42
2. 4- Kainat Ve İnsan Tasavvurları


Manihaizm'e göre ışıkla karanlık arasındaki aktif mücadele, kaos ve verimsizlik özelliklerine sahip olan karanlığın (huşuk), hayat ve düzen niteliklerine sahip olan ışık alemini ve ışık varlıklarını ele geçirebilmek amacıyla ışık alemine karşı saldırıya geçmesiyle başlar. Bu amaçla karanlık güçler ışık alemi sınırlarına gelirler. Yüce ışık tanrısı ise karanlığın bu saldırısını bertaraf edebilmek ve onu tekrar kendi mekanına hapsedebilmek, ezeli pasif konumuna döndürmek için üç aşamalı bir planı yürürlüğe koyar. İçinde yaşamakta olduğumuz şimdiki zamanı da içeren bu plana göre, Yüce Işık Tanrısı, üç safhanın her birinde karanlığa karşı mücadeleyi yürütmek üzere, kendisinin tezahürlerinden başka bir şey olmayan üç iıahi varlık yaratır.

Birinci safhada yüce Işık Tanrısı önce “Yüce Ruh” ya da “Hikmeti yaratır” undan ise “Hayatın Anası” zuhur eder. Hayatın Anası da mütecaviz karanlık güçlere ^Şi savaşması için İlk İnsan' ı (Anaş Kadmi, Hürmüz) yaratır ve onu 5 unsurla donatır. Aynı zamanda İlk İnsan' in elbiseleri ve silahlan olarak da adlandırılan bu beş unsur ateş, rüzgar, su, ışık ve havadır. Manİhaistlerin İlk İnsan olarak adlandırdıkları bu mitolojik varlık, insanlığın babası olan Adem değil, İlahi bir varlıktır. İlk İnsan, yanındaki silahlarıyla birlikte savaşmak üzere karanlık alemine iner; ancak savaşta yenilerek tutsak edilir ve elindeki silahları karanlık güçlerce (arkonlarca) yutulur. Böylelikle aktif mücadelenin ilk safhası karanlığın zaferiyle sonuçlanır. Ancak Maniheistler, İlk însan'm bu yenilgisinin aslında bir mağlubiyet olmadığını, fakat ilahi takdir gereği karanlığa verilen bir yem olduğunu ifade ederler. Bir Manihaİst metinde bunun, vahşi aslanı yakalamak ve sürüsünü ondan emniyete almak için bir kuzuyu yem olarak vermek suretiyle ona tuzak kuran çobanın durumuna benzediği ifade edilir. Zira çoban, böylelikle aslan kuzu için geldiğinde onu yakalayacak ve sonra da yaralanan kuzunun yaralarını sararak tekrar iyileştirecektir.

İkinci safhada Işık Alemi açısından öncelikli olarak yapılması gereken şey, bu ilk sıcak çarpışma sonucunda karanlık aleminde esir edilen mitolojik ilk insan ve onun beş silahının kurtarılması işidir. Bunun için yüce ışık tanrısı “Yüce Mimar” ya da “Hayat Ruhu” adı verilen kurtarıcı varlığı yaratır. Bu kurtarıcı varlığın İran geleneğindeki ismi Mitra'dır. Bunun da yanında “Işık Ademîleri” adı verilen beş oğlu ya da silahı vardır. Böylelikle Hayat Ruhu, ilk insan'ı kurtarabilmek için faaliyetlere başlar ve ona çağrıda bulunur. İlk insan bu seslenişe karşılık verir ve böylelikle karanlık aleminden kurtularak ışık alemine döner. Bu kurtuluş motifi, daha sonraki dönemde kurtulmak isteyen herkes için de bir prototip bir model teşkil eder. Bu kurtuluştaki “Seslenme ve buna karşılık verme” motifi tüm gnostik geleneklerin kurtuluş doktrinlerinde önemli bir yer tutar. Bu şekilde İlk İnsan' in kurtarılmış olması ışık güçleri açısından bir başarıdır; ancak kurtarma işi henüz tam olarak gerçekleşmemiştir. Zira arkonlar tarafından yutulan ilk insan'ın beş silahı hâlâ karanlık aleminde tutsaktır. Bunları da kurtarabilmek amacıyla Hayat Ruhu (Kutsal Ruh) karanlık alemi İçerisinde kozmosu oluşturmaya başlar. Bunun için o, kötü arkonlarca yutulmuş ışık parçacıkları vasıtasıyla yıldızlan, yeryüzünü ve gökyüzünü yaratır. Böylelikle kozmos ışık ve karanlık unsurlarından meydana gelmiş olur; zira onun hareketsiz maddi yönü karanlık unsurlardan, hayat taşıyan ruhsal yönü ise ışık unsurlarından teşekkül etmiştir. Daha fazla ışık saçan güneş ve ay gibi varlıklar daha fazla ışık parçacıkları taşımaktadır. Bu kozmik alemdeki ışık unsurlarının kurtarılabilmesi için Yüce Işık Tanrısı kötülük ve karanlığa karşı aktif mücadelesinin üçüncü ve son safhasını yürürlüğe koyar.

Üçüncü safhada “Üçüncü Elçiyi” yaratır. Onun vasıtasıyla semavi bir çarkı büyük bir su çarkı gibi döndürerek dünyadaki ışık kısımlarını aya ve güneşe çıkarır.

Her ayın ilk yarısnda çıkarılan ışık kısımları, bir ışık sütunu halinde göğe yükselir . bu suretle dolunay meydana gelir. Ayın ikinci yansında ise, bu ışık kısımları “Neşe” ve oradan da “Işık Cennetine” gönderilir. Samanyolu ışık sütunu olarak tasavvur edilir. Bu hususun ölenlerin ruhları olarak da, tasavvuruna rastlanır.

Bu kurtuluş mekanizmasında “Üçüncü Elçi”, kötü arkonların yutmuş oldukları ışık unsurlarını kurtarabilmek amacıyla arkonlar arasında dolaşır ve kendisini onlara cazibeli bir kadın ve çekici bir erkek suretinde gösterir. Onun bu görüşünden erkek ve dişi arkonlar etkilenirler. Böylelikle erkek arkonların karalara dökülen menisinden bitkiler dünyası, denize dökülenlerden ise bir deniz canavarı oluşur. Dişi arkonlardan düşen düşüklerden ise yeryüzündeki ifritler meydana gelirler. Bu ifritler yeryüzündeki bitkileri yiyerek döllenir ve böylelikle hayvanlar alemini oluştururlar. Bu şekilde arkonlardan yeryüzüne düşen her varlıkta da karanlık unsurları yamsıra ışık parçacıkları da bulunur. Işık parçacıkları en fazla bitkilerde bulunur. Ayrıca daha az olmak üzere hayvanlarda ve ifritlerde de ışık unsurları mevcuttur.

Olayların bu şekilde ışık alemi lehine geliştiğini ve kendi kontrolünden çıktığım anlayan Karanlık Tanrısı kendi aleminde tutsak ettiği ışık unsurlarını kaybetmemek amacıyla son bir atak yapar ve “Üçüncü Elçi”ye karşılık, yeryüzünde kendi emrinde çalışacak bir varlık yaratmaya karar verir. Bunun için iki seçkin ifrit olan Aşkalun (Saklas “Aptal”) ve Namrael (ya da Nebroel) görevlendirilir. Bunlar diğer karanlık varlıklarda kalan son ışık unsurlarını da kendilerinde toplarlar ve sonra birleşirler. Onlardan “Üçüncü Elçi”nin erkekle dişi suretine benzer şekilde olan ilk insan (Gehmurd) çifti, yani Adem ve Havva doğar. Görüldüğü gibi, bütün gnostik sistemlerde olduğu gibi Manihaizm'de de insanın yaratıcısı yüce tanrı değil, kötülük güçleridir. İnsan vücudu cinlerin bedensel görünüşüdür. İnsanlardaki Şehvet ve vücut cinlerden insanlara kalan bir mirastır.