๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dinler Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 30 Ekim 2010, 02:00:52



Konu Başlığı: Hz İsa'nın Tebliğ Alanı
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 30 Ekim 2010, 02:00:52
3. 3- Hz. İsa'nın Tebliğ Alanı


Hz. İsa'nın elçiliği daha çok Yahudilere yönelikti. Arada sırada Yahudi olmayanların isteklerini yerine getirmekle beraber, hizmetinin ağırlık merkezi Yahudilerdi: “Ben İsrail evinin kaybolmuş koyunlarından başkasına gönderilmedim” [395] , sözüyle bunu ifade ediyordu. Tanrısal devleti müjdelemek için, havarilerini yalnız Yahudilere gönderiyor ve onları açıkça uyarıyordu: “Milletler yoluna gitmeyin ve Samirileri'in şehirlerinden hiç birine girmeyin, fakat daha çok İsrail Evinin kaybolmuş koyunlarına gidin ve giderken, Göklerin Melekutu (Tanrısal Devlet) yakındır diye vaaz edin” diyordu. İndilerin haberleri de, İsa'nın hayatı boyunca Yahudilik sınırlan içinde kaldığını göstermektedir. Günümüz Hıristiyanlanna göre, göklere yükselen İsa sonradan talebelerinin diğer milletlere mensup halklar arasında da vazife yapmalarını onlara vahyetmişti: “Bütün dünyaya gidin, İncil'i bütün varlıklara vaaz edin”, demişti. Putperestler arasındaki misyon çalışmaları Paulus'un cemaata girmesinden sonra başlamıştır. Başlangıçta ilk hedef Yahudiler'di, daha sonra tebliğ çalışmalarının ağırlığı, Filistin dışındaki Yahudileri Hıristiyanlığa kazanma yoluna çevrildi. Bu arada putperest misyonuna yer verildi.

Kanaatimızca Hz. İsa'nın başlangıçtaki sınırlı hareketi, çekirdek cemaatını Yahudilerden kurmak, daha sonra bu merkez cemaat etrafındaki tebliğ çemberini genişletmek olmalıdır. Tebliğinin kendi milletince daha kolay anlaşılabileceğini ümit etmiş olmalıdır. Yoksa Tanrının görevlendirdiği bir elçinin insanlar arasında ayırım yapması düşünülemez. Nitekim Kur'an:

“Allah, kemlilerine Kitab verilenlerden 'onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz!” diye söz almıştı. Fakat onlar, verdikleri sözü arkalarına attılar...” buyurarak görevin yalnız bir millete, kabileye değil, tüm insanlığa tebliğ olduğunu vurguluyor. Başlangıçtaki sınırlandırıcı yorum ve rivayetlere açıklık kazandırıyor. Diğer milletlere tebliğ görevini sürdürmeyerek, Tevrat'ı Yahudi kavmine has kılan anlayışı tenkit ediyor. Dolayısiyle İncildeki sınırlayıcı ayetlerin özel şartlarda geçerli olabileceğine işaret ediliyor.