๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dinler Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 19 Ekim 2010, 01:23:12



Konu Başlığı: Eski Mezopotamya Dinleri
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 19 Ekim 2010, 01:23:12
ESKİ MEZOPOTAMYA DİNLERİ


Eski çağların Orta Doğu kültürlerinin taşıyıcıları dil ve ırk yönünden farklıdırlar. Aralarındaki kültür birliği ve kökler Sümerlİlere kadar inen Mezopotamya etkisidir. Sümerlilerce geliştirilen çivi yazısı çoğu Batı Asya kültürlerince, özellikle dînî alanlarda kullanılmıştır. Verimlilik, bereket ve büyü kültleri ve tasavvurları çeşitli isimler altında günümüze kadar gelmiştir. Bölgenin Kur'an'da adı geçen Peygamberlerin de yaşadıkları, faaliyetlerini sürdürdükleri, çoğu kez karşı çıktıkları çevreler olması; hâlen aramızda yaşayan bâtıl inançlara kaynak teşkil etmeleri; bizim de üzerinde yaşadığımız coğrafî çevreler olmaları; önemini bir kat daha artırmaktadır. Günümüz politeist inançlarının kökenlerine de ışık tutan en eski yazılı belgeleri içerdiği gibi, Eski Arabistan çok tanrıcılığı ve putperestliğine de ışık tutması bakımından Eski Mezopotamya din ve kültürlerinin bilinmesi İslam tarihi için de çok değerlidir.

19. Yüzyıl başlarına kadar bilgilerimiz Heredot, Strabo, Alexandır Polyhistor vs. gibi Eskiçağ tarihçilerinin haberlerine ve Bâbil'deki Bel Rahibi Berossos'un (m. ö.260) eserlerinden kalma bazı bilgilere dayanıyordu. Ayrıca, Kitab-ı Mukaddes'in haberleri de bazı açıklamalar getiriyordu. Çivi yazısının çözülmesi, ilim dünyasına geniş ufuklar açtı. G. Grotefend'in ilk defa, Farsça çivi yazılarını okumayı başarmasından sonra, Elam ve Bâbil çivi yazıları da çözüldü. Bölgenin kültür hayatı kısmen aydınlandı. Yapılan arkeolojik kazılarda Mezopotamya'nın dîni ve kültürüyle ilgili çok zengin bir malzeme ortaya çıktı. Bilhassa Asurbanibal'ın (m.ö.668-626) kendisine kadar gelen edebi eserleri ve çivi yazısı ürünü kitabeleri Ninova Saray kütüphanesi için kopya ettirmesi ve bunların elimize geçmiş olması, bilgilerimizi zenginleştirdi. Bugün, bu kütüphanenin büyük bir kısmı Londra British Müzesinde saklanmaktadır.

Bölgenin kültür taşıyıcıları, henüz kökleri belli olmayan, ancak dillerinin Türk Dili yapısına yakın olması sebebiyle bölgeye kuzeydoğudan geldikleri tahmin edilen Sümerlilerdi. Burada ziraat ve ekonomide yüksek bir kültür kurmuşlardı. Arkeolojik kazılarda, bunlarla ilgili yaklaşık 250 bin kadar çivi yazılı tablet bulunmuştur.  Çivi yazısı, m. ö. 3500 yıllarında ortaya çıkmış olmalıdır ve insanlığın bilinen en eski yazısıdır. Önce resim yazısı şeklinde başlayan bu yazı zamanla gelişerek şematik çivi yazısı haline gelmiş ve heceleri ifâde eder olmuştur.

Sümerliler'in inançlarıyla ilgili en eski delillerin ortaya çıkmasını arkeolojiye borçluyuz. Yaratılışla ilgili Sâmî efsanelerin kaynağı da yine Sümerlilerdir. Hatta, Sâmî edebiyatının meşhur Gılgamış ve Tufan efsaneleriyle ilgili bir kısım muhtevaya da Sümerce metinlerde rastlanır.

Bu medeniyetin kökleri m. ö. 4500-4000 yıllarına kadar iner. Yapılan kazılarda bu devirlerden kalma çok sayıda Ana Tanrıça ve boğa figürlerine rastlanmıştır. Sümerliler buraya m.ö. 3500 yıllarında gelmişler ve yüksek bir kültürü oluşturmuşlardır. Bölgenin hâkim dili Sümerce olmuştur. M.ö. 3000 yıllarına gelindiğinde bölgede en az 12 şehir devleti kurulmuştu. Kiş, Uruk, Ur, Nippur, Lagaş, Larsa vs. bunlardandı. Devletlerin her biri surlarla çevrili bir şehir ve çevresindeki köy ve arazilerden oluşuyordu. Şehrin merkezinde birer tapmak bulunuyordu. Şehrin idaresi önceleri halkın elinde iken, şehirler arası savaşlar krallıkların doğmasına sebep olmuştu. Günümüze ulaşan bir belgedeki Sümer krallar listesine göre, Tufandan önce sekiz kral yaşamıştı. Şehir devletlerini birleştiren ilk kral Kiş hükümdarı E tana'dır (m.ö. 2800). Şehirler arası mücadeleler sonunda zayıflayan Sümer, önce Elâmlıların (m.ö.y. 2530-2450), sonra daAkadların (m.ö 2234-2279) saldırılarına uğramış ve istila edilmiştir. Sümerlİler zaman zaman bağımsızlıklarını kazandılarsa da Sümer medeniyeti en son ihtişamını 3.Ur sülalesi zamanında yaşamıştır. İlk kral Ur-Nammu bilinen en eski kanun derlemesini hazırlatmıştır. Amorilerin Mezopotamya'yı ele geçirmeleriyle m.ö.1900 den sonra özgün kimliklerini kaybetmişlerdir. Fakat dilleri dinsel metinlerde yaşamaya devam etmiştir.