๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dinler Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 21 Ekim 2010, 01:39:08



Konu Başlığı: Aztekler
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 21 Ekim 2010, 01:39:08
1- Aztekler


İspanyolların 1521 yılında Meksika'yı zapt etmeleriyle, burada yaşayan Aztekler devleti de çökmüş ve kaybolmuş oldu. Azteklerin isimleri, mitolojik ülkelerinin ismi olan Aztlan'dan gelir. Dilleri, Nahua halkına âit bir dil gurubuna dahildir. Bunlar, m.s. 14. yüzyılda Meksika platolarında askerî monarşilerini kurmuşlardı. Kültür bakımından, kendilerinden daha önce burada bir devlet kuran, Toltekler'e bağlıydılar. Gelişmiş bir matematik ilmi üzerine bina edilen tarihleri bulunmaktaydı. Kâinat tasavvurlarına göre, dünya ezelî bir denizden çıkmıştı. Yeryüzünün altında, dokuz yeraltı âlemi vardı, üzerinde ise, dokuz veya onüç gök tabakası dururdu. Dünya, daha önce geçirdiği dört büyük tabiat felâketiyle, dört defa yıkılmış ve son bulmuştu. Bu felâketler, “Güneş” adı verilen devirlerle isimlendirilirlerdi. Birincisi, “Su Güneşi”dir ki, tufanla dünyanın her tarafını suların kaplaması ile: ikincisi, “Kaplan Güneşi” dir ki, kaplanların güneşi ve yeryüzündeki canlıları yemesiyle; üçüncüsü, “Ateş Güneşi”dir ki, gökten ve volkanlardan gelen ateşin yeryüzünü tamamen yakmasıyla; dördüncüsü, “Rüzgâr Güneşi”du ki, fırtına ve kasırgaların bütün canlıları yok etmesiyle son bulmuştu. Şimdiki dünya devri ise, en sonuncudur, depremlerle son bulacaktır. Ancak, daha önceki felâketlerde nrılar, yeni bir dünya görmeyi arzu etmişler, dünyayı yeniden onarmışlardı. Bu yıkılan dünyanın onarımına yardım etmeyecekler ve dünya bir daha yenilenmeyecektir.

Azteklere göre, göğün en üst katında tanrı Tonacatecutli karısıyla beraber otururdu. Ana rahmine çocuk ruhlarını gönderen onlardı. Hakimiyetleri altında, sayısız tanrılar, yarı tanrılar, eski devirlerin kahramanları, iyi ve kötü cinler, tabiat ve ata ruhları bulunurdu. Mabetlerde, yalnız tanrılara ibâdet edilirdi. Rahipler, itina ile düşünülmüş ve tecrübe edilmiş merasimleri, öğrenmek zorunda idiler. Aztek ve Toltek ülkelerinde, öncelikle Ketsalkovatl (Kanatlı Yılan) olmak üzere, Tezcatlipoce ve Huitzilopochtli'ye bölgenin büyük mabetleri atfedilmişti. Efsaneye göre; Ketsalkovatl, bakire Kimalman'ın semavî bir zümrüt taşını yutmasından sonra doğmuştu. Efsanevî Tollan devletinin rahip kralı idi. Tollan ve Toltek ülkelerine çeşitli sanat ve kültürleri öğreten o idi. Rakip ilâhların entrikalarıyla, ülkesini terk ederek uzaklara gitmişti. Ketsalkovatl, Azteklerin son zamanlarında fırtına ve gece göğünün hakimi bir tanrı olarak tasavvur edilirdi. Uzak bir gelecekte, dünyaya geri döneceğine inanılırdı. Bu sebeple, İspanyol komutanı Cortez'in gelişini, Ketsalkovatl'ın geri dönüşü zannederek İspanyolları dostça karşılamışlardı. Yanıldıklarını anladıkları zaman ise, iş-işten geçmişti. Ketsalkovatl'ın rakibi, gece ve harp tanrısı, Tezkatlipoce idi. Korkunç bir yüze sahip, büyük bir büyücü ve entrikacı olarak tasavvur edilirdi. Başka bir harp tanrısı sayılan Huitzopoçtli, Azteklerin milli tanrısı idi. Yer tanrıçası Tlazolteotl, gökten düşen tüyle dolu, yumuşak bir top vasıtasıyla Huitzilopoçtli'ye hamile kalmıştı ve onu silahlarıyla birlikte doğurmuştu. Diğer önemli tanrılardan: Tonaliuh, güneş tanrısı; Tlaloc yağmur ve Tlazolteotl yer tanrı asıydı. Bunlardan başka, verimlilik, ateş, yıldız vs. gibi pek çok tabiat varlıklarını temsil eden tanrılar da vardı. Ölüler âleminin hakimi dokuz yeraltı dünyasının da hükmedicisi Mictlantecutü idi. Kültü, göğün büyük bir itina ile gözetlenmesiyle hazırlanan takvimlere göre, tespit edilirdi. Şerefine yapılan sayısız bayramlardan başka, doğum ölüm vs. gibi insan hayatının önemli hadiselerinde âyinlerle tazim edilirdi. İbadetler, mabet ve özel kült yerlerinde dua, sadaka ve kurban sunmakla yapılırdı. Yeni doğan çocuk, maddi kirlerden ve manevî şer kuvvetlerden korunmak için su ile yıkanırdı. Manevi temizlik için, oruç tutulur, cinsi faaliyetlerden uzak durulur ve asketik yollarla tövbe edilirdi. Aztekler'de insan kurbanı yaygın bir gelenekti. Periyodik olarak, ateş tanrısına insan kurbanı sunulurdu. Bu kurbanlar sayesinde, güneş ve ayın hareketlerine devam edebildiklerine inanılırdı. İnsan kurbanının sunulduğu, “Tlacatecco” adı verilen mihraplarda, un, bal ve çocuk kanından büyük bîr put yapılır, sonra da kurban olarak, ortası oyularak, hazır bulunanlar tarafından yenirdi. Kurbanlar, daha ziyade harp esirleri ve çocukları arasından seçilirdi. Kurbanlık kişiyi dört kişi sıkıca tutar ve bu esnada, rahipler de taş bıçaklarıyla göğsünü yararak çalışan kalbini dışarı çıkarırlardı. Rivayetlere göre, yamyamca ziyafetler de eksik olmazdı. Kurbanlık için, özel surette beslenen gençler kızartılarak yenirdi.

Rahipler, hiyararşik olarak teşkilatlanmışlardı. Manastırlarda evlenmeden yaşarlardı. Kendilerini hadım etmeleri, kulak ve dilden kan aldırmaları, rahipliğe giriş şartlarmdandı.

İnsanların ölümden sonraki kaderleri ise, ölüm şekillerine bağlı idi. İhtiyarlık ve hastalıkla ölen erkek ve kadınlar, yeraltı dünyasına giderlerdi. Boğularak veya ateşli bir hastalıktan ölenler, yıldırım çarpmasına uğrayanlar, yağmur tanrısı Tlaloc'un doğuda bir dağ üzerinde bulunduğu tasavvur edilen, cennetine giderlerdi. Bunun için, ölülerini yağmur tanrısının rengi sayılan mavi ile boyayarak gömerlerdi. Harpte ölenler, kurban edilenler ve doğum esnasında ölen kadınlar, güneş tanrısının gökteki cennetine ulaşırlardı. Yani ölümden sonra dünya hayatının karşılığı sayılan ceza ve mükâfat yoktu.

Kaynaklardaki önemli haberlerden biri de, Tezcoco Kavmi prenslerinden Nezahualcoyotl (oruç tutan Koyotl) adında birinin, Tevrat'taki Süleyman Meselleri'ne benzer destanlar yazmış olmasıdır. Yaptırdığı dokuz katlı mabette, kâinatın yaratıcısı, görünmeyen bir tanrıya iman ve ibâdet edilmesini savunmuş, kanlı kurbanları kaldırmıştı.